Erman Kunter Farkı

Sıfırdan takım yaratması mucize diye nitelenirken Erman Kunter bize Avrupa basketbolunun zirvesi Euroleague’de dişe diş mücadele eden, ligde başa oynayan bir kadro yarattı.

Özgür Gürbüz-Beyaz forma siyah şort/20 Kasım 2012

Bu yazıyı arka akaya alınan iki mağlubiyetin öncesinde yazmıştım. O iki maçı basit pas hataları yaparak, kolay basketleri kaçırarak kaybettik. Tekrarlanmaz diye umuyorum o yüzden de yazıyı değiştirmedim. Bakalım pişman olacak mıyım?

Beşiktaş Erkek Basketbol takımı şu ana kadar Spor-Toto Türkiye Kupası’nda üç maça çıktı, üçünü de kazandı. İlk kez katıldığı Euroleague’de altı maça çıktı yine üçünü kazandı. Yenildiği rakipleri Barcelona Regal ve CSKA Moskova, ikisini birden son dörtte (final four) görürsek şaşırmayız. Beko Basketbol Ligi’nde ise altı maç geride kaldı. Beşiktaş, Fenerbahçe, Pınar Karşıyaka ve Banvit’e yenildi geri kalan üç maçı ise kazandı. Bir de Cumhurbaşkanlığı Kupası finali var ki, Erman Kunter‘in talebeleri Anadolu Efes gibi güçlü bir rakibi yenerek taraftarlara kupayı hediye etti. 2012 sezonunda kazanılan kupa sayısı dört oldu. Dile kolay!

Erman Kunter takımın başına geldiğinde geçen yılın efsane takımından geriye neredeyse oyuncu kalmamıştı. İlk beşte yer alan dört oyuncu; Erwin Dudley veya Ersin Dağlı, Zoran Erceg, Carlos Arroyo ve David Hawkins takıma veda etmişti. Sponsor bulunamadı, para ve bence yönetimin basketbola ilgisi de çok yoktu. 2012′de üç kupayı almış, Euroleague’de oynayacak bir takıma sponsor bulunamaması başka nasıl açıklanabilir? Yine de yönetimin hakkını yemeyelim, yılın basketboldaki en iyi transferini yaparak Erman Kunter’i takımın başına getirdiler ve gerisi geldi. Kısıtlı bütçesine rağmen, takım oyunu oynamaya yatkın, mücadele eden oyuncuları bir araya getiren Kunter, kısa zamanda dirençli basketbol oynayan bir ekip yaratmayı başardı. Süreklilik sorunu sürüyor ama henüz yolun başındalar.

Birçok kişiye göre jübile zamanı gelen iki yaşlı kurt Tutku ve Muratcan’ı takıma alan Kunter, herkesin dilinde olmayan ama bildiği oyuncularla yola çıktı. Her şey dört dörtlük değil ama bu takım benim zevkime uygun. Yıldızlarla dolu bir takımın kaybettiğini izlemek yerine, daha az ünlü oyunculardan oluşan bir takımın, takım halinde kazanma gayretini seyretmeyi yeğlerim. Takımın şu ana kadar öne çıkan bir yıldızı var demek biraz zor. Evet, Curtis Jerrels çok sayı atıyor ve kritik sayılarla takımı sırtlıyor ama pota altında tek başına herkese meydan okuyan Gasper Vidmar‘ı da unutmamak lazım. Tutku ve Muratcan’ın katkısı büyük. Tutku’nun oyun sıkıştığında attığı paslar kritik öneme sahip. Muratcan savunmada ve hücumda oyun sıkıştığında risk alabiliyor. Serhat Çetin sanki giderek daha iyi bir şutör oluyor. Patrick Christopher, Damir Markota ve yavaş yavaş Beşiktaş’a ısınmaya başlayan Vladimir Dasic sayı üretme rolünü aralarında sıraya koymuş gibiler. Üçünden ikisi iyi oynasa Beşiktaş’ın maç kazanma şansı oldukça artıyor. Şimdilik bu üçlü çok verimli değil ama beklemek lazım.

Dediğim gibi, her şey dört dörtlük değil. Pota altı hâlâ Beşiktaş’ın en sorunlu yeri. Beko Basketbol Ligi’nde Randal Falker‘ın yabancı kontenjanı nedeniyle kadroya alınmadığı zamanlar Vidmar’ın işi iyice zorlaşıyor. Fenerbahçe ve Karşıyaka maçlarının sonunda Vidmar sanırım yorgunluk nedeniyle oynatılmadı. Bu da sorun yarattı. Falker defansta gayretli ancak hücumda eksiği var. Bir başka eksiklik elde Carlos Arroyo gibi, kritik anlarda maçın kaderini değiştirebilecek oyuncu sayısının fazla olmaması. Beşiktaş’ın ne yapacağını tahmin etmek zor değil, bu da sayı üretme konusunda takımın işini giderek zorlaştırıyor. Jerrels top getirdiğinde pas dağıtımında sorun yaşanıyor. Tutku bu işi yaptığında Jerrels sayı üretiyor ama ikisinin birlikte oynaması da hem takımı kısaltıyor hem de iki oyun kurucuyu da yorma riski taşıyor. Takımın en azından yerli bir pivota, Christopher’ın yokluğunda ikinci bir şutöre ihtiyacı var. Var ama çok da dert değil hani. Mücadele eden, basketbolun takım oyunu olduğunu hatırlatan bir takım var sahada. Bunda en büyük pay da kuşkusuz Erman Kunter’in. Sıfırdan takım yaratması mucize diye nitelenirken o bize Avrupa basketbolunun zirvesi Euroleague’de dişe diş mücadele eden, ligde başa oynayan bir kadro yarattı. Kısaca izlemesi zevkli. Kaldı ki, takımın iddiasız olduğu da söylenemez. Fenerbahçe ve Efes’in ‘zengin’ kadrosuna aldanmayın. Maçlarda da Erman Hoca’yı yalnız bırakmayın derim.

Medeniyetlerin buluştuğu başkent

Özgür Gürbüz-BirGün/18 Kasım 2012

Hasankeyf - Foto: O. Gurbuz
Muğla Üniversitesi'nden Doç. Dr. Adnan Çevik, Hasankeyf'in İslam tarihindeki önemini araştırdı ve bir rapor hazırladı. Doğa Derneği'nin organizasyonuyla İstanbul'daki Pera Müzesi'nde düzenlenen söyleşide hem bu rapordan kesitler görme hem de Adnan Çevik'i dinleme şansı bulduk. Bir kez daha üzerinde yaşadığım bu toprakların zenginliği karşısında hayretler içerisinde kaldım.

Son yıllarda yapılan kazılar Hasankeyf'in 12 bin yıllık bir tarihe sahip olduğunu gösteriyor. Artuklular, Eyyubiler, Akkoyunlular, Osmanlılar ve Romalılar o topraklarda yaşamış medeniyetlerden sadece birkaç tanesi. Kenti gezdikçe her uygarlığın izine rastlıyorsunuz. Roma döneminden kalan garnizon binaları ve kente giriş kapısı bunlardan birkaçı. Artuklular tarafından yapılan ve bugün sadece ayaklarını görebildiğiniz Hasankeyf Köprüsü ise adeta kentin sembolü. Bu köprünün iki orta ayak arası açıklığı 40 metre. Ortaçağın en büyük taş köprüsünden bahsediyoruz. Hasankeyf'in görkemi günlerinin köprünün yıkılmasıyla son bulduğu düşünülüyor. 100 bine varan nüfus, kalenin en üstüne kadar su götürmeyi başaran efsanevi bir su şebekesi, kentin gizeminin bir parçası gibi.

Çevik, toplantıda kentin çok fazla bilinmeyen bir özelliğine daha dikkat çekti. Ortaçağ İslam yerleşimleri arasında Hasankeyf'in önemine. Kentten birçok bilim insanı ve sanatçı çıkmış. Rezzaz El-Cezeri bunlardan biri. Sibernetik (robotik) ilmin kurucusu, büyük İslam alimi ve mühendisi Cezeri'nin mekanik hareketlerden mühendislikte faydalanmayı içeren kitabının Avrupa'nın farklı müzelerinde sergilendiğini bilmem biliyor muydunuz? Leonardo da Vinci'nin çalışmalarını etkilemiş bir bilim insanından bahsediyoruz.

“ÜLKEDEKİ TEK ÖRNEK”
Gitmeyenler için anlatmak lazım, Hasankeyf Dicle Nehri'nin tam kenarında yer alıyor. Kalenin içi ilk yerleşim merkezi; buraya 'yukarı şehir' deniyor. Bugün ilçe merkezinin olduğu yer ise 'aşağı şehir'. Karşı kıyının adı ise sur dışı anlamına gelen 'Rabat'. Hasankeyf'te oturanların çoğu Arap. Hemen hemen herkes Kürtçe ve Arapça biliyor. İlçedeki İslam eserleri, dinin mimari ve sanata etkisini açıkça gösteriyor. Örneğin aşağı şehirde kalan Koç Cami. Anadolu'daki Orta Asya tarzı tek külliye burası. Koç Cami dışındaki eserlerin çoğu Bizans etkisi altında yapıldığı için buranın önemi başka. Doç. Dr. Adnan Çevik, “İçindeki motiflerin özelliği nedeniyle mihrabı ülkemizde tek örnek” diyor.

Er-Rızk Cami, Hasankeyf - Foto: O. Gurbuz
Eyyubi Sultanı Süleyman Cami 605 yıllık. Eyyubi Sultanı Süleyman'ın mezarı orada. Minaresinin her yanında Arapça frizlerle dolu. Er-Rızk Cami'nin minaresi camiden geriye kalmış tek eser. 30 metre yükseklikte, şerefesine iki ayrı merdivenle çıkılıyor. Ulu Cami, Kızlar Cami diğer önemli İslam eserleri arasında. Kentteki türbeler de mimari tarzları ve tarihsel değerleriyle göze çarpıyor. Şeyh Şerafeddin Türbesi, Zöhre Hatun Türbesi, Hz. Verkane Türbesi, Zeynel Bey Türbesi en önemlileri. Zeynel Bey Türbesi Akkoyunlulardan kalma. Çok kötü bir restorasyona maruz kalsa da hâlâ ayakta. İran ve Azerbaycan'daki türbelere benziyor, Anadolu'da bir başka örneği yok. İmam Abdullah Zaviyesi de İslam dünyasının peygamberinin soyundan geldiğine inanılan İmam Abdullah'a ait. İnananlar için manevi değeri yüksek bir mekan. Kentte üç adet de kilise tespit edilmiş. Kültürel kimliği, mimari dokusu ve tarihi güzelliğinin yanı sıra Hasankeyf'in İslam dünyası de çok önemli bir yere sahip olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz.

YÜZDE 80'İ SULAR ALTINDA KALACAK
Bunları neden yazıyorum? Nedeni basit. Ilısu Köyü'nde yapımı devam eden baraj biterse yukarıda saydığım eserler ve daha niceleri sular altında kalacak. Binlerce insan göçe zorlanacak ve yine onlarca canlı türü yok olacak. Kimilerine göre kentin yüzde 80'i sular altında kalacak. Er-Rızk Camisi'nin minaresinin sadece bir kısmı su üstünde kalacak. Şerefesine iki ayrı merdivenle çıkılan minarenin kapısını bulmak için tüple dalmanız gerekecek. Koç Cami'ndeki, bir başka örneği bulunmayan mihrap da yine sular altında kalacak. Artuklu Hamamı'nı su basacak. Tarihi köprü su altında kalacak. Mezarlıklar, türbeler hepsi ama hepsi su altında kalacak.
 
Ilısu Barajı ana gövde inşaatı - Foto: O. Gurbuz
Tahminen, Hasankeyf sular altında kalırken bu işe onay verenler İstanbul'un Çamlıca Tepesi'nde dev bir cami açıyor olacak. İçlerinden bazıları bu büyük gün için İstanbul'a gelmişken Eyüp'teki türbeleri ziyaret edecek. Çamlıca Cami'nin açılışında besmeleyle kurdele kesilirken, peygamberin soyundan geldiğine inanılan İmam Abdullah, daha çok para kazanmak adına Hasankeyf'te besmelesiz Dicle'nin sularına bırakılacak. Ardından bir Fatiha okuyan bile olmayacak çünkü Hasankeyf'te yaşayanlar başka bir kente göç etmek için çoktan yola düşmüş olacaklar. Rabat'ta inşa edilen TOKİ'nin evlerinde kalmayı tercih edenler ise o evleri satın almak için aldıkları kredileri nasıl ödeyeceklerini düşünmekle meşgul olacaklarından, dua etmeye vakitleri kalmayacak.

Bütün bunlar Türkiye'nin en “dindar” hükümetinin iktidarında olacak. Dinsizlerin iktidarından korkan ve Müslüman vekillere oy veren halk, camilerini, türbelerini ve külliyelerini bir barajın sularına bırakıldığını anladığında iş işten geçecek, Dicle'nin suları bir Hasankeyf boyu yükselecek. Bazen, boğulacağınızı anlamak için suyun boğazınıza kadar gelmesi gerekmez. Ayaklarınıza değdiğinde anlarsınız. Hasankeyf'in ayakları artık ıslak ama su henüz boğazımıza gelmedi. Uzatın elinizi.

*** 
Medeniyetlerin Buluştuğu Başkent adını taşıyan rapor için lütfen buraya tıklayınız.

Yeşiller Partisi'nden istifa ettim


Aşağıda partiye verdiğim dilekçedeki kısa açıklamamı görebilirsiniz. 20 yıla yakın bir süredir yeşil politikayla ilgilendiğim için kamuoyuna bir açıklama yapmanın gerekli olduğunu düşündüm.

"Yeşiller Partisi’nin üzerine düşen muhalefet görevini yerine getirmekteki isteksizliği ve yetersizliği, hükümeti eleştirme konusunda yaşadığı çekinceli tavrı ana gerekçelerim olmak üzere, kurucusu ve üyesi olduğum Yeşiller Partisi’nden istifa ettiğimi bildirir, sizlere siyasi hayatınızda başarılar dilerim."

Bu vesileyle, Yeşiller Partisi ile Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin birleşme sürecinde de yer almayacağımı vurgulamak isterim.