Halkın katılımı toplantısı protestolar nedeniyle yapılamadı. |
ÇED raporunu hazırlayacak Dokay adlı şirketin,
Bergama’daki altın madeninden, Gerze’deki termik santral projesine kadar nerede
çevreyi tehdit eden bir faaliyet varsa ona ÇED, yani Çevre Etki değerlendirme
raporu hazırladığını en başta söyleyelim. ÇED Başvuru Dosyası’nı okuduğumda ilk
izlenimim şu oldu. Bu nükleer santralden çok, herhangi bir fabrika için
hazırlanmış bir rapora benziyor. Herhalde Mersin’e gazoz fabrikası kurmak
isteseniz buna benzer bir dosya işle başvuru yapardınız. Yıllardır söylüyoruz,
Türkiye’de bırakın nükleer santralde çalışmış bir bilim insanı bulmayı, nükleer
santral görmüş mühendisleri biraraya toplasanız ancak bir otobüs dolar. Başvuru
Dosyası’nda binlerce yıl radyasyon yayan nükleer atıklar, kaza riski, kaza
sonrası alınacak önlemler adeta ‘es’ geçilmiş. Nükleer reaktörle ilgili tüm
teknik bilgiler de muhtemelen Rus şirketinin kendilerine sağladığı broşürlerden
‘kopyala-yapıştır’ metoduyla rapora eklenmiş.
Dosya eksikliklerle dolu, burada hepsini yazmak mümkün
değil. Sadece nükleer atık konusundan birkaç örnek vereyim. Sayfa 38’de,
“Hükümetlerarası Anlaşma’nın 12. maddesi uyarınca radyoaktif atıklarla ilgili
bilgiler Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) teknik tasarımı kapsamında
hazırlanmakta olup, bu konudaki çalışmalar titizlikle sürdürülmektedir”
deniyor. Kısacası memlekete nükleer santral kurmaya heveslenen firmanın nükleer
atıklarla ilgili henüz bir planı yok! Yine aynı sayfada, “Atıklar devamlı
gözetim altında olacağı için herhangi bir çevresel etki beklenmemektedir”
deniyor. 240 bin yıl radyoaktif kalacak atıklar için çözümünüz bu mu? Başına
bir detektör ve bekçi mi koyacaksınız? Fukuşima’da gözlem altındaki atık
havuzunda olanları unuttunuz mu? Mersin’de deprem olsa, nükleer atıklardan
radyasyon sızmasını bakışlarınızla mı önleyeceksiniz? Dünyada atık sorununun
çözümü yok ama raporda sanki ‘mesele’ değilmiş gibi anlatılmış, sayfa 92’de
atıkların ‘bertaraf’ edileceği
yazılmış. Dünyada bir ilk, “Erke Dönengeci 2”.
Adeta bir nükleerkondu
kurmaya benzeyen bu girişimin toplantısı da farklı olmadı. Gülnar Kaymakamı,
“Bilgilenme hakkı önce burada yaşayanların hakkı” diyerek toplantıya sadece
Büyükeceli’den gelenleri almak istedi, dert aslında sadece nükleere evet
diyenleri içeri almaktı. Protestolar artınca bu istek gerçekleşmedi.
Bilgilendirme toplantısına gelenler didik didik arandı tabi Ruslar hariç.
Jandarma bölgesi olmasına rağmen çevik kuvvet beldeye getirildi. Avukatlar ve
halk bastırmasa toplantı nükleere evet diyen 20-30 köylüyle yapılacaktı.
Toplantı girişinde konuşma şansı yakaladığım Büyükeceli Belediye Başkanı Mehmet
Kale, aslında beldedeki halkın yüzde 80’inin nükleere karşı olduğunu ama çoğunun
korkudan ya da iş bulma umuduyla toplantıya gelmediğini söyledi.
Nükleer Karşıtı Platform üyelerinin baskısıyla
yapılamayan bu toplantı aslında bir formalite. Bu toplantının ve söz konusu ÇED
sürecinin bir “formalite” olduğu, 21 Mart Çarşamba günü Resmi gazete’de
yayımlanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzalı genelgeden anlaşıldı. Daha ÇED
süreci bile sonuçlanmamışken, söz konusu genelgede tüm kamu ve kuruluşlarına
projenin ivedilikle sonlandırılması için emir verildi. Genelgede, “Projenin gecikmeye mahal vermeden zamanında
tamamlanabilmesi için, kamu kurum ve kuruluşlarımızca her türlü iş ve işlemler
ivedilikle sonuçlandırılacaktır” emri vardı.
Türkiye’nin nükleer santrale ihtiyacı olmadığını
biliyorduk. ÇED süreci daha
başlangıcında bize gösteriyor ki, hükümetin ve yapımı üstlenecek şirket Akkuyu
NGS Elektrik Üretim A.Ş.’nin, Türkiye’de güvenli bir nükleer santral inşa etme,
inşaatı bağımsız denetime tabi tutma ve halkın fikrini almaya da niyeti yok. Zaten
çok riskli olan nükleer enerji santralinin, bu şartlarda adeta patlamaya hazır
bir bombaya benzediğini söylemek hiç de yanıltıcı olmaz. Kimse farkında değil
ama perşembe günü canı pahasına bilgilendirme toplantısını yaptırmayan o 500
kişi adeta nükleer bombanın üzerine yatarak belki de tüm Türkiye’yi ipten aldı.
Bir sonraki toplantıda 500 kişi 5 bin olmalı.