Yapay Zeka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yapay Zeka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sorumlu yapay zeka talebi

Özgür Gürbüz-BirGün / 5 Haziran 2025

Foto: Hamburg Sustainability Conference
Günümüzde yapay zekanı yan yana gelmediği konu yok. Hamburg’taki Sürdürülebilirlik Konferansı’nda (Hamburg Sustainability Conference) ise yapay zek beş farklı kelimeyle yan yana getirildi: İnsanlar, gezegen, refah, barış, işbirliği. Yapay zekadan kaçmak mümkün görünmüyor ve kaçmak isteyen de yok gibi. O zaman sorumlu yapay zeka kavramına hoş geldiniz.

Sorumlu Yapay zeka kavramının bu beş bileşeniyle bizleri Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri için Yapay zeka başlığını taşıyan Hamburg Deklarasyonu oldu. Sorumlu yapay zeka talep eden ilk küresel deklarasyona aralarında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Almanya Çevre Bakanlığı, Fransa Dışişleri Bakanlığı, teknoloji firmaları ve sivil toplum örgütlerinin de olduğu onlarca imzacı destek verdi. Avrupa Birliği’nde olduğu gibi bu konuda düzenleme yapanlar ya da benzer tavsiyelerde bulunanlar vardı ancak bu deklarasyonla sözler taahhüde dönüyor. İnsan hakları temelli bir yapay zekaya öncelik verilmesi, ayrımcılık yapmayan, özel hayata ait verilere dikkat eden, gelir ve gelişmişlik seviyesine bakmadan herkesin kullanabileceği, geliştirebileceği ve ekonomik fayda sağlayabileceği bir yapay zeka kullanımı ilk taahhüt.

KÜÇÜK İŞLETMELER DESTEKLENMELİ

Yapay zekanın gezegenle de dost olması ise ikinci başlık. Yapay zeka için gereken altyapıda enerji tüketiminin ve karbon ayak izinin azaltılması ama daha da önemlisi, yapay zekanın iklim krizi ve biyoçeşitlilik kaybı gibi büyük çevresel sorunların çözümünde kullanılması sözünü veriyorlar. Ekonomik gelişme ve eşitlik konusuna odaklanan “refah” taahhüdü ise yereldeki küçük ve orta ölçekteki yapay zeka üzerinde çalışan girişim ve işletmelerin desteklenmesi böylece hem ülkelerarası hem de ülke içinde uçurumlar oluşmaması amaçlanıyor.

KADIN TEMSİLİYETİ SORUNLU
Sorumlu yapay zekanın barışa katkıda bulunması için toplumsal uyumu desteklemesi, çocuklara yönelik çevrimiçi şiddet de dahil olmak üzere, kadınlar ve kız çocuklarının yanı sıra marjinalleştirilmiş gruplara karşı zararlı söylemler barındırmaması isteniyor. Bazı araştırmalar yapay zeka alanında çalışan uzmanların sadece yüzde 22’sinin kadın olduğunu gösteriyor. BM Kadın Birimi, düşük gelir grubundaki ülkelerde kadınların internet erişiminin yüzde 20 civarında olduğunu belirtiyor. Yapay zekanın geliştirildiği ülkeler, erkek egemen söylem ve veriye erişim sorunu da yapay zekanın çalışmasını da etkileyebiliyor. İşbirliği başlığı ise yapay zekayı adeta küresel bir müşterek olarak gören bir kavram, sürecin ilerlemesi için açık erişim, bilgi paylaşımı ve diğer ilkeleri de kapsayacak ortak çalışmaları kapsıyor. Deklarasyon kamu kuruluşlarından sivil toplum örgütlerine kadar bu dünyadaki herkese açık.

EŞİTSİZLİĞE KARŞI İTTİFAK
Hamburg Sürdürülebilirlik Konferansı boyunca iki konuda daha mutabakat sağlandı. Dünya çapındaki sosyal uyumu baltalayan eşitsizlikle mücadele ve kamu kurumlarına güveni yeniden inşa etmek için bölgesel işbirliği ve diyaloğu öne çıkaran Eşitsizliğe Karşı Küresel İttifak girişimi başlatıldı. Sürdürülebilir Kalkınma için Sermayeyi Ölçeklendirmek adı verilen bir başka girişim de 2025 sonuna kadar kurulacak bir şirket aracılığyla güneş enerjisi gibi sürdürülebilir projelere finansmanı kolaylaştırmayı amaçlıyor.

Hamburg’taki konferans gıdadan enerjiye, yapay zekadan biyoçeşitliliğe kadar uzanan birçok alanda görüşmelere ev sahipliği yaptı. En çok konuşulan konulardan biri de başta BM olmak üzere adı geçen konularla ilgili çözüm üretmeye çalışan uluslararası örgütlerin güçsüzleştirilmesiydi. Sürdürülebilirlik, özellikle de küresel sorunlarda, uluslararası işbirliği olmadan mümkün görünmüyor. İklim krizi müzakereleri bunun en somut örneği.

 ***

“Çok Taraflılık bitiyor algısı endişe verici”
UNDP Başkanı Achim Steiner

Foto: O. Gurbuz

Şu anda en zengin ülkelerin birçoğunun, sorunları birlikte çözmek ve birbirimize yatırım yapmak için on yıllardır inşa ettiğimiz bu mimariye yatırım yapma konusundaki geleneksel inanç ve taahhütlerinden bir cümleyle nasıl geri çekildiklerini gözlemliyorum ve kaçınılmaz olarak ABD hükümetinin son kararları birçok kuruluş için bu istikrarsızlaştırıcı anı güçlendirdi. Ancak bu artık yüzleşmek zorunda olduğumuz fiziksel ve finansal bir risk. Bence daha endişe verici eğilim, bu algı veya kasıtlı olarak çok taraflılığın işe yaramadığı, sorunları çözemediği propagandasının yapılması. Aslında asıl endişelenmemiz gereken şey, insanların güvenlerini ve bakış açılarını kaybetmeleri halinde, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sürekli savaşa girme riskiyle başa çıkmamıza yardımcı olmak için doğmuş bir fikri ortadan kaldırabilecek olmaları.

***

Yapay zekasız e-posta atamayız
Hamburg Yapay Zeka Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Alois Krtil

Yapay zekanın sağladığı enerji tasarrufuna bakmadan sadece yapay zekanın enerji tüketiminden bahsetmek biraz haksızlık olur. Dünya çapında manuel işlemler yapıyorsunuz ve bu da çok fazla doğal kaynak tüketiyor; karşılaştırma yapmak çok zor. İletişim, örneğin internet vb. zaten küresel ve veri merkezleri ile merkezi olmayan ağlar tarafından yönlendiriliyor ve yapay zeka olmadan bunlar olmayacaktı. Eposta gönderemeyecek, telefon açamayacaktık. Yapay zeka dil modelleri gibi onlarca yıldır çalışıyor ve bu da elbette kaynak tasarrufu sağlıyor. Enerjiyi unutun demiyorum elbette ama herkesin yeniden icat etmek zorunda kalmaması farklı bir paradigma, bu nedenle enerji tasarrufu da yapılıyor.

Yapay zekâdan değil klimadan kork

Özgür Gürbüz-BirGün / 7 Mart 2025

Foto: By Rama, CC BY-SA 3.0 fr.

Yapay zekâ ve veri merkezlerinin gereksinimi nedeniyle elektrik talebi artacak. Bu nedenle nükleer santrallara, özellikle de küçük modüler reaktör denen düşük kapasiteli nükleer reaktörlere bir geçişin olduğuna dair çokça haber yapıldı. Peki, bu iddianın aslı var mı? Yoksa bu nükleer santralların önünü açmak için yapılan bir pazarlama hamlesi mi? Tahminde bulunmak yerine verilerle bir değerlendirme yapmak yerinde olur.

YAPAY ZEKANIN ELEKTRİK TALEBİ
Yapay zekanın elektrik tüketimi aslında veri merkezleriyle ilgili. Makineyi verdiğimiz bilgilerle eğiten bizleriz. Buna makine öğrenmesi diyoruz. Ne kadar çok bilgi verirsek yapay zekanın sorulara yanıt vermesi veya doğru analiz yapması mümkün oluyor. O yüzden de daha fazla veri tutup işleyebilecek veri merkezleri gerekiyor. 24 saat durmadan çalışması gereken bu merkezler çoğaldıkça elektrik ihtiyacının artması da kaçınılmaz. Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) veri merkezlerinin ve kripto paraların küresel elektrik talebinin yüzde 2’sine yakın olduğunu söylüyor. UEA’nın, veri merkezli talep artışıyla ilgili Ocak 2024’te yaptığı tahminini yıl sonuna doğru düşürdüğünü de hatırlatalım. Belirsizlik dikkat çekici.

KLİMALARIN TALEP ARTIŞINA KATKISI ÜÇ KAT FAZLA
UEA’nın 2030 projeksiyonu, dünyanın elektrik talebindeki 6000 terevatsaatlik (TWh) artışın sadece 223 TWh’inin veri merkezli olacağını tahmin ediyor. Tuzlu suyu arıtma sistemlerinin talep artışına katkısı 172, klimaların ise 697 TWh olacak. 2030’a kadar klima kaynaklı talep artışı, veri merkezlerine kıyasla üç kat daha fazla. İlginçtir, “klima kaynaklı elektrik talebi artıyor, bunu ancak nükleerle karşılarız” diyen kimseyi görmüyoruz. Çünkü yapay zekâ yüksek teknolojiyi işaret ediyor ve nükleeri yüksek teknolojiyle eşleştirmek pazarlamacılar için daha çekici. Klima kullanımının artması iklim krizinin şiddetlendiğini, kötü bina ve kentler inşa ettiğimizi gösteriyor. Telafisi zor bir hata yapıyoruz.

GAZ SANTRALLARI YOLDA
Elektrik talebi artışıyla ilgili spekülasyonlar haliyle üretim tarafını hareketlendiriyor. Nükleer propagandanın merkezlerinden ABD’de neler oluyor, ona bakalım. Küresel Enerji Monitörü (GEM), birkaç gün önce, yapay zekâ enerji talebi spekülasyonları nedeniyle gazla çalışabilen termik santral kurma eğiliminin arttığını söyledi. Plan, lisans ve yapım aşamasındaki gaz santralı kurulu gücü 85 bin megavata ulaşmış. Bunun 14 bin megavatı yapım aşamasında. Neden nükleer değil gaz? Çünkü hem daha ucuz hem de rüştünü ispat etmiş bir teknoloji.

GÜNEŞ’İN PAYI YÜZDE 7
Meydanın gaza kaldığını da düşünmeyin. ABD’de sadece 2024 yılında sisteme eklenen güneş kurulu gücü 40 bin megavattı. ABD’de elektrik üretiminin yüzde 7’sini güneşten karşılayabilecek kapasite var. Nükleerin payı ise yüzde 18,5’e geriledi. Teknoloji devleri jeopolitik meseleler gereği nükleer dolu açıklamalar yapsalar da iş veri merkezleri için elektrik satın almaya gelince gaz ve yenilenebilir enerji kullanacaklar çünkü her ikisi de büyük nükleer santrallardan bile 2-4 kat daha ucuza aynı elektriği size sunabiliyor. Trump döneminde iklim krizini görmezden gelmek gaza avantaj sağlıyor haliyle.

KÜÇÜK NÜKLEER BİLMECESİ
Şu anda ABD’de yapımı süren küçük ya da büyük bir nükleer reaktör yok. Küçük modüler nükleer reaktörler bırakın yapılmayı, lisanslama sürecini bitirmiş değiller. Eğer ‘teoriler pratiğe dökülebilirse’ bu küçük kapasiteli nükleer reaktörlerin ilk örneklerini en erken beş-altı yıl sonra görebiliriz. Veri merkezleri ise bugün enerji talep ediyor.

31 Ekim 2024 tarihli, “Google nükleerci mi oldu” başlıklı yazımda, küçük modüler nükleer reaktör hamlesinin daha çok nükleerde Rusya’ya bağlı Avrupa ülkelerine bir alternatif sunmak, bir yandan da bu ülkeleri teknolojide ABD ve Avrupa’ya bağımlı hale getirmekle ilgili olduğunu yazmıştım. Bu jeopolitik taktiğin, Biden yönetiminden sonra sürüp sürmeyeceği belli değil. ABD bu konuda da bir ‘U dönüşü’ yapabilir. Zelenski’nin Beyaz Saray ziyaretinden sonra, Avrupa’nın, ABD’ye bağımlılığın en az Rusya’ya bağımlılık kadar riskli olduğunu fark ettiğini düşünüyorum.

BULUTA ATMADAN ÖNCE DÜŞÜNÜN
Kripto, yapay zekâ, elektrikli araç ve bulut (drive) kullanımının yaygınlaşmasıyla elektrik talebinin arttığı ortada. Artışın oranı ve “talebi şu kaynak karşılayabilir” gibi konularda ise temkinli davranmalıyız. İnşa ettiğiniz fazla kapasite size zarar yazabilir. En iyi yol elbette enerjiyi daha akıllıca ve tasarruflu kullanmak, ne için tükettiğimizi sorgulamak. Buluta koyduğumuz bir belge sayesinde, kâğıt kullanmıyor, dünyanın bir ucuna göndermek için posta ve ulaşım hizmetlerinden faydalanmıyorsak bunların enerji ve kaynak tüketiminin azaltılmasındaki payını da kazanç hanesine yazmalıyız. Muhasebeyi henüz bu bakış açısıyla yapmıyoruz. Elektrikli araçlar elektrik talebini artırıyor ama petrol talebini azaltıyor. Elektrik tüketimi artarken verimlilik nedeniyle enerji tüketimi azalabilir. O yüzden daha detaylı veriler, sağlıklı analizler gerek. Yine de şunu söylemek için erken değil. Veri merkezlerini doğru kullanmayı öğrenmek ve öğretmek, artık su tasarrufu gibi önemli bir konu. Yakında bu konuda da maliyet ve bilinçlendirme kaynaklı düzenlemeler görürüz. Buluta atıp, ömür boyu bakmadığınız bir fotoğrafın, eğlence amaçlı yapay zekâ kullanımının yükünü tüm doğa çekebilir.