Yapay Zeka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yapay Zeka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yapay zekâdan değil klimadan kork

Özgür Gürbüz-BirGün / 7 Mart 2025

Foto: By Rama, CC BY-SA 3.0 fr.

Yapay zekâ ve veri merkezlerinin gereksinimi nedeniyle elektrik talebi artacak. Bu nedenle nükleer santrallara, özellikle de küçük modüler reaktör denen düşük kapasiteli nükleer reaktörlere bir geçişin olduğuna dair çokça haber yapıldı. Peki, bu iddianın aslı var mı? Yoksa bu nükleer santralların önünü açmak için yapılan bir pazarlama hamlesi mi? Tahminde bulunmak yerine verilerle bir değerlendirme yapmak yerinde olur.

YAPAY ZEKANIN ELEKTRİK TALEBİ
Yapay zekanın elektrik tüketimi aslında veri merkezleriyle ilgili. Makineyi verdiğimiz bilgilerle eğiten bizleriz. Buna makine öğrenmesi diyoruz. Ne kadar çok bilgi verirsek yapay zekanın sorulara yanıt vermesi veya doğru analiz yapması mümkün oluyor. O yüzden de daha fazla veri tutup işleyebilecek veri merkezleri gerekiyor. 24 saat durmadan çalışması gereken bu merkezler çoğaldıkça elektrik ihtiyacının artması da kaçınılmaz. Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) veri merkezlerinin ve kripto paraların küresel elektrik talebinin yüzde 2’sine yakın olduğunu söylüyor. UEA’nın, veri merkezli talep artışıyla ilgili Ocak 2024’te yaptığı tahminini yıl sonuna doğru düşürdüğünü de hatırlatalım. Belirsizlik dikkat çekici.

KLİMALARIN TALEP ARTIŞINA KATKISI ÜÇ KAT FAZLA
UEA’nın 2030 projeksiyonu, dünyanın elektrik talebindeki 6000 terevatsaatlik (TWh) artışın sadece 223 TWh’inin veri merkezli olacağını tahmin ediyor. Tuzlu suyu arıtma sistemlerinin talep artışına katkısı 172, klimaların ise 697 TWh olacak. 2030’a kadar klima kaynaklı talep artışı, veri merkezlerine kıyasla üç kat daha fazla. İlginçtir, “klima kaynaklı elektrik talebi artıyor, bunu ancak nükleerle karşılarız” diyen kimseyi görmüyoruz. Çünkü yapay zekâ yüksek teknolojiyi işaret ediyor ve nükleeri yüksek teknolojiyle eşleştirmek pazarlamacılar için daha çekici. Klima kullanımının artması iklim krizinin şiddetlendiğini, kötü bina ve kentler inşa ettiğimizi gösteriyor. Telafisi zor bir hata yapıyoruz.

GAZ SANTRALLARI YOLDA
Elektrik talebi artışıyla ilgili spekülasyonlar haliyle üretim tarafını hareketlendiriyor. Nükleer propagandanın merkezlerinden ABD’de neler oluyor, ona bakalım. Küresel Enerji Monitörü (GEM), birkaç gün önce, yapay zekâ enerji talebi spekülasyonları nedeniyle gazla çalışabilen termik santral kurma eğiliminin arttığını söyledi. Plan, lisans ve yapım aşamasındaki gaz santralı kurulu gücü 85 bin megavata ulaşmış. Bunun 14 bin megavatı yapım aşamasında. Neden nükleer değil gaz? Çünkü hem daha ucuz hem de rüştünü ispat etmiş bir teknoloji.

GÜNEŞ’İN PAYI YÜZDE 7
Meydanın gaza kaldığını da düşünmeyin. ABD’de sadece 2024 yılında sisteme eklenen güneş kurulu gücü 40 bin megavattı. ABD’de elektrik üretiminin yüzde 7’sini güneşten karşılayabilecek kapasite var. Nükleerin payı ise yüzde 18,5’e geriledi. Teknoloji devleri jeopolitik meseleler gereği nükleer dolu açıklamalar yapsalar da iş veri merkezleri için elektrik satın almaya gelince gaz ve yenilenebilir enerji kullanacaklar çünkü her ikisi de büyük nükleer santrallardan bile 2-4 kat daha ucuza aynı elektriği size sunabiliyor. Trump döneminde iklim krizini görmezden gelmek gaza avantaj sağlıyor haliyle.

KÜÇÜK NÜKLEER BİLMECESİ
Şu anda ABD’de yapımı süren küçük ya da büyük bir nükleer reaktör yok. Küçük modüler nükleer reaktörler bırakın yapılmayı, lisanslama sürecini bitirmiş değiller. Eğer ‘teoriler pratiğe dökülebilirse’ bu küçük kapasiteli nükleer reaktörlerin ilk örneklerini en erken beş-altı yıl sonra görebiliriz. Veri merkezleri ise bugün enerji talep ediyor.

31 Ekim 2024 tarihli, “Google nükleerci mi oldu” başlıklı yazımda, küçük modüler nükleer reaktör hamlesinin daha çok nükleerde Rusya’ya bağlı Avrupa ülkelerine bir alternatif sunmak, bir yandan da bu ülkeleri teknolojide ABD ve Avrupa’ya bağımlı hale getirmekle ilgili olduğunu yazmıştım. Bu jeopolitik taktiğin, Biden yönetiminden sonra sürüp sürmeyeceği belli değil. ABD bu konuda da bir ‘U dönüşü’ yapabilir. Zelenski’nin Beyaz Saray ziyaretinden sonra, Avrupa’nın, ABD’ye bağımlılığın en az Rusya’ya bağımlılık kadar riskli olduğunu fark ettiğini düşünüyorum.

BULUTA ATMADAN ÖNCE DÜŞÜNÜN
Kripto, yapay zekâ, elektrikli araç ve bulut (drive) kullanımının yaygınlaşmasıyla elektrik talebinin arttığı ortada. Artışın oranı ve “talebi şu kaynak karşılayabilir” gibi konularda ise temkinli davranmalıyız. İnşa ettiğiniz fazla kapasite size zarar yazabilir. En iyi yol elbette enerjiyi daha akıllıca ve tasarruflu kullanmak, ne için tükettiğimizi sorgulamak. Buluta koyduğumuz bir belge sayesinde, kâğıt kullanmıyor, dünyanın bir ucuna göndermek için posta ve ulaşım hizmetlerinden faydalanmıyorsak bunların enerji ve kaynak tüketiminin azaltılmasındaki payını da kazanç hanesine yazmalıyız. Muhasebeyi henüz bu bakış açısıyla yapmıyoruz. Elektrikli araçlar elektrik talebini artırıyor ama petrol talebini azaltıyor. Elektrik tüketimi artarken verimlilik nedeniyle enerji tüketimi azalabilir. O yüzden daha detaylı veriler, sağlıklı analizler gerek. Yine de şunu söylemek için erken değil. Veri merkezlerini doğru kullanmayı öğrenmek ve öğretmek, artık su tasarrufu gibi önemli bir konu. Yakında bu konuda da maliyet ve bilinçlendirme kaynaklı düzenlemeler görürüz. Buluta atıp, ömür boyu bakmadığınız bir fotoğrafın, eğlence amaçlı yapay zekâ kullanımının yükünü tüm doğa çekebilir.