Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Ukrayna ve Nükleer Tehlike
Ukrayna’nın nükleer belası
Özgür Gürbüz-BirGün/1 Mart 2022
Savaşın içinde nükleer geçen son dört günü hatırlayalım.
Rusya Federasyonu’na ait birlikler Belarus üzerinden Kiev’e ilerlemeye karar
verince ilk durak, dünyanın en büyük nükleer kazalarından birine ev sahipliği
yapmış Çernobil Nükleer Santralı olmuştu. Zırhlı araçların radyoaktif
serpintiye uğramış bölgeye girmesiyle radyasyon seviyesi 22 kat artmış ve
spekülasyona neden olmuştu. Radyasyon artışı, 1986 yılındaki kazayla içindeki
nükleer yakıtı eriyen dört numaralı reaktör ve yeni yapılan geçici nükleer atık
deposundan değil, ağır araçların kaldırdığı tozdan kaynaklanıyordu. Ukrayna Nükleer Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan (UNDD) gelen
bu açıklama akla yatkın. Çernobil’deki yasak bölge bizim yaşadığımız
bölgelerle kıyaslanamayacak düzeyde radyoaktif. Yıllar önce bölgeye gittiğimde,
ormana, toprak yollara girmenin yasak olduğu, bazı bölgelerde yüksek seviyede
radyasyon olduğu söylenmişti. Savaş öncesi bölgedeki arka plan radyasyon
seviyesi saatte 3 milisievert civarında. Üç saat kalsanız bir tomografiye
bedel.
Çernobil’in stratejik önemi olduğu da pek doğru değil. Kiev’e giden ve
radyasyon yüzünden kimsenin yaşamadığı, 150 km uzunluğunda, düz bir yolun
başlangıcında sadece. Sanırım, nükleer kazayı trafik kazasıyla veya tüpgazla
kıyaslayanlara inananlar, 36 yıl sonra orada hâlâ radyasyon olmasına şaşırıyor.
Değil 36, 36 bin yıl sonra da orada radyasyon olacak halbuki. Nükleer bela
böyle bir şey.
Kontrolden çıkması elbette mümkün
Rusya Ukrayna savaşında bir başka tehlike de savaşın
ortasında kalan nükleer santrallar. Yıllardır nükleer santralların savaş ve
terör saldırılarında hedef olabileceğini yazıyorduk, şimdi dehşetle böyle bir
şey yaşanmadan ateşkes ilan edilmesini bekliyoruz. Ukrayna’nın tamamen kapalı
durumdaki Çernobil dışında 4 nükleer santralı ve buralarda 15 nükleer reaktörü
var. Hepsi Rusya yapımı. 12 tanesi Akkuyu’da yapımı süren reaktörlerin biraz
daha düşük güçteki VVER-1000 tipi reaktörler, kalan iki ise bugün hiç kimsenin
istemeyeceği VVER-440 tipi. Çoğu tasarım ömrü 30 yıldan daha yaşlı ve asıl
tehlike savaşın ortasında kalan bu reaktörler. Aklı başında kimsenin bu
reaktörleri hedef alacağını düşünmüyorum. Ancak, savaşta bu reaktörlerin kazara
hedef alınması, soğutma suyu veya elektrik kesintisi gibi nedenlerle kontrolden
çıkması elbette mümkün.
UNDD’nin açıklamalarına göre 28 Şubat 2022 itibarıyla 15 reaktörden dokuzu çalışıyor. 23 Şubat’ta bu sayı 13’tü. Ukrayna, gördüğüm kadarıyla çatışmaların arttığı bölgelerdeki nükleer reaktörleri teker teker durduruyor. Ülkenin en büyük nükleer santralı Zaporijya’da beş gün önce altı reaktörden altısı çalışıyordu, şimdi bu sayı yarıya düştü. Rusya’nın kente girdiğine dair haberler var.
Size bunları anlatmıyorlar
Ukrayna’nın nükleer derdi bununla da sınırlı değil. Ukrayna
nükleer yakıt ve nükleer atık konusunda da Rusya’ya bağımlı. Rusya ile
yaşadıkları gerilim nedeniyle ABD’li Westinghouse şirketinden yıllar önce yardım
isteseler de ülkedeki reaktörlerin yakıtının yüzde 60’ı hâlâ Rusya’dan
geliyor(du). Kullanılmış yakıt çubukları da işlenmesi ve saklanması için 200
milyon dolar ödenerek Rusya’ya gönderiliyor[1].
Nükleer enerji gerek yakıt gerekse teknoloji açısından sizi üreticisine bağımlı kılıyor. Mersin’deki nükleer santral projesi iptal edilmezse, kullandığımız doğalgazın 3'te 1'ini, petrolün 5'te 1'ini, kömürün 3'te 1'ini aldığımız Rusya’ya nükleer enerjide de bağımlı olacağız. Akkuyu’yu “bağımsız”, “milli”, “yerli” gibi kelimeleri aralara sıkıştırarak pazarlayanlar size bunları hiç anlatmıyor.
[1] Ukraine’s nuclear impasse, Oleksandra Zaika, 26 Nisan 2021.
Yitik Topraklar
Foto: O.Gurbuz |
Yeni açıklanan Torch-2016 raporu ise Çernobil’in sadece bugünkü Ukrayna, Belarus ve Rusya’yı değil tüm Avrupa’yı etkilediğini öne sürüyor. Dr. Ian Fairlie tarafından ondan fazla uzmanın katkılarıyla hazırlanan ve Dünya Dostları (Friends of the Earth) adlı çevre kuruluşunun Avusturya ofisi tarafından yayımlanan rapor ilerleyen yıllarda 40 bin kişinin Çernobil kaynaklı ölümcül kanser vakasına yakalanacağına dikkat çekmekte. Belarus, Ukrayna ve Rusya’da yüksek seviyede kirlenmiş topraklarda (Sezyum-137 >40 kBq/m2) yaşayan insanların sayısının da 5 milyon olduğuna dikkat çekiyor.
Raporun bir başka önemli bulgusu da tiroit kanseriyle ilgili. Şu ana kadar kaza nedeniyle 6 bin tiroit kanseri vakası saptandığı belirtilirken 16 bin yeni tiroit kanserinin de gelecek yıllarda görüleceği söyleniyor. Radyoaktivite kaynaklı kan kanseri, meme kanseri, kalp ve damar hastalıklarının sayısındaki artışın doğrulandığı da raporda geçen bir başka bilgi.
Çernobil kazasının Türkiye’de başta Trakya ve Doğu Karadeniz olmak üzere etkili olduğu, o dönem alınan çay ve toprak analizlerinde yüksek seviyede radyasyona rastlandığı biliniyor. Aynı bugünkü gibi 1986 yılında da Mersin Akkuyu’da nükleer santral kurmak isteyen dönemin yöneticileri, bu kazanın Türkiye üzerindeki etkilerini araştırmamış, özellikle de çaydaki radyasyonu gizlemek için büyük çaba harcamıştı. Dönemin TAEK Başkanı Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre şunları demişti: “Radyoaktiviteyi bilmeyen halkım rakamı ne yapsın? Çernobil ile ilgili olarak benden başka kimsenin konuşmaması için emir verdim. Ben Osmanlı devlet geleneğinden geliyorum, bu hiyerarşi anlayışını benimsiyorum...” Dönemin Başbakanı Turgut Özal, “radyoaktif çay daha lezzetli” açıklamasını yaparken Cumhurbaşkanı Kenan Evren “radyasyon kemiklere yararlıdır” diyerek konuyu önemsizleştirmişti. Evren’in, içtiği çayı ODTÜ’ye analize gönderdiği ve çayında diğer örneklere göre az da olsa radyasyona rastlandığı daha sonra ortaya çıkmıştı. O tarihte ODTÜ’de doçent olan İnci Gökmen, Olcay Birgül ve Aykut Kence, yaptıkları analizlerde çaylarda kilogram başına ortalama 10 bin 300 bekerel radyasyona rastlamıştı. Bu rakam bazı Çay Çiçeği marka çaylarda 36 bin 800’e kadar çıkıyordu. Eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in çayıysa 5 bin 600 bekarel radyasyona sahipti; temiz değildi...
Nükleer santrallerde kaza haftası
Foto: Die Linke |
Özetle, herhangi bir elektrik üretim biçimiyle nükleer enerjiyi risk ve şeffaflık açısından kıyaslayamazsınız. Kaza nerede olursa olsun sizi bulur. Radyasyondan kaçamazsınız veya onu yok edemezsiniz. Ukrayna'dan gelen haberin yarattığı paniğin ardında aslında bu yatıyor.