Türkiye’de artışa geçen işsizlik sorununu çözümü
yapısal bir değişiklikten geçiyor. Yeşil işler işsizliğe çözüm olabilir ancak mevcut
ekonomi politikaları yeşil istihdamın önünü tıkıyor.
Özgür Gürbüz-BirGün/20 Mart 2017
Türkiye’de
TÜİK’in verilerine göre işsizlik oranı yüzde 12,7’ye yükseldi. DİSK’in verileri ise gerçek işsizliğin yüzde
21’lere ulaştığını gösteriyor. Bir yanda ‘çağ atlattık’, ‘ülkeyi kalkındırdık’
diyen siyasetçiler öte yanda artan işsizlik. Birinden birinin yalan söylediği
kesin.
İşsizlik sorununun
tek kaynağı siyasi krizlerle tetiklenen ekonomik sorunlar değil. Üzerinden araç
geçmeyen ama bedeli cebimizden çıkan köprüler, gerçek talep hesaplanmadan
yapılan ve zarar etmemesi için teşvik verilen elektrik santralleri ile trafik
sorununa çözüm olmayan ama şirketlere gelir yaratan tüneller gibi birçok ‘yatırım’,
sınırlı maddi kaynakları ekonomik faydaya çeviremeyecek kanallara aktarırken,
istihdama da sabun köpüğü gibi geçici bir katkı sağlıyor. Köprü inşaatında
çalışan işçi, inşaat bitince işsiz ve güvencesiz kalıyor. Elde ettiği gelirden
birikim sağlayamadığı gibi, çalıştığı süreç boyunca yeni bir bilgi veya yetenek
de öğrenmiyor. Yatırımlar rant odaklı olduğu için de iş kazaları kaderi oluyor.
Yaratılan bu geçici işler ekonomide dönüşüm yaratmaktan uzak. Bir çeşit
üretememe sancısı çekiyoruz. Gerekli mal ve hizmeti üretemediğimiz gibi yanlış
ürün ve hizmetleri üretme çabasındayız. Üretim süreçleri insandan, doğadan ve
ihtiyaçlardan kopuk. Bu sancıyı dindirmenin yolu ise Türkiye’nin üretim
alanlarını ve üretme biçimlerini değiştirmesinden geçiyor. Yeşil sektörler ve
yeşil işler, işte bu dönüşümde anahtar rol oynayabilir.
Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO) rakamlarına göre bu dönüşüm 1,5 milyarlık bir işgücünü
ilgilendiriyor. Daha yeşil ve düşük karbonlu (diğer işlere oranla daha az iklim
değişikliğine yol açan) işlerin 60 milyon ek iş yaratacağı da söyleniyor. Bu
rakamları sadece bir tahmin gibi okumayın. 2015 sonunda dünyada yenilenebilir
enerji alanında çalışan 8 milyon 100 bin kişi vardı (IRENA). En büyük pay güneşte. 3
milyon 700 bin kişi elektrik üreten veya su ısıtan panel üretimi ve montajında
çalışıyor. Biyoyakıt alanında 2 milyon 500 bin, rüzgar enerjisinde ise 1 milyon
kişi iş bulmuş. Baraj yapıldıktan sonra istihdam yaratma özelliğini kaybeden küçük
hidroelektrik santralların yarattığı istihdam ise 200 binle sınırlı.
Yeşil işlerin
bir başka özelliği de kadın istihdamına daha fazla fırsat vermesi. ABD’de güneş
enerjisi sektörünün yüzde 24’ünü kadınlar oluşturuyor. Kömür madeninde kadın
görmek hemen hemen her ülkede zor ama yeşil işler, özellikle de enerji gibi
kadınların daha az şans bulduğu alanları dönüştürüyor. Geleneksel enerji
alanında kadın çalışan oranı yüzde 20-25’lerdeyken, yenilenebilir enerji
alanlarında yüzde 35’lere kadar çıkıyor. İşler yeşerdikçe aynı zamanda
morlaşıyor da denebilir.
Yeşil işlerin
belki de en büyük özelliği, bir ürün üretirken bir başka sorun yaratmaması ya
da bunu sınırlaması. Bazen de doğrudan sorunların çözümü için çalışması.
Dünyada yaptıkları işin tanınması bekleyen 20 milyona yakın atık toplayıcısının
işi buna iyi bir örnek. Onlar olmasa yeniden değerlendirilmediği için büyük bir
kaynak israfı yaşanacak. Geri dönüştürülmeyen kağıtlar nedeniyle binlerce ağaç
kesilecek. Avrupa Birliği’nde, biyoçeşitliliğin korunması, doğal varlıkların ve
ormanların rehabilitasyonu için çalışan 14 milyondan fazla insan olduğunu
biliyor muydunuz? Ormanların korunması için ödenen maaşlar bazı eski kafalı
iktisatçılar için boşa harcanan bir para gibi kabul edilebilir. Ormanların
insanların daha sağlıklı yaşaması için bize sağladığı temiz hava gibi hizmetler
ise karşılığında bir bedel ödenmediği için hesaba katılmaz. Halbuki sağlıklı
insanlar sayesinde hastane ve ilaç masrafı düşer. Türkiye’de ise sanki tersi söz
konusu. Sağlık işlerini özel sektöre bırakmış ülkelerde hasta sayısının devamlılığı,
istihdamın sürdürülmesi ve sektörün devamı için şarttır. Sağlıksız şehirler
yaratan bir iktidarın sağlığı özelleştirmesi bir tesadüf mü acaba?
***
Nedir bu yeşil işler?
Enerji
tüketimini azaltacak yalıtım malzemeleri üreten veya güneş panelleri üreten bir
fabrikada ya da atıkların azaltılmasını sağlayacak geri dönüşüm merkezlerinden
birinde çalışıyorsanız bir ‘yeşil iş’e sahip olduğunuzu söyleyebilirsiniz. Yeşil
işler bazen de yıpranmış bir ekosistemin yenilenmesiyle ortaya çıkar. İster
muhasebeci olun ister üretim hattında çalışın, çevre sorunlarının çözümünü
amaçlayan, o sorunları yaratmadan üretim yapmayı hedefleyen bir iş
kolundaysanız siz de yeşil yakalısınız. Yaka demişken... Türkiye’de çevre
korumayı plajda naylon torba toplamak sananların sayısı çok olduğu için
özellikle belirtelim. Mavi yakalılar kadar beyaz yakalılar için de yeşil iş fırsatları
var. Daha az yakıt, su harcayan ekolojik binaların ve iklimi değiştirmeyen yeni
enerji kaynaklarının tasarımı gibi.
Güneş kömürden daha fazla istihdam sağlıyor
Türkiye’de ise
kömür ve doğalgaz gibi fosil yakıtlara emanet edilmiş enerji sektörü
milyarlarca doları bulan harcamaya rağmen kalıcı ve sağlıklı bir istihdam
fırsatı yaratmaktan uzak. ‘Yatırım’ miktarının düştüğü 2016’da bile enerji
santrallarına harcanan para 5 milyar dolardı. Elektrik üretiminde kaynak
seçiminin etkisini görmek için kömür ve güneşi kıyaslayabiliriz. ABD’de
Berkeley Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre 1 MW güneş
(fotovoltaik) enerjisi kurulduğunda 10’dan fazla kişiye (bazı kaynaklarda bu
rakam 30’a kadar çıkıyor) istihdam sağlanabiliyor. Kömürde ise bu sadece bir
kişinin iş sahibi olması demek. Yuvarlak bir hesapla söylersek, 1000 megavatlık
(MW) bir kömür santrali yerine çatılarımıza 1000 MW’lık güneş paneli kursaydık 1000
değil 12 bin kişiye iş sağlamış olacaktık. Her yıl aynı miktarda kurulum yapmak
da bu sektörü kalıcı hale getirecek, teknoloji transferinin de önünü açacaktı.
Kömür ve nükleer gibi kirli enerji kaynaklarına verilen teşvikler hem çevre
sorunlarına neden oluyor hem de bu dönüşümün önünü tıkıyor.