22
Nisan Cumartesi günü Sinop’ta nükleer santral istemeyenler toplandı. 350 bin
kişiyi evinden eden Çernobil’in üzerinden 31 yıl geçti. Bir daha böyle nükleer
kaza olmaz diyenler yanıldı, 6 yıl önce Fukuşima oldu. “Çernobil unutuldu,
nükleer enerjiyi yeniden pazarlayabiliriz” taktiğiyle yola çıkan nükleer
lobinin hevesi kursağında kaldı. Dünyada nükleer enerjiden çıkış daha görülür bir
hal aldı. Fukuşima’ya “tüpgaz” diyen ve halkın ‘hayırlı’ itirazlarına
kulaklarını tıkayan bizim hükümet gibi birkaç tane ülke kaldı nükleerde ısrar
eden. Bu ısrarların ardında ekonomik ve çevresel kaygılar olmadığı da çok açık.
Halkoylaması sonrası, 1 Mayıs öncesi olmasına rağmen hatırı sayılır bir kalabalık
ve kararlı bir nükleer karşıtlığı vardı Sinop’ta. Çocuklar, yaşlılar ve çok
sayıda genç yürüdü, sloganlar attı ve halay çekti, horon vurdu. Mitinge hayır
sloganları hakimdi. Haziran hareketinin ‘Doğanın Talanına, YSK’nin Yalanına
Hayır’ pankartı herkesin ruh halinin bir özeti gibiydi.
İhalesiz,
kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla Japon-Fransız ortaklığına hediye edilen
nükleer santral projesinin geleceği aynı Mersin-Akkuyu’daki gibi meçhul.
Fransız ortak Areva zararda. Son üç yılda ettikleri zararın toplamı 7 milyar
avro civarında. Finlandya ve Fransa’da yapmaya çalıştığı nükleer reaktörler gecikti.
Milyarlarca avroyu bulan zararı kapatmak için işlerinin reaktör le ilgili
kısmını devlet şirketi EDF’ye satmaya karar verdiler. Zararı Fransız
vatandaşları ve Sinop’taki iş ortakları Japon Mitsubishi kapatmaya çalışacak.
Nükleer nasıl ayakta kalıyor diyenlere işte yanıtı. Zararı vatandaşa
yüklüyorlar.
Nükleer endüstri
zorda
Nükleer
endüstri, yenilenebilir enerji kaynaklarının maliyetinin düşmesiyle tüm
pazarlarda elektrik satışında zorlanıyor. Eski reaktörler rekabet etse bile
yeni ve pahalı nükleer santralların eşit koşullarda hiç şansı yok. Zor durumda
olan sadece Areva değil. Toshiba 9,1 milyar dolar zarar açıkladı ve ABD’de
Westinghouseadıyla iş yapan nükleer bölümü iflasını istedi. Dünyada reaktör üreten
firma sayısının bir elin parmakları kadar olduğunu düşünürseniz, nükleer
endüstrinin nasıl bir kriz içerisinde olduğunu görebilirsiniz. Şu anda dünyada
devlet desteği veya ciddi teşvik olmadan nükleer santral yapmak mümkün değil. O
yüzden de yapımı süren nükleer reaktörlerin hemen hemen hepsi Çin, Rusya,
Hindistan ve Orta Doğu ülkelerinde, büyük teşvikler, siyasi ilişkiler ve
Türkiye’de olduğu gibi piyasa fiyatlarının çok üzerindeki alım garantileriyle
ayakta tutulmaya çalışılıyor.
Mevcut
iktidar Rusya’yla yaptığı anlaşmayla Akkuyu’dan üretilecek elektriğin
kilovatsaatine 15 yıl boyunca 12,35 dolar sent ödemeyi kabul etti. Birkaç ay
önce Karapınar’da kurulacak dev güneş santrali için yapılan ihalede ortaya
çıkan fiyat ise nükleerin neredeyse yarısı; 6,9 dolar sent. Böylece güneşin
nükleerden daha ucuza elektrik ürettiği devletçe de kabul edilmiş oldu. Hem de
kurulacak güneş santralinin panelleri Türkiye’de üretme şartı var. İthal nükleerin
teknoloji transferi gibi bir sonucu yokken güneş enerjisi onu da yapıyor. Bu
şartlarda Mersin ve Sinop’taki nükleer santral projelerinden vazgeçmemek bir
tek cümleyle açıklanabilir: Bu işin içinde bir iş var!
Sosyal medya da nükleere hayır dedi
Sosyal medya da nükleere hayır dedi
Cumartesi
Sinop’ta yapılan mitingin bir başka kazancı da artık hurafeye dönen, ‘ucuz
nükleer’, ‘güvenli santral’ ve ‘nükleer kalkındırır’ söylemlerinin çöpe
atılmasıydı. Aynı gün, #NükleereHayır etiketiyle Twitter gündemine giren
tartışmalara bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Yıllardır
ezberletilen nükleer enerjinin ülkeyi kalkındıracağı ve ucuz olduğu savlarını tekrarlayanlara
sosyal medyada güneş enerjili, tasarruflu yanıtlar verildi. Nükleer santralların
sadece elektrik ürettiğini bilmeyen (nükleer silah gibi akıl dışı niyetler için
nükleer santrala gerek olmadığını), elektriğin de ancak çevreye zarar vermeden,
ucuza üretilip verimli kullanıldığında ekonomi için bir anlam ifade edeceğini anlamayanlara
söylenecek söz elbette çok. Eşitlikçi, özgür, paylaşımcı bir dünya için evet dediğimiz onlarca çözümü
görmek istemeyip bizim her şeye hayır dediğimizi iddia edenlere bir şok da Liberal
Demokrat Parti’nin Twitter hesabından geldi. Nükleere hayır diyen liberaller,
güneşin daha ucuz, nükleerin ise çok riskli olduğuna vurgu yapıyordu. Nükleer
enerji artık liberal ekonomistleri bile ikna edemiyor, daha fazla söz söylemeye
gerek var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder