Kaza ve
sızıntı yapmasalar bile nükleer santrallerin yakın çevresinde yaşayanlarda
kansere yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu gösteren önemli çalışmalar var.
Bunlardan belki de en bilineni, “KIKK Araştırması” adıyla anılan ve Almanya
Radyasyondan Korunma Dairesi’nin başlattığı çalışma. Almanya’daki 16 nükleer
reaktörü kapsayan araştırmada, nükleer santrallere beş kilometreden yakın bir mesafede
yaşayan ve beş yaşayan küçük çocuklarda rastlanan kanser sayısı, nükleer
santralden uzakta yaşayan aynı yaş grubundaki çocuklarla kıyaslanıyor.
1980-2003 yılları arasındaki veriler kıyaslanınca, nükleer santralden uzakta
oturan çocuklarda lösemiye daha az rastlandığı ortaya çıkıyor. Dr. Alfred
Körblein’in yürüttüğü bu çalışma 2007’de gözden geçirildi ama santrallerin
kanser etkisini gösterecek veriler değişmedi. Nükleer santrale beş kilometre
çapında bir mesafede yaşayan, beş yaşın altındaki çocukların kansere yakalanma
olasılığı beklenenden 1,6 kat; lösemiye yakalanma olasılığı ise nükleerden uzak
duran çocuklara oranla 2,2 kat daha fazlaydı. Buna rağmen, araştırmayla ilgili
tartışmalar bitmedi.(Körblein daha önce Türkiye'ye de gelmiş ve araştırmasının sonuçlarını açıklamıştı. O konuda yazdığım haber için lütfen tıklayınız)
The Ecologist
dergisinde yayımlanan yeni bir makale, KIKK Araştırması’nda çıkan sonuçları
açıklayacak nitelikte. Dr. Ian Fairlie tarafından kaleme alınan ve 29 Eylül
2014’te yayımlanan makalede, nükleer santrallerin yakıt değişimi sırasında
normal çalışma süresindeki radyasyonun 500 katını çevreye bıraktığı
belirtiliyor. 12 saat boyunca radyoaktif emisyonların tepe noktasına çıktığını
belirten Fairlie, çocuklarda görülen löseminin kaynağının yakıt değişimi
sırasında ortaya çıkan yüksek radyasyon olabileceğine dikkat çekiyor. Nükleer reaktörlerde
yakıt değişimi 1 veya 1,5 yılda bir yapılıyor. Bu sırada da santrallerden
etrafa yayılan rutin radyasyon en yüksek miktarlara ulaşıyor. Dr. Fairlie, nükleer
santral yakınında yaşayan çocuklarda daha sık lösemiye rastlanmasının sebebi bu
olabilir mi sorusuna, “Evet, olabilir” yanıtını veriyor. Fairlie, “Nükleer
santrale yakın ve oradan esen rüzgarların yolu üzerinde oturanlar, yakıt
değişimi sırasında yıl boyunca aldıkları rutin radyasyon seviyelerinin 20 ila
100 katı radyasyona maruz kalıyorlar” diyor. Makalede, yakıt değişimi yapacak
nükleer santrallerin bu sırada bölge halkını uyarması gerektiği ve yakıt
değişiminin rüzgarların radyoaktif emisyonları okyanusa doğru taşıyacağı
zamanlarda yapılması gerektiği de yazılı.
The Ecologist'teki makaleye ulaşmak için lütfen tıklayınız:
The Ecologist'teki makaleye ulaşmak için lütfen tıklayınız:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder