Özgür Gürbüz-BirGün/6 Nisan 2014
BirGün’e aboneyim, gazete hafta içi her sabah kapımıza
bırakılıyor. Dün birileri, gazetenin arasına bir rapor, bir de makale bırakmış.
Hemen aklıma lobiler geldi, paralel kuryeden de şüphelenmedim değil ama
soğukkanlılığımı korudum. Hele bir bakayım, içinde ne varmış dedim. Sosyal
Gelişme Dizini adlı ilk rapor dış kaynaklıydı, bu da şüphelerimi arttırdı.
Rapor, The Social Progress Imperative adlı düşünce kuruluşu tarafından
hazırlanmış.
Sosyal Gelişme Dizini, ülkelerin sadece ne kadar zengin
olduklarına bakarak bir sıralama yapmıyor. İnsan yaşamı için gerekli temel
ihtiyaçlara sahip olmanın yanı sıra, çevrenin korunmasını, bilgi ve bilişim
teknolojilerine erişimi ve bireysel özgürlükler gibi onlarca etkeni
değerlendirmeye katıyor. Bu nedenle listenin başında dünyanın en zengin ülkesi
veya en büyük ekonomisi yok. Yeni
Zelanda ilk sırada onu İsviçre ve İzlanda izliyor. ABD, İrlanda’nın hemen
ardında 16. sırada. Türkiye 132 ülke arasında 64. olabilmiş. Arnavutluk,
Makedonya ve Bosna Hersek’in gerisinde, Suudi Arabistan’ın hemen önünde yer
alıyoruz. Halbuki biz Türkiye’yi dünyanın en büyük 16. ekonomisi biliyorduk. En
büyük ekonomi sıralamasının en çok tüketen sıralaması olduğunu, onun da nüfusla
yakından ilgili olduğunu bu raporla daha iyi anlıyoruz. Osmanlı şahlanıyor
falan diye ecnebilere hava atıyorduk, şahlana şahlana ancak 64. olmuşuz. Bu son
cümleyle politik mesajımızı da ilgililere ulaştırdık, şimdi neden sosyal
gelişme konusunda orta sıralara demir atmışız ona bakalım.
Rapordaki sıralama, üç ana kategori altında 50’den fazla
göstergenin değerlendirilmesiyle oluşturuluyor. Türkiye bu üç ana kategori
içerisinde en iyi notu ‘Temel İnsan İhtiyaçları’ alanında almış ve bu konuda
132 ülke arasında 43. olmuş. En kötü not ise ‘Temel Refah’ kategorisinden (132
ülke arasında 82’inci) geliyor. Türkiye’nin 77. olarak ortanın altına düştüğü
bir diğer kategori ise ‘Olanaklar’ kategorisi. Bu alandaki düşük notun sebebi hoşgörü
ve farklılıkları içine alma konusunda başarısız olmamız. Detaylarda, kadınların kötü muamele görmesi, eğitim
aldıkları sürenin azlığı, azınlıkları dışlama, azınlıklara şiddet uygulama ve
dini hoşgörüdeki zayıflık gibi alt başlıklar var. İklim değişikliğine yol
açan seragazı emisyonlarının artması, su kaynaklarının tüketilmesi ve
biyoçeşitlilik kaybı da çevre notumuzu düşürmüş.
Gazetenin arasına sıkıştırılan diğer belge ise bir makale. TMMOB’a
bağlı Orman Mühendisliği Dergisi’nde yayımlanmış ve Prof. Dr. Erdoğan Atmış ile
Yrd. Doç. Dr. Batuhan Güneş’in imzasını taşıyor. Makale, AKP döneminde
ormancılık alanında yapılanları değerlendiriyor. Resmi verilere göre AKP
döneminde ağaçlandırma alanı miktarında yüzde 19,2 oranında bir artış
sağlanmış. Ancak bu artış, partinin 2011 seçim beyannamelerinde abartıldığı
gibi 7 kat falan değil, ağaçlandırmada dünya üçüncüsü olduğumuz da hikaye. Belki
hatırlarsınız, hükümet 2008-2012 yılları arasında ağaçlandırma seferberliği
başlatmış, 23 milyon dönüm arazide ağaçlandırma çalışması yapılacağını
söylemişti. Makalede, söz konusu alanın yüzde 73’ünün aslında mevcut ormanların
rehabilitasyonu olduğuna dikkat çekiliyor.
AKP döneminde orman yangınları yüzde 32,5 oranında azalmış.
İstatistiklerle ilgili kuşkular olsa da Atmış ve Güneş, bu konunun başarı
hanesine yazılabileceğini söylüyor. AKP
döneminde ormanların, madencilik gibi ormancılık dışı kullanıma açılması da hızlanmış.
Önceki döneme göre maden tahsisi sayısında yüzde 120,2 oranında bir artış var.
Gezi’den bu yana hükümet milyonlarca fidan diktik diye ortalarda dolaşıyor ama rakamlar hükümeti doğrulamıyor. Şimdi hükümetten bunları rapor-makale lobisi diye adlandırmasını, üstüne de biraz makara yapıp geçiştirmesini bekliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder