Metro güneşi arkasına aldı

Antalya'da yeni bir toptancı marketi açan Metro, 12 bin metrekarelik mağazanın soğutmasını güneş enerjisiyle sağlayarak dünyada bir ilke imza attı.

Özgür Gürbüz – Sabah / 15 Aralık 2007

Metro Toptancı marketlerinin on birincisi ve en çevrecisi dün Antalya'da açıldı. 2007 yılı içerisinde toplam 7 mağaza açarak Türkiye'ye geldiği günden bu yana en hızlı büyümeyi geliştirerek kendi rekorunu kıran Metro Grubu, Antalya'daki mağazasıyla çevre alanında bir dünya rekoruna imza attı. Antalya'da 12 bin metrekare alana kurulu mağazanın soğutması Dr. Ahmet Lokurlu'nun imzasını taşıyan güneş enerjisi sitemiyle sağlanacak.

Mağazanın çatısına kurulan ve güneşi takip eden parabolik panellerle suyu 180 dereceye kadar ısıtan ve elde edilen buharı soğutma makinesine göndererek bir klima işlevi gören sistem 1 milyon YTL'ye mal oldu. Yüzde 50 enerji tasarrufu sağlayacak olan sistemin 6 ile 8 yıl içinde geri ödemesi ve 20 yıl boyunca çalışması bekleniyor. Metro Grubu'nun Real'den sonra Antalya'da yaptığı ikinci yatırım olan markette 30 binin üzerinde ürün bulunacak. Başta Antalya - Kemer arasında sayıları 900’ü bulan oteller olmak üzere yerli ve yabancı müşterilere hitap edecek olan toptancı marketin maliyeti ise kira bedeli hariç 11 milyar Euro. Açıldığı ilk günde kayıtlı müşteri sayısı 48 bine ulaşan market 101 günde inşa edildi ve yaklaşık 10 yıl içerisinde kendisini amorti edecek.

Dünyada bir ilk
Metro Cash&Carry Türkiye Genel Müdür’ü Hakan Ergin açılış töreninde yaptığı konuşmada dünyada ilk kez bir süpermarketin güneş enerjisiyle soğutulduğuna dikkat çekti ve “Bugün yaptığımız yatırımlar umarım çocuklarımız için geri döner” dedi. Antalya’daki hedeflerinin fiyatları düşürmek, kaliteyi yükseltmek ve hijyeni ön plana çıkarmak olduğuna da dikkat çekti. “Antalya son yıllarda büyük atılım içerisinde” diyen Ergin, yıllar önce Antalya’da mağaza açmak istediklerini ancak bazıları kendi hataları olmak kaydıyla bugüne kadar beklemek zorunda kaldıklarını söyledi. Ergin, “Kepez gelişiyor. Uzun dönemde Manavgat ve Kemer’de de mağaza açmayı düşünüyoruz. Türkiye’de mağaza açmak kolay değil, 200 civarı izin almak zorundasınız. Avrupa’da market açmak daha kolay” şeklinde konuştu. Açılış töreninde söz alan güneşle soğutma projesinin yaratıcısı Dr. Ahmet Lokurlu ise, petrol, kömür ve uranyum gibi kaynakların sınırlı olduğuna ve güneş enerjisindeki hızlı ilerlemeye dikkat çekti. Lokurlu, “10 yıl sonra bu devrim yaratan sistem banal olacak. Yazın güneş enerjisiyle soğutma makinelerine gönderilen sıcak su kışın ise ısıtmada kullanılacak. Dünyada ilk kez bir süpermarket güneş enerjisiyle soğutulacak. Metro Roma’da projeye talip oldu ama biz önceliği Antalya’ya verdik. Bu türden ilk uygulama olduğu için çok önemli. Devrim gibi bir proje ve iki yıl uğraştık” diyor.

Metro Grup
1990 yılında Türkiye’ye giren Metro Grubu’nun 25 satış noktası var ve 2006 yılı cirosu 1 milyar Euro. Yaklaşık 5 bin kişinin tam zamanlı çalıştığı grubun Türkiye’den ihracatı 600 milyon ve Türkiye’de gerçekleşen yatırım miktarı da 700 milyon euro. Grubun Türkiye’de Metro Cash&Carry, Real ve Media Markt olmak üzere 3 perakende firması var. Media Markt’ın pazara girişiyle hareketlenen elektronik pazarında atılıma devam etmeyi planlayan firmanın şimdiki hedefi Beylikdüzü’nde dev bir elektronik market açmak. Grubun tüm dünya çapında toplam 30 ülkede 2 bin 400 satış noktası var.


Z. Hakan Ergin
Metro Cash&Carry Türkiye Genel Müdürü

“Çevre konusunda farlılaşmak istemiyoruz”
Çevre konusunda etkin olmamızda hem Almanya kökenli bir firma olmamız hem de Türkiye yönetimin etkisi var. Yalnız biz çevre konusunda farklı olmak istemiyoruz. Herkesin yapmasını istiyoruz. Yaptığımız şey tüm insanlık için yapılmış bir şey. Meyve sebzeyle, ev ürünleriyle farklılaşmak isteriz ama çevre konusunda farklı olmak istemiyoruz. Herkes bunları yapmalı. Bu sadece ticari değil ahlaki bir sorun. Keşke tüm rakiplerimiz de bunları yapsa. Örneğin Antalya’da plastik torbalardan ücret istediğimiz için ilk başta çok şikayet duyacaksınız ama insanlar alışacak.

Dünyada şeffaflık ön plana çıkıyor. Metro’nun gelecek yatırımlarını herkes tahmin ediyordur zaten. Kısa vadeli plnlar bizi çok etkilemiyor. Bizi, bu mağazayı kışın, yanlış bir zamanda açtığımız için eleştiriyorlar. Daha uzun vadeli düşünmek lazım. Eminseniz, formülünüz çalışıyor ve konseptiniz müşteriye bir şey ifade ediyorsa orada tutunursunuz. Rekabetten hiç korkmuyoruz. Biz her konuda farklıyız ve farklı olmaya da devam edeceğiz.

Tarımsal ürünlerde ilk olarak yapmak istediğimiz kimyasal kalıntıları olmayan ürünleri öne çıkarmak. Organik ürün daha sonra gelecek. Anlaşmalı çitçilik yaparak bunu sağlamaya çalışıyoruz. TEMA ile yakın ilişki içerisindeyiz, onların know-how’ından yararlanıyoruz. Derneklere çok açığız, ama sonsuz bir bütçemiz yok.


Dr. Ahmet Lokurlu
Solitem’in kurucusu ve Genel Müdürü

“Türkiye yenilenebilir enerjide ihracatçı olabilir”
Türkiye’nin kaynaklarına baktığınızda yenilenebilir kaynaklar ile çok öncü olabilecek bir ülke. Bırakın kendine yeterli hale gelmeyi bu teknolojileri geliştirip dışarıya satma olanağına sahip. İnsan kaynağı var sadece gerekli olan siyasilerin hedef belirlemesi. Yenilenebilir enerji Almanya gibi potansiyelin düşük olduğu ülkelerde geliştirilip yine bizim gibi ülkelere satılıyor. Türkiye, Çin’in yaptığı gibi Almanya’daki şirketlerle işbirliğine gitse, “joint venture” yapsa, kendi kaynaklarını kullanabilir. Enerji giderleri bütçede büyük bir kalem.

O nedenle birkaç ülkenin elinde olan, 40-60 yıllık yakıt (uranyum) rezervi olan nükleer teknoloji yerine yenilenebilir enerjiyle ilgilenilmeli. Bırakın nükleer enerjinin riskini, atıklarla ilgili sorun dünyanın hiçbir yerinde çözülmemiş. Bunu herkes biliyor. Bana uzun vadede atıkları depolamayı başarmış bir tane ülke gösterin. Çünkü Uranyum binlerce yıl radyoaktif kalıyor. Yatırımı çok pahalı. Çalıştığım kurum nükleer teknoloji üzerine çalışıyordu vazgeçip yenilenebilir döndü. Çok kompleks bir olay. Önünüzde bu kadar güzel bir kaynak varken… Türkiye rüzgarı, güneşi “Made in Turkey” yapabilir.

Bir yıl önce Berlin duvarının yıkılacağını kimse tahmin edemezdi. Enerjide de aynı şey söz konusu. Büyük bir atılım var. Etik değerleri göz önüne almasanız bile yenilenebilir enerjinin ekonomik olarak da ciddi bir seçenek. Bugün 6 yılda geri ödeyecek bir teknoloji ama yarın bu süre daha az olacak. Her şeyden önce yerli kaynak. Almanya, İsviçre bunu düşünüyor. Bugün Almanya’da yenilenebilir enerji sektöründe çalışan 220 ile 280 bin kişiden bahsediyoruz. 10 yıl önce kimse yoktu. Almanya gibi ülkelerde herhangi bir sektörde yüzde 20-30 büyüme olmaz. Bu sektör her yıl böyle büyüyor. Türkiye’nin bir sıçrama yapması gerekiyor. Özel sektör hazır. Destek bile değil, hedef koyulsun yeter.

Kyoto’yu imzala, nükleere bulaşma!

Küresel ısınmaya dur demek için dün 100’e yakın ülkede gösteriler düzenlendi. Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne hemen imza atmasını isteyen eylemciler, Türkiye’nin Kyoto’ya imza atıp nükleer santral kurmaktan vazgeçmesini istedi.

Özgür Gürbüz – Sabah/9 Aralık 2007*

Dünya hızla ısınıyor. 83 yaşındaki eski askeri hemşire Vesile Paçal mevsimlerin eskisi gibi olmadığının farkında olmalı ki, kendisini çoğunluğunu kadın ve gençlerin oluşturduğu 7 bin kişiyle birlikte dün Kadıköy Meydanı’na atmış. “Doğaya iyi davranmazsak İkinci Dünya Savaşı sırasındaki gibi her şey karneyle verilecek” diyor. Hitler’i, Mussolini’yi anımsayan Vesile Teyze’ye kulak vermekte fayda var.

Vesile Teyze yalnız değil. Açık Radyo’nun Genel yayın Yönetmeni Ömer Madra, miting alanında yaptığı konuşmasında Bali’de 2 gün önce yüzlerce bilim insanı tarafından yapılan deklarasyona dikkat çekerek Vesile Teyze’nin ne kadar haklı olduğuna işaret ediyor. Madra, “Dünyanın sayılı iklim bilimcileri Bali Deklarasyonu adında bir rapor yayınladı ve seragazlarının önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde tepe noktasına ulaşacağını ve o noktadan düşüşe geçilmezse milyarlarca insanın kuraklık ve sel gibi felaketlerle karşı karşıya kalacağını açıkladı. Küresel iklim değişikliğini durdurmamız için 8 senemiz kaldı. Benim 7 yaşımdaki torunum 15 yaşına geldiğinde yapacak hiçbirşeyimiz kalmayacak. Daha ne olması bekleniyor? Bu konu çevreci ve yeşillerin sorunu olarak görülmemeli. Bugün herkesin harekete geçme zamanı” açıklamasını yaptı.

“Atomu parçalamaktan daha şeytani bir şey olur mu”
Mitinge katılan tek milletvekili olan ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, tek tabanca olmaktan mutlu olmadığını belirtiyor ve diğer 549 milletvekilinin de burada olmasını dilediğini söylüyor. Hükümetin nükleer planlarını eleştiren Uras, “Nükleer pahalı dedik, anlamadılar. Atıkları depolayamazsınız dedik yine anlamadılar. Bir de onların anlayacağı dilden söyleyeyim. Tanrının yarattığı doğanın atomunu parçalamak kadar şeytani bir iş olabilir mi? Meclisin çoğunluğu muhafazakar. Bilimsel açıdan açıkladık anlamadılar belki böyle anlarlar” şeklinde konuştu. Meclis’in kapısının önünde sanatçı ve aydınlarla beraber Kyoto’nun imzalanması için açıklama yaptıklarını hatırlatan Uras, “Merak etmeyin Bali bağımlısı olmazsınız” diyerek Bali’de süren iklim konferansında hükümetin protokole imza atması isteyen çevrecilere destek verdi.

Mitinge Türkiye’nin dört bir yanından katılan çevreciler başta Kyoto ve nükleer santral olmak üzere bölgelerindeki sorunları da meydana taşıdılar. Fındıklı’daki baraj projelerine karşı çıkan Rizeliler, köylerinin yanındaki çimento fabrikalarına hayır diyen Maraş’ın Pazarcık köylüleri ve Munzur Nehri’ne baraj yapılmasını istemeyen Tunceli Dernekleri Federasyonu üyeleri hep oradaydı. Bir şenlik havasında geçen mitinge DİSK, KESK gibi sendikaların yanısıra, Tabibler Odası, Greenpeace, Doğa Derneği, Yeşiller, EMEP, ÖDP ve CHP gruplar halinde katıldı. Küresel ısınmanın yol açacağı afetlerin farkına varmış olmalılar ki, Mahalli Afet Gönüllüleri Derneği tüm şubelerinden geniş bir katılımla kortejde yerini aldı. Küresel ısınmayı durdurmak için çözüm önerileri de meydandaydı. Barışa Pedal Grubu, bisikletleriyle yürüyüşe gelerek küresel ısınmaya yol açmadan yolculuk etmenin de mümkün olduğunu gösterdi. Doğa Derneği’nin Anıtkabir’i çöl olarak gösterdiği pankart da anlamlıydı. Mitinge katılanlar sık sık Kyoto’nun imzalanması için sloganlar attı.

Türkiye ve ABD yalnız kaldı
Avustralya’nın da Kyoto Protokolü’ne taraf olacağını açıklamasıyla Türkiye, artık ABD ile birlikte küresel ısınmaya yol açan seragazlarını azaltma yönünde karar almayan iki ülkeden biri oldu. Mitingde KEG adına konuşma yapan Yeşiller’den Ümit Şahin, "Türkiye utanç verici bir şekilde ABD ile birlikte yalnız kaldı. Avusturyalılar Kyoto’yu bir halk hareketi sonucunda imzaladı. Türkiye, Bali’deki zirve bitmeden imza atıp ABD’yi yalnızlaştırmalı” dedi. Heyecanlı olduğu gözlenen sanatçı Pelin Batu ise yaptığı konuşmada, “Beraber olursak her şeyi değiştirebiliriz ama bu mücadeleyi devam ettirmeliyiz” diyerek birlik mesajı verdi. Miting, Grup Marsis, Zeynep Casalini ve 45’lik Şarkılar gruplarının verdiği konserlerle sona erdi.

Günün sloganları

Ne petrol, ne kömür, ne nükleer. Güneş, rüzgâr bize yeter

Penceremin perdesini havalandıran rüzgar beni nükleerden kurtar

Alma doğanın ahını çıkar aheste aheste

Nükleer mübarek olsa Çernobil’e nur yağardı

Kyoto’yu imzala

Nükleer santral çatlar, patlar!

Kazım’ın katili nükleer lobisi

Exxon Mobil, BP teroristtir

Rize-Fındıklı dereleri özgür akacak


Aysen Ataseven
Türkiye Yeşilleri İklim Değişikliği ve Küresel Ekoloji Sözcüsü

Yaklaşık 190 ülke iklim değişikliğini durdurmak üzere çıtayı yükseltecek hedefler koymayı tartışırken, Türkiye Kyoto sürecinin dışında kalarak artık ancak komik duruma düşebilir. Biz Türkiye’nin bir an evvel bu sürece dahil olmasını talep ediyoruz. Şunu da söylemek gerekiyor. İklim değişikliğine dermandır diye nükleer enerji seçeneğinin önümüze koyulması ne gerçekçi, ne de akılcı. Bu seçeneği asla kabul etmeyeceğiz.

Hilal Atıcı
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası sorumlusu

Türkiye enerji politikalarında çevre ve halk sağlığı aleyhine büyük hatalar yapılıyor. Bir yandan iklim değişikliği hiçbir şekilde ciddiye alınmadan kömürlü termik santrallar teşvik ediliyor. Nükleer reaktör şirketlerine benzeri görülmemiş haklar veriliyor. Diğer taraftan ise öncelikli olduğu iddia edilen yenilenebilir enerji başvuruları sınırlandırılıyor, geri çevriliyor. Zaten yenilenebilir enerjilere tanınan teşvikler kömür ve nükleerin yanında devede kulak kalıyor. Hükümetin görevi iklim değişikliğine karşı halkını korumak. Bunun için Kyoto Protokolü’nü imzalamak ilk samimi adım olacaktır. Ayrıca enerji politikalarına da iklim değişikliği gerçeği yansımalı.

Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar
Türkiye Çevre Platformu Koordinatörü

Seragazı emisyonlarını azaltmak için fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması gerektiğini söylüyor. Uyar, “Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları konusunda dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Halen Türkiye'de en ucuz ve temiz elektrik üretme biçimi rüzgar. 1 Kasım 2007 de yapılan 78.000 MW kapasiteli rüzgar güç santralleri kurma müracaatı bunu kanıtladı. Hiç bir ek yatırım yapmadan ve hiç bir ek maliyet getirmeden Türkiye enerji tüketimini en az yüzde 50 azaltabilecek durumda.

*Orjinal hali

Küresel ısınmaya karşı dünyayla aynı anda...

Türkiye'nin Kyoto Protokolü'ne imza atmasını isteyen çevreciler, bugün saat 12.00'de Kadıköy'de bir yürüyüş düzenleyerek seslerini duyurmaya çalışacak.

Özgür Gürbüz - Sabah / 8 Aaralık 2007

Birleşmiş Milletler tarafından bu 13'üncüsü Bali'de düzenlenen Taraflar Konferansı'nda (COP 13) Kyoto Protokolü'nün geleceği konusunda hararetli tartışmalar sürerken, Türkiye'deki çevreciler de bugün Kadıköy'de bir yürüyüş düzenliyor. Türkiye'nin dört bir yanından gelen çevreciler, başta küresel ısınma olmak üzere çevre konularındaki taleplerini kamuoyuna duyurmayı amaçlıyor. Küresel Eylem Grubu'nun düzenlediği miting, Kadıköy Tepe Nautilus önünde saat 12.00'de başlayacak. Kadıköy Meydanı'nda yapılacak konuşmaların ardından eyleme destek veren Zeynep Casalini, Grup Marsis ve 45'lik Şarkılar tarafından şarkılar seslendirilecek. 2007'yi tarihinin en kurak yıllarından biri olarak hatırlayacak olan Türkiye, küresel ısınmayı gündemine daha çok bu kuraklıktan sonra almaya başladı. Yıllardır küresel ısınma konusunda kamuoyunu uyarmaya çalışan Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni Ömer Madra "Artık harekete geçme zamanı hatta geç bile kaldık. Türkiye gelişmelerin çok dışında, karar alıcılar tehlikenin hiç farkında değil. Biz de bu yüzden, onlara bu tehlikeyi duyurmak için dünyayla beraber aynı anda sokaktayız" açıklaması yaptı. Avustralya'nın Kyoto'ya taraf olacağını açıklamasıyla Türkiye ve ABD'nin yalnız kaldığını belirten Küresel Eylem Grubu'ndan Dr. Ümit Şahin ise "Bali'deki görüşmeler bitmeden Türkiye hedef belirtip Kyoto'yu imzalamalı" dedi.

Cargill'e yeniden kapatma gündemde

Özgür Gürbüz - Sabah / 8 Aralık 2007

Türkiye'de yaklaşık 9 yıldır faaliyette bulunan ve 2006 yılında hakkında kapatılma kararı da çıkan Cargill'in başı yine dertte. Bursa ili, Orhangazi ilçesi Karapınar mevkiindeki arazide faaliyet gösteren Cargill A.Ş.'ye ait tesisin tarım dışı amaçla kullanımına izin veren Bursa Valiliği İl Tarım Müdürlüğü'nün izni dün öğleden sonra Bursa 3. İdare Mahkemesi tarafından durduruldu. Cargill, geçtiğimiz yıl 20 Ekim tarihinde kapatılmış 48 gün sonra ise kapatma kararını Danıştay kararıyla bozarak 7 Aralık tarihinde üretime başlamıştı. 31 Ocak 2007'de ise 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'na eklenen geçici 3. madde ile Cargill'in durumu sağlamlaşmıştı. TMMOB Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası Bursa şubelerinin katılımıyla Bursa Valiliği'ne dava açtı. Açılan davada Cargill'in mısır işleme tesislerinin bulunduğu arazinin tarım dışı amaçla kullanılmasının uygun görülmesine ilişkin Bursa Valiliği İl Tarım Müdürlüğü işleminin dayanağı olan geçici 3. maddenin Anayasa Mahkemesi'nce 19 Şubat 2007 tarihinde yürütmesinin durdurulduğuna dikkat çekildi. Bursa 3. İdare Mahkemesi, Tarım Müdürlüğü'nce yapılan işlemin hukuka uygun bulunmadığını belirterek, yürütmenin durdurulması yönünde karar verdi.

Taksim'e minare için çelişkili açıklama

Özgür Gürbüz - Sabah / 27 Kasım 2007

İstanbul'daki Taksim Meydanı'na cami tartışması dönem dönem gündeme gelirken, meydanda bulunan Taksim Mescit Camisi'nin teneke minaresinin yerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yeni minare yapılacak. Cami, eski Sular İdaresi Binası'nın müze olarak düzenlenmesi sırasında önündeki gazete bayisi kaldırılarak görünür hale getirilmişti.

Beyoğlu Müftüsü Turgut Açari, SABAH'a yaptığı yazılı açıklamada, caminin minaresinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yenileneceğini söyledi. Müftü Açari, "Taksim Mescit Camisi, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olup 1978 yılında ilçemiz müftülüğüne bağlı Taksim Camisi Derneği tarafından yaptırılmış ve ibadete açılmıştır. Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca yapılan düzenleme çerçevesinde caminin minaresinin yenilenmesi ve dış cephesinin boyanması planlanmaktadır" diyor.

Büyükşehir: Çalışma yok
Sular İdaresi Binası'nı "Cumhuriyet Müzesi" olarak restore eden belediye yetkilileri ise bu açıklamayı doğrulamıyor. Yetkililer, camiyle ilgili çalışma yapmadıklarını ve böyle bir planlarının olmadığını söylüyor. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Muhcu da, kendilerine mescidin restorasyonuyla ilgili bir kararın ulaşmadığını belirtti.

Felaket faturası kalkan ve pisi balığına çıktı

Özgür Gürbüz - Sabah / 15 Kasım 2007

Azak Denizi'nin Karadeniz'e açıldığı Kerç Boğazı'nda batan gemilerde sızan petrolun yol açtığı çevre felaketinde bölgede yetişen kalkan ve pisi balığının büyük tehdit altında olduğu bildirildi. Rusya'nın müdahalede geç kaldığını ifade eden İÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, Rusya'ya ilettikleri yardım talebine dört gündür yanıt alamadıklarını belirtti ve bu tip kazalar konusunda en hazırlıklı ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekti. Kazanın olduğu bölgede ekolojik bir felaket yaşandığını söyleyen Öztürk, özellikle bölgede yetişen kalkan ve pisi balığı gibi balık türlerinin tehlike yaşadığını kaydetti. Karadeniz'de 180 civarı balık ve canlı türünün yaşadığı tahmin ediliyor.

Ortak Eylem Planı Gerekiyor
Şimdiye kadar 30 bin kuşun telefine neden olan petrol sızıntısının önlendiğine dair net bir bilgi yok. Rus yetkililerin olaya müdahalede gecikmesi, çevre felaketinin büyümesine yol açtığını belirten Öztürk, Karadeniz'e sınırı olan ülkelerin ortak bir eylem planına sahip olmaları gerektiğini söylüyor. Daha önce "Volganeft" adlı bir tanker, 1999'da İstanbul Florya'da ikiye bölünmüş taşıdığı petro deniz ve kıyı şeridinde ciddi bir kirliliğe yol açmıştı.

Fransızların nükleer fiyaskosu

Türkiye’de de nükleer santral yapmaya talip olan Fransız Areva şirketinin, Finlandiya’da inşaatına devam ettiği reaktör, standartlara uymadığı için şimdiden 2 yıl gecikti. 2 milyar 500 milyon Euro’ya mal edeceklerini söyledikleri reaktörün maliyeti’de 4 milyar Euro’yu geçti.

Özgür GÜRBÜZ / 13 Kasım 2007

Fransızların dünya devi nükleer firması Areva'nın başı belada. En son teknolojiyle, 2 milyar 500 milyon Euro'ya 4 yılda yaparız dedikleri santralde her gün yeni bir aksilik ve gecikme yaşanıyor. En son olarak da santralin 11 Eylül benzeri bir uçak saldırısına dayanamayacağı ortaya çıktı. Yapımcı firma Finlandiya halkına terorist saldırılara karşı santralin dayanabileceğini garanti etmek amacıyla bu standartı sağlayacağını taahhüt etmişti. Üçüncü. jenerasyon olarak adlandırılan bu en modern reaktörün inşasında daha önce de reaktörü çevreleyen çelik kafesler istenilen kalınlıkta yapılmadığı ortaya çıkmış, projenin gecikeceği açıklanmıştı. Areva firması Türkiye'de yapılması düşününlen santralin de taliplileri arasında. Sinop'ta yapılması düşünülen santralin Finlandiya'dakinin bir kopyası olacağı düşünülüyor ve Fransızların adı geçiyordu.

Maliyeti 2,5 olur dediler, 2 yılda 4 milyar Euro’yu buldu

Tüm bu hatalar, 2011 yılında bitirlimesi düşünülen 1600 Megavat kurulu gücündeki santralin şimdiden 2 yıl geç tamamlanmasına yol açacak. Bunun Finlandiya ve yapımcı firmaya getirdiği mali yük de ayrı bir baş ağrısı oldu. İnşaata başlamadan önce santralin kurulum maliyetinin 2 milyar 500 milyon Euro olacağı söyleniyordu. Aradan 2 yıl geçti, inşaat bitmedi ama maliyet neredeyse ikiye katlandı ve düzeltmelerle gecikmeler yüzünden 4 milyar Euro’yu buldu. Tüm bu olumsuzluklar nükleer enerjinin Avrupa’da zaten iyi olmayan imajını sarstı.


Areva’dan Çernobil’e yeni lahit.

1986 yılında patlayan Çernobil Santrali’nin 4 numaralı reaktöründeki sızıntıyı kontrol altına almak için yeni bir lahit yapılacak. Kazadan sonra tonlarca betonla kaplanan ve lahit olarak adlandırılan dev beton kafes, reaktörün kalbinde kalan ve radyasyon yayan yakıt çubuklarını geçici bir süre için kontrol altına alınması için yapılmıştı. Geçen 21 yılda aşınan ve uzmanların önlem alınmazsa çökeceği ve ikinci bir Çernobil faciasına yol açacağını söylediği lahitin üstüne yenisinin yapılması için en sonunda para bulundu. Fransızların liderliğindeki konsorsiyum, 105 metre yüksekliğinde, 150 metre uzunluğunda ve 20 bin ton ağırlığındaki bu dev kafesi 2014 yılına yetiştirmeye çalışacak. Projenin maliyeti 430 milyon Euro olarak belirleniyor.

Cami meydana çıktı


İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarihi yapıyı müzeye dönüştürürken duvarı yıktı. Sular İdaresi olarak bilinen duvar yıkılınca Taksim Mescidi Camisi de, meydanla birleşti..

Özgür Gürbüz - Sabah / 13 Kasım 2007

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Taksim Meydanı'ndaki eski Sular İdaresi'nde yaptığı restorasyon çalışması, gazete bayisi ve bankamatiklerin arkasında kalan mescidi ortaya çıkardı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ağustosta yaptığı açıklamada 18. yüzyıldan kalma tarihi Sular İdaresi binasının Cumhuriyet Müzesi olarak restore edileceği haberini vermişti. Restorasyon çalışmasında sona yaklaşılırken inşaatın koruma paravanları kaldırılınca metalden minaresi olan mescit görüntüsü öne çıktı. Önündeki gazete bayisi ve bankamatikler kaldırılırken, yerlerine şeffaf paravanlar yerleştirildi.

Cami Değil Mescit
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Muhcu, kendilerine yeni bir cami yapımı ya da mescidin restorasyonuyla ilgili bir kararın ulaşmadığını belirtiyor. Muhcu, "1994 yılında cami tartışmaları gündeme gelmiş, uzmanlar projeye itiraz etmişler ve proje gündemden kaldırılmıştı. Uzmanların itirazları hâlâ geçerli" yorumunu yapıyor.

50 Yıllık Tartışma
Bir ikinci tartışma ise Beyoğlu Belediyesi'nin web sayfası dahil birçok kaynakta adı "Taksim Mescidi Camisi" olarak geçen yapının cami olup olmadığı üzerine yapılıyor. Muhcu, bu binanın mescit olduğunun, cami olmadığının da altını çiziyor. Üçüncü Ahmet döneminde İstanbul'un su sorununa çözüm olması için yapılan Sular İdaresi (Taksim Maksemi) binası uzun yıllardır atıl durumdaydı. Sular İdaresi Binası'nın arkasında kalan ve bugün otopark olarak kullanılan alana cami yapılması tartışması ilk kez 1950'li yıllarda gündeme gelmişti.