Felaket faturası kalkan ve pisi balığına çıktı

Özgür Gürbüz - Sabah / 15 Kasım 2007

Azak Denizi'nin Karadeniz'e açıldığı Kerç Boğazı'nda batan gemilerde sızan petrolun yol açtığı çevre felaketinde bölgede yetişen kalkan ve pisi balığının büyük tehdit altında olduğu bildirildi. Rusya'nın müdahalede geç kaldığını ifade eden İÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, Rusya'ya ilettikleri yardım talebine dört gündür yanıt alamadıklarını belirtti ve bu tip kazalar konusunda en hazırlıklı ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekti. Kazanın olduğu bölgede ekolojik bir felaket yaşandığını söyleyen Öztürk, özellikle bölgede yetişen kalkan ve pisi balığı gibi balık türlerinin tehlike yaşadığını kaydetti. Karadeniz'de 180 civarı balık ve canlı türünün yaşadığı tahmin ediliyor.

Ortak Eylem Planı Gerekiyor
Şimdiye kadar 30 bin kuşun telefine neden olan petrol sızıntısının önlendiğine dair net bir bilgi yok. Rus yetkililerin olaya müdahalede gecikmesi, çevre felaketinin büyümesine yol açtığını belirten Öztürk, Karadeniz'e sınırı olan ülkelerin ortak bir eylem planına sahip olmaları gerektiğini söylüyor. Daha önce "Volganeft" adlı bir tanker, 1999'da İstanbul Florya'da ikiye bölünmüş taşıdığı petro deniz ve kıyı şeridinde ciddi bir kirliliğe yol açmıştı.

Fransızların nükleer fiyaskosu

Türkiye’de de nükleer santral yapmaya talip olan Fransız Areva şirketinin, Finlandiya’da inşaatına devam ettiği reaktör, standartlara uymadığı için şimdiden 2 yıl gecikti. 2 milyar 500 milyon Euro’ya mal edeceklerini söyledikleri reaktörün maliyeti’de 4 milyar Euro’yu geçti.

Özgür GÜRBÜZ / 13 Kasım 2007

Fransızların dünya devi nükleer firması Areva'nın başı belada. En son teknolojiyle, 2 milyar 500 milyon Euro'ya 4 yılda yaparız dedikleri santralde her gün yeni bir aksilik ve gecikme yaşanıyor. En son olarak da santralin 11 Eylül benzeri bir uçak saldırısına dayanamayacağı ortaya çıktı. Yapımcı firma Finlandiya halkına terorist saldırılara karşı santralin dayanabileceğini garanti etmek amacıyla bu standartı sağlayacağını taahhüt etmişti. Üçüncü. jenerasyon olarak adlandırılan bu en modern reaktörün inşasında daha önce de reaktörü çevreleyen çelik kafesler istenilen kalınlıkta yapılmadığı ortaya çıkmış, projenin gecikeceği açıklanmıştı. Areva firması Türkiye'de yapılması düşününlen santralin de taliplileri arasında. Sinop'ta yapılması düşünülen santralin Finlandiya'dakinin bir kopyası olacağı düşünülüyor ve Fransızların adı geçiyordu.

Maliyeti 2,5 olur dediler, 2 yılda 4 milyar Euro’yu buldu

Tüm bu hatalar, 2011 yılında bitirlimesi düşünülen 1600 Megavat kurulu gücündeki santralin şimdiden 2 yıl geç tamamlanmasına yol açacak. Bunun Finlandiya ve yapımcı firmaya getirdiği mali yük de ayrı bir baş ağrısı oldu. İnşaata başlamadan önce santralin kurulum maliyetinin 2 milyar 500 milyon Euro olacağı söyleniyordu. Aradan 2 yıl geçti, inşaat bitmedi ama maliyet neredeyse ikiye katlandı ve düzeltmelerle gecikmeler yüzünden 4 milyar Euro’yu buldu. Tüm bu olumsuzluklar nükleer enerjinin Avrupa’da zaten iyi olmayan imajını sarstı.


Areva’dan Çernobil’e yeni lahit.

1986 yılında patlayan Çernobil Santrali’nin 4 numaralı reaktöründeki sızıntıyı kontrol altına almak için yeni bir lahit yapılacak. Kazadan sonra tonlarca betonla kaplanan ve lahit olarak adlandırılan dev beton kafes, reaktörün kalbinde kalan ve radyasyon yayan yakıt çubuklarını geçici bir süre için kontrol altına alınması için yapılmıştı. Geçen 21 yılda aşınan ve uzmanların önlem alınmazsa çökeceği ve ikinci bir Çernobil faciasına yol açacağını söylediği lahitin üstüne yenisinin yapılması için en sonunda para bulundu. Fransızların liderliğindeki konsorsiyum, 105 metre yüksekliğinde, 150 metre uzunluğunda ve 20 bin ton ağırlığındaki bu dev kafesi 2014 yılına yetiştirmeye çalışacak. Projenin maliyeti 430 milyon Euro olarak belirleniyor.

Cami meydana çıktı


İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarihi yapıyı müzeye dönüştürürken duvarı yıktı. Sular İdaresi olarak bilinen duvar yıkılınca Taksim Mescidi Camisi de, meydanla birleşti..

Özgür Gürbüz - Sabah / 13 Kasım 2007

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Taksim Meydanı'ndaki eski Sular İdaresi'nde yaptığı restorasyon çalışması, gazete bayisi ve bankamatiklerin arkasında kalan mescidi ortaya çıkardı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ağustosta yaptığı açıklamada 18. yüzyıldan kalma tarihi Sular İdaresi binasının Cumhuriyet Müzesi olarak restore edileceği haberini vermişti. Restorasyon çalışmasında sona yaklaşılırken inşaatın koruma paravanları kaldırılınca metalden minaresi olan mescit görüntüsü öne çıktı. Önündeki gazete bayisi ve bankamatikler kaldırılırken, yerlerine şeffaf paravanlar yerleştirildi.

Cami Değil Mescit
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Muhcu, kendilerine yeni bir cami yapımı ya da mescidin restorasyonuyla ilgili bir kararın ulaşmadığını belirtiyor. Muhcu, "1994 yılında cami tartışmaları gündeme gelmiş, uzmanlar projeye itiraz etmişler ve proje gündemden kaldırılmıştı. Uzmanların itirazları hâlâ geçerli" yorumunu yapıyor.

50 Yıllık Tartışma
Bir ikinci tartışma ise Beyoğlu Belediyesi'nin web sayfası dahil birçok kaynakta adı "Taksim Mescidi Camisi" olarak geçen yapının cami olup olmadığı üzerine yapılıyor. Muhcu, bu binanın mescit olduğunun, cami olmadığının da altını çiziyor. Üçüncü Ahmet döneminde İstanbul'un su sorununa çözüm olması için yapılan Sular İdaresi (Taksim Maksemi) binası uzun yıllardır atıl durumdaydı. Sular İdaresi Binası'nın arkasında kalan ve bugün otopark olarak kullanılan alana cami yapılması tartışması ilk kez 1950'li yıllarda gündeme gelmişti.

Bosna ile ticaret 350 milyon doları buldu; hedef 1 milyar dolar.

Bosna-Hersek ile Türkiye arasında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması'ndan sonra artan ticaret 350 milyon doları buldu. Hedef 1 milyar dolar.

Özgür Gürbüz - Sabah / 9 Kasım 2007*

Yaklaşık 4 yıl süren savaşın izlerini silmeye çalışan Bosna-Hersek’le Türkiye arasındaki ticari ilişkilerde büyük bir sıçrama yaşanıyor. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2007 yılında 2006’nın ilk 6 ayına göre yüzde 153 oranında arttı. Bu yılki ticaret hacminin 350 milyon dolara ulaşması bekleniyor ama ne Türkiyeli ne de Bosnalı işadamları bu rakamın gerçek potansiyeli kapsadığına inanmıyor. Fuarın açılışına katılan Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’da aynı görüşte. Eroğlu, dış ticaret hacminde hedefin 1 milyar dolar olduğunu söyledi.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Türk Ürünleri Fuarı”nın açılışında konuşan İTO Yönetim Kurulu üyesi Şekip Avdagiç, artıştan memnun olduklarını ancak hedeflerinin çifte vergilendirme gibi konularda yaşanan zorlukların ortadan kaldırılmasıyla gerçek potansiyelin ortaya çıkacağını belirtti. Avdagiç, “Türkiye’nin Bosna-Hersek’in dış ticaretindeki payı yüzde 4. Bu kabul edilebilir değil. Hedef yüzde 10 olmalı” açıklamasını yapıyor. Sanayi ve tüketim mallarını tanıtmak isteyen firmaların yoğun ilgi gösterdiği fuara toplam 89 firma katılırken 20 firmanın başvurusu da yer yokluğundan geri çevrilmek zorunda kaldı. Birçok katılımcı 2 yılda bir düzenlenen fuarın oldukça etkili olduğunu ve tanıtım açısından da Türk malları için önemli olduğu görüşünde. İTO’nun sadece radyo, televizyon ve sokak ilanlarına verdiği para 60 bin Avro’yu buluyor.

İthalat da ihracat da artıyor

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK)’in raporları da bu gelişmeye işaret ediyor. Bosna Hersek’e 2007 yılı ilk altı ayında yapılan ihracat 2006 yılı ilk altı ayına göre yaklaşık yüzde 154 , bu ülkeden yapılmakta olan ithalat da yüzde 145 arttı. Metal işleme, otomotiv ve yan sanayi, ahşap, mobilya, gıda işleme, enerji, inşaat, turizm, finans, emlak, mermer ve petrokimya sanayileri Bosna Hersek’le Türkiye’nin ticari ilişkileri arasındaki en önemli kalemler. Fuara katılan firmaların çoğu da bu alanlarda faaliyet gösteriyor. Şekip Avdagiç ise yatırımcılar için Bosna’da birçok değişik seçenek olduğuna dikkat çekiyor. 1984 yılında kış olimpiyatlarına ev sahipliği yapan Saraybosna’da savaştan sonra zarar gören kış turizmiyle ilgili tesislerin yeniden hayata geçirilmesiyle canlanacak kış turizmi bunlardan biri. Bosna’da halihazırda 40’ı aktif 285 Türk firması var ve şu ana kadar bu firmalar 40 milyon Avro’luk yatırım yapmış durumda.

Türkiye’nin ihracat kalemleri (ABD doları)

Meyve, kabuklu yemiş, turunçgil 4,728,129

Plastik ve plastik eşyalar 3,680,451

Örme giyim eşyası ve aksesuarlar 3,538,633

Kazan, makine ve cihazlar 3,015,690

Elektrikli makine ve cihazlar 2,874,563


Kaynak: TÜİK

*Orjinal halinden daha uzun bir metin