Yaşanan doğalgaz krizleri, enerji ihtiyacında artış beklentisi, çevre ve enerji güvenliğiyle ilgili sorunlar AB'yi ortak bir enerji politikası hazırlama konusunda biraraya getirdi. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan "Avrupa için Enerji Politikası" adlı yol haritasında, enerji arz güvenliği, rekabetçi bir elektrik piyasası ve enerji verimliliği ön plana çıkıyor.
Özgür Gürbüz - Referans / 29 Mart 2006
Avrupa Birliği(AB), gaz ve petrol fiyatlarındaki artışı, dışa bağımlılığı, enerji transfer yollarını ve yol üzerindeki ülkelerdeki güvenlik sorunlarını, iklim değişikliğini, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjide yaşanan yavaş ilerlemeyi 24 Mart'ta Brüksel'de masaya yatırdı. Toplantıdan daha stratejik ve birlikte hareket edecek bir AB enerji politikası ortaya çıktı. 2007 ortasına kadar tek bir elektrik ve gaz piyasası yaratmayı hedefleyen "Avrupa için Enerji Politikası" taslağı, 2015'e kadar yenilenebilir enerji kullanımını yüzde 15'e, biyoyakıtların payını da yüzde 8'e çıkarmayı amaçlıyor. Daha önce bu hedefler 2010 yılı için yenilenebilir enerjide yüzde 12, biyoyakıtlarda yüzde 5.75 idi. Enerji verimliliği politikalarında ise AB daha da iddialı. 2020 yılında AB'de, yüzde 20 daha az enerji kullanılması planlanıyor.
Karar için sadece "Yuppii" diyebileceğini belirten Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barraso, ortaya çıkan taslağı Avrupa'nın enerji politikalarınnda tarihi bir dönemeç olarak görüyor. ABD ve Rusya'ya oranla enerji politikalarında stratejik davranmamakla suçlanan AB, sadece kendi üyeleri arasında değil, üyelerin enerji sağlayıcısı olan ülkelerle ilişkilerinde de ortak hareket etmeyi amaçlayarak bu konuda politika değiştirdiğini gösteriyor. Rusya'ya olan bağımlılık, Hazar ve Kuzey Afrika'daki kaynaklarla dengelenmek isteniyor. Kulislerde, Cezayir, İran, Irak, Çeçenistan, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbeycan ile birlikte Türkiye'nin adı da sıkça geçiyor.
AB ayrıca 2007 ortasına kadar tek bir elektrik ve gaz piyasası yaratmak istiyor. Bu şeffaf pazarın enerji güvenliği için önemli rol oynayacağı düşünülüyor ama öte yandan da serbest pazar kurallarını korumayı amaçladığı söyleniyor. Geçtiğimiz aylarda AB enerji piyasası, Fransa ve İspanya'nın, ulusal firmalarının yabancı enerji devleri tarafından satın alınmasına karşı çıkmasıyla "ulusalcılık" tartışmalarına sahne olmuştu. Strateji değişikliğinin bir başka göstergesi de, bu kurulacak pazarın kurallarının komşu ülkelerde de uygulanmasını sağlamak için AB'nin açıkça çalışacağını söylemesi. AB içinde ise çabalar ağırlıklı olarak henüz bu tek pazara entegre olamamış ülkeler üzerinde yoğunlaşacak. Enerji güvenliği için depolama alanları kurulacak. Bu oran elektrikte üye ülkelerin ihtiyacının en az yüzde 10'unu karşılayabilecek kapasiteye sahip olacak.
Enerjiyle ilgili alınan kararlarda, "çevre" konusu en etkili faktör olarak göze çarpıyor. Enerjiyi verimli kullanarak 2020'ye kadar tüketimi yüzde 20 oranında azaltmayı hedefleyen Avrupa ülkeleri, rüzgar, güneş, biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarında da daha önceki hedeflerini yükselttiler. Yenilenebilir enerji kaynakları, Avrupa'nın enerjide yüzde 70'lere varan dışa bağımlılığını azaltacak tek kaynak olarak görülüyor ve iş yaratma potansiyelleriyle büyümeyi de desteklemesi umuluyor. Avrupa için Enerji Politikaları adlı taslak yıl sonuna kadar tam şeklini alacak.
Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Türkiye'nin enerjide hedefi var mı?
Özgür Gürbüz - Analiz - Referans / 29 Mart 2006
Avrupa Birliği(AB), enerjide strateji değiştirdi ve kendine yeni hedefler koydu. "Avrupa için Enerji Politikası" adını verdiği yeni politikasında birçok uzman ve özellikle de yeni üye devletlerin, AB'ye getirdiği enerjide stratejik düşünme eksikliği eleştirisi yanıtlanmaya çalışılıyor. AB bundan böyle ortak kurallara sahip, şeffaf ve rekabetçi bir enerji piyasası yaratmak ve üye ülkelerin enerji güvenliğini sağlamak için sınırlarının ötesinde de çalışmayı planladığını açıklıyor. Özellikle Rusya'ya olan doğalgaz bağımlılığının Hazar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika gibi diğer enerji havzalarından karşılanmasında Türkiye'ye çok iş düşecek. Tartışmaya açık olan tam rekabetçi bir piyasa vurgusundan ulusal korumacılığa karşı bir dizi önlem çıkması da olası.
Yeni planlarda AB, yenilenebilir enerji kaynaklarından yana olan tavrını sürdürüyor. 2015 yılı için rüzgar, güneş ve biyokütle gibi kaynaklardan sağlanan pay yüzde 15, ulaşımda biyoyakıtların payı ise yüzde 8 olacak. Daha da önemlisi, yaklaşan küresel enerji krizine çözüm olabilecek en ciddi seçeneğin, enerjiyi verimli kullanmanın, oldukça iddialı bir hedefle AB'nin gündemine getirilmesi. Tüm talep artışı tahminlerine rağmen AB 2020 yılında yüzde 20 oranında daha az enerji harcamayı hedefliyor. Türkiye bu konuda çok zayıf. Sanayileşmiş ülkeler içinde enerjiyi en kötü kullanan ülkeler arasında başı çekiyor.
Önümüzdeki 15 yılda 128 milyar dolarlık enerji yatırımı planlayan, kendisini AB'ye hazırlayan Türkiye'de, bu rakamın ne kadarı enerji verimliliğine ya da yenilenebilir enerjiye yönlendirilecek bilen var mı? Bu konuda Türkiye'nin, AB'yle örtüşen net ve ayrıntılı bir hedefi var mı? Daha da basitleştirelim. Bugün kaç kamu binasında, okulda ya da hastanede verimli ampullerin kullanılması, izolasyonun arttırılması için bir kampanya yapıldı. Kaçında, ne oranda elektrik tüketiminde düşüş sağlandı? Türkiye enerji açığını sadece yeni santraller kurarak ve dünyadaki gelişmelere gözlerini kapayarak çözmeyi amaçlıyor. Elektrikte cebimiz delik; ürettiğimiz elektriğin yüzde 19'u kayıp ve kaçak olarak boşa gidiyor. Bu oran OECD içinde yüzde 5-6'larda. Siz olsaydınız ne yapardınız, cebinizi mi dikerdiniz yoksa daha fazla para mı koyardınız?
Avrupa Birliği(AB), enerjide strateji değiştirdi ve kendine yeni hedefler koydu. "Avrupa için Enerji Politikası" adını verdiği yeni politikasında birçok uzman ve özellikle de yeni üye devletlerin, AB'ye getirdiği enerjide stratejik düşünme eksikliği eleştirisi yanıtlanmaya çalışılıyor. AB bundan böyle ortak kurallara sahip, şeffaf ve rekabetçi bir enerji piyasası yaratmak ve üye ülkelerin enerji güvenliğini sağlamak için sınırlarının ötesinde de çalışmayı planladığını açıklıyor. Özellikle Rusya'ya olan doğalgaz bağımlılığının Hazar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika gibi diğer enerji havzalarından karşılanmasında Türkiye'ye çok iş düşecek. Tartışmaya açık olan tam rekabetçi bir piyasa vurgusundan ulusal korumacılığa karşı bir dizi önlem çıkması da olası.
Yeni planlarda AB, yenilenebilir enerji kaynaklarından yana olan tavrını sürdürüyor. 2015 yılı için rüzgar, güneş ve biyokütle gibi kaynaklardan sağlanan pay yüzde 15, ulaşımda biyoyakıtların payı ise yüzde 8 olacak. Daha da önemlisi, yaklaşan küresel enerji krizine çözüm olabilecek en ciddi seçeneğin, enerjiyi verimli kullanmanın, oldukça iddialı bir hedefle AB'nin gündemine getirilmesi. Tüm talep artışı tahminlerine rağmen AB 2020 yılında yüzde 20 oranında daha az enerji harcamayı hedefliyor. Türkiye bu konuda çok zayıf. Sanayileşmiş ülkeler içinde enerjiyi en kötü kullanan ülkeler arasında başı çekiyor.
Önümüzdeki 15 yılda 128 milyar dolarlık enerji yatırımı planlayan, kendisini AB'ye hazırlayan Türkiye'de, bu rakamın ne kadarı enerji verimliliğine ya da yenilenebilir enerjiye yönlendirilecek bilen var mı? Bu konuda Türkiye'nin, AB'yle örtüşen net ve ayrıntılı bir hedefi var mı? Daha da basitleştirelim. Bugün kaç kamu binasında, okulda ya da hastanede verimli ampullerin kullanılması, izolasyonun arttırılması için bir kampanya yapıldı. Kaçında, ne oranda elektrik tüketiminde düşüş sağlandı? Türkiye enerji açığını sadece yeni santraller kurarak ve dünyadaki gelişmelere gözlerini kapayarak çözmeyi amaçlıyor. Elektrikte cebimiz delik; ürettiğimiz elektriğin yüzde 19'u kayıp ve kaçak olarak boşa gidiyor. Bu oran OECD içinde yüzde 5-6'larda. Siz olsaydınız ne yapardınız, cebinizi mi dikerdiniz yoksa daha fazla para mı koyardınız?
Edirne'deki taşkınlarda Bulgarların suçu yok
Edirne'deki taşkınların sorumluluğu muhalefet ve iktidar tarafından baraj kapaklarını açtığı söylenen Bulgaristan'a yüklenmişti. ERE Holding Yönetim Kurulu Başkanı Reşat Köymen ise sorunun Bulgaristan'dan değil, taşkınları önlemek için yapılan seddelerden kaynaklandığını söylüyor ve nihai çözümün uluslararası işbirliğiyle geleceğini söylüyor.
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 25 Mart 2006
Edirne'de 40 bin hektar alanı su altında bırakan taşkınlardan bir hafta sonra suçun baraj kapaklarını açtıkları söylenen Bulgarlarda olmadığı tezi ağırlık kazandı. ERE Holding Yönetim Kurulu Başkanı Reşat Köymen'e göre Bulgarların barajlarının küçük olması nedeniyle suyu tutma şansları yok. Yapılacak işin taşkın seddelerinin bakımını yapmak ve nehir yataklarını yaz aylarında temizlemek olduğunu söyleyen Köymen, yapılması düşünülen Suakcağı Barajı'nın, çözüm olamayacağının altını çizdi. Devlet Su İşleri(DSİ)'de çözümün uluslararası işbirliğinden geçtiğinin altını çiziyor.
Enerji Bakanı Hilmi Güler ve CHP lideri Deniz Baykal'ın soruna çözüm olacağını söylediği Suakacağı Barajı'nın ancak 10 milyon metreküp su tutabileceğini belirten Köymen, "Taşkınlar sırasında bir günde 200, iki günde 400 milyon meterküp su, Edirne ve İpsala'dan geçti. Bu baraj, gelen suyun sadece 40'ta 1'ini tutabilir; taşkın yine olur" diyor. Yine, hem Köymen hem de DSİ yetkililerine göre daha büyük bir barajla daha fazla su tutmak da kolay değil. Meriç Nehri Türkiye'ye girdikten sonra düz akıyor ve Türkiye sınırlarında vadi olmamasından dolayı su tutulacak alan Bulgaristan'a kayıyor. Barajın rezervuar alanının Bulgaristan'da kalması 10 binlerce Bulgarın göç etmesi anlamına geliyor. Bu konuda yatırım kararı almadan önce iki ülkenin anlaşması şart. Yunanistan ile de benzer bir sorun Meriç boyunca yaşanıyor. Nehrin sınırı oluşturan bölgelerinde islah çalışması yapılması için iki ülke beraber hareket etmek zorunda.
Nehirlerin taşkına sebep olmadan Ege Denizi'ne ulaştırılması için var olan taşkın seddelerinin içinden akıtılmalarının önemine değinen Köymen, "Ancak, bu seddelerin her yıl bakım ve onarımlarının yapılması ve debinin düşük olduğu yaz-sonbahar aylarında yataklarda biriken rusubatın temizlenmesi gerekir. Bu rusubat çok kıymetli olan granüle malzemesidir ve temizlenmesi için gereken maliyet, malzemenin satışından karşılanabilir" diyor. Bu bakımlardan sorumlu olan DSİ Edirne Bölge Müdürlüğü sınırlarında 187 km.'lik seddeler var. DSİ yetkilileri, son taşkınlardan sonra İpsala'daki ana seddenin yıkıldığını, Kapıkule'deki seddenin de 100 metrelik bir kısmının hasar gördüğünü tespit etmiş. Onarım işlerini 1 hafta içerisinde bitireceklerini söyleyen yetkililer, Edirne'yi koruyan seddelerin bu büyüklükte bir taşkını koruyamadığını ve özellikle Karaağaç'ta seddeleri olmadığı için sorun yaşadıklarını söylüyor. Yapılması düşünülen Suakacağı Barajı'nın rezervuar alanının yüzde 80'i Bulgaristan sınırları içerisinde kalıyor diyen yetkililer, bu projenin hayata geçmesi için Bulgaristan'da yapılacak referandumdan "evet" kararının çıkmasının gerekli olduğunun altını çiziyor. Baraj soruna tam bir çözüm olmasa da, Edirne ve Bulgaristan arasındaki 2 bin hektarlık alanın taşkınını önleyebilecek.
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 25 Mart 2006
Edirne'de 40 bin hektar alanı su altında bırakan taşkınlardan bir hafta sonra suçun baraj kapaklarını açtıkları söylenen Bulgarlarda olmadığı tezi ağırlık kazandı. ERE Holding Yönetim Kurulu Başkanı Reşat Köymen'e göre Bulgarların barajlarının küçük olması nedeniyle suyu tutma şansları yok. Yapılacak işin taşkın seddelerinin bakımını yapmak ve nehir yataklarını yaz aylarında temizlemek olduğunu söyleyen Köymen, yapılması düşünülen Suakcağı Barajı'nın, çözüm olamayacağının altını çizdi. Devlet Su İşleri(DSİ)'de çözümün uluslararası işbirliğinden geçtiğinin altını çiziyor.
Enerji Bakanı Hilmi Güler ve CHP lideri Deniz Baykal'ın soruna çözüm olacağını söylediği Suakacağı Barajı'nın ancak 10 milyon metreküp su tutabileceğini belirten Köymen, "Taşkınlar sırasında bir günde 200, iki günde 400 milyon meterküp su, Edirne ve İpsala'dan geçti. Bu baraj, gelen suyun sadece 40'ta 1'ini tutabilir; taşkın yine olur" diyor. Yine, hem Köymen hem de DSİ yetkililerine göre daha büyük bir barajla daha fazla su tutmak da kolay değil. Meriç Nehri Türkiye'ye girdikten sonra düz akıyor ve Türkiye sınırlarında vadi olmamasından dolayı su tutulacak alan Bulgaristan'a kayıyor. Barajın rezervuar alanının Bulgaristan'da kalması 10 binlerce Bulgarın göç etmesi anlamına geliyor. Bu konuda yatırım kararı almadan önce iki ülkenin anlaşması şart. Yunanistan ile de benzer bir sorun Meriç boyunca yaşanıyor. Nehrin sınırı oluşturan bölgelerinde islah çalışması yapılması için iki ülke beraber hareket etmek zorunda.
Nehirlerin taşkına sebep olmadan Ege Denizi'ne ulaştırılması için var olan taşkın seddelerinin içinden akıtılmalarının önemine değinen Köymen, "Ancak, bu seddelerin her yıl bakım ve onarımlarının yapılması ve debinin düşük olduğu yaz-sonbahar aylarında yataklarda biriken rusubatın temizlenmesi gerekir. Bu rusubat çok kıymetli olan granüle malzemesidir ve temizlenmesi için gereken maliyet, malzemenin satışından karşılanabilir" diyor. Bu bakımlardan sorumlu olan DSİ Edirne Bölge Müdürlüğü sınırlarında 187 km.'lik seddeler var. DSİ yetkilileri, son taşkınlardan sonra İpsala'daki ana seddenin yıkıldığını, Kapıkule'deki seddenin de 100 metrelik bir kısmının hasar gördüğünü tespit etmiş. Onarım işlerini 1 hafta içerisinde bitireceklerini söyleyen yetkililer, Edirne'yi koruyan seddelerin bu büyüklükte bir taşkını koruyamadığını ve özellikle Karaağaç'ta seddeleri olmadığı için sorun yaşadıklarını söylüyor. Yapılması düşünülen Suakacağı Barajı'nın rezervuar alanının yüzde 80'i Bulgaristan sınırları içerisinde kalıyor diyen yetkililer, bu projenin hayata geçmesi için Bulgaristan'da yapılacak referandumdan "evet" kararının çıkmasının gerekli olduğunun altını çiziyor. Baraj soruna tam bir çözüm olmasa da, Edirne ve Bulgaristan arasındaki 2 bin hektarlık alanın taşkınını önleyebilecek.
Dilovası'na hayat verecek projeler raflardan iniyor
Türkiye'nin 2.5 katı kanser ortalamasıyla kamuoyunun, CHP ve AKP milletvekillerinin çabalarıyla da Meclis'in gündemine taşınan Dilovası'ndaki çevre sorunlarının çözümü için projeler belirmeye başladı.
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 18 Mart 2006
Gebze'nin Dilovası beldesinde yaşanan çevre sorunlarını çözmek için geç de olsa kollar sıvanmışa benziyor. Sanayi kaynaklı çevre sorunlarının araştırılması için Meclis Araştırma Komisyonu'nun kurulması yıllardır ihmal edilen çözüm önerilerini raflardan indirdi. Dilovası'ndaki operasyon başarılı olursa bu benzer durumdaki birçok organize sanayi bölgesi için de örnek teşkil edebilir.
Dilovası'nı kurtarmak için Belediye, Valilik ve Dilovası Organize Sanayi Bölgesi (DOSB) beraber ve ayrı ayrı çalışıyor. DOSB Başkanı Mustafa Türker, bölge içindeki bütün tesislerin modernizasyonlarını tamamlamaya çalıştığını belirtiyor ve "2006 sonunda sanayi kaynaklı hava kirliliği kalmayacak" diyor. Bu hedefe ulaşmak için fabrikalar modernizasyonlarını tamalayacak, filtre ve arıtma tesislerini kuracak. Sınırlı sayıda işletmeye ulaşan doğalgaz da yaygınlaştırılacak. DOSB, evsel ve sanayi atıkları için de ayrı bir proje hazırlamış. Hazırlanması aşamasında AB desteği alınan ve Mart ayı başında teknik projesi tamamlanan tesisler için ihale 3 ay içinde açılacak. Meclis Aaraştırma Komisyonu kurulması için önerge veren milletvekillerinden Eyüp Ayar 8 milyon dolara tesisin kurulacağını ve finansmanının DOSB tarafından karşılanacağını söylüyor. Arıtma tesisine Çevre ve Orman Bakanlığı ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'de destek veriyor. Projenin ÇED raporu hazır ve 2007 sonunda bitmesi bekleniyor. DOSB ayrıca, bölgenin durumunu ortaya koyacak ve Kocaeli Üniversitesi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü(GYTE) ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu(TÜBİTAK) tarafından yürütülen kirlilik haritasının çıkarılmasına katkıda bulunacak. Bu çalışma Türkiye'de bir ilk olacak. Ağaçlandırma yapacak ve adeta organize sanayi bölgesinin içinde yer alan Fatih ve Yeni Yıldız mahallerinin sorunlarının çözümüne katkıda bulunacak. Bu mahallelerin taşınıp taşınmamasına komisyon raporları doğrultusunda karar verilecek.
İzmit Körfezi'ndeki kirliliğin yüzde 25'inden sorumlu tutulan Dilderesi sadece sanayi atıkları değil evsel atıkları da taşıyor. DSİ ve Büyükşehir Belediyesi, Dilderesi'ni islah ederek, dereyi kirleten Gebze'deki vahşi çöp depolama alanı yerine düzenli depolama alanı kuracak. Kurulacak entegre tesis, biriktirilen metan gazından elektrik üretecek ve sızıntı suları arıtılacak. Tesis, 2028 yılına kadar bölgenin ihtiyacını karşılayabilecek. Yine DSİ, Dilderesi'nde bu temmuz ve ağustos ayında makinalı temizlik yapacak, Çamaşırderesi de ıslah edilecek.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Dilovası’nda 50 km. su ve kanalizasyon şebekesi yapıyor. Gebze merkezinde yapılacak su ve kanalizasyon ihaleleri de tamamlandı. Doğalgaz'ın sadece sanayi bölgesine değil, Dilovası'na da 2007'ye kadar ulaştırılması hedefleniyor. Dilovası'nda halka açık sahil yok, tüm sahil 8 adet liman tarafından kapatılmış durumda. 2005 yılında 12 bin 500 gemi yanaşmış ve 12.5 milyon ton yükleme, 32.5 milyon ton boşaltma yapılmış.
Limanlarda ağırlıklı olarak hurda, kömür ve kimyevi maddeler var. Yükleme-boşaltma sırasında gemilerden kaynaklanan kirlilik için daha etkin denetimler gündemde. Bir başka büyük proje de bölgedeki taşocağı ve kömür depolarının taşınması. Yeni ruhsat verilmeyeceği gibi ruhsatı dolanlara uzatma verilmemesi de konuşuluyor. Çalışan ocakların kırma-eleme tesisleri de kapalı alanlar içine alınacak. Tüm bu projeler yıların ayıbını örterse Türkiye'de benzer sorunları yaşayan birçok sanayi bölgesi için de örnek bir çalışma olacak.
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 18 Mart 2006
Gebze'nin Dilovası beldesinde yaşanan çevre sorunlarını çözmek için geç de olsa kollar sıvanmışa benziyor. Sanayi kaynaklı çevre sorunlarının araştırılması için Meclis Araştırma Komisyonu'nun kurulması yıllardır ihmal edilen çözüm önerilerini raflardan indirdi. Dilovası'ndaki operasyon başarılı olursa bu benzer durumdaki birçok organize sanayi bölgesi için de örnek teşkil edebilir.
Dilovası'nı kurtarmak için Belediye, Valilik ve Dilovası Organize Sanayi Bölgesi (DOSB) beraber ve ayrı ayrı çalışıyor. DOSB Başkanı Mustafa Türker, bölge içindeki bütün tesislerin modernizasyonlarını tamamlamaya çalıştığını belirtiyor ve "2006 sonunda sanayi kaynaklı hava kirliliği kalmayacak" diyor. Bu hedefe ulaşmak için fabrikalar modernizasyonlarını tamalayacak, filtre ve arıtma tesislerini kuracak. Sınırlı sayıda işletmeye ulaşan doğalgaz da yaygınlaştırılacak. DOSB, evsel ve sanayi atıkları için de ayrı bir proje hazırlamış. Hazırlanması aşamasında AB desteği alınan ve Mart ayı başında teknik projesi tamamlanan tesisler için ihale 3 ay içinde açılacak. Meclis Aaraştırma Komisyonu kurulması için önerge veren milletvekillerinden Eyüp Ayar 8 milyon dolara tesisin kurulacağını ve finansmanının DOSB tarafından karşılanacağını söylüyor. Arıtma tesisine Çevre ve Orman Bakanlığı ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'de destek veriyor. Projenin ÇED raporu hazır ve 2007 sonunda bitmesi bekleniyor. DOSB ayrıca, bölgenin durumunu ortaya koyacak ve Kocaeli Üniversitesi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü(GYTE) ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu(TÜBİTAK) tarafından yürütülen kirlilik haritasının çıkarılmasına katkıda bulunacak. Bu çalışma Türkiye'de bir ilk olacak. Ağaçlandırma yapacak ve adeta organize sanayi bölgesinin içinde yer alan Fatih ve Yeni Yıldız mahallerinin sorunlarının çözümüne katkıda bulunacak. Bu mahallelerin taşınıp taşınmamasına komisyon raporları doğrultusunda karar verilecek.
İzmit Körfezi'ndeki kirliliğin yüzde 25'inden sorumlu tutulan Dilderesi sadece sanayi atıkları değil evsel atıkları da taşıyor. DSİ ve Büyükşehir Belediyesi, Dilderesi'ni islah ederek, dereyi kirleten Gebze'deki vahşi çöp depolama alanı yerine düzenli depolama alanı kuracak. Kurulacak entegre tesis, biriktirilen metan gazından elektrik üretecek ve sızıntı suları arıtılacak. Tesis, 2028 yılına kadar bölgenin ihtiyacını karşılayabilecek. Yine DSİ, Dilderesi'nde bu temmuz ve ağustos ayında makinalı temizlik yapacak, Çamaşırderesi de ıslah edilecek.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Dilovası’nda 50 km. su ve kanalizasyon şebekesi yapıyor. Gebze merkezinde yapılacak su ve kanalizasyon ihaleleri de tamamlandı. Doğalgaz'ın sadece sanayi bölgesine değil, Dilovası'na da 2007'ye kadar ulaştırılması hedefleniyor. Dilovası'nda halka açık sahil yok, tüm sahil 8 adet liman tarafından kapatılmış durumda. 2005 yılında 12 bin 500 gemi yanaşmış ve 12.5 milyon ton yükleme, 32.5 milyon ton boşaltma yapılmış.
Limanlarda ağırlıklı olarak hurda, kömür ve kimyevi maddeler var. Yükleme-boşaltma sırasında gemilerden kaynaklanan kirlilik için daha etkin denetimler gündemde. Bir başka büyük proje de bölgedeki taşocağı ve kömür depolarının taşınması. Yeni ruhsat verilmeyeceği gibi ruhsatı dolanlara uzatma verilmemesi de konuşuluyor. Çalışan ocakların kırma-eleme tesisleri de kapalı alanlar içine alınacak. Tüm bu projeler yıların ayıbını örterse Türkiye'de benzer sorunları yaşayan birçok sanayi bölgesi için de örnek bir çalışma olacak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)