Elektriksiz aydınlatma

Türkiye’nin en büyük elektriksiz aydınlanma sistemi Sabiha Gökçen Havalimanı’nda hayata geçecek. Gün ışığını özel borularla yansıtan 341 gün ışığı lambası, elektrik kullanmadan dev motor bakım merkezini aydınlatabiliyor.

Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 9 Kasım 2009

Sabiha Gökçen Havalimanı'nda yapımı süren “Pratt & Whitney, THY Teknik Uçak Motor Merkezi”, Türkiye'nin en büyük gün ışığı aydınlatma sistemine sahip olacak. Yıl sonunda açılması beklenen merkezde, 91 tanesi ofis bölümlerinde olmak üzere toplam 341 adet gün ışığı lambasının kullanılacak. Gün ışığı lambaları, merkezin çatısında topladıkları güneş ışınlarını bir tüp aracılığıyla taşıyarak bakım merkezine dağıtıyor. Böylece gün boyu aydınlanma için hiç elektrik harcanmıyor. Gece çalışmanın devam etmesi halinde ise klasik ampuller devreye giriyor.

Her bir lambanın yaklaşık 400 watlık halojen lambaya eş değer ışık verdiğini belirten Form Temiz Enerji Sistemleri Proje Mühendisi Mahmut Dede, ilk yatırım bedelinin 4 veya 5 yıl içerisinde geri ödendiğini sonraki yıllarda ise elektrik faturalarından büyük tasarruf yapıldığını belirtiyor. Dede, “Bir metrekare aydınlanma için yapılan yatırımın 30-35 dolar arasında. Açık alanda yuvarlak difüzör (dağıtıcı) kullandık ama ofisler için yapılacak uygulamada insanların ofislerde görmeye alışık olduğu kare dağıtıcıları kullanacağız” diyor.

Türkiye’de daha önce depo ve alışveriş merkezlerinde uygulama alanı bulan gün ışığı sistemi, ilk kez yaklaşık 9 bin metrekarelik bir kapalı alanda uygulanmış oluyor. İnşaatın devam ettiği merkezde çalışan işçiler aydınlanma ihtiyacını bu lambalardan sağlamış durumda. Merkezin çatısına yerleştirilen alıcılar, teknik özellikleri sayesinde ultraviyole ışınları engelliyor, ısıyı geçirmiyor. Böylece aydınlanma sağlanırken ısınma söz konusu olmuyor. Depo ve hangar için düşünülmese bile, istenirse gelen ışığın şiddetini azaltmak ya da tamamen kapatılmasını sağlamak da mümkün. Gün ışığı ile aydınlanmanın bir başka avantajı da çevreye olan katkısı. Yapılan hesaplara göre günde 6 saat, yılda 365 gün kullanılan 112 W’lık bir yapay ışık armatürü için 244,6 kW’lık elektrik enerjisi üretilmesi gerekiyor. Bu üretimin termik santrallerde yapılması halinde atmosfere küresel ısınmaya yol açan 8 kg eşdeğeri CO2 bırakılıyor.

Nasıl Çalışıyor?
Çatı üzerine konan özel fanuslar ışığı gün boyunca birçok açıdan yakalayıp, boru şeklindeki yansıtıcı sisteme yönlendiriyor. Boruların uzunluğu ve biçimi ayarlanabiliyor. Borudan geçen ışık en alttaki difüzör olarak adlandırılan dağıtıcı kapak sayesinde mekana eşit bir şekilde dağılıyor.

Bu pazarda naylon yasak

Türkiye’nin ilk organik ürün pazarı olan İstanbul Şişli %100 Ekolojik Pazar’da yasaklanıyor.

Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 7 Kasım 2009

Hormonlu, GDO’lu gıdaların etrafımızı sardığı şu günlerde temiz ve sağlıklı gıda bulmak isteyenlerin aklına ilk gelen adresler ‘ekolojik pazarlar’ oluyor. Tezgahlarında sadece organik ürünlerin satılmasına izin verilen Türkiye’nin ilk ekolojik pazarı kapılarını GDO’lu, hormonlu gıdalardan sonra naylon torbalara da kapıyor.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Şişli Belediyesi işbirliğiyle kurulan “Şişli %100 Ekolojik Pazar” bugünden (7 Kasım 2009) itibaren naylon torba kullanımını yasaklıyor ve kumaştan bez çanta dikme atölyelerini düzenlemeye başlıyor. Artık kumaşlardan, kullanılmayan tişörtlerden bez torba dikme atölyesini “İTÜ Hayatı Poşetleme!” grubu düzenliyor. Kese kağıdı ve naylon torbaların çevreye verdiği zararlar hakkında da pazarda bilgilendirme yapılacak. Ekolojik Pazar Koordinatörü Batur Şehirlioğlu, “Bizim için nihai amaç kullan-at tüketimin değiştirilmesi. Naylon torba ve kese kağıdının yaşam döngüsü analizlerini karşılaştırdığınızda kese kağıdının da yeryüzünde en az naylon torba kadar büyük bir ekolojik ayak izi olduğu ortaya çıkıyor. Bu yüzden pazarda pamuklu bez çanta ve fileler bulunduracağız” diyor.

***
Dünya naylon torbadan vazgeçiyor
* Çin’de ince naylon torbalar tamamen yasaklandı.
* Güney Afrika ve Bangladeş’te logarları tıkayan ve sele sebep olan poşet kullanımı tamamen yasaklandı.
* San Fransisko, Amerika’da naylon poşetin yasaklandığı ilk şehir, Alaska ise ilk eyalet oldu.

KOBİ'leri krizden yazılım kurtaracak

Türkiye CRM pazarına Verimax'la ortaklık yaparak giren SAGE yazılım şirketi Orta Doğu Direktörü Vikram Suri, krizden çıkışı erken gören ve hazırlık yapan KOBİ'lerin kriz sonrası fırsatları daha iyi yakaladığını, CRM programlarının da buna ciddi katkısı olduğunu söylüyor.

Özgür Gürbüz / 7 Kasım 2009

Dünya CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) pazarı her yıl yüzde 10 büyüyor ve 2008 sonunda 10 milyar doların üstünde bir büyüklüğe ulaştı. Yılda 3 milyon dolara yaklaşan cirosuyla dünya iş yönetim çözümleri pazarının yüzde 6’sına sahip olan SAGE, hızla büyümesi bekledikleri Türkiye pazarına ise Verimax’la ortaklık yaparak girme kararı aldı. Sage Orta Doğu Direktörü Vikram Suri, “Türkiye pazarı krizden sonra en çabuk ayağa kalkan pazarların başında geliyor. Bunu bir fırsat olarak algıladık ve kanal yapısı çok güçlü olan Verimax ile iş ortaklığına girme kararı aldık” açıklamasını yapıyor.

Suri’ye göre GSMH'sının yüzde 60'ına yakınını hizmet sektöründen elde eden Türkiye'de CRM yazılımlarının önü açık. Türkiye’nin 2002-2008 yılları arasında ekonomisi ortalama yüzde 7,4 olmak üzere en hızlı büyüyen ülkelerden birisi olması ve büyük özelleştirmeler sonucu para akışının Türkiye’ye yönelmesi de SAGE’in bu kararı almasındaki etkenlerden biri. Verimax ile olan ortaklıklarının tanıtımında soruları yanıtlayan Suri, kriz dönemlerinin ardından hızla açılan piyasalarda, çabuk karar verebilen ve değişen pazar koşullarına ayak uydurabilen KOBİ’ler başarılı oluyor. Kriz sonrası pazarlarda müşteri yakalamanın eskisine oranla zor olduğunu belirten Suri, “Krizden sonra her şey eskisi gibi olmayacak. Müşterilerin alışkanlıkları değişiyor, daha çok düşünüyorlar. Kar marjı düşüyor ve rekabetçi firmalar fiyatta, üründe daha agresif teknikler uyguluyor. Firmalar bu süreçte adaptasyon zorlukları yaşıyor” diyor. Bu ortamı fırsata çevirmek için hızlı ve esnek olmak gerektiğini belirten Vikram Suri, yazılım programlarının KOBİ’lere bu fırsatı yarattığına dikkat çekiyor.

Verimax Genel Müdürü Ahmet Parlakbilek ise "Bu birliktelik Türkiye CRM pazarını hareketlendirecek. Özellikle içinden geçtiğimiz kriz ortamında firmaların daha dikkatli olması gerekiyor. Devir verimlilik devri ve hiçbir işletme müşterisini ihmal ederek bu süreçten başarılı çıkamaz. Sage CRM ürünleri firmaların bu değişen ve zor koşullara ayak uydurmalarını sağlıyor" şeklinde konuştu.

Mısır ve pamukta ani verim artışının sırrı ne?

CHP, tartışmalı GDO’lu ürünler üzerine rapor hazırladı. Türkiye’de mısır ve pamukta yaşanan verim artışı, Hindistan, ABD ve Brezilya’da GDO’lu tohum kullanılmasından sonra meydana gelen artışı andırıyor. Oysa Türkiye’de GDO’lu tohumların ekimi yasak.

Özgür Gürbüz / 6 Kasım 2009

Geçtiğimiz hafta Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle ithalatı serbest bırakılan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bilim Yönetim Kültür Platformu tarafından hazırlanan ve 7 Ekim 2009 tarihinde Parti Meclis’ine sunulan raporda Türkiye’de konuyla ilgili yeterli düzenleme olmadığı, tüketici kaygılarının dikkate alınarak acilen gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği belirtiliyor. CHP raporunda çok zengin bir gen bankası niteliğinde olan Türkiye’nin tohum aracılığıyla dışa bağımlı kalınmaması için şeffaf, katılımcı bir yasa hazırlanmasını, teknolojinin kullanımı ve kontrolü için ülke yaklaşımının belirlenmesi gerektiğini ve öncelikle bir “biyogüvenlik stratejisi” hazırlanmasını istiyor.

Öneriler arasında yerli tohumların Türk Malı olarak tescil edilmesi, GDO analizi yapan laboratuvarların sayısının arttırılması ve gen teknolojisiyle yayılabilecek biyoterörizm tehdidine karşı eylem planı hazırlanması da yer alıyor.

Türkiye’de mısır ve pamukta verim artışı neden?
GDO’lu ürünlerin tarımsal ilaç kullanımını azaltıp verimi artırdığı yönündeki iddialara karşılık yapılan araştırmaların bunun tam tersini gösterdiği belirtiliyor. GDO’lu pamuk üretiminin yaygınlaşmasıyla Hindistan, Brezilya ve ABD’deki verim artışlarının dikkat çekici olduğunu belirten CHP Bilim Platformu Başkanı Ankara Milletvekili Nesrin Baytok, Türkiye’de de mısır ve pamukta ani verim artışı tespit edildiğini, GDO’lu tohum kullanılmadı iddiasına rağmen bu artışın gerçekleşmiş olmasının ilginç olduğuna dikkat çekiyor. “Şüphemiz çok” diyen Baytok, “Türk halkına kaç senedir GDO’lu ürün yediriliyor. Türkiye’nin mısır ve soya ithal ettiği ülkelere baktığımızda GDO’lu üretim yapan ülkeler karşımıza çıkıyor” diyor.

RTÜK’ten beter
Yönetmeliğin biran önce geri çekilip, halkın sağlığı ve Türkiye’nin çıkarları için bir biyogüvenlik yasasının hazırlanmasını isteyen Baytok, “Bir yönetmelik çıkarmışlar şirketlerin çıkarlarını koruyor. GDO kullanmadım diye etikete bile yazamıyorsunuz. Bu kadar ciddi ve çok sayıda iddia varken bu konu ticarete malzeme yapılmamalıdır” açıklamasını yapıyor. Denetlemeyi yapacak kurulun Tarım Bakanlığı’nın altındaki bir genel müdürülüğe bağlı olmasını ve kurula atanacak kişilerin bağımsızlığını, “RTÜK kadar bile bağımsız yapısı yok” sözleriyle eleştiren CHP milletvekili, verilecek cezaların da caydırıcılıktan uzak olduğunu, para cezalarının bile yasal boşluklardan dolayı uygulanamayabileceğine dikkat çekiyor.

***
Mısır üretiminde ani verim artışı
2000 ile 2007 yılları arasında GDO’lu mısır eken Hindistan’da yıllık verim artışı oranı yüzde 4,3. ABD’de bu oran yüzde 1,4, Brezilya’da ise 4,7. Aynı yıllar arasında Türkiye’de meydana gelen verim artışı ise yüzde 7,4 ile hepsinden daha yüksek. Pamukta da benzer bir durum söz konusu. 2000 ile 2007 yılları arasında Hindistan’da verim artışı yılda 13,6 ortalamayı buluyor. Brezilya’da bu oran 5,5, ABD’de 4,3 ve GDO’lu ürün kullanılmadığı söylenen Türkiye’de ise ortalama yıllık değişim yüzde 4,3.