Türkiye’nin ilk organik ürün pazarı olan İstanbul Şişli %100 Ekolojik Pazar’da yasaklanıyor.
Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 7 Kasım 2009
Hormonlu, GDO’lu gıdaların etrafımızı sardığı şu günlerde temiz ve sağlıklı gıda bulmak isteyenlerin aklına ilk gelen adresler ‘ekolojik pazarlar’ oluyor. Tezgahlarında sadece organik ürünlerin satılmasına izin verilen Türkiye’nin ilk ekolojik pazarı kapılarını GDO’lu, hormonlu gıdalardan sonra naylon torbalara da kapıyor.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Şişli Belediyesi işbirliğiyle kurulan “Şişli %100 Ekolojik Pazar” bugünden (7 Kasım 2009) itibaren naylon torba kullanımını yasaklıyor ve kumaştan bez çanta dikme atölyelerini düzenlemeye başlıyor. Artık kumaşlardan, kullanılmayan tişörtlerden bez torba dikme atölyesini “İTÜ Hayatı Poşetleme!” grubu düzenliyor. Kese kağıdı ve naylon torbaların çevreye verdiği zararlar hakkında da pazarda bilgilendirme yapılacak. Ekolojik Pazar Koordinatörü Batur Şehirlioğlu, “Bizim için nihai amaç kullan-at tüketimin değiştirilmesi. Naylon torba ve kese kağıdının yaşam döngüsü analizlerini karşılaştırdığınızda kese kağıdının da yeryüzünde en az naylon torba kadar büyük bir ekolojik ayak izi olduğu ortaya çıkıyor. Bu yüzden pazarda pamuklu bez çanta ve fileler bulunduracağız” diyor.
***
Dünya naylon torbadan vazgeçiyor
* Çin’de ince naylon torbalar tamamen yasaklandı.
* Güney Afrika ve Bangladeş’te logarları tıkayan ve sele sebep olan poşet kullanımı tamamen yasaklandı.
* San Fransisko, Amerika’da naylon poşetin yasaklandığı ilk şehir, Alaska ise ilk eyalet oldu.
Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
KOBİ'leri krizden yazılım kurtaracak
Türkiye CRM pazarına Verimax'la ortaklık yaparak giren SAGE yazılım şirketi Orta Doğu Direktörü Vikram Suri, krizden çıkışı erken gören ve hazırlık yapan KOBİ'lerin kriz sonrası fırsatları daha iyi yakaladığını, CRM programlarının da buna ciddi katkısı olduğunu söylüyor.
Özgür Gürbüz / 7 Kasım 2009
Dünya CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) pazarı her yıl yüzde 10 büyüyor ve 2008 sonunda 10 milyar doların üstünde bir büyüklüğe ulaştı. Yılda 3 milyon dolara yaklaşan cirosuyla dünya iş yönetim çözümleri pazarının yüzde 6’sına sahip olan SAGE, hızla büyümesi bekledikleri Türkiye pazarına ise Verimax’la ortaklık yaparak girme kararı aldı. Sage Orta Doğu Direktörü Vikram Suri, “Türkiye pazarı krizden sonra en çabuk ayağa kalkan pazarların başında geliyor. Bunu bir fırsat olarak algıladık ve kanal yapısı çok güçlü olan Verimax ile iş ortaklığına girme kararı aldık” açıklamasını yapıyor.
Suri’ye göre GSMH'sının yüzde 60'ına yakınını hizmet sektöründen elde eden Türkiye'de CRM yazılımlarının önü açık. Türkiye’nin 2002-2008 yılları arasında ekonomisi ortalama yüzde 7,4 olmak üzere en hızlı büyüyen ülkelerden birisi olması ve büyük özelleştirmeler sonucu para akışının Türkiye’ye yönelmesi de SAGE’in bu kararı almasındaki etkenlerden biri. Verimax ile olan ortaklıklarının tanıtımında soruları yanıtlayan Suri, kriz dönemlerinin ardından hızla açılan piyasalarda, çabuk karar verebilen ve değişen pazar koşullarına ayak uydurabilen KOBİ’ler başarılı oluyor. Kriz sonrası pazarlarda müşteri yakalamanın eskisine oranla zor olduğunu belirten Suri, “Krizden sonra her şey eskisi gibi olmayacak. Müşterilerin alışkanlıkları değişiyor, daha çok düşünüyorlar. Kar marjı düşüyor ve rekabetçi firmalar fiyatta, üründe daha agresif teknikler uyguluyor. Firmalar bu süreçte adaptasyon zorlukları yaşıyor” diyor. Bu ortamı fırsata çevirmek için hızlı ve esnek olmak gerektiğini belirten Vikram Suri, yazılım programlarının KOBİ’lere bu fırsatı yarattığına dikkat çekiyor.
Verimax Genel Müdürü Ahmet Parlakbilek ise "Bu birliktelik Türkiye CRM pazarını hareketlendirecek. Özellikle içinden geçtiğimiz kriz ortamında firmaların daha dikkatli olması gerekiyor. Devir verimlilik devri ve hiçbir işletme müşterisini ihmal ederek bu süreçten başarılı çıkamaz. Sage CRM ürünleri firmaların bu değişen ve zor koşullara ayak uydurmalarını sağlıyor" şeklinde konuştu.
Özgür Gürbüz / 7 Kasım 2009
Dünya CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) pazarı her yıl yüzde 10 büyüyor ve 2008 sonunda 10 milyar doların üstünde bir büyüklüğe ulaştı. Yılda 3 milyon dolara yaklaşan cirosuyla dünya iş yönetim çözümleri pazarının yüzde 6’sına sahip olan SAGE, hızla büyümesi bekledikleri Türkiye pazarına ise Verimax’la ortaklık yaparak girme kararı aldı. Sage Orta Doğu Direktörü Vikram Suri, “Türkiye pazarı krizden sonra en çabuk ayağa kalkan pazarların başında geliyor. Bunu bir fırsat olarak algıladık ve kanal yapısı çok güçlü olan Verimax ile iş ortaklığına girme kararı aldık” açıklamasını yapıyor.
Suri’ye göre GSMH'sının yüzde 60'ına yakınını hizmet sektöründen elde eden Türkiye'de CRM yazılımlarının önü açık. Türkiye’nin 2002-2008 yılları arasında ekonomisi ortalama yüzde 7,4 olmak üzere en hızlı büyüyen ülkelerden birisi olması ve büyük özelleştirmeler sonucu para akışının Türkiye’ye yönelmesi de SAGE’in bu kararı almasındaki etkenlerden biri. Verimax ile olan ortaklıklarının tanıtımında soruları yanıtlayan Suri, kriz dönemlerinin ardından hızla açılan piyasalarda, çabuk karar verebilen ve değişen pazar koşullarına ayak uydurabilen KOBİ’ler başarılı oluyor. Kriz sonrası pazarlarda müşteri yakalamanın eskisine oranla zor olduğunu belirten Suri, “Krizden sonra her şey eskisi gibi olmayacak. Müşterilerin alışkanlıkları değişiyor, daha çok düşünüyorlar. Kar marjı düşüyor ve rekabetçi firmalar fiyatta, üründe daha agresif teknikler uyguluyor. Firmalar bu süreçte adaptasyon zorlukları yaşıyor” diyor. Bu ortamı fırsata çevirmek için hızlı ve esnek olmak gerektiğini belirten Vikram Suri, yazılım programlarının KOBİ’lere bu fırsatı yarattığına dikkat çekiyor.
Verimax Genel Müdürü Ahmet Parlakbilek ise "Bu birliktelik Türkiye CRM pazarını hareketlendirecek. Özellikle içinden geçtiğimiz kriz ortamında firmaların daha dikkatli olması gerekiyor. Devir verimlilik devri ve hiçbir işletme müşterisini ihmal ederek bu süreçten başarılı çıkamaz. Sage CRM ürünleri firmaların bu değişen ve zor koşullara ayak uydurmalarını sağlıyor" şeklinde konuştu.
Mısır ve pamukta ani verim artışının sırrı ne?
CHP, tartışmalı GDO’lu ürünler üzerine rapor hazırladı. Türkiye’de mısır ve pamukta yaşanan verim artışı, Hindistan, ABD ve Brezilya’da GDO’lu tohum kullanılmasından sonra meydana gelen artışı andırıyor. Oysa Türkiye’de GDO’lu tohumların ekimi yasak.
Özgür Gürbüz / 6 Kasım 2009
Geçtiğimiz hafta Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle ithalatı serbest bırakılan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bilim Yönetim Kültür Platformu tarafından hazırlanan ve 7 Ekim 2009 tarihinde Parti Meclis’ine sunulan raporda Türkiye’de konuyla ilgili yeterli düzenleme olmadığı, tüketici kaygılarının dikkate alınarak acilen gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği belirtiliyor. CHP raporunda çok zengin bir gen bankası niteliğinde olan Türkiye’nin tohum aracılığıyla dışa bağımlı kalınmaması için şeffaf, katılımcı bir yasa hazırlanmasını, teknolojinin kullanımı ve kontrolü için ülke yaklaşımının belirlenmesi gerektiğini ve öncelikle bir “biyogüvenlik stratejisi” hazırlanmasını istiyor.
Öneriler arasında yerli tohumların Türk Malı olarak tescil edilmesi, GDO analizi yapan laboratuvarların sayısının arttırılması ve gen teknolojisiyle yayılabilecek biyoterörizm tehdidine karşı eylem planı hazırlanması da yer alıyor.
Türkiye’de mısır ve pamukta verim artışı neden?
GDO’lu ürünlerin tarımsal ilaç kullanımını azaltıp verimi artırdığı yönündeki iddialara karşılık yapılan araştırmaların bunun tam tersini gösterdiği belirtiliyor. GDO’lu pamuk üretiminin yaygınlaşmasıyla Hindistan, Brezilya ve ABD’deki verim artışlarının dikkat çekici olduğunu belirten CHP Bilim Platformu Başkanı Ankara Milletvekili Nesrin Baytok, Türkiye’de de mısır ve pamukta ani verim artışı tespit edildiğini, GDO’lu tohum kullanılmadı iddiasına rağmen bu artışın gerçekleşmiş olmasının ilginç olduğuna dikkat çekiyor. “Şüphemiz çok” diyen Baytok, “Türk halkına kaç senedir GDO’lu ürün yediriliyor. Türkiye’nin mısır ve soya ithal ettiği ülkelere baktığımızda GDO’lu üretim yapan ülkeler karşımıza çıkıyor” diyor.
RTÜK’ten beter
Yönetmeliğin biran önce geri çekilip, halkın sağlığı ve Türkiye’nin çıkarları için bir biyogüvenlik yasasının hazırlanmasını isteyen Baytok, “Bir yönetmelik çıkarmışlar şirketlerin çıkarlarını koruyor. GDO kullanmadım diye etikete bile yazamıyorsunuz. Bu kadar ciddi ve çok sayıda iddia varken bu konu ticarete malzeme yapılmamalıdır” açıklamasını yapıyor. Denetlemeyi yapacak kurulun Tarım Bakanlığı’nın altındaki bir genel müdürülüğe bağlı olmasını ve kurula atanacak kişilerin bağımsızlığını, “RTÜK kadar bile bağımsız yapısı yok” sözleriyle eleştiren CHP milletvekili, verilecek cezaların da caydırıcılıktan uzak olduğunu, para cezalarının bile yasal boşluklardan dolayı uygulanamayabileceğine dikkat çekiyor.
***
Mısır üretiminde ani verim artışı
2000 ile 2007 yılları arasında GDO’lu mısır eken Hindistan’da yıllık verim artışı oranı yüzde 4,3. ABD’de bu oran yüzde 1,4, Brezilya’da ise 4,7. Aynı yıllar arasında Türkiye’de meydana gelen verim artışı ise yüzde 7,4 ile hepsinden daha yüksek. Pamukta da benzer bir durum söz konusu. 2000 ile 2007 yılları arasında Hindistan’da verim artışı yılda 13,6 ortalamayı buluyor. Brezilya’da bu oran 5,5, ABD’de 4,3 ve GDO’lu ürün kullanılmadığı söylenen Türkiye’de ise ortalama yıllık değişim yüzde 4,3.
Özgür Gürbüz / 6 Kasım 2009
Geçtiğimiz hafta Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle ithalatı serbest bırakılan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bilim Yönetim Kültür Platformu tarafından hazırlanan ve 7 Ekim 2009 tarihinde Parti Meclis’ine sunulan raporda Türkiye’de konuyla ilgili yeterli düzenleme olmadığı, tüketici kaygılarının dikkate alınarak acilen gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği belirtiliyor. CHP raporunda çok zengin bir gen bankası niteliğinde olan Türkiye’nin tohum aracılığıyla dışa bağımlı kalınmaması için şeffaf, katılımcı bir yasa hazırlanmasını, teknolojinin kullanımı ve kontrolü için ülke yaklaşımının belirlenmesi gerektiğini ve öncelikle bir “biyogüvenlik stratejisi” hazırlanmasını istiyor.
Öneriler arasında yerli tohumların Türk Malı olarak tescil edilmesi, GDO analizi yapan laboratuvarların sayısının arttırılması ve gen teknolojisiyle yayılabilecek biyoterörizm tehdidine karşı eylem planı hazırlanması da yer alıyor.
Türkiye’de mısır ve pamukta verim artışı neden?
GDO’lu ürünlerin tarımsal ilaç kullanımını azaltıp verimi artırdığı yönündeki iddialara karşılık yapılan araştırmaların bunun tam tersini gösterdiği belirtiliyor. GDO’lu pamuk üretiminin yaygınlaşmasıyla Hindistan, Brezilya ve ABD’deki verim artışlarının dikkat çekici olduğunu belirten CHP Bilim Platformu Başkanı Ankara Milletvekili Nesrin Baytok, Türkiye’de de mısır ve pamukta ani verim artışı tespit edildiğini, GDO’lu tohum kullanılmadı iddiasına rağmen bu artışın gerçekleşmiş olmasının ilginç olduğuna dikkat çekiyor. “Şüphemiz çok” diyen Baytok, “Türk halkına kaç senedir GDO’lu ürün yediriliyor. Türkiye’nin mısır ve soya ithal ettiği ülkelere baktığımızda GDO’lu üretim yapan ülkeler karşımıza çıkıyor” diyor.
RTÜK’ten beter
Yönetmeliğin biran önce geri çekilip, halkın sağlığı ve Türkiye’nin çıkarları için bir biyogüvenlik yasasının hazırlanmasını isteyen Baytok, “Bir yönetmelik çıkarmışlar şirketlerin çıkarlarını koruyor. GDO kullanmadım diye etikete bile yazamıyorsunuz. Bu kadar ciddi ve çok sayıda iddia varken bu konu ticarete malzeme yapılmamalıdır” açıklamasını yapıyor. Denetlemeyi yapacak kurulun Tarım Bakanlığı’nın altındaki bir genel müdürülüğe bağlı olmasını ve kurula atanacak kişilerin bağımsızlığını, “RTÜK kadar bile bağımsız yapısı yok” sözleriyle eleştiren CHP milletvekili, verilecek cezaların da caydırıcılıktan uzak olduğunu, para cezalarının bile yasal boşluklardan dolayı uygulanamayabileceğine dikkat çekiyor.
***
Mısır üretiminde ani verim artışı
2000 ile 2007 yılları arasında GDO’lu mısır eken Hindistan’da yıllık verim artışı oranı yüzde 4,3. ABD’de bu oran yüzde 1,4, Brezilya’da ise 4,7. Aynı yıllar arasında Türkiye’de meydana gelen verim artışı ise yüzde 7,4 ile hepsinden daha yüksek. Pamukta da benzer bir durum söz konusu. 2000 ile 2007 yılları arasında Hindistan’da verim artışı yılda 13,6 ortalamayı buluyor. Brezilya’da bu oran 5,5, ABD’de 4,3 ve GDO’lu ürün kullanılmadığı söylenen Türkiye’de ise ortalama yıllık değişim yüzde 4,3.
Avrupa'da GDO'larla ilgili son durum
Türkiye’de tartışma yaratan GDO’lu ürünlerin ithalatına izin verilmesi kararı, benzer tartışmaların yaşandığı Avrupa Birliği’nde birçok yasal düzenlemeye rağmen çözülmüş değil. Altı ülke ekim yasağı uyguluyor, etiketleme şart.
Özgür Gürbüz/6 Kasım 2009
İşte madde madde Avrupa’daki son durum:
Hangi ülkeler GDO ekimini yasakladı?
Avrupa Komisyonu’nun 2003 yılında aldığı 1829 nolu regülasyon GDO’lu gıda ve yemlerin pazara girişine olanak tanıdı ancak GDO karşıtlarının muhalefeti ithalatçı firmalar önünde hala bir engel. GDO’lu tohumların ülke içinde ekimi ise daha sert tepkilere neden oluyor. Avrupa Birliği içerisinde altı ülke GDO’lu ürünlerin topraklarında ekilmesini yasakladı ya da sınırlama getirdi. Bu ülkeler, Fransa, Almanya, Avusturya, Yunanistan, Macaristan ve Lüksemburg.
Avrupa’daki GDO’lu ürünler
Avrupa’da ağırlıklı olarak GDO’lu pamuk, mısır, soya, şeker pancarı, kolza ve bazı mikroorganizmalar pazara yasal olarak sorunsuz çıkabiliyor. Bazı ülkelerin ürünlerin ülkelerine girmelerini engellemek için yaptığı çabalarsa Avrupa Komisyonu ile ilgili ülkeler arasında tartışmalar yaratıyor. İtalya, Yunanistan ve en son olarak da Polonya buna örnek verilebilir.
Etiket zorunluluğu
Eylül 1998’de AB, gıda üreticileri, toptancılar ve lokanta sahiplerine GDO’lu ürünlerini etiketleme zorunluluğu getirdi. Halen içeriğinde GDO’lu ürün bulunduran tüm paketlenmiş ürünlerin etiketlerinde “Bu ürün genetiği değiştirilmiş ürün içerir” yazılması zorunlu. Lonata, kantin gibi yerlerde ise toptan alınan ürün GDO içeriyorsa yiyeceğin gösterildiği yerde aynı içeriğe sahip uyarının teşhir edilmesi gerekiyor. Hayvan yemi için kullanılan genetiği değiştirilmiş ürünler (soya gibi) için de benzer kurallar geçerli. Bildirim zorunluluğu Avrupa’da GDO’lu ürün satan firma alıcıyı ürünün GDO’lu olduğuna dair bilgilendirmek zorunda. Bildirim sırasında GDO’lu ürünü de spesifik olarak tanıtmakla ve alıcının adını kayıtlara geçirmekle yükümlü. Bildirim zorunluluğunun amacı GDO’lu ürünlerin izini kaybetmemek ve nerede, kim tarafından kullanıldığını bilmek.
***
GDO nedir?
İnsanların ihtiyacı olan gıdalar bitkisel ve hayvansal olmak üzere ikiye ayrılıyor. Gıda ve hayvan yemlerinin kaynağı da yine aynı kaynaklar. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), son yıllarda ilerleyen gen teknolojisi sonucu yaşayan hücre ve organizmalar üzerinde yapılan değişiklikler sonucu meydana gelen yeni türler için kullanılan bir terim. Genetik karakterleri değiştirilen bitki veya hayvanlar yeni bir DNA yapısına kavuşuyor. Örneğin bir bitkinin zararlı böceklere karşı kendisini koruyan ilaçları genlerinde taşıması söz konusu olabiliyor. Besi değerleri arttırılabiliyor, üretim miktarı, büyüklüğü değiştirilebiliyor. Sağlık ve çevre üzerindeki etkileri ise ciddi soru işaretleri taşıyor.
Özgür Gürbüz/6 Kasım 2009
İşte madde madde Avrupa’daki son durum:
Hangi ülkeler GDO ekimini yasakladı?
Avrupa Komisyonu’nun 2003 yılında aldığı 1829 nolu regülasyon GDO’lu gıda ve yemlerin pazara girişine olanak tanıdı ancak GDO karşıtlarının muhalefeti ithalatçı firmalar önünde hala bir engel. GDO’lu tohumların ülke içinde ekimi ise daha sert tepkilere neden oluyor. Avrupa Birliği içerisinde altı ülke GDO’lu ürünlerin topraklarında ekilmesini yasakladı ya da sınırlama getirdi. Bu ülkeler, Fransa, Almanya, Avusturya, Yunanistan, Macaristan ve Lüksemburg.
Avrupa’daki GDO’lu ürünler
Avrupa’da ağırlıklı olarak GDO’lu pamuk, mısır, soya, şeker pancarı, kolza ve bazı mikroorganizmalar pazara yasal olarak sorunsuz çıkabiliyor. Bazı ülkelerin ürünlerin ülkelerine girmelerini engellemek için yaptığı çabalarsa Avrupa Komisyonu ile ilgili ülkeler arasında tartışmalar yaratıyor. İtalya, Yunanistan ve en son olarak da Polonya buna örnek verilebilir.
Etiket zorunluluğu
Eylül 1998’de AB, gıda üreticileri, toptancılar ve lokanta sahiplerine GDO’lu ürünlerini etiketleme zorunluluğu getirdi. Halen içeriğinde GDO’lu ürün bulunduran tüm paketlenmiş ürünlerin etiketlerinde “Bu ürün genetiği değiştirilmiş ürün içerir” yazılması zorunlu. Lonata, kantin gibi yerlerde ise toptan alınan ürün GDO içeriyorsa yiyeceğin gösterildiği yerde aynı içeriğe sahip uyarının teşhir edilmesi gerekiyor. Hayvan yemi için kullanılan genetiği değiştirilmiş ürünler (soya gibi) için de benzer kurallar geçerli. Bildirim zorunluluğu Avrupa’da GDO’lu ürün satan firma alıcıyı ürünün GDO’lu olduğuna dair bilgilendirmek zorunda. Bildirim sırasında GDO’lu ürünü de spesifik olarak tanıtmakla ve alıcının adını kayıtlara geçirmekle yükümlü. Bildirim zorunluluğunun amacı GDO’lu ürünlerin izini kaybetmemek ve nerede, kim tarafından kullanıldığını bilmek.
***
GDO nedir?
İnsanların ihtiyacı olan gıdalar bitkisel ve hayvansal olmak üzere ikiye ayrılıyor. Gıda ve hayvan yemlerinin kaynağı da yine aynı kaynaklar. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), son yıllarda ilerleyen gen teknolojisi sonucu yaşayan hücre ve organizmalar üzerinde yapılan değişiklikler sonucu meydana gelen yeni türler için kullanılan bir terim. Genetik karakterleri değiştirilen bitki veya hayvanlar yeni bir DNA yapısına kavuşuyor. Örneğin bir bitkinin zararlı böceklere karşı kendisini koruyan ilaçları genlerinde taşıması söz konusu olabiliyor. Besi değerleri arttırılabiliyor, üretim miktarı, büyüklüğü değiştirilebiliyor. Sağlık ve çevre üzerindeki etkileri ise ciddi soru işaretleri taşıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)