Ekonomik kriz iklime yaradı

Uluslararası Enerji Ajansı’nın tahminlerine göre küresel ekonomik ve finansal kriz nedeniyle, iklim değişikliğine yol açan karbondioksit emisyonları 2009 yılında yüzde 3 oranında düşecek. Tahminler gerçekleşirse bu, son 40 yıl içerisindeki en büyük düşüş olacak.

Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 17 Ekim 2009

Küresel ekonomik kriz binlerce kişiyi işsiz bırakmış olsa da küresel ısınmanın pençesinde boğuşan dünya için de bir umut ışığı yaktı. Uluslararası Enerji Ajansı’nin (UEA) tahminlerine göre her yıl artan küresel seragazları emisyonları bu yıl yüzde 3 oranında düşecek. Tahminler gerçekleşirse, küresel ısınmaya yol açan sergazlarında son 40 yılda meydana gelen en büyük düşüş yaşanmış olacak. Ajansın tahminleri, bu düşüşün 2020’deki emisyon rakamlarının da yüzde 5 oranında azalması anlamına geleceğine işaret ediyor. Bu rakam, küresel ısınma konusunda ek tedbirler alınırsa daha da aşağı çekilebilecek.

UEA, önümüzdeki günlerde yayımlanacak olan Dünya Enerji Görünümü 2009 adlı raporunun iklim değişikliği için ayrılan özel bölümünde bu düşüşü bir fırsat olarak niteliyor. Buna rağmen, dünyanın ortalama sıcaklığının 2 dereceden fazla artmaması için gerekli politikaların mutlaka tüm ülkeler tarafından uygulanması gerektiğini de ekliyor. Bilim insanları, 2 derecelik artışın geçilmemesi için atmosferdeki karbondioksit miktarının 450 ppm olan üst sınırın altında tutulması gerektiği konusunda hemfikir. UAE Başkanı Nobuo Tanaka, “Mesaj basit ve yalın. Eğer dünya bugünkü enerji ve iklim politikalarına devam ederse iklim değişikliğinin sonuçları sert olacak. Enerji sorunun kalbinde, o halde çözümün de özünü oluşturmalı” diyor.

Çözüm için “450 ppm” senaryosunu öneren Enerji Ajansı, 2020 yılına kadar fosil yakıt kullanımında tepe noktasının aşılacağı ve emisyonların 2020 yılında 2007’ye göre yüzde 6 oranında artacağını öngörüyor. Buna karşın, 450 ppm’in altında kalınması için 2020 yılına kadar 3,8 giga ton emisyon indirimi gerekiyor. Bunun 1,6 giga tonunun Türkiye’nin de içinde bulunduğu OECD ülkeleri tarafından, 1 milyar giga tonunun ise halihazırda konuştuğu politikaların hayata geçirilmesiyle Çin tarafından gerçekleştirilmesi öngörülüyor.

Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlisi Doç.Dr. Gürkan Kumbaroğlu da krizlerden fırsatlar çıkacağı görüşünde. “Dünyada iki büyük kriz var, biri ekonomik diğeri de ekolojik kriz” diyen Kumbaroğlu, “450 ppm senaryosuna ulaşmak için küresel çapta seragazlarını 3,8 gigaton oranında azaltmak gerekiyor. Bu aslında çok da korkunç bir rakam değil. Bugünkü seviyelerin yaklaşık yüzde 13 altı. Bu artışın nedeni fosil yakıt kullanımından kaynaklı. Yeni yatırımlarda fosil yakıt kullanımını azaltmak, mevcut kullanımını daha verimli hale getirmekle bu rakamı hızla aşağı çekmek mümkün. Bunun maliyetinin de enerji tasarrufundan sağlayacağımız gelirle karşılayabileceğimizi UEA da söylüyor” diyor.

Seragazı emsiyonlarının düşmesinde endüstriyel ve elektrik üretimindeki düşüş de önemli rol oynuyor. Eurostat’ın verilerine göre Avrupa Birliği’nde 2009 yılı endüstriyel üretim rakamları bir önceki yıla göre büyük düşüş içinde. 2009 Mart ayındaki endüstriyel üretim miktarı bir önceki yıla göre yüzde 18,1 azalmış durumda. Ağustos 2009’da ise kısmi iyileşme görülse de 2008 yılının aynı ayına göre üretimde yüzde -13,5’luk bir azalma meydana gelmiş durumda. AB-27’de enerji üretimi de Nisan 2009’da 2008 Nisan’ına göre yüzde -12’lik bir azalma göstermiş. Ağustos 2009’da ise fark yüzde -6,2’lere kadar gerilese de hala geçtiğimiz yılın aşağısında. En büyük seragazı üreticileri ABD ve Çin’de ise durum farklı. ABD’de sanayi üretimi Ağustos 2008’e göre yüzde 10.7 azalırken Çin’de 12,3’lük artış meydana geldi. Çin, Hindistan ve Güney Kore gibi ülkelerdeki artışa rağmen diğer ülkelerdeki düşüş seragazı emisyonlarını düşürmeyi başardı.

UEA’nın yaptığı hesaba göre işin en can alıcı noktası da bu hedefe ulaşmak için 2010-2030 yılları arasında enerji sektöründe yapılması gereken 10 trilyon dolarlık yatırım. Acilen yatırımların hayata geçirilmesini öneren Tanaka, gecikilen her yılın maliyetleri 500 milyar dolar arttırdığına dikkat çekiyor.

***
Ülkelere göre yakıt kaynaklı CO2 emisyonları (Mt)
Ülke 1990 2007 Değişim(%)
Çin 2244 6071,2 170,6
Türkiye 126,9 265,0 108,8
İspanya 205,8 344,7 67,5
Kanada 432,3 572,9 32,5
ABD 4863,3 5769,3 18,6
Japonya 1065,3 1236,3 16,1
İtalya 397,8 437,6 10
Fransa 352,1 369,3 4,9
Birleşik Krallık 553 523 -5,4
Almanya 950,4 798,4 -16

Kaynak: UEA

***
Sektörlere göre küresel seragazı emisyonları (2007)

Elektrik ve ısı üretimi %41
Ulaşım %23
Endüstri %20
Diğer %10
Konutlar %6

Kaynak: UEA

“Kapital”i okumamak için bahane kalmadı!

Karl Marx’ın başyapıtı sayılan “Kapital”in çizgi roman versiyonu da çıktı. “Manga” olarak bilinen Japonlara has çizgi roman formunda yayımlanan Kapital Manga 16 Ekim’de piyasada.

Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 16 Ekim 2009

Dünyada 2008 yılında Japon yayınevi East Press tarafından ilk olarak çizgi romanlaştırılan ve 100 binin üzerinde satan Karl Marx’ın “Kapital”i, türkçeye çevrildi. Yordam Kitap tarafından 16 Ekim’de satışa sunulacak Kapital, bir peynir fabrikasındaki üretim sürecini temel alarak bilimsel sosyalizmi, Japonlara has çizgi roman formu olan Manga ile birleştiriyor.

Eser, pazarda babasıyla birlikte peynir satarak hayatını kazanan Robin’in daha çok para kazanmak için kapitalist bir girişimci olan Daniel’le iş ortaklığına giderek bir peynir fabrikası açması üzerine kurulmuş. Robin, bir süre sonra işçileri acımasızca sömürmeden başarılı olmanın imkânsız olduğunu anlar görür ve büyük bir huzursuzluk yaşamaya başlar. Bu, en sosyalist Manga kitabında, Robin’in öyküsü üzerinden Marx’ın Kapital’indeki önemli notlar okuyucuya aktarılmaya çalışılıyor. Kapital manga’nın Yayın Yönetmeni Hayri Erdoğan, çizgi roman versiyonunu hem kitabı hiç okumamışlara hem de daha önce tamamını bitirmeyi başarmış olanlara tavsiye ediyor. Kitabın ilk baskısı 5 bin adet olarak basılmış ve Erdoğan, kısa sürede ikinci baskıyı yapacaklarını düşünüyor. Kapital Manga’nın ikinci cildi ise 4 Ocak 2010’da kitapçılarda yer alacak.

Komünist Manifesto sırada
Kapital’in çizgi roman çevirisi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Japon Dili ve Edebiyatı bölümü öğretim üyesi H. Can Erkin tarafından yapılmış. Yayınevi ayrıca, sosyalizmin en yaygın eseri sayılan “Komünist Manifesto”yu da İtalyan grafik sanatçısı Rodolfo Mercenaro’nun çizgileriyle önümüzdeki haftalarda okurlara sunmaya hazırlanıyor. Yasaklanmamış olmasına rağmen bugün bile birçok cezaevine alınmayan Karl Marx’ın başyapıtı “Kapital”in çizgi roman versiyonunun bu yasaklardan nasibini ne kadar alacağı ise ayrı bir soru.

***
Manga Nedir?
Manga, kökleri Japon kültür tarihinin derinliklerine inen bir çizgi-roman türü. 18. yüzyıl başlarından itibaren geniş okuyucu kitlesine hitap eden bir tür olarak yaygınlaşmaya başlamış. Günümüz Japonya’sında ise yılda 10 binin üzerinde manga kitap ve üç yüzün üzerinde de süreli manga dergi yayınlanıyor, çizgi film ve dizileri de birçok dile çevriliyor.

Ermenistan yeni transit ülke olabilir

Özgür Gürbüz /14 Ekim 2009

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) İstanbul’da düzenlediği Türkiye-Rusya İlişkileri Çalıştayı’nın davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Doç. Dr. Yury Borovsky, Türkiye ve Ermenistan arasında imzalanan protokolün yeni bir enerji boru hattı olasılığı yarattığını söylüyor. Moskova Uluslararası İlişkiler Devlet Enstitüsü öğretim görevlisi olan Borovsky, “Ermenistan da transit bir ülke olabilir. İran-Ermenistan arasında halihazırda bir boru hattı var. Azerbaycan’ı by-pass edecek yeni bir rota olabilir, böyle bir olasılık var” diyor.

Türkiye-Avusturya arasında inşa edilmesi planlanan Nabuko Doğal Gaz Boru Hattı projesinin geleceği hakkında ise çok iyimser değil. Her yıl 30 milyar metreküp gaz taşınması planlanan boru hattı için yeterli gazın bulunmadığına değinen Borovsky, “Nabuko projesinin geleceğini şüpheli görüyorum. Bu boru hattı için yeterli gaz yok. Azerbaycan her yıl 7-8 milyar metreküp verebilir. Olası tedarikçiler, Türkmenistan, İran, Irak ve Katar ama önemli problemler var” diyor. Türkmen gazını Nabuko’ya bağlamanın imkansız olduğunu söyleyen Rus enerji uzmanı, özellikle Hazar Denizi’ni geçecek bir boru hattının inşasında hukuki engeller olduğunu belirtiyor. Hazar Denizi üzerindeki uluslararası haklar üzerinde anlaşmazlık olduğuna ve ortada çok taraflı bir anlaşma olmadığına değinen Borovsky, Azerbaycan, Kazakistan ve Rusya arasında anlaşma olmasına rağmen inşaat başladığında İran’ın itiraz edebileceğini söylüyor.

Nabuko’daki belirsizliği fark ettiği için Türkiye’nin Rusya ile Güney Akım projesine imza attığını belirten ve Türkiye’nin doğru bir iş yaptığını söyleyen Borovsky, Mavi Akım projesinin hayata geçmesi için de anahtarın başta İsrail olmak üzere Suriye, Lübnan, Ürdün gibi Orta Doğu ülkelerinde olduğuna değiniyor. Bu ülkelerden talep olmazsa boru hattının yapılmayacağını söyleyen Yury Borovsky, talep olursa 2014-2015 yılına kadar hattın inşaatının bitirilebileceğini söylüyor.

Doğal olarak karşı çıktılar

Türkiye’nin önde gelen çevrecileri, İstanbul’a yapılması düşünülen üçüncü boğaz köprüsüne karşı tek vücut oldu. Doğa Derneği, TEMA, Türçek ve WWF-Türkiye, üçüncü köprünün sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin sorunu olduğunda hemfikir.

Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk /13 Ekim 2009

İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda yer almamasına rağmen bir anda Türkiye’nin gündemine giren üçüncü Boğaziçi Köprüsü projesine çevrecilerden sert tepki geldi. Türkiye’nin belli başlı çevre kuruluşlarından Doğa Derneği, TEMA, Türçek ve WWF-Türkiye, köprü planlarının iptali için birlikte hareket etme kararı aldı. Çevrecilere göre, üçüncü köprü sadece İstanbul’un doğasına ve sakinlerine değil, Türkiye’ye yapılacak bir haksızlık olacak. Birlikte sonuna kadar hareket etme kararı alan dört kuruluş, kampanya sloganı olarak da “Boğazımızı sıkmayın” da karar kıldı.

Su havzaları tehlikede
Ortak basın toplantısında söz alan çevre kuruluşları temsilcileri, İstanbul’u daha ne kadar büyütmek istiyoruz” sorusunun yanıtı bilimsel olarak verilmedikçe hiçbir kamu kurumunun ülke kaynaklarını bu projeye yönlendirme hakkı yoktur açıklamasını yaptı. WWF-Türkiye Doğa Koruma Müdürü Sedat Kalem, “Üçüncü köprü projesiyle, İstanbul’un iki yakası üzerinde bulunan yedi su havzasıyla birlikte yaşam kalitemiz de etkilenecek” uyarısında bulunurken, projeyi, toplu taşımadan çok bireysel taşımaya önem veren, iklim değişikliğine yol açan karbon salımını arttıran bir proje olarak niteledi.

Ne kadar çok köprü, o kadar çok araç
TEMA adına söz alan Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Ataç ise, “Ülkenin sosyal sorunlarına ek problemler çıkaran bu kararların alınması acıklı. Birinci ve ikinci köprünün şehre, ülkeye ne getirdiği iyi analiz edilmeli. Sadece Anadolu yakasında 17 bin 150 hektarlık orman alanı ikinci köprü ve TEM otoyolu kenarında yok edildi. Bu alanların artık tekrar orman olma şansı yok” dedi. TÜRÇEK adına toplantıya katılan Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Barbaros Gönençgil, ciddi bir ÇED sürecinin yapılması gerektiğine işaret ederek, artan köprü sayısının insan değil araç geçişini arttırdığına dikkat çekti. “ikinci köprünün yapımından sonra araç geçişi yüzde 1180 arttı” diyen Gönençgil, transit taşımacılığın İstanbul trafiğindeki payının yüzde 6 olduğuna değinerek, “Bu, yüzde 6’lık transit taşımacılığı için yapılan bir proje değil. Üçüncü köprü İstanbul’un projesi değil, İstanbul hazırlamadı. Kim hazırladıysa sahibi ortaya çıksın” çağrısında bulundu.

“Eroğlu, doğanın seri katili”
Böyle önemli bir konuyu tek bir bakanın, başbakanın kararıyla açıklamak mümkün değil diyen Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Güven Eken, Çevre Bakanı Veysel Eroğlu’nu da sert bir şekilde eleştirdi. Türkiye’nin sulak alanlarının yarıdan fazlasının kaybedildiğini söyleyen Eken, “Geçtiğimiz üç yılda bütün derelerin su kullanım hakkı satıldı. Dünyanın terk edildiği nükleer enerjiye kapılar açıldı. 2B alanları satışa çıkarıldı. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, son 5 yılda (gerek DSİ gerekse Çevre Bakanlığı’nda) yaptığı icraatlarla Türkiye doğasının seri katilidir. Söyleyecek başka kelime bulamıyorum” dedi.