Barajları dolduracak su bulamayabiliriz

Avrupa Çevre Ajansı Genel Müdürü Jacqueline McGlade, barajlar konusunda uyarıda bulundu: “İklim değişikliği yüzünden barajları dolduracak su bulamayabilirsiniz”.

Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 18 Mart 2009*

İklim değişikliğinin küresel etkileriyle ilgili projeksiyonların olduğuna değinen ancak bölgeler üzerindeki etkileri üzerine detaylı çalışmaların bulunmadığına dikkat çeken Avrupa Çevre Ajansı (AÇA) Genel Müdürü Prof. Jacqueline McGlade, “Güney bölgelerde, belli bir bölgenin ne kadar yağış alacağını tahmin etmek mümkün değil. Bu nedenle barajlar gibi büyük projeler inşa etmek bugün hiç olmadığı kadar zor. Ajans olarak, 10-20 yıl önce bile yapılmış olan barajların, tahminden daha az yağış aldığı için, içindeki biyolojik materyallerde artış olduğunu gördük. Bu da içmek için temiz olmayan su anlamına geliyor” diyor. Yapılan barajları dolduracak suyu bulamayabiliriz diyen McGlade’e göre su talebini azaltacak yöntemlere ve çalışmalara ağırlık verilmesi hayati önem taşıyor.

Dünya Su Forumu için İstanbul’da bulunan ve Avrupa’nın su durumuyla ilgili bir rapor yayımlayan AÇA Genel Müdürü McGlade, Gazete Habertürk’ün sorunun çözümüyle ilgili önerilerini ise “talep yönetimi” başlığı altında toplası. “Çiftçileri eğitmek ve damlama sulama gibi basit teknikleri tüm çiftçilerin uygulamasını sağlamak gerek. Bunu yaparsak, yüzde 80’lere varan tarımsal su kullanımını yüzde 40’lara indirebiliriz” diyen McGlade, “Başarılı olursak başka bir dünya bizi bekliyor. Nehirler arası su transferleri yüzünden yaşanan tartışmalar son bulur, büyük barajlarla ilgili sorunlar biter” şeklinde konuştu. Şebeke kayıplarının önlenmesi ve su kullanımın gerektiği ölçüde ve kullanım miktarına göre ücretlendirilmesini savundu.

Avrupa’da Bulgaristan yüzde 50’ye varan oranla şebeke kayıplarında Avrupa’daki en kötü dereceye sahip. Almanya ise, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurduğu yeni şebekeyle kayıpları yüzde 5’ler civarına çekmiş durumda. McGlade’e raporda yer almayan Türkiye’nin şebeke kayıplarıyla ilgili rakamını sorduğumuzda aldığımız yanıt ellerinde verilerin olmadığıydı. McGlade, “Kontrollerin çok iyi yapıldığı İngiltere’de de benzer bir sorun var. Bu, Türkiye’ye has bir sorun değil” derken, Avrupa içerisinde de bu rakamların son 5-10 yılda derlenmeye başlandığını ve önemli bir altyapı çalışmasını gerektirdiğini söylüyor. Avrupa’nın son 30 yılda 100 milyar avroluk bir kaynağı bu tip çalışmalara ayırdığının da altını çiziyor.

*Orjinali

Su Forumu’nun sponsorları tartışma yarattı

İstanbul’da süren 5. Dünya Su Forumu’nun sponsorları çevrecilerden tepki alıyor. Forumun ana sponsoru olan Nurol ve Cengiz İnşaat, Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı’nın yapımını üstlenen konsorsiyum içerisinde yer alıyor.

Özgür Gürbüz / 19 Mart 2009

Türkiye’de yapımı uzun yıllardır tartışılan, gereken çevresel koşulları sağlamadığı için yabancı bankalar tarafından verilen ihracat kredileri askıya alınan Ilısu Barajı, Su Forumu’nda da ‘sponsor’ tartışmalarına neden oldu. Geçtiğimiz pazartesi günü İstanbul’da başlayan ve 22 Mart günü sona erecek olan 5. Dünya Su Forumu’nun ana sponsorluklarını Nurol ve Cengiz İnşaat yapıyor. Bu firmaların her ikisinin de Ilısu Barajı konsorsiyumunda yer alması ise çevrecilerin tepkisini topluyor. Doğa Derneği Koordinatörü Nuri Özbağdatlı, “Ilısu Barajı uluslararası çevresel ve kültürel standartları sağlamıyor. Türkiye’nin kültürel ve doğal mirasını yok edecek bir proje. Forumun destekçileri ise bu barajı yapıyorlar ve bu, Dünya Su Forumu’nun su konusundaki çözüm arama girişimlerine gölge düşürüyor” diyor. Doğa Derneği, toplantıların yapıldığı Sütlüce’deki kongre merkezinde de, Hasankeyf’te yaşayan kaplumbağaları simgeleyen Rafet maketiyle broşür de dağıtmıştı.

Suyun Ticaretleştirilmesine Hayır Platformu’ndan Prof. Dr. Beyza Üstün ise “Kendileriyle ilgili bir engel çıkmayacakları için destekliyorlar” yorumunu yapıyor. Forumun ana sponsorlarının dışında kalan destekçilerini de enerji, baraj ve inşaat alanlarında çalışan şirketler oluşturuyor. Çevrecilerin Ilısu Barajı’na olan itirazlarına rağmen Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, projeyi destekliyor. Eroğlu, “Bazı ülkelerde baraj yapılmasına gerek olmayabilir. Bizde bazı mevsimlerde yağmur var bazı mevsimlerde yok. Herkesin fikri doğru değil. Barajlar çevreye hayat veriyor” şeklinde konuştu. Hasankeyf’te kültür ve tarih parkı hazırladıklarını söyleyen Eroğlu, “Hasankeyf’te referandum yapmak istiyor musunuz” sorumuza ise, “Proje yerel bir proje değil ki Türkiye’nin projesi. Hayır sandık koymayacağız. Karşı çıkanların maksadı farklı” yanıtını verdi.

***
Nezarette barajları tartıştılar
Su Forumu’nun açıldığı gün yapılan protestoda gözaltına alınan 17 kişi, 30 saat sonra serbest bırakıldı. Gözaltına alınanlar arasında bulunan Munzuru Koruma Kurulu temsilcisi Hasan Şen, emniyette bulundukları süre içerisinde alternatif toplantıya katılamadıklarını, bu nedenle de G3 numaralı nezarethanedeki altı arkadaşıyla birlikte su havzaları ve barajlarla ilgili 2,5 saatlik bir çalıştay yaptıklarını söyledi. Çalıştaydan Munzur Nehri üzerine yapılması düşünülen barajlara hayır yanıtı çıktı.

Hasankeyf ve Yusufeli Dünya Kültür Mirası listesine alınsın!

5. Dünya Su Forumu öncesi tartışmalı su projelerini masaya yatıran ve uluslararası uzmanlardan oluşan İstanbul Su Mahkemesi, Hasankeyf ve Yusufeli Vadisi’nin UNESCO’nun kültürel miras listesine alınmasını ve baraj projelerinin durdurulmasını önerdi.

Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 15 Mart 2009

Latin Amerika Su Mahkemesi ve Heinrich Böll Stiftung Derneği'nin kolaylaştırıcılığında gerçekleşen, yöre halkı ve sivil toplum örgütlerinin davacı, Türkiye ve yurtdışından resmi kurum ve şirketlerinse davalı olduğu İstanbul Su Mahkemesi’nde kararlar açıklandı. Tarihi Hasankeyf kentini sular altında bırakacak Ilısu Barajı projesinde, Almanya Şansölyesi Angela Merkel’den, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a kadar birçok kişi ve kurum mahkum edildi. Karar gerekçesinde, projenin ekonomik, ekolojik ve kültürel açıdan hayata geçirilebilir olmadığına dikkat çekildi ve Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Hasankeyf’i UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne aday göstermesi için başvuruda bulunması istendi.

Çoruh Vadisi’nde yapılması planlanan Yusufeli Barajı ve hidroelektrik santrali için de benzer bir karar alan mahkeme, Çoruh Vadisi’ndeki kutsal ziyaret yerlerinin Dünya Mirası Listesi’ne aday gösterilmesini istedi. Kararda, çevrede ölçülemeyecek boyutlarda tahribata yol açacak, bölge sakinlerine önemli ölçüde zarar verecek ve maliyeti ulusça ödenecek proje için davacılar tarafından yapılan iptal talebinin kabul edilmesi istendi. Tunceli’nin Munzur nehri üzerinde yapılması düşünülen sekiz baraj projesi hakkında ise alınan kararda, davalı olan Devlet Su İşleri, Çevre Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve Başbakanlık’tan, yapılacak barajlardan kaynaklanacak sorunların ne olduğunun kamuoyuna açıklanması istendi.

Üçü Türkiye’den, diğer ikisi Meksika ve Brezilya’dan suyla ilgili tartışmalı beş projenin masaya yatırıldığı ve uzmanlardan oluşan bir jüri heyeti tarafından davalı ve davacılar dinlendikten sonra karara bağlandığı duruşmalar iki gün boyunca İstanbul Tophane’deki eski tütün deposunda yapıldı. Davalıların hiçbiri toplantıya gelmezken sadece Ilısu Barajı projesinde yer alan ihracat kredi ajansları adına Alman Euler Hermes şirketi yazılı bir yanıt gönderdi. Gönderilen yanıtta, istenilen kriterler karşılanmadığı için projenin askıya alındığı belirtildi ve mevcut koşullar çerçevesinde toplantıya katılmak için bir gerekçe bulunmadığı belirtildi.

***
“Söyleyecek bir şeyleri yok”
Resmi makamlardan temsilci olmamasını değerlendiren Jüri Heyeti Başkanı Pelin Batu, diğer ülkelerde yapılan mahkemelerin birçoğunda da hükümetlerin olmadığını, bu durumun sürpriz olmadığını söyledi. Batu, “Burada olmamaları onlar için daha kötü. Bu hükümetin sorumluluk alamadığı ve kendisini savunma gereği duymadığını gösteriyor. Bu da söyleyecek bir şey olmadıklarının kanıtı” dedi.

Basında Sağlık Ödülü 2009

14 Mart Tıp Haftası çerçevesinde düzenlelen Basında Sağlık Ödülleri sahiplerini buldu. İnternet Gazeteciliği dalında e-günlüğüm (blogum) ödüle değer bulundu.

Bu anlamlı ödülü kazanmaktan onur duyduğumu belirtir, İstanbul Tabip Odası'na şükranlarımı sunarım. Ödül töreninde yaptığım kısa konuşmada söylediklerimi burada da, aklımda kaldığı kadarıyla, tekrarlamak istiyorum.

"Böyle anlamlı bir ödülü almaktan dolayı onur duydum, teşekkür ederim. Mesleğim gereği oldukça fazla dolaşıyorum. Gördüğüm kadarıyla, memleketin nehirleri, çiçekleri, böcekleri, denizleri ve insanları hep hasta. Bu nedenle, siz hekimlerin desteğine çok ihtiyacımız var. Tekrar teşekkür ederim".