Şapkayla para topladılar 120 milyar bütçeli festival yaptılar

Beyoğlu İstiklal Caddesi'nde birkaç genç kurdukları masanın önündeki kalabalığa hararetle birşeyler anlatıyor. Gazeteciyiz meraklıyız ya, yanaşıyoruz masaya. "Nasıl bir şey bu Barışarock?" diye çekinerek soruyor masaya yaklaşmış gençlerden biri. "İyi bir şey" yanıtı geliyor, yanındaki arkadaşı da ekliyor: "Biz karşı festivaliz".


Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / Ağustos 2006

Bu hafta sonu İstanbul'da 4'üncüsü gerçekleşecek olan Türkiye'nin en büyük "muhalif" festivali bir rekora hazırlanıyor. Geçen yıl 30 bine yakın kişinin geldiği ücretsiz festivale bu yıl 40 bin kişi bekleniyor. 2003 yılında "Rock şişede durmaz" sloganıyla yola çıktılar. "Küresel kapitalizmin simgesi" olarak niteledikleri Coca Cola'nın rock festivali düzenlemesinden rahatsız olan birkaç genç ve onlara destek veren sanatçıların gayretleriyle sıfır parayla yola çıktılar ve bugün 120-130 bin YTL bütçeli bir konser organize eder hale geldiler; üstelik ücretsiz! Sahnede şarkı söyleyen sanatçılar, afiş asan, standlarda broşür dağıtan gençlerin hepsi gönüllü. Sadece güvenlik elemanları profesyonel çalışacak, o da yasalar gereği zorunlu tutulmuş. Barışarock, Coca Cola'nın 4-5 milyon dolarla ölçülen bütçeli festivaline rakip olarak görülüyor.

Festivalden aylar önce hazırlıklar başlıyor. Haftada en az iki kez toplanıyorlar. Her toplantının sonunda katılımcılar arasında bir şapka dolaştırılıyor. Herkes üç-beş kuruş para atıyor şapkanın içine. Bu yıl toplanan miktar bin YTL'yi geçmiş. Bu para daha çok afiş ve broşürlere gidiyor. Bu yıl tam 100 bin el ilanı, 30 bin çıkartma ve 30 bin afiş basıldı. Ayrıca ilk kez "billboard"lara da ilan verildi. Birçok baskı işi gönüllü matbaalar tarafından karşılansa da haliyle şapkadan çıkan paradan daha fazlasına ihtiyaç duyulunca başka formüller de düşünülmüş. Yer kirası, güvenlik, sahne ve billboardların masrafı alanda yiyecek-içecek servisi yapan firma tarafından karşılanıyor. Alana yiyecek getirmek bu yüzden yasak ama oldukça uygun fiyatlarla yapılan servisten pek şikayet eden de yok. Zaten fiyatları da yine gönüllüler belirliyor.

Sahneye çıkacak grupların seçimi ise içlerinde müzisyenlerin de olduğu bir grup tarafından yapılıyor. İçlerinde işin başında beri her taşın altına elini koyan Moğollar Grubu'nun bas gitaristi Taner Öngür gibi yıllarını müziğe vermiş sanatçılar da var. Rock müzik yapan amatör gruplara ve Barışarock'un ilkelerine uygun profesyonellere her zaman kapıları açık. Her yıl ayrı bir temayla düzenlenen festivalin bu yılki teması "savaş" olunca, bir istisna olarak rock müziği dışında müzik yapan Kardeş Türküler'e de yer vermişler. Yabancı grupların yanısıra, Mor ve Ötesi, Bulutsuzluk Özlemi, Redd, Yaşar Kurt, Çamur ve Kurtalan Ekspres bu hafta sonu sahne alacak 29 gruptan bazıları. Çamur grubundan Çağatay Kadı, orada olmalarını azıcık düşünen insanların savaşa karşı olmaması, nükleere karşı durmaması mümkün değil diyerek açıklıyor. Kadı, "Bizim becerebildiğimiz en iyi eylem müzik yapmak. Barışarock'ta çalmak farklı. Oraya gelen insanların sizinle aynı hayat görüşünü paylaştığını bilmek işi çok eğlenceli kılıyor" diyor.

100'den fazla STK stand açıyor
Barışarock'un bir başka özelliği ise sadece müzik festivali olmaması. Bu yıl belki de Türkiye'de bir rekora imza atarak 100'den fazla sivil toplum kuruluşu (STK) standlarıyla orada olacak. DİSK'ten Gökkuşağı Vosvosları'na, Yeşiller'den Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu'na kadar onlarca STK bir anlamda Sarıyer Mehmet Akif Ersoy Piknik Alanı'nda buluşuyor. Konserler devam ederken film ve belgesel gösterileri, tiyatro atölyeleri ve ekoloji olimpiyatları gibi etkinlikler de müzik dinlemeye ara verenleri bekliyor. Muhalif olduğu kadar renkli ve eğlenceli bir festival olan Barışarock'un kapısı ırkçılar, savaştan medet umanlar, doğaya zarar verenler dışında herkese açık. Hem de beleş! Bazı gazetelerden davetiyeleri keserek ya da "beleşix"ten indirerek festivale ücretsiz girebiliyorsunuz.

Konser programı
26 Ağustos Cumartesi 27 Ağustos Pazar
12:00 The Blow Up's (İngiltere) Pinhani
12.45 Yolgezer Işığın Yansıması
13.30 Erdal Bayrakoğlu Soulitary
14.15 Gevende Koma Rewşen
15.00 Karagüneş Nidal
15.45 Çilekeş Anima
16.30 False in Truth Catafalque
17.15 Deli Karakedi
18.00 Çamur Turgut Berkes
18.45 Zardanadam Redd
19.30 Demirhan Baylan Demir Demirkan
20.15 Aylin Aslım Yaşar Kurt
21.00 Moğollar Kurtalan Ekspres
21.45 Mehmet Ali Alabora konuşması ve Savaşa Karşı Ses Çıkar BGST Kardeş Türküler ve 45'lik şarkılar
22.00 Mor ve Ötesi Bulutsuzluk Özlemi
22.45 Final Final

Dilovası'nda araştırma "ticari sır" engeline takıldı

Özgür Gürbüz - Ağustos 2006

Devlet İstatistik Enstitüsü’nün rakamlarına göre Türkiye’deki ölümlerin yüzde 12,5’u kanser nedeniyle. Dilovası'nda ise kanserden ölüm oranı Türkiye ortalamasının yaklaşık üç katı. Araştırmayı Dilovası Belediyesi'yle beraber Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi yapmış. Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu bu rakamları doğrulamak için nüfus ve hastane gibi sekiz ayrı kayıdı kontrol ettiklerini belirtiyor. Kocaeli'nin tehlike haritasını çıkarmak için yaptıkları diğer bir çalışmada ise "ticari sır" engeline takılmışlar. Kocaeli'nde kullanılan hammaddeler nereden geliyor, hangi süreçlerden geçiyor öğrenememişler. Hamzaoğlu, "İtfaiye Müdürlüğü'ne bile verilmeyen bilgiler var. Bir yangında, İtfaiye bile bazı işletmelerde hangi maddeyle karşılaşacağını bilmiyor. Bunları bilsek hangi önlemler alınacağını da tahmin edebiliriz" diyor. Araştırmaya "ticari sır" nedeniyle valiliğin izin vermediği öne sürülüyor.

1 Ocak 1995 ile 10 Ekim 2004 tarihleri arasında Dilovası'nda toplam 494 ölüm gerçekleşti. Sekiz yılda gerçekleşen ölümlerin yüzde 32,3’ü kanserden. Bu ölümlerin yüzde 44’ü akciğer, yüzde 19,5’u da mide kanseri olarak kayıtlara geçmiş.

Nükleer santralin sökümü 100 yıl sürecek

Tüm dünyada nükleer enerji yeniden tartışılmaya başlanırken santrallerin atıkları ve sökümü hükümetleri korkutuyor. İngiltere'de bu yı sonunda devreden çıkacak Sizewell A reaktörünün söküm işlemlerinin tamamlanması için 100 yıldan fazla bir süre gerekecek.

Özgür Gürbüz-Referans Gazetesi / Ağustos 2006

1980'li yıllardan itibaren nükleer atık ve güvenlik sorunları yüzünden popülaritesini yitiren nükleer enerji, önümüzdeki yıllarda ortaya çıkması beklenen enerji arzı sorunu nedeniyle tekrar tartışılmaya başlandı. Diğer seçeneklere göre ilk yatırım maliyeti çok daha yüksek olan ve 250 bin yıl kadar radyoaktif kalan atıklara henüz kalıcı bir çözüm bulamamış olan nükleer endüstrinin bugünlerdeki en büyük sorunu ise söküm maliyetleri ve işlemlerin zorluğu. Reuters'in İngiltereNükleer Tesisler Müfettişliği'ne dayandİngiltere'de bu yıl sonunda kapanacak olan Sizewell A reaktörünün bulunduğu alanın tamamen temizlenmesi 2110 yılında bitecek. 1966 yılında çalışmaya başlayan 420 megavat toplam güce sahip iki reaktörden oluşan santralin ilk olarak sökülecek türbin ve ek binalarının ise 2017'ye kadar tamamlanması umuluyor.

İngiltere'deki Nükleer Söküm İdaresi'ni (Nuclear Decommissioning Authority) asıl telaşlandıran ise bu değil. İngiltere'de halihazırda 23 nükleer reaktör çalışıyor ve bunların birçoğu yaş haddinden dolayı emekli olmak üzere. Öte yandan çok küçük (toplam kurulu güçleri 1200MW kadar) ve daha çok askeri amaçlara hizmet etmiş 22 reaktör ise zaten kapatılmış durumda ve sökülmeyi bekliyor. İdare'nin yaptığı hesaplara göre atıkların nereye konulacağı sorusunun yanında işin faturası da el yakacak. Tüm bu söküm çalışmalarının tamamlanması için tahmin edilen rakam 130,8 milyar dolar. İngiltere hükümeti yaşlanan bu reaktörlerin yerine yenilerinin konulması konusunda bu rakamları analiz ederek karar vermesi için bir komisyon görevlendirdi. Geçen hafta yaptığı konuşmayla, komisyon raporunu beklemeden nükleer enerjiye "yeşil ışık" yakmak isteyen Tony Blair ise hem parti içinde hem de kamuoyunda ağır eleştirilere uğradı.

Karaca: "Ekonomi çökerse çöksün"

Özgür Gürbüz / Mart 2006

Avrupa Birliği(AB) müzakere sürecinde Türkiye'nin tarım ve çevre politikalarını etkilemek ve kamuoyunu bilgilendirmek için "ABce" adı altında biraraya gelen Buğday Derneği, Çekül Vakfı, Doğa Derneği ve TEMA Vakfı, dünya su günü dolayısıyla ilk görüşlerini su politikaları üzerine açıkladı.

Toplantıda TEMA Vakfı adına söz alan Hayrettin Karaca, tüketim alışkanlıklarıyla ilgili sert eleştiriler yaptı. Karaca, yapılan toplantı gibi birçok toplantı yapıldığını ama sistemin çözümü tıkadığını söyledi. Karaca, "Hakkımdan fazlasını almayacağım(tüketmeyeceğim), çatlasan da patlasan da almayacağım. Ekonomi çökerse çöksün!" diye konuştu. Karaca, köy çeşmelerinin yüzde 70'inde suyun tükendiğine dikkat çekerken, ABce grubunun dönem sözcülüğünü yapan Doğa Derneği adına Genel Müdürü Güven Eken konuştu. Eken, "En geç 2007 sonuna kadar Su Çerçeve Yasası çıkarılarak suyun kim tafaından ne ölçüde kontrol edileceği belli olmalı" dedi. Eken, hiçbir suyun aslında boşa akmadığını, boşa akıyor denen akarsuların bile insanlara soludukları temiz hava ve yedikleri yiyecekleri sağlayan kaynaklar olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkat çekti. AB'yle gelecek en önemli değişikliğin entegre havza yönetiminin Türkiye'ye yerleşmesi olacağını da sözlerine ekledi.