Türkiye'ye turist uğurlayan anne gözyaşlarını tutamadı

Bir yandan turist gelmedi deyip dizimizi dövüyor öte yandan da gelen turiste etmediğimizi bırakmıyoruz. Sorunları onların gözünden görmek için turist olduk turladık. Yıllardır turizmde patlama bekliyoruz ama hala Türkiye'nin nasıl bir yer olduğunu yabancılara anlatabilmiş değiliz. Amerikalı anne oğlunu uğurlarken başına birşey gelecek korkusuyla gözyaşları döküyor. Cesaret edip Türkiye'ye gelen ise yankesiciler ve taksicilerin eline düşüyor

Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 9 Eylül 2006

Yıllardır Türkiye'yi kurtarmasını beklediğimiz turizmi kendi ellerimizle batırıyoruz. İstanbul'da son model gezi otobüsüyle tura çıkan turisti Taksim'de ikinci kata kadar çıkan sucular, Sultanahmet'te meydana inen halıcılar rahat bırakmıyor. Geceleri Taksim'de turistlere yaklaşan dolandırıcılar ise arkadaş numarasıyla yakaladıkları yabancıları tanıdıkları barlarda içirip, yüklü faturalar ödemeye zorluyor. İstanbul'u anlatan kitaplar buna benzer uyarılarla dolu. Terör, meşhur takscilerimiz ve yanıbaşımızdaki savaş da cabası...

Türkiye'ye gelen turistlerin rehber kitaplarında artık Türkiye'nin ne kadar misafirperver olduğu değil, turistleri nasıl dolandırıldığı yazıyor. Turistlerin gözünden Türkiye'yi görmek için tedbil-i kıyafet yaptığımız İstanbul turunda tanıştığımız Amerikalı Frank, daha konuşmamızın hemen başında bizi turist sanarak Taksim'deki şebeke hakkında uyarıyor. İki akşamdır Frank, Taksim'in göbeğindeki otelinden çıkar çıkmaz tanımadığı kişiler tarafından sıcak bir şekilde karşılanıyormuş. Neyse ki Frank, Amerika'dan İstanbul'a gelirken rehber kitabında bu şebeke hakkında yazılanları okumuş. Taksim'de turistlere yaklaşan, onlarla arkadaş olduktan sonra önceden ayarlanmış barlara götürüp korkunç faturaları ödemeye zorlayan bu şebeke her akşam Taksim meydanındaki polis kontrol noktasına 30 metre uzakta gezerken, 70 milyon patlayacak turizmin hayalini kurarak vakit öldürüyor.

Türkiye'nin modern ve güvenli olduğunu anlatmak gerek
Tursitlerin gözünden sorunları görmek için İstanbul'u Plan Tours tarafından işletilen çift katlı kırmızı otobüslerle ama "turist" kılığında turlamaya karar veriyoruz. Taksim'deki kırmızı kioskta fiyatlar yazılı olmasa da Sultanahmet'te euro cinsinden yazılı. Zaten Sultanahmet'teki kioska yaslanmış elindeki tesbihi sallayan görevliden de bilgi alabiliyorsunuz. Biletimizi alırken gişedeki görevli bana boğaz turlarından bahsediyor. İlgilenmediğimi görünce 100 YTL olan fiyatı 90'a indiriyor. Broşürde euro cinsinden fiyatlar var ama "bana kaça olur" dediğinizde bir indirim söz konusu. Her yarım saatte bir gelen otobüsü beklerken Orlanda şehrinin Ekonomik Kalkınma Direktörü olduğunu öğrendiğimiz William Franklin Blingsley'le (Frank) tanışıyoruz. Bir yandan yanımıza yaklaşan sucuları savuşturuyor bir yandan da Frank'ın Türkiye macerasını dinliyoruz. Geçen hafta patlayan bombalar Frank'ı değil ama annesini bir hayli korkutmuş. Anne Blingsley, havaalanında gözleri yaşlı uğurlamış Irak ve Suriye'ye yakın bir ülkeye giden oğlunu. Frank, Türkiye'nin Amerika'da yapılacak tanıtımında iki önemli nokta var diyor. Modern ve güvenli bir ülke olduğunu anlatmak. Otobüsün üst katında oturduğumuzda aşağıda savuşturduğumuz sucu çocuklardan biri karşımıza çıkıyor. Aynı su artık 50 kuruş değil 1 YTL. Olayın farkında olmama rağmen, turist olmadığımı açığa vurmamak için bile bile kazıklanıyorum: "One bottle please! (Bir şişe lütfen)"

Nasıl bulduğunu sorduğumuz İstanbul'un batıdaki kentlere benzemesinden korktuğunu söyleyen Frank, "İstiklal Caddesi'ne Virgin Megastore açılıyormuş. Bu cadde de umarım bizimkilere benzemez" diye hayıflanıyor. Trafikte çalınan kornalar, dur kalklar otobüsteki 10-15 turisti pek etkilemiyor gibi. Herkes Tarlabaşı'ndan inerken görünen Haliç manzarasını fotoğraflamakla meşgul. Yalnız konu Frank'ın memleketi Orlando'dan ve Florida'daki dev lunaparklardan açılınca bir İngiliz turist olarak Türkiye'de böyle bir parkın olmadığından yakınıyorum. Espriyi patlatıyor: "Burada taksiler var, hiç binmedin mi?". Sultanahmet ile Taksim arasında iki kez taksiye binmiş. İlkinde 7, ikinci de 15 YTL ödemiş. İkinci sefere, deli gibi araba süren şoför tarafından "lunapark farkı" eklenmiş olmalı. Frank sohbete ara verip makinasıyla otobüsün sol tarafına geçiyor. Tüm turistler patlamış su borusunun ortaya çıkardığı gölette oynayan çocukların fotoğrafını çekiyor.

İstanbul Amerika olmasın
Frank'ın uzman olduğunu öğrenince İstanbul hakkındaki görüşlerini soruyorum hep. Tarihi surların üzerindeki gecekonduları ilginç buluyor. Güzel yere ev yapmışlar diyor. Ev fiyatları yüksekse "Altın Boynuz"un etrafında duran eski evler neden boş ve yıkılmaya yüz tutmuş diye soruyor. Tur boyunca karşımıza çıkan tarihi eserler hakkında oldukça özlü bilgi veren tanıtımların çok kısıtlı olması ve tüm yol boyunca dinletilen aynı müzik Frank'ın canını sıkmış olmalı ki, bir süre sonra kulaklıkları boynunda aksesuar olarak kullanmaya başlıyor. Açıkçası Yenikapı'da tarihi surların yanından geçerken Haydarpaşa ve Selimiye Kışlası'nın tanıtımının yapılmasına ben de anlam veremedim. Dürbün lazım Haydarpaşa'yı görmek için. Frank'ın en büyük sorunu ise tur otobüsündeki tanıtım kasetinden çok İstanbul'un da batılılaşmadan nasibini alıp almayacağı. "Amerika'da hangi kente gitsem karşıma aynı mağazalar çıkıyor" diyen Frank, İstanbul'un da kendi dokusunu korumasını diliyor. Sultanahmet'te gerçek kimliğimizi söylediğimiz Frank'la vedalaşmadan önce yanımıza bir halıcı yaklaşıyor ve tur arkadaşımı dükkanına getirmem için bana telkinde bulunuyor. Arkasından her anlama gelecek bir "ne arıyorsunuz"la tüylerimizi diken diken eden saçları briyantinli iki gencin misafirperliğinden nasibimizi alıyoruz. "Hiçbir şey" deyince geldikleri gibi hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaşıyorlar. Hatta hiç durmadıklarını bile söylemeliyim. Daha fazla saldırıya maruz kalmamak için çareyi Tolga ile Türkçe konuşmakta buluyoruz.

Terör turist de getiriyor
Güney kentlerimizi vuran terör kimilerini ağlatsa da, İspanyol Angela Alcover ve Jose Fernandez çifti, düşen fiyatlardan yararlanarak İstanbul'a kişi başı 500 euroya 1 haftalık tatil satın almışlar. Uçak ve otelin dahil olduğu fiyatı çok iyi olarak değerlendiren Angela, gazetelerde 200 euroya kadar fiyat gördüğünü söylüyor. Dört yıldız denilen otelin İspanya standartlarına göre ancak iki yıldız edeceğini de ekleyen Angela'ya göre Türkiye'de en çok rahatsız olduğu konu fiyatların "Türkçe" konuşmayan insanları görünce artma eğilimi göstermesi. İspanya'nın resmi kanalı TVE'de çalışan Angela buraya tarih, insanlar ve de Türkiye'nin AB için hazır olup olmadığı konusunda fikir edinmek için gelmiş. Düşündüğünden daha iyi bulduğu Türkiye'yi, birkaç ay önce gittiği ve yine AB hayalleri kuran Fas'la kıyaslayarak fersah fersah önde olduğumuzu söylüyor. Sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim.


Hüseyin Kurtoğulları
Plan Tours Genel Müdürü

Turist olmayınca bizim için biraz kör bir yatırım oldu ama şerefi çok büyük. "City Sightseeing" gibi merkezi Londra'da olan ve dünyanın birçok kentinde tur düzenleyen çok büyük bir firmanın ortağı olarak bu işe girdik. Ancak yılda en fazla 8-10 bin kişi bu turu alıyor. 1 milyon euro yatırdık ancak 10 yıl olmasına rağmen hala bu parayı çıkaramadık. Dayanabildiğimiz kadar dayanacağız, biz bunu daha çok prestij için yapıyoruz. 3 adet, dünyada üstü spor araba gibi açılıp kapanabilen otobüslerimiz var. Yine, benzerlerinde en fazla 8 dilde olan tercüme olanağı İstanbul'da 11. Çok güzel anlatımları var. İstanbul gibi bir kentte olması gereken bir hizmet diye düşünüyoruz. Zamanında çok iyi bir iş yaptığımızı düşündük ama sadece şanı kaldı elimizde. Ücretlerimiz de yutdışındakilere göre daha ucuz ama yine de grup ve ailelere indirim uyguluyoruz. Ben bir ayrımcılık olduğunu düşünsem de yerli turistten 20 euro yerine 15 YTL alıyoruz. Fiyatlarımızda pazarlık yok ama çalıştığımız acenta ve otellere özel indirim uyguluyoruz. Biz çağdaş bir hizmet sunuyoruz ama karşılığını alamıyoruz. Dünyadaki örnekleriyle kıyasladığında çok arkalardayız. Yeni kiosklar koyduk, biz de eksik yok ama turist de yok. Türkiye'nin tanıtımı konusunda hiç kimse bir çaba harcamıyor.

Rıza Epikmen
TÜRSAB Yönetim kurulu II. Başkanı

Öncelikle turizmde "patlama" kompleksinden kurtulup kontrollü bir büyümeyi hedeflememiz gerek. Uzun vadeli hedefler belirleyip, bir artış eğilimiyle bu hedeflere ulaşmak lazım. Türkiye'de tesislerden yana sorunumuz yok. Büyük bir çoğunluğunda servis kalitesi de yüksek. Ancak otel 5 yıldızlı olsa da sokaklar 1 yıldız olunca otelin kalitesi de 3 yıldıza düşüyor. Turla gelen turistler problem yaşamasa da münferit gelenler sokaklarda yaşanan sorunlarla karşılaşıyor. Gelen turisti bu konuda uyarmak lazım. Bugün İtalya'ya gidip de yankesicilerle başı derde girmeyen yok gibidir. Bu, İtalya'ya giden turistin sayısını azaltmıyor. Paris'in arka mahallerinde de size herşeyi satmaya çalışan insanlar karşınıza çıkabilir, "hayır" der kurtulursunuz. Ancak bunun dışında kontrol edebileceğimiz sorunlar var. Örneğin 650 bin liralık plaka parası olan taksiler için 50 bin liralık yatırım zorunlu kılınabilir. Taksi şoförü olmak için sınava girilebilir. Hata yapan şoföre ilkinde ceza, ikinci de bir süreliğine taksicilikten men ve üçüncüsün de lisansının iptali gibi cezalar uygulanabilir. turistler yapay alanları tercih etmez. İtalya'ya gittiğinizde bir İtalyan gibi yaşamak istersiniz. Bu yüzden iş ahlakı standartlarımızı sadece turistler için değil kendimiz için de yükseltmeliyiz. Bugün Beyoğlu İstanbullular için de tehlikeli. Tanıtıma ayrılan bütçe de yetersiz ama bu konuda bakanlığın da pek suçu yok. 60 milyon dolar tanıtım bütçesi var ve 18-20 milyar dolar hedefleniyor. Yönetmelikler gereği tanıtım ihalesi her yıl yenilenmek zorunda ve ihalayi alan her yeni firma stratejinin değişmesi anlamına geliyor. Bakanlığın bütçesi de her yıl onaylandığı için uzun vadeli plan yapmak zor.

2010 yılında Avrupa'nın kültür başkenti olacak İstanbul için yapılan çalışmalar da biz de TÜRSAB olarak başından beri içindeyiz. Bugüne kadar STK ve devletin yaptığı en uyumlu işbirliklerinden biri. Rehavete kapılmadan çalışılıyor ve düzenli toplantılar yapılıyor. 2010 İstanbul için hem tanıtım hem de çehresini düzenleyip kültürel değerlerini orataya çıkarmak için bir fırsat. İstanbul'un seçilmesinde en büyük etken yapacağımız konserler ya da etkinlikler olmadı. "İstanbullu için ne yapacaksınız" sorusuna verdiğimiz yanıt oldu. Yapacağımız etkinliklere İstanbul'un her yerinden insanları ücretsiz servislerle getireceğiz aynı zamanda etkinlikleri merkzden diğer bölgelere yayacağız. İstanbullu müzesiyle buluşacak, sokak ve şehir panayırları olacak. İstanbullular İstanbul'u sahiplenecek.

Karadeniz'de sıkışan Rusya, Dedeağaç'ta çıkış arıyor

Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 5 Eylül 2006

2030 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun bugünkü 6 milyardan 8 milyara çıkması bekleniyor. Sadece bu kriter bile dünya enerji talebinin nasıl dramatik bir artışla karşı karşıya kalacağını göstermeye yeter. Exxon Mobil, yıllık enerji talebindeki büyümenin yüzde 1.6 olacağını ve bugün 205 milyon varil petrol eşdeğeri olan talebin 2030'da 335 milyon varil petrol eşdeğere ulaşacağını tahmin ediyor.

Dünya petrol uygarlığında ısrar ettiği sürece gözler Ortadoğu ve Hazar üzerinde olacak. Rusya, Suudi Arabistan'la beraber dünyada en çok petrol üreten iki ülkeden biri. Üretilen petrolün yüzde 11'i Rusya'dan geliyor. Rusya ve Hazar, dünyada kalan 2.2 trilyon varillik rezervin 400 milyar variline sahip. Bu petrolün ihraç edilmesi bölge ülkelerin ekonomisi için önemli ve artacak talebi karşılamak için yeni yatırımların yapılması da yine mevcut petrolün satışından gelecek nakite bağlı. Rusya'nın petrolünü dünya pazarlarına açmak için Karadeniz önemli bir role sahip. 2010 yılına gelindiğinde sadece Novorossiysk limanından her yıl 200 milyon ton petrol ihraç edileceği tahmin ediliyor. Petrolü Karadeniz'e indirmek yeterli değil, Akdeniz'e oradan da Avrupa ve Amerika'ya hatta Süveyş ya da İsrail üzerinden enerjiye aç Asya'ya göndermek gerekecek. Peki ama nasıl?

Bugün boğazlardan geçen petrol ve türevlerinin miktarı 150 milyon tonu buluyor. Boğazlar kapasitesinin üstünde tankere geçiş sağlıyor ve sıkışıklıktan dolayı bazen tankerler 10-15 gün boğaza giriş için bekliyor. Bu gecikmenin şirketlere faturasının yılda milyar doları bulduğu söyleniyor. BTC 50 milyon tonluk kapasitesine ulaşsa, Samsun-Ceyhan'da planlandığı gibi faaliyete geçse toplam boru hattı kapasitesi 120 milyon ton. Bu rakam Rusya'nın mevcut hatlarında yapmayı planladığı kapasite arttırımını bile karşılamıyor. Bu nedenle, petrol olduğu ve Karadeniz'den geçtiği sürece Yunanistan-Bulgaristan ve Rusya'nın 15 milyon ton kapasiteli Burgaz-Dedeağaç projesi Türkiye'nin boru hatlarına rakip olmayacak gibi görünüyor. 900 milyon dolarlık projenin kapasitesinin 35 milyon tona çıkarılması, Rusya ve Hazar devletlerinin Asya ve Avrupa'ya yeni yollar bulması halinde ise Türkiye'nin BTC ve Samsun-Ceyhan hatlarını dolduracak petrolü bulmak için sıkıntı yaşaması gündeme gelebilir. Böyle bir durumda ise teselli, boğazlardan geçen petrolü Ceyhan'a yönlendirerek bulunabilir.

Petrol ve Doğal Gaz boru hatları

Proje (petrol) Kapasite Mevcut durum
Bakü-Tiflis Ceyhan -- 50 milyon ton /yıl -- İşletmede(düşük kapasite)
Irak-Türkiye -- 70,9 milyon ton/yıl -- İşletmede(düşük kapasite)
Samsun-Ceyhan -- 70 milyon ton/yıl -- Plan aşaması

Proje (Doğalgaz) - Kapasite - Mevcut durum
İran-Türkiye -- 10 milyar m3/yıl -- İşletmede
Rusya-Türkiye (Batı) -- 14 milyar m3/yıl -- İşletmede
Rusya-Türkiye (Mavi Akım) -- 16 milyar m3/yıl -- İşletmede
Türkiye-Yunanistan -- 750 milyon m3/yıl -- İnşaat
Türkmenistan-Türkiye -- 16 milyar m3/yıl -- Planlanıyor

Proje (LNG) Kapasite Mevcut durum
Cezayir-Türkiye -- 4 milyar m3/yıl -- Tankerlerle geliyor
Nijerya-Türkiye -- 1.2 milyar m3/yıl -- Tankerlerle geliyor


Yunanistan doğalgaz boru hattının İtalya'ya kadar uzatılması ve Türkmenistan'dan alınan gazın Avusturya'ya kadar iletilmesini sağlayacak Nabucco projesi de planlar arasında.

Enerjide 1.2 milyar dolarlık kapışma

EPDK tarafından lisansı olmayan bayilere akaryakıt verdikleri gerekçesiyle dağıtım şirketlerine kesilen 1.6 milyar YTL'lik para cezası sektörü isyan ettirdi. Hukuki mücadeleye başlayacak olan sektör temsilcileri, cezanın uygulanmasının dağıtım şirketlerinin sonu olacağı görüşünde. Petrol Ürünleri İşverenler Sendikası Başbakan Tayyip Erdoğan'dan görüşme talep ediyor.

Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 2 Eylül 2006

Enerji Piyasası Denetleme Kurulu (EPDK) tarafından kesilen Cumhuriyet tarihinin en yüksek para cezası petrol sektöründe tam bir şok yarattı. 1 milyar 666 milyon 835 bin 180 YTL'yi bulan cezadan 28 akaryakıt dağıtım şirketi nasibini aldı. EPDK bu cezadan önce lisansı olmayan her bayiye 57 bin YTL para cezası kesmişti. Şimdi ise dağıtım şirketlerine, akaryakıt temin ettiği her lisanssız bayi için 714 bin 46 YTL ceza kesti. 2 bin 300 bayi aynı durumda olunca ceza miktarı 1.6 milyarı buldu. Kanun gereği firmalar bu cezaları yasal tebligattan 1 ay sonra ödemeleri gerekiyor. EPDK'nın aldığı ceza kararı ise temyize açık.
Cezaları dağıtım şirketlerinin sonu olacağını söyleyen Türkiye Akaryakıt Bayileri Petrol ve Gaz şirketleri Sendikası (TABGİS)Başkanı Atıf Ketenci, cezanın hacminin yarısı kadar olduğuna dikkat çekiyor. Ketenci, "Petrol Ofisi'nin ederi 2 milyar YTL. Ederinin 5'te 1'i kadar ceza kesilir mi? Bu ceza idari bir ceza. Gerekçe lisansız faaliyet gösteren akaryakıt bayilerine ikmal yapmak. EPDK bu cezaya inanıyorsa cezayı 15 ay geciktirdi, devleti zarara uğrattı" diyor. 2005'in Nisan ayında denetimlere başlandığını belirten Ketenci, "Bin 700'e yakın bayiye ceza yazıldı, aynı gün dağıtım şirketlerine de ceza yazılmalıydı. Bin 700 bayi ceza aldı ama soruyorum, faaliyeti durdurulan bir bayi var mı? Faaliyet durdurulsaydı işin özü anlaşılacaktı. Vatandaş ilk kez böyle bir piyasa kanunu ile karşılaşıyor.Yaklaşık 2 bin bayinin 1600'ü kısa sürede lisans aldı. Cezaya konu olan birçok bayi şu anda lisanslı. Bu durum düzeltilmeli." yorumunu yapıyor. Ketenci, söz konusu olayın yasal yollara gerek kalmadan hükümetin buradaki hassasiyetleri görüp kanunu düzeltmesinin daha uygun olacağını söyledi.

Danıştay yolu gözüküyor
Atıf Ketenci gibi tüm sektör yetkilileri de benzer sorunlardan yakınıyor. Bayilerin lisans alması için gereken Gayri Sıhhi Müessese ruhsatlarının Cumhurbaşkanı'nın Mali İdareler Kanunu'nu veto etmesi ve yeni mevzuatın devreye girmesi nedeniyle alınamadığını söylüyorlar. Aylar süren bu işlemlerin EPDK tarafından dikkate alınmadığından yakınan sektör yetkilileri kurumun teknik hatası olduğunu öne sürüyor. Lisansız istasyonların faaliyetlerini durdurmadıklarını, tebligat yapılmadığını ve başvuru dosyalarının kabul edilmediği halde geri iade edilmediğini söyleyerek Danıştay'a başvuracaklarının altını çiziyorlar. Buluştukları bir başka ortak nokta ise dağıtım şirketlerinin böyle bir cezayı kaldıramayacağı.
Petrol Ürünleri İşverenler Sendikası (PÜİS) Genel Başkanı Muhsin Alkan, işin başında bayilere verilen cezaların yanlış olduğunu söylüyor. Alkan, bayilerin evraklarının EPDK'de olduğu bir sırada jandarmanın bayilere ceza kestiğini söylüyor ve karar hem ağır hem de haksız diyor. Alkan, "EPDK'de bu yanlışları kabul ediyor ama Jandarma'nın tuttuğu zabıtlar yüzünden ceza kesilmek zorunda" diyor. Çözümün kanunda yapılacak bir değişiklikle sağlanacağını düşünüyor ve "500 bin liralık cezalar nasıl ödenir" diyor. Muhsin Alkan, "Kaçakçılık yapmamış, üçkağıtçılık yapmamış sadece lisansı zamanında alamamış insanlara böyle ceza yazılır mı?" diyerek sektörün şaşkınlığını dile getiriyor. Alkan aylardır konuyu anlatmak için Başbakan'dan randevu beklediklerini de ekliyor.

Mevzuat krizi
Aralık 2003'te yapılan değişiklikle bir yıl içerisinde lisans alınma zorunluluğu getirildi. EPDK hazır olmadığını söyleyerek yönetmelik hazırlayacağını söyledi. Yönetmelik 2004 Haziran'ında yayınlandı. Gereken belgeler arasında Gayri Sıhhi Müessese'de vardı. Bayilerin birçoğunun Gayri Sıhhi Müessese ruhsatı ya yoktu ya da inceleme altındaydı. EPDK'nin yerel yönetimler tarafından verilen "Gayri Sıhhi Müessese ruhsatı başvurusu inceleme aşamasında bu işletmenin faaliyetini sürdürmesinde sakınca yoktur" yazısını kabul etmeyince kriz de başlıyor. EPDK Gayri Sıhhi Müessese ruhsatının aslını istiyor. Bayiler tekrar belediyelere gidiyor ama belediyeler mahalli idareler kanunu değiştiği için bir süre işlem yapamıyor. Bu arada Cumhurbaşkanı Mali İdareler Kanunu'nu veto ediyor bu Gayri Sıhhi Müessese ruhsatı alınmasını daha da uzatıyor.

İkmal kesilseydi Türkiye yakıtsız kalırdı, cezaların hukuki dayanağı yok
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) lisansı olmayan bayiilere akaryakıt ikmali yaptıkları gerekçesiyle 28 şirkete kestiği 1 milyar 666 milyon YTL’lik para cezasına, Petrol Ofisi’nden "Lisans başvurularındaki yığılma sebebiyle yaşanan bir gecikmeden dolayı akaryakıt ikmalini kesseydik, Türkiye yakıtsız kalırdı" tepkisi geldi. Petrol Ofisi CEO’su Jan Nahum, EPDK'nın kestiği para cezasının hukuki temelinin olmadığını belirterek, “Lisans başvurularındaki yığılma sebebiyle yaşanan bir gecikmeden dolayı akaryakıt ikmalini kesseydik, Türkiye yakıtsız kalırdı. Hakkımızı hukuki yollardan arayacağız” dedi.
Nahum, PO’ya kesilen 498 milyon 693 bin YTL’lik para cezasının hukuki bir temeli olmadığını öne sürerek, cezanın uygulanmaması için gereken itirazlarda bulunacaklarını söyledi. Nahum, Petrol Piyasası Kanunu’na göre lisans almak üzere EPDK’ya başvuran akaryakıt bayiilerinin yarattığı yığılmanın, lisansların çıkmasında bir gecikmeye neden olduğunu savunarak, “Lisans müracaatı ile lisans verilmesi arasındaki zaman dilimindeki akaryakıt satışları için ceza kesildi” diye konuştu.
Petrol Ofisi yetkililerinin verdiği bilgiye göre, lisans için başvuran bayiilere en geç bir ay içinde cevap vermek zorunda olan EPDK, yığılma nedeniyle bu bir aylık süreyi de askıya aldı. Lisans alma başvurusunun yapıldığı bu süre içinde yapılan ikmaller nedeniyle bu cezanın kesildiğini belirten yetkililer, "Hukuki yolları araştırıyoruz. Sanıyoruz İdari Mahkeme'ye başvuracağız" dediler.

Yalçıntaş: Cezalar uygulanırsa ticari hayat büyük darbe yer
İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş, verilen idari para cezasının, 15 ay önce lisans belgelerini alamayan akaryakıt bayilerine verilen ceza neticesinde gelen itirazlar sebebiyle verildiğine işaret etti. Yalçıntaş, “Biz İstanbul Ticaret Odası olarak, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki bu en büyük idari para cezasının uygulanması halinde, tüm sektörlerin ve ekonominin can damarı olan akaryakıt sektörünün sıkıntıya girebileceği, bunun da ticari hayata ciddi zararlar verebileceği endişesi içindeyiz. Çünkü şirket başına düşen yaklaşık 60 milyon YTL para cezasının şirketlerden tahsili durumunda, bu şirketlerin faaliyetlerinin sekteye uğraması ihtimali oldukça yüksektir” dedi. İTO olarak devletin bir kurumunun yaptığı bir uygulamayı eleştirmek gibi bir niyetleri olmadığının altını çizen Başkan Yalçıntaş, “Ancak, hassas dengeler üzerinde bulunan Türkiye ekonomisi için bu uyarıları yapmak elbetteki benim birincil görevlerim arasındadır” diye konuştu

Ceza uygulanacak şirketler
Petrol Ofisi Anonim Şirketi (POAŞ)
Opet Petrolcülük Anonim Şirketi (OPET)
Altınbaş Petrol Ticaret Anonim Şirketi (ALPET)
Turcas Petrol Anonim Şirketi (TURCAS)
Enerji Petrol Ürünleri Pazarlama Anonim Şirketi (ENERGY)
Aytemiz Akaryakıt Dağıtım ve Pazarlama Anonim Şirketi (AYTEMİZ)
Pet-Line Petrol Ürünleri Ticaret Anonim Şirketi (PETLİNE)
Total Oil Türkiye Anonim Şirketi (TOTAL)
Turkuaz Petrol Ürünleri Anonim Şirketi (TURKUAZ)
Erk Petrol Yatırımlar Anonim Şirketi (ERK)
Termopet Akaryakıt Nakliyat ve Ticaret Ltd. Şti (TERMOPET)
Bölünmez Petrolcülük Anonim Şirketi (M OİL)
GS Petrol Ürünleri Tic. AŞ (GS)
Ağpaş Petrol Ürünleri Pazarlama Sanayi Ticaret ve Dağıtım A.Ş (AĞPAŞ)
Opet Dış Ticaret Nakliyat ve Akaryakıt Anonim Şirketi (SUNPET)
The Shell Company of Turkey Limited (SHELL)
Balpet Petrol Ürünleri Taşımacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş (BALPET)
Birleşik Petrol Anonim Şirketi (BİRLEŞİK)
BP Petrolleri Anonim Şirketi (BP)
Delta Petrol Ürünleri Ticaret Anonim Şirketi (DELTA)
Starpet Garzan Akaryakıt Dağıtım Pazarlama A.Ş (STARPET)
Can Aslan Petrolcülük Sanayi A.Ş (EUROİL)
Siyam Petrolcülük Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (SOİL)
Selahattin Kaleli Petrolcülük Ticaret Limited Şirketi (KALELİ)
Yalçınkaya Petrol Ürünleri Pazarlama Dağıtım Sanayi ve Tic. Ltd. Şti
MMG Petrol Dağıtım ve Pazarlama İç ve Dış Ticaret A.Ş (MMG)
Arıtsan Petrolcülük Tic. A.Ş (EVROTURK)
Damla Petrol İnşaat Ticaret A.Ş (DAMLA)

Aksoy: "Cezaları dağıtımcılarla belirledik"
TBMM Sanayi, Ticaret ve Enerji Komisyonu Başkanı Soner Aksoy, akaryakıt dağıtım şirketlerine af düzenlemesinin gündemde olmadığını söyledi. Aksoy, “Münferit yasayla af çıkarmak için 330 oy gerekir. Bu da hiç çıkmaz. Maliye Bakanlığı’nın gelirlerinden vazgeçtiğine dair bir yasa çıkarılıp, buna ek yapılabilir. Bu, yaz başında denendi. Ama rağbet görmedi” dedi. Aksoy, "Komisyonda rakamları tespit ederken kendileri vardı. Bütün baba şirketlerin genel müdürleri vardı orada. Hatta biz bayiler için rakamların bir kısmını düşürdüğümüzde büyük bir dağıtım şirketinin genel müdürü sinirlenip odayı terk etmişti. ‘Niye indiriyorsunuz’ diye kızmıştı. Eğer ceza verilecekse küçüklere de büyüklere beraber verilmesi lazım.”

Turcas mahkemeye gidiyor
Turcas Petrol A.Ş, verilen para cezalarına ilişkin, “Hukuki anlamda mesnetsiz para cezasına itiraz edilecektir” açıklamasını yaptı. Turcas Petrol'den İMKB'ye yapılan açıklamada, EPDK'nın kararı ile lisanssız bayilere yakıt ikmali yapıldığı iddiasıyla şirket hakkında toplam 113 milyon 599 bin 140 YTL para cezasının uygulanmasına karar verildiği belirtildi.

Barajlarda patron tekrar DSİ oldu

Hidroelektrik santrallerde lisan yöntemi tamamen değişti. Bundan böyle firmalar önce DSİ'nin süzgeçinden geçecek. Birden çok firmanın başvurduğu hidroelektrik projelerde, lisans bedelini almak için yapılan ihale de tarihe karıştı. Artık üretilen elektrik üzerinden en fazla katkı payını veren barajı inşa etmeye hak kazanacak.

Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi /21 Ağustos 2006

Hükümetin enerji yatırımlarını özel sektöre yaptırmak istemesine rağmen fiyat, finansman sorunları ve bürokratik engellerden dolayı yakınan yatırımcıların yüzü bu defa gülüyor. 12 Ağustos 2006'da yayınlanan yönetmelik sonucunda herhangi bir baraj projesine talip olan firmalar artık Devlet Su İşleri'nin kapısını çalacak ve lisans bedeli için yüklü miktarda para ödeyerek sermaye sorunu yaşamayacak. Birden çok firmanın başvurduğu projede DSİ firmalara üretime geçtikten sonra hükümete ürettikleri kilovatsaat başına ne kadar katkı payı ödeyeceklerini soracak. En yüksek fiyatı öneren firma su kullanım anlaşmasını imzalayacak ve EPDK'nin yolunu tutacak. Eskiden elektrik üretim lisansı için ihale yapan ve en yüksek rakamı veren firmaya lisans veren EPDK bundan böyle sadece DSİ'nin seçtiği firmanın lisans genel şartlarına uygunluğunu denetleyecek. Daha önceki yöntemde 100 MW kurulu güçte olan ve yılda 300-400 milyon kilovatsaat üretim yapan bir hidroelektrik santral için ortalama 15-20 milyon dolarlık bir lisans bedeli ödeniyordu. Hemen hemen 1 yıllık bürüt gelire denk düşen bu rakam 15 MW'lık ve yılda 90 milyon kilovatsaat üretim kapasitesine sahip Kumköy Barajı örneğinde olduğu gibi 43 milyon YTL gibi astronomik rakamları da bulabiliyordu. Firmalar bundan böyle lisans bedeli ödemeyerek ellerindeki sermayeyi barajın yapımına harcayabilecek. Bunun yapım sürelerini kısaltması bekleniyor.

Devlet Su İşleri (DSİ) Etüd ve Plan Dairesi Başkan Yardımcısı Atilla Ataç, lisans bedeli için ödenen yüksek miktarların yatırımcının önündeki sorunlardan biri olduğuna dikkat çekiyor ve projelerin hız kazanacağını düşünüyor. Ataç yeni sistemi, "Daha önce firmalar lisans bedeli için belli bir para ödüyordu. Artık bunu üretime geçtikten sonra ödemeye başlayacaklar. Örneğin 2005 yılında üretime başlayan bir santral ödemeyi 2006 yılının Ocak ayında yapacak" şeklinde açıklıyor. Birden çok firmanın başvurduğu baraj projelerini, fizibilite raporu ve proje formülasyonları gibi gerekli belgeleri tam olan ve diğer firmalara göre daha çok katkı payı vermeyi taahhüt eden firmalar kazanacak. "Katkı payı" ya da "prim sistemi" olarak da adlandırılan bu yöntemle DSİ barajların değerlendirmesinde ön plana çıkıyor. Artık ilk başvurular EPDK yerine DSİ'ye gidecek. EPDK elinde değerlendirilmeyi bekleyen projeleri de DSİ'ye gönderiyor. DSİ 12 Eylül itibariyle bekleyen ve yeni gelen başvuruları sonuçlandırmaya başlayacak.

Enerji alanında büyük yatırımlara hazırlanan H. Ö. Sabancı Holding'in Enerji Grup Başkanı Selahattin Hakman, Aslancık Barajı gibi 20 firmanın birden talip olduğu baraj projesini değerlendiriken katkı payının önemine değiniyor. Hakman, "Lisans ihalesi aşamasında tek seferlik bir ödeme yerine, lisans süresince üretilecek enerjiye bağlı bir katkı payı alınacak şekilde olması, yani bir ön ödeme yapılması zorunluluğunun bulunmaması başvuru sayısının artmasına neden olmuştur" diyor. Türkiye'de hidroelektrik enerjiye yatırım yapmaya hevesli girişimcilerin çok olduğunu söyleyen Bilgin Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Bilgin, "Bu sayede yatırımcı lisans bedeli için yüklü paralar ödemekten kurtuluyor ve özkaynak riski yaşamıyor. Devlet için de karlı çünkü projeler daha çabuk ve daha ucuza hayata geçiriliyor. Yapılması gereken bir şey daha var. Büyük finansman gerektiren projeler için yatırım primi verilse birçok proje daha hayata geçebilir" diyor. Özel sektörün yatırıma teşvik edilmesini ve son değişikliği olumlu karşılayan Bilgin, "DSİ'nin yaptığı projelerde 2 yılda biter denen barajlar 20 yılda bitmiyor ve 3 liraya mal olur denen projeler ise 15 liraya bitirilemiyordu" hatırlatmasını yapıyor.

Katkı Payı nasıl çalışıyor?
Hidroelektrik santral projesine talip olan yatırımcılar üretecekleri her kilovatsaat elektrik için DSİ'ye belli bir ücret üzerinden ödeme yapmayı tahhüt ediyor. En yüksek rakamı veren ve gerekli belgeleri tamamlayan firma lisans hakkını alıyor. İnşaat süresince ödeme yapmayan firma üretime başladıktan bir yıl sonra üretilen her kilovatsaat için taahhüt ettiği bu katkı payını ödüyor. EPDK ise bu yeni sistemde enerji fiyatlarındaki değişiklikleri fiyatlara yansıtmak için formülde kullanılacak güncelleştirme katsayısını hesaplıyor. Enerji maliyetlerindeki artış ve azalışlarda güncelleştirme katsayısı sayesinde üreticiye yansıtılıyor. Sistem üreticiye enflasyon sayesinde bir başka avantaj daha getiriyor. İlk yıllarda yüksek sayılabilecek katkı payları uzun vadede enflasyon sayesinde eriyor.

Türkiye'de potansiyelin yüzde 56'sına henüz dokunulmadı

Kurulu güç (MW) / Potansiyel içindeki payı (%)
İşletmede 12631 / 36
İnşaa halinde 3187 / 8
İnşa edilecek 20442 / 56

Kaynak DSİ

Türkiye'de kaynaklarına göre elektrik üretimi (GWh) 2005

I. Dönem / II. Dönem / III.Dönem / IV. Dönem
Termik 29.890,8 --- 27.549,8 --- 32.350,8 --- 32.477,2
Rüzgar 16,4 --- 11,5 --- 11,2 --- 17,5
Hidrolik 9.595,7 --- 10.663,5 --- 10.038,9 --- 9.360,0

Toplam 39.502,9 --- 38.224,8 --- 42.400,9 --- 41.854,7

Kaynak: TÜİK