Enerjide fosil yakıt ve nükleerden çıkarak yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine geçiş, kadın çalışan sayısının az olduğu enerji sektöründe bir değişim başlatabilir.
Özgür Gürbüz-BirGün Pazar/5 Aralık 2021
Kadınların iş bulmakta zorlandıkları bir sektör de enerji. Kömür madenlerinde kadın işçi bulmanız hayli zor. Uğursuz geldiği bile söylenir. Kadın mühendislerin bile enerji sektöründe erkeklere oranla daha zor iş bulduğu biliniyor. Baraj inşaatlarında, kömürlü termik santrallarda ve kömür havzalarında kadın işçi görmek zor. Beyaz yakalıların ve işin hizmet tarafında çalışanların şansı da erkeklere göre daha az. Enerji sektöründe kadın çalışan sayısı hizmet, eğitim ve imalat gibi diğer sektörlerden de geride. Ama bir umut var…
Yenilenebilirde kadın istihdamı %32
Umut var ama peşine düşmek gerek. Gelin kendimizi istatistiklerle dolu “enerji sokağına” atalım. Enerji dönüşümünün (petrol, kömür, doğalgaz ve nükleerden güneş, rüzgar, biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına ve enerji verimliliğine geçiş) iklim krizini durdurabileceğini, çevreye verilen zararı azaltacağını biliyoruz. Enerji sektörü gibi zor bir alanda kadın istihdamını artırma şansı da var. Yeterli olduğunu söylemek zor ama küresel araştırmalar petrol ve gaz sektörlerine kadın çalışan sayısının yüzde 22 olduğunu gösterirken aynı oran güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji sektöründe yüzde 32’ye çıkıyor1.
Sektörün kapısından bakmak olmaz, kapıyı açıp içine girelim. 2017 yılında petrol ve gaz çalışanlarını kapsayan küresel bir araştırma2, kadın çalışanların tüm çalışanlara oranının yüzde 22’de kaldığını ortaya koydu. Petrol ve gaz şirketlerinde “kıdemli” ve “yönetici seviyesi”nde görev yapan kadınların oranı ise yüzde 17. Gaz ve petrol şirketlerinde yönetim kurulu başkanı bir kadın arıyorsanız 100 şirket dolaşmanız gerekebilir ve 99’undan elinizin boş döneceği kesin. Daha fazla petrol ve gaza bulaşmadan kapıyı kapatıp çıkalım.
Sokağın karşısında bizi yenilenebilir enerji sektörü bekliyor. Kapıda bizi bir kadın karşılıyor; sürpriz değil çünkü yenilenebilir enerji alanındaki kadın çalışanların yüzde 46’sı idari işlerle uğraşıyor. Yüzde 28’i teknik alanda görev yaparken kıdemli yönetici sıfatına sahip olanların oranı ise yüzde 32’yi buluyor. Fosil yakıtlarla uğraşan şirketlerin düşünce yapısı da biraz “fosil” desek kimse alınmaz sanırım. İstatistikler güneşi görünce daha fazla parlıyor ama yeterli demek doğru olmaz. Enerji sokağının bu kısmının daha aydınlık olduğunu söylemekle yetinelim, iş mühendislik gibi alanlara geldiğinde tüm dünyanın acılar içinde kıvrandığını da ekleyelim. Birleşik Krallık’ta mühendislerin sadece yüzde 12’si kadın örneğin.
Türkiye enerji sektörü çalışanlarının %14'ü kadın
Veri açlığımızı gidermek için sokağın en sevdiğim binasına, kütüphaneye gidiyorum. Burada elime fırından yeni çıkmış, Yenilenebilir Enerji ve Enerji Sektörü Türk Kadınları Grubu’nun (TWRE) araştırmasını tutuşturuyorlar. Raporu henüz yayımlanmadı ama birkaç gün önce yaptıkları araştırmanın sonuçlarını dinleme şansım oldu. 29 enerji şirketini ve 37 bin 378 çalışanı kapsayan bir araştırma bu. Türkiye enerji sektöründe çalışanların yüzde 86’sının erkek yüzde 14’ünün ise kadın olduğunu böylece öğrendim. Kadın çalışanların beyaz yakalılar içindeki oranı yüzde 11, mavi yakalılar içindeyse yüzde 12.
Farkındaysanız bu rakamlar dünyadaki petrol ve gaz sektörlerinin bile gerisinde kalıyor. Düşük oranların ardında bence şu iki neden var. Ülkenin ve özellikle de enerji sektörünün muhafazakar yapısı ve enerji altyapısının hidroelektrik gibi inşaat sektörüne dayanması. Konu inşaat olunca kadınların hemen dışlandığını yazının başında belirtmiştik. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA), 2020 yılında Türkiye’de yenilenebilir enerji sektöründe 109 bin kişinin çalıştığını ve bunun yarıya yakınının (48 bin) hidroelektrik alanında istihdam edildiğini söylüyor. İnşaat sektöründe kadınların daha az çalışmasının ardında muhafazakar ve kadın karşıtı zihniyetin olduğunu biliyoruz. Kadınları eşit görmeyen erkek bakış açısını kırmak kolay değil. Yine de enerji dönüşümü bize bu konuda yardımcı olabilir ve enerji gibi erkek egemen bir sektörün değişmesine yol açabilir.
Güneş ve rüzgar fabrikalarında çok sayıda kadın işçinin çalışmaya başladığını gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ama bu yetmez, bize veri lazım. Neyse ki o veriler var. Yenilenebilir enerjinin ve enerji verimliliğiyle ilgili iş kollarının petrol, kömür ve nükleer gibi geçmişin enerji kaynaklarına kıyasla çok daha fazla istihdam yarattığını biliyoruz. ABD’de yapılan araştırmalar güneş ve rüzgarın fosil yakıtlara kıyasla yaklaşık 3 kat daha fazla istihdam yarattığını gösteriyor. Uluslararası Çalışma Örgütü gibi başka kurumların raporlarında bu farkı 10 kata kadar çıkan kıyaslamalar olduğunu da not düşelim. Bu bir avantaj çünkü fosil yakıtlar ve kendini temiz gibi göstermeye çalışan nükleer yerine güneşin önderliğinde yeni bir enerji sistemine geçmek zaten kaçınılmaz. İş yenilenebilir enerjiye gelince hem istihdam hem de kadın istihdamı artıyor. Sadece istihdam değil, ücretler ve çalışma koşulları da her cinsiyet için iyileşiyor. Enerji dönüşümü, kadın istihdamını ve işçi haklarının iyileşmesini dolaylı destekliyor.
"Cinsiyet ayrımcılığı var"
Kütüphaneden çıkıp kendimi yeniden sokağa attığımda her şeyin iş sahibi olmaktan ibaret olmadığını yine hatırlıyorum. TWRE’nin araştırmasında beyaz yakalı kadınların yüzde 56’sı, “enerji sektöründeki çalışma ortamında cinsiyet ayrımcılığı vardır” diyordu. Çalışma alanlarının cinsiyete göre belirlendiğini söyleyenlerin oranı da yüzde 72. Çevresel ve fiziksel koşulları bahane eden erkeklerin elinden bu bahaneleri alma konusunda yenilenebilir enerji bize yardım edecek; güvenim tam. Evet ama kadınların çalışma hayatında eşit olmaları için sayısal eşitliğin yeterli olmadığını da unutmamalıyız. Enerji dönüşümüne kurtarıcı gözüyle bakmayalım ama eşitsizliği azaltacak önemli bir adım olabilir.
1 IRENA-Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı, Gender Perspective, 2019)
2 World Petroleum Council ve Boston Consulting Group