kanuni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kanuni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pedallı At

Ülkede saman olmasa eminim Kanuni ata binmez, yürürdü. Ülkede petrol yok. Nedir bu otomobil merakınız, köprü ve otoyol sevdanız?

Özgür Gürbüz-BirGün/2 Aralık 2012

Avrupa Birliği'ne üye 27 ülkeye kıyasla Türkiye'nin ulaşımda kullandığı enerji miktarı artmış. Bu kadar da değil, Türkiye'nin demiryolu ulaşımı için kullandığı enerji miktarı Birlik'e üye 27 ülkeye göre kayda değer miktarda azalmış. Yolculuklarımızda artık otomobili daha fazla tercih ediyor, otobüs ve trene ise daha az rağbet ediyoruz. Avrupa Çevre Ajansı'nın, “Ulaşımın hava kalitesine etkisi” adlı raporu böyle söylüyor. Bu ne demek, daha çok petrol ithalatı, daha fazla borç. Şimdi, demesem olmaz. Kanuni işi biliyormuş, attan hiç inmeyecektik!

Demiryollarını daha az kullanmaya başlamamız sürpriz değil. Bizim çılgın projelerin hepsi ya köprüyle başlıyor ya otoyolla. Bitişi de genelde TOKİ'yle oluyor. Otomobillere yollar açılıyor, dağlar deliniyor sonra da yolun sonuna toplu konutlar dikiliyor.

DEMİRYLU TAŞIMACILIĞI AZALIYOR
Türkiye'de demir ağ dediğimiz şey aslında birkaç hattan ibaret. Demiryolu taşımacılığında önemli bir paya sahip Haydarpaşa'dan Anadolu'ya uzanan hat, yolcu kapasitesi bakımından en önemli güzergahlardan biri ve yaklaşık bir yıldır kapalı. Bir yıl daha da kapalı kalacak. Demiryolu hattımız o kadar kısa, demiryoluyla yaptığımız yük ve yolcu taşımacılığı o kadar az ki, bu hattın kapalı kalması bile ülke istatistiklerini altüst edebilir. Amma ve lakin kazın ayağı öyle değil. Memlekette yolcu taşımacılığında demiryolunun payı yıllardır azalıyor. Haydar Paşa'nın günahını almamak lazım. 1995 yılında yolcu taşımacılığının yüzde 4'ü demiryoluyla yapılırken, 2000'de bu rakam 3,4'e; 2005'te 2,5'e ve 2010'da ise yüzde 2'ye kadar geriledi. Milletin trenden inip, ecdadımız gibi ata bindiğini sanmayın sakın. Haşa! Memleketli hazretleri, demir attan inip, otomobile biniyor.

1995 yılında yolcu taşımacılığının yüzde 36,5'u otomobille yapılıyordu. 2010'da bu oran yüzde 52,5 oldu. 1995'te otobüslerin yolcu taşımacılığındaki payı yüzde 59,4 idi, 2010'da bu oran yüzde 45,2'ye geriledi. Otomobille beraber payı artan bir başka taşımacılık yöntemi de havayolu. Görüldüğü üzere, ne kadar çevreyi kirleten, ekonomik olmayan ve dışa bağımlı olduğumuz petrolü verimsiz kullanan ulaşım biçimi varsa rağbet görmüş. Millet ecdadın yolundan çıkalı hayli vakit olmuş anlayacağınız. Görüldüğü üzere meselenin Muhteşem Yüzyıl adlı diziyle yakından uzaktan ilgisi yok. Devir değişti kabul. Attan inmek de makul. Kanuni devrinde en ekonomik ve en çevreci taşıt attı, Muhteşem de ona bindi. Peki ya siz ecdadın saygıdeğer kulları, bugünün demir atı dururken neden otomobile, uçağa merak sardınız. Ülkede saman olmasa eminim Kanuni ata binmez, yürürdü. Ülkede petrol yok. Nedir bu otomobil merakınız, köprü ve otoyol sevdanız? Acaba hangi padişah, hangi başbakan sizi yoldan çıkardı merak ederim. Bildiğim o ki, mevcut yönetim bu konuya çözüm üretmekten aciz, bir elinde kumanda televizyon kanallarında gezinmektedir. Ecdadın fethettiği memleketlerde ise trenler uçak hızında seyretmekte, fezaya seferler düzenlenmektedir.

ATTAN İN BİSİKLETE BİN
Bir konuda da hataya düşmemekte fayda var. Trenin hızlısı uzak mesafeler için çekici olabilir ama asıl iyi olanı güvenlisidir. Ulaşımın da yavaşı makbuldür. İnsanın acele etmeye değil yavaşlamaya ve kendine vakit harcamaya ihtiyacı vardır. Ne kadar hızlı yaşarsanız o kadar hızlı ölürsünüz. Bugün garbın birçok ilinde insanlar otomobilden inip bisiklete binmekte, özellikle kent içinde ulaşım hızını düşürmeye çalışmaktadır. Bisiklete binmenin trafik kazalarını önlemek, çevre kirliliğini azaltmak ve insan vücudunu daha sağlıklı tutmak gibi sayısız faydası vardır. İnsan yaşadığını anlar, yanından geçtiği çiçeğin kokusunu alır, kurdu kuşu görür. Bisikletin pek sevildiği Hollanda ilinde 2009-2010 yılları arasında kişi başına düşen otomobil sayısı yüzde 2 oranında azalmış. Birçok Avrupa şehrinde de, özellikle kent merkezlerinde bisiklet kullanımını teşvik için sayısız yöntem uygulanıyor. Türkiye'de ise aynı dönemde kişi başına düşen otomobil sayısı yüzde 4,7 artmıştır. Sadece bir yılda! Oysa memleketin birçok yerinde iklim koşulları bisiklete binmek için Hollanda'dan daha uygun. Türkiye'de her 10 kişiden birinin otomobili var. Bu oran Avrupa'daki ülkelere göre çok düşük ama unutulmamalıdır ki sigaraya başlayıp bırakmaktansa, hiç başlamamak daha kolay. 

İklim değişikliğine yol açan seragazları konusunda da otomobiller hiç masum değil. Türkiye'nin toplam seragazı emisyonları 401 milyon ton. Bunun 40 milyona yakını karayolu kaynaklı. 3 milyon tonu havacılık, sadece yarım milyon tonu ise demiryolundan geliyor. Havacılık sektörü kaynaklı emisyon artışı 2009-2010 arası yüzde 231, karayolu kaynaklı artış ise yüzde 64'tür. Demiryolunda ise artış değil azalma yaşanmıştır.

Özetle söylersek, bu ülkenin ulaşım politikası insan ve çevre sağlığı açısından, muhteşem bir felakettir. Şehirlerarası ulaşımda demir atın ve şehir içinde pedallı atın tercih edilmesi memleket için bir zarurettir.

Bİ TUR VERSENE
Bir bisiklet sevdalısı, yazar ve tasarımcı Aydan Çelik'in, “Bi tur versene” adlı kitabı Optimist yayınlarından çıktı. Kitabın başında Bisiklet Manifestosu adlı bir bölüm var. İşte o manifestodan birkaç satır.

Bisiklet eşitliktir: Bazen o sizi taşır, bazen siz onu.
Bisiklet rüyadır: Üç yaşında başlar hayat boyu sürer.
Bisiklet Köroğlu'dur: Otomobil icat olur, metlik bozulur.
Bisiklet isyandır: Bush'u iki kere dehledi üzerinden.
Bisiklet hayal gücüdür: Durduğunda devrilir.