Özgür Gürbüz-Birgün/12 Şubat 2012
|
Foto: www.kenthaber.com |
Taksim'de Gezi Parkı yerle bir olacakmış. Hoşuma gitmedi bu plan ama anladım.
Gezi Parkı'ndaki ağaçlar kökünden sökülecekmiş. İstanbul'da iki tane
çimen yan yana dursa milli park sayılır. Midem bulandı ama onu da
anladım.
Taksim'deki bu son yeşil alanın yerine de, 1939'da yıkılan “Halil Paşa
Topçu Kışlası”nın bir benzeri yapılacakmış. Vallahi, bırakın onaylayıp
onaylamamayı, neden böyle bir şey yapacaklar onu anlamadım!
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 8 Şubat akşamı Cüneyt Özdemir’in
televizyon programına konuk oldu. Ertuğrul Günay diyor ki, İstanbul
Taksim Meydanı'ndaki yeni düzenlemede alışveriş merkezi (AVM) olmayacak.
Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu böyle bir plan önlerine gelirse
reddedermiş. İyi de, o zaman neden yapıyorsunuz o koca kışlayı? Çatısı
var, odası var; içi boş mu kalacak? Ne koyacaksınız içine? Top mu,
uçaksavar mı?
Bakan Günay diyor ki, belki kafe olur, kitapçı olur ya da cd satan bir
müzik dükkanı olur ama AVM olmaz. Gülsek mi ağlasak mı duruma. AVM
dediğin şeyin içinde ne var ki? Kafe, kitapçı ya da müzik dükkanı, öyle
değil mi? Sorun konfeksiyonsa, topçu kışlası büyük onu da bir yere
sıkıştırırsınız, olur size Halil Paşa Alışveriş ve Kültür Merkezi.
Alışveriş ve kültür merkezi olur mu demeyin, Ankara'daki meşhur Kocatepe
Cami'nin altında var bir tane. Süpermarketlisinden. En makbulünden, hem
dindar hem tüccar! Tinersavarı da mutlaka vardır.
Dert belli. Taksim'de kalan son yeşil alan bir ticaret merkezine dönüştürülecek.
Bana kimse gelip de eskiden yıkılmış tarihi bir binanın yeniden
canlandırılmaya çalışıldığı masalını anlatmasın. Var olan eserleri
korumayan hükümet mi yapacak bunu? Emek Sineması'nın yerine alışveriş
merkezini ben mi yaptırıyorum? Bergama'daki Allionai Antik Kenti'nin
sular altında kalmasına kim göz yumdu? Hasankeyf'i yok edecek barajın
inşasına kim izin verdi? Baraj inşaatı aldı başını gidiyor, set
Hasankeyf'i sular altında bırakacak kadar yükseldiğinde iş işten geçmiş
olacak.
Bakan Günay'ın hükümetin yanlış icraatlarını aklamak için yapmak zorunda
kaldığı açıklamalar sadece Taksim Meydanı'yla sınırlı değil. İnönü
Stadı'nın yerine yapılması düşünülen yeni stada karşı çıkarken
kullandığı argümanlar da beni ikna etmedi. Günay, “İstanbul ve
Türkiye'nin tarihini korumaktan sorumlu bakansam bu projeye evet demem”
diyor. Stadın bir metre altında içinden otomobil geçecek büyüklükte
kanallarının olduğunu, yıkımda bu kanallar ortaya çıkarsa yerine hiçbir
şey yapılamayacağını söylüyor. Yeni stad planında AVM, 2500 araçlık
otopark ve otel projelerinin olduğunu, buna müsaade etmeyeceğini
belirtiyor. Buraya kadar tamam. Tarihi ve kültürel değerlere zarar
verecek bir projeye evet demektense ben eski statta, yağmur altında maç
izlemeyi tercih ederim. Yalnız...
İnönü Stadı'nın hemen arkasında Gökkafes adında bir ucube durmuyor mu
Sayın Günay? Duruyor. O ucubenin içinde mağaza da, otel de, otopark da
var mı Sayın Bakan? Var. Gökkafes'i yıkacak mısınız Sayın Bakan? Hayır.
İnönü Stadı'nın hemen yanındaki Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesini
Swissotel'den geri alıp, içinde mağaza, otel ve otopark olan o binaları
da yerle bir edecek misiniz? Yine hayır. Beğenmediğiniz sosyal
demokratların eski belediye başkanı Nurettin Sözen, Park Otel'i seçim
kaybetme pahasına yıkmıştı. Siz de Gökkafes'i, Swiss Otel'i yıkacak
mısınız? Hiç sanmıyorum. Beşiktaşlılara stadı başka bir yere
taşımalarını önermeniz de dikkat çekici. Kim bilir o stad boşalınca
yerine neler yapılacak. O kanalların içine butik alışveriş merkezleri
olur mu acaba?
Yanlış anlamayın Sayın Günay, İstanbul'un üzerine titreyen hükümetin bir
üyesiyim diyorsunuz ya, o yüzden soruyorum. Çatılarda kaçak bir şehir
var dediğiniz için ucube binalardan bahsediyorum. Kaçak deyince benim
aklıma nedense fakir fukaranın gecekondusu değil, sıra sıra gökdelenler
geliyor.
Unutmadan, bir de Beyoğlu'nun yıkıntıya dönüşmüş, bir türlü onarılamayan
kaldırımlarıyla ilgili soruya verdiğiniz, Beyoğlu'nda gezerken
kaldırımlara değil başka yerlere bakıyorum yanıtınız vardı. Ben bunu da
anlamadım. Uçabiliyorsanız başka ama Beyoğlu'nda kaldırımlara bakmadan
yürümek mümkün değil. O kadar çok kırık, oynayan kaldırım taşı var ki;
bakmazsanız sakatlanırsınız. Bileğiniz döner, ayağınız kırılır.
Allah
korusun!