Otel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Otel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ülkenin dört bir tarafı delik deşik

Özgür Gürbüz-BirGün / 23 Mayıs 2024

Marmaris'teki sorunlu Sinpaş oteli
Telefonuma Marmaris Kent Konseyi Çevreden Sorumlu Yürütme Komitesi Üyesi Halime Şaman’dan bir mesaj geldi. Marmaris İçmeler’deki Sinpaş’a ait otel ve devre mülk inşaatını hatırlarsınız. Doğa katliamı nedir diye soranlara gösterilecek bir anıt aslında. Şaman, Sinpaş’a ait bu inşaatta, 15 Mayıs’ta başlayan tatil yörelerindeki inşaat yasağına uyulmadığını yazmış. Şaman, inşaat alanına ulaşmak için işgal altındaki Milli Parklar Müdürlüğü’ne ait 800 metrelik yoldan yürüdüklerini de belirtmiş. Milli Park’ı işgal etmek ve inşaat yasağına uymamak. Yasaları çiğnemek alışkanlık olmuş.

Marmaris’ten Bodrum’a geçelim. Akbelen Ormanı’ndaki yıkımdan tanıdığımız Limak Holding’e bağlı Limak İnşaat, Bodrum’un Gerenkuyu mevkiinde yapmayı düşündüğü 214 odalı dev otel için “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararı almayı başardı! İklim ve çevreden sorumlu saygıdeğer bakanlığımız, 36 bin metrekarelik ormanlık alanda yapılmak istenen otelin çevreye zarar vermeyeceğini buyurmuş. Üstelik tesis sit alanında…

Gerenkuyu sadece Bodrum’un yapılaşmadan nasibini almamış bir alanı değil aynı zamanda halkın plajı ücretsiz kullandığı bir bölge. Halkın kıyılarının şirketlere peşkeş çekilmesi sorunuyla da karşı karşıyayız. Kıyı işgali Bodrum’a özgü değil. O kadar yaygınlaştı ki yurttaşlar Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı’nı kurdu. Devlet görevini yapmayınca iş yine başa düştü.

Kıyılarda rant yüksek, Anadolu’nun iç kısımları bu kadar kötü değildir diye düşünüyor olabilirsiniz. Gelin sizi Aydın’daki Latmos veya Beşparmak Dağları’na götüreyim. Burası, insanlık tarihi adına çok önemli bir değere sahip mağara resimlerine ve benzersiz kayalık arazisiyle eşsiz bir coğrafyaya ev sahipliği yapıyor. Sivil toplum örgütleri yıllardır Latmos’un Milli Park olması için çağrıda bulunuyor ama hükümet üç maymunu oynuyor. Latmos Platformu dava açmasa ve Kale Maden’in ÇED olumlu kararı iptal edilmese sekiz bin yıllık tarih, milyonlarca yılda oluşmuş Latmos’a yeni taş ocakları açılacaktı. Var olanlar zaten büyük sorun. Kurtuldu demeyin, Hasankeyf ve Allianoi’yi hatırlayın. Dünya tarihini Taliban gibi nasıl yok ettik, unutmayın.

Denizi, dağı olmayan bir yer bulsam bu talan da durur sanmayın. Manisa’nın Gördes ilçesinin başı nikel kobalt madeniyle belada. Kalemoğlu köylüleri yıllardır Meta Nikel Kobalt şirketiyle mücadele ediyor. Maden sahasını büyütmek isteyen şirket şu ana kadar yok ettiği Kızıloluk, Matal ve Türkmençatağı ormanlarına bir yenisini eklemek istiyor. Kocamurt Ormanı da madene verilirse Kalemoğlu köylüleri hayvancılık ve çiftçilik yapamayacaklarını söylüyor. Kentlerde insanlar ucuz yemek kuyruklarında beklerken, üreticilerin meraları ve ormanları, hızlıca zengin olmak isteyen şirketlere bırakılıyor.

CVK Madencilik Balıkesir İvrindi ve Altıeylül ilçelerinde altı köyü etkileyecek altın, bakır maden ocağında kapasite arttırmak, hazır beton tesisi ve atık depolama tesisi kurmak istiyor. ‘ÇED Olumlu’ kararlarının iptali için davalar sürerken çalışmalar başlatılmış. Köylülere ait tarlaların usulsüz şekilde yok edildiği iddiaları da çarpıcı. Devlet burada da yok. Çevreciler, köylüler, her istediğini yaptıran şirketlere karşı direniyor.

Çanakkale’den hiç bahsetmeyeyim. Taş ocağı, rüzgâr santralı, jeotermal santralı ve madenleriyle kuşatma altında adeta. Doğru yanlış birbirine karışmış. Tekirdağ, Kırklareli farklı mı? Taş ocaklarından nükleer santralına kadar üretmeyi değil yok etmeyi isteyen projeler etrafı sarmış. Kadim Anadolu’nun batı yakasının hikayesi böyle.

1993-2022 yılları arasında verilen ÇED gerekli değildir kararlarının yüzde 48’i petrol-madencilik sektörüne ait. Açık ara öndeler. Aynı dönemde olumlu ÇED kararı alan sektörlerde de ilk sırada yüzde 29 ile aynı sektör alıyor. ÇED sorunları çözmüyor. Türkiye delik deşik. Toprağa bağlanmak isteyen bağlanamıyor çünkü harcanan onlarca emek bir şirket isterse bir günde çöp oluveriyor. Sadece bizim değil, bizden sonraki kuşakların da geleceği talan ediliyor. Beka (kalıcılık) sorunu mu arıyorsun, al sana kalıcılık sorunu.

Olimpos ve Çıralı’ya otel yapılırsa sorumlusu biziz

Olimpos Foto: O. Gurbuz
Özgür Gürbüz-BirGün/7 Ağustos 2017

Çok değil, bundan altı yıl önce Antalya Çıralı’da, Ormanspor’a tesis yapılması gündeme gelmişti. Bölgenin yapılaşmaya açılmasının ilk sinyali gibiydi. Sürdürülebilir turizmin Türkiye’deki en iyi örneklerinden biri sayılabilecek Çıralı-Olimpos’u korumak isteyen herkes sesini yükseltti. Çıralı sahilindeki 18 dönümlük alanın orman içi dinlenme tesisi yapılması kararı mahkemece iptal edildi. Hepimiz sevindik. Şimdi ise öyle işler yapıyoruz ki güzelim sahili kendi elimizle betonculara teslim edebiliriz.

Çıralı ve güney ucundaki Olimpos Antik Kenti’nin önündeki kıyı şeridi, Türkiye’nin nispeten bozulmamış nadir bölgelerinden biri. Köylüler turizmi kendilerine iş edinmiş, örnek bir model oluşturmuşlar. Büyük oteller yok. Yarısı çöpe giden açık büfeler yok. İzbandutların gölgesinde, bir ton para sayarak girdiğiniz plajlar yok. Cicili biçili kıyafetlerini giyip, Instagram için fotoğraf çektirenler yok. Aramıyorsan gürültü de yok. Deniz, tarih, pansiyonlar ve ağaç evler var. Burası neden böyle korunabilmiş diye sorarsanız benim yanıtım net. Deniz kaplumbağalarının sayesinde. Türkçe’de iribaşlı deniz kaplumbağası dediğimiz Caretta carettalar koruyor Çıralı ve Olimpos’u. Burası onların Akdeniz’deki önemli yuvalama alanlarından biri. O yüzden de sahilde yapılaşmaya izin yok.

Ne var ki, son yıllarda carettaların başı belada. Kaplumbağaları korumak için yıllardır bölgede çalışmalar yürüten Çevre Koruma, Geliştirme ve İşletme Kooperatifi Yönetim Kurulu Üyesi Bayram Kütle, yuva sayısının bir yıl içinde 141’den 68’e düştüğünü söylüyor. Yuva sayısında dönemsel düşüşler olabilir ancak uyarı yerinde. Benim gibi her yıl yolunu o bölgeye düşürenler bilir. Son yıllarda, tatilcilerin kumsalda ateş yakması, kamp yapması ve gürültü çıkararak deniz kaplumbağalarının yumurtalarını bırakmak için karaya çıkmalarını engellemesi gözle görülür bir şekilde arttı.
Caretta caretta Foto: WWF
Jandarma eskiden akşam 9’da antik kente ve kumsala geçişi kapatır, plajda kalanları da dışarı çıkarırdı. Özellikle 15 Temmuz sonrasında jandarma kalıcı görevi bıraktı devriye görevi yapmaya başladı. Birkaç kez uğruyorlar o kadar. Mangalını, sucuğunu alan kumsalda. Geride bıraktıkları plastik torbalar, şişeler ile gece boyunca devam eden müzik ve kamp ateşleri kaplumbağaların milyonlarca yıldır yuva yaptıkları bu kumsalı onlar için riskli hale getiriyor. Oraya gelen kitlenin çoğu genç ve üniversite öğrencisi ama fark etmiyor. Tek dertleri sucuğu ateşe vermek. Sorsan hepsi çevreci ama cahillikten mi, vurdumduymazlıktan mı yoksa bencillikten mi bilinmez, uyarıları dikkate almıyorlar. Okuma yazmaları da yok. Yoksa, her tarafta ‘ateş yakılmaz’, ‘kamp kurulmaz’ tabelaları var. Önünde çadır kuruyor ya da ateş yakıyorlar.

Aklıma ilk gelen çözüm önerisi, Çıralı’da denetim yetkisinin, kolluk kuvvetlerinin de desteğini alan bir sivil toplum kuruluşuna verilmesi. Yaz aylarında orada gönüllü çalışarak geceleri kumsalın korunmasını sağlamak için mücadele eecek onlarca genç bulunacağına eminim.

Çıralı Foto: O.Gurbuz
Çıralı Kumsalı’nın uzunluğu 3 km’den fazla. Bir ucunda Olimpos antik kenti var, 1. ve 2. derecede arkeolojik sit alanı. Kumsal ise 1. derecede doğal sit alanı. Bölgenin ciddi bir koruma statüsü var ancak Türkiye’yi biraz biliyorsanız bunların oraya büyük bir tatil köyü kurmak isteyen şirketleri durdurmaya yetmeyebileceğini de bilirsiniz. Bu yüzden de koruma statüsünü güçlendiren Caretta carettaların varlığı çok önemli. 

Kaplumbağaları yok ederseniz, o kumsala gelmekten vazgeçirirseniz bilin ki Çıralı-Olimpos’u kaybederiz. Kaplumbağalar orada olduğu sürece kimse o kumsala dokunamaz, dev holdingler betondan bloklar çakamaz. Orayı seviyorsanız kurallara uyun ve bölgenin doğasını koruyun yoksa kendinizi bir beş yıldızlı otelin açık büfe kuyruğunda bulursunuz.

***
Çıralı’da kaplumbağaları korumak için ne yapmalı?
WWF-Türkiye Doğa Koruma Yönetmeni Ayşe Oruç, Çıralı’da deniz kaplumbağalarının korunması gereken acil tedbirleri şöyle sıralıyor:
·       Kumsalın taşıma kapasitesine uygun bir turizm politikası belirlenmeli. Yeni işletme ve turist sayısının artışı kontrol altına alınmalı.
·       Çıralı Kumsalı’ndaki koruma çalışmalarının devamlılığı sağlanmalı, yerel STK ve yöre halkı tarafından yürütülen doğa koruma çalışmaları desteklenmeli.
·       Kumsala kuzeyden ve ortadan iki yol iniyor. Kaplumbağaların yuvalama zamanında araçların bu yollarla sahile yaklaşmaları ve ışıklarıyla kumsalı aydınlatmaları önlenmeli.
·       Çıralı’da sabit şemsiye ve şezlong sayısı artıyor. Gece tatilciler şezlongları deniz kıyısına kadar indiriyor hatta orada bırakıyor. Kumsaldaki şezlongların güneş batımından itibaren işletmeciler tarafından toplanması gerek.

Kumsal sıcaksa yavrular dişi oluyor
Caretta caretta 100 milyon yıldır dünyada yaşayan deniz kaplumbağalarının varlığı kabul edilmiş yedi türünden biri. Modern insanın varlığının 200 bin yıl öncesine dayandığı düşünülürse bizim misafir onların ev sahibi olduğu söylenebilir. Akdeniz’de Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs, Libya ve İsrail’de yuvalıyorlar. 100 yaşına kadar yaşayabilirler. Yumurtalarını doğdukları kumsala bırakıyorlar ve yumurtaların çatlayıp kumun 60 santimetre altından çıkması yaklaşık 2 ay sürüyor. Yuvanın olduğu kumsalın sıcaklığı yavru deniz kaplumbağalarının cinsiyetini belirliyor. Yüksek derecelerde dişi kaplumbağa sayısı artıyor.