2005 yılı başında Avrupa ekonomisi sessiz sedasız bir borsanın daha açılışına tanık oldu. Kyoto Protokolü gereği, 1990 yılı emisyonlarını yüzde 8 oranında azaltmak zorunda olan AB, 15 binden fazla işletmeyi bu sisteme dahil etti. Ocak ayından bu yana çalışmaya başlayan karbon borsasında ton başı karbon fiyatı, yüzde 360 artarak 9 ayda 6 Avro’dan 23 Avro’ya çıktı.
Özgür Gürbüz- Referans Gazetesi/Ekim 2005
Eurobond, dolar, yatırım fonu… Yoksa siz hala babadan kalan yöntemlerle mi yatırım yapıyorsunuz? Allah bilir, Londra City’de turlarken, yanınıza yaklaşan ve İngiltere’nin gökyüzünden de daha gri giyinmiş birinin “ucuz karbon var” sorusuna, korkarak, “hayır kullanmıyorum, teşekkürler” diye yanıt da vermişsinizdir? O zaman siz karbon borsasını hiç duymamış, küresel ısınmayı da hiç ciddiye almamışsınız. Neyse, bugün yarından daha geç değildir.
ABD her ne kadar 16 Şubat’ta yürürlüğe giren Kyoto Protokolü’ne taraf olmayıp protokolün işe yaramayacağını savunsa da, AB küresel ısınmayı durdurmak için oluşturulan protokolün başarısı için önderlik etmeye devam ediyor. Protokolün sera gazı emisyonlarını düşürmek için ortaya attığı mekanizmalardan bir olan “emisyon ticareti” AB içinde 2005’ten itibaren çalışmaya başladı. Ocak ayında günlük 300 bin ton karbonun alınıp satıldığı hacme sahip olan karbon pazarı, Temmuz ayında 2 milyon tonluk bir hacme ulaştı. Fiyatlar da ona paralel olarak arttı ve Ocak ayında ton başına 6 Avro ödeyerek aldığınız karbon hissesi, Temmuz’da 29 Avro’dan tavan yaptı ve bugünkü fiyatı 23.95 Avro. AB içinde, başta en büyük sera gazı emisyonlarına sahip olan endüstrileri kapsayan bu proje 25 üye ülkeyi içine alıyor.
Nasıl çalışıyor?
AB’nin 2012 yılına kadar, 1990 yılındaki emisyonlarını yüzde 8 azaltması için her üye ülkenin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi gerekiyor. Her üyenin hedefi farklı ama amaç aynı; yüzde 8’lik ortalamayı yakalamak. Örneğin, Avusturya yüzde 8, Danimarka ve Almanya yüzde 21 azaltma hedefiyle yola çıkarken; Portekiz yüzde 27, Yunanistan yüzde 25 ve İrlanda 90 seviyesine göre artışlarını yüzde 13’ün üstüne çıkarmamak zorundalar. Tüm bu sınırlamalarla bağlantılı olarak, ülkelerin salabileceği miktarlar da belirlenmiş oluyor. İşlemlerin kolaylaştırılması için tüm sera gazları CO2 cinsinden hesaplanıyor ve CO2'e olarak adlandırılıyor. Daha sonra her ülke, emisyon ticaretine dahil olan firmalarını ve onların kotalarını belirliyor. Bu kota normal koşullar altında atmosfere salınacak sera gazlarının daha altında bir rakam olarak belirleniyor. Firmalar bu sınırı aşmamak için ya teknolojilerini ya da üretim yöntemlerini değiştirmek zorunda kalıyorlar. Bir diğer seçenek ise kotalarının üstünde kalan her birim karbonu pazardan satın almak. Eğer bunu yapmazsanız bir cezası da var tabii. 2008’e kadar ton başına 40 Avro ödemek zorundasınız. 2008’den sonra bu rakam 100 Avro'ya çıkacak. Bu da, ceza ödemektense şu anda 20 Avro civarında olan temiz hisseleri satın almayı daha makul bir seçenek haline getiriyor.
Kyoto Protokolü’nün hayata geçmesiyle, emisyon ticaretiyle birlikte iki mekanizma daha çalışmaya başladı. Bunlardan bir tanesi Ortak Uygulama diğeri ise Temiz Kalkınma Mekanizması. Bu mekanizmalar sayesinde, protokole taraf EK-1 ülkeleri, gelişmekte olan ülkeler ve kendi aralarında yaptıkları karbonsuz yatırımlar karşısında da kredi kazanabiliyorlar. İngiltere’de kömür santralleri olan bir firma, Hindistan’da kurduğu bir güneş santrali sonucu kredi kazanabiliyor. Nükleer enerji ve toprak kullanımıyla ilgili yapılan değişiklikler sonucu oluşan emisyon indirimleri ise özellikle AB ülkelerinin nükleere pek sıcak bakmaması nedeniyle kapsam dışında tutuluyor. Türkiye henüz protokole taraf olmadığı ve gelişmekte olan ülkeler sınıfında da yer almadığı için bu mekanizmalardan yararlanamıyor ama bu durum AB sürecinde çok hızlı bir şekilde değişebilir. Kısacası, bırakın temiz hava ve suyu, kirli havanın bile bir fiyatı var artık.
Karbon Borsası
Her yıl 50 bin ton CO2e salımı yapan bir firmaya 45 bin tonluk bir limit konulduğunu düşünün. Bu firma, yıl sonunda CO2e salımlarını 40 binde tutmayı başarırsa, satabileceği 5 bin ton karbon hissesine sahip oluyor. Limit aşımında ise diğer kuruluşlardan bu hisseleri satın almak zorunda. Temiz karbon hisselerinin çokluğu ve azlığı da fiyatı belirliyor.