Özgür Gürbüz-BirGün / 10 Şubat 2023
Foto: BirGün |
Karşı karşıya kaldığımız felaket maddi imkanların eksikliğiyle de açıklanamaz. 1999 depreminin ardından, benzer felaketler bir daha yaşanmasın diye ‘deprem vergisi’ diye bilinen Özel İletişim Vergisi kanalıyla 87 milyar lira toplandı. Sürekli olmayan ek vergilerle de para toplandı. 2012 yılında depreme dayanıksız binaları dönüştürmek amacıyla ‘Kentsel Dönüşüm’ yasası çıkarıldı. Sadece Haziran 2018 seçimi öncesi çıkarılan İmar Barışı’ndan sonra bir buçuk yılda toplanan para 25 milyar lirayı buldu. Bütün bu toplanan paralar nereye gitti? Eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek açıklamıştı. O paraları başka yerlere, duble yolara, sağlık harcamalarına, eğitime harcadık demişti.
İktidar, kaynakları iyi kullanmadığı gibi ‘imar affı’ gibi seçimde oy almayı amaçlayan hamlelerle felakete zemin hazırladı. 2018 seçimlerinden önceki ‘İmar Barışı’ ile imar mevzuatına aykırı en 7 milyon 500 bin binaya ruhsat verildi. Binaların sağlam olup olmadığını kontrol etmeyen bu af sonrası binlerce insan uygun olmayan binalarda yaşamaya adeta davet edildi. Kartal’da yıkılan ve 21 kişinin öldüğü binayı hatırladınız mı? O bina da imar affıyla ruhsat almıştı. Çürük, plansız, kontrolsüz yapılmış binalara ruhsat veren imar affını da Twitter mı çıkardı?
2012 yılında “Kentsel Dönüşüm” kavramı AKP’nin çıkardığı
yasayla hayatımıza girdi. Söylenen, o yasayla depreme dayanıksız binaların
yıkılacağı yerine depreme dayanıklı binalar yapılacağıydı. 2012’den günümüze
gelene kadar, kentsel dönüşümün rantsal dönüşüm olduğu, amacına ulaşmadığı
sivil toplum örgütlerince, muhalefetçe defalarca dile getirildi. AKP oralı
olmadı. ‘Ya inşaat’ hükümeti, Türkiye’nin büyüme rakamlarını inşaatla şişirmeyi
sevmişti. Köprüler, duble yollar, TOKİ evleri, havaalanları ile halkın gözü
boyanıyordu. Beton, seçimlerde oy, depremde ise tabut oluyordu.
2002 yılında yapı ruhsatı verilen daire sayısı 109 binken bu rakam 2017’de 1
milyon 200 bini buldu. İçinde bulunduğumuz krize rağmen 2021’de 480 bin.
AKP’nin iktidara geldiği zamana göre 20 kat fazla. Bu kadar binanın depreme
dayanıksız olanları yenilemek için yapılmadığı, her kentte rant için yeni
yerleşim yerleri açıldığını biliyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB)
İstanbul Planlama Ajansı İstanbul’da 1 milyon 800 bin boş konut olduğunu
söylüyor. Rantı yüksek, İstanbul gibi şehirlerde konut sayısı ve nüfus
artarken, yeşil alanlar, korunması gereken ormanlar azalıyor. Şimdi acilen
İstanbul’un nüfusunu 10 milyona düşürecek bir plana, diğer kentlerin
nüfuslarına da sınırlama getirmeye ihtiyaç var. Ülke çapında nüfus planlaması
bile konuşulmalı. Depremde gördüğümüz gibi kentler büyüdükçe afetlerle mücadele
de zorlaşıyor.
Kentsel dönüşümde yapılan her yeni bina için eski bir bina yıkılmadı. Yeni yapılan binaların hepsi de sağlam değil. Hatay’da devlet hastanesi yıkıldı. İskenderun’da devlet hastanesinin bir bloğu yıkıldı. Adıyaman’da belediye binası yerle bir oldu. Hatay’da Polisevi yıkıldı, havalimanı kullanılamaz hale geldi. Özel hastaneler, birkaç yıl önce yapılan dev bloklar yerle bir oldu. 21 yılda deprem riski taşıyan tüm binalar yenilenmediği gibi, yeni yapılanların da denetlenmediği, gerektiği gibi yapılmadığı ortaya çıktı.
Tehlikenin farkındaydık, zamanımız ve paramız da vardı. Çözüm yerine imar affı, rantsal dönüşüm gibi işi zorlaştıran adımlar attık. Yoksullara değil, varsıllara konut ürettik. 21 yıldır ülkeyi tek bir parti yönetiyor; Adalet ve Kalkınma Partisi, Ak Parti veya AKP, ne derseniz deyin adres aynı. 21 yıl boyunca bu partinin başında, bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan var. 21 yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinin dörtte biri demek. Bu ülkenin sadece 1923 ila 1929 yılları arasında, dünya ekonomik buhranla boğuşurken, savaştan sonra yaptıklarına bakın, zamanın ve kaynağın nasıl boşa harcandığını görürsünüz. Siyasi sorumlu arıyorsak Erdoğan ve ekibinden başkasını bulamayız. AKP’li de olsanız bunu söylemek zorundasınız yoksa Türkiye ömür boyu bu enkazın altından kalkamaz. İstifa etmesi gerekenler veya ilk seçimde gönderilecekler belli. Zaman vardı, kaynak vardı; hükümetin elinde olmayan tek şey bahane. Yerine gelecekler de ilk günden Türkiye’yi depreme hazırlamak için çalışmaya başlamazsa onları da göndermesini bilmeliyiz. Partizanlık bitti, takım tutma bitti…