Özgür Gürbüz-BirGün/9 Eylül 2022
Foto: Margarita Marushevska - unsplash.com |
Türkiye’nin Ukrayna ve Rusya ile ilişkileri çelişkilerle dolu. Ukrayna’ya satılan silahlı insansız hava araçları (SİHA) sık sık gündeme geliyor. 27 Haziran’da SİHA’ların üreticisi Baykar firması üç savaş aracını Ukrayna’ya hibe etmiş, yaptıkları açıklamalarda da Ukrayna yanlısı bir duruş sergilemişti. Baykar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın da yönetiminde olduğu Bayraktar ailesinin bir şirketi. Türkiye’nin siyasi sistemindeki çarpıklık ve tek adam yönetimi nedeniyle ister istemez bu şirketle Ukrayna arasındaki silah ticareti, Türkiye’nin yönetimiyle ilişkilendiriliyor. Türkiye Ukrayna’nın yanında gibi okunuyor. Rusya rahatsız. Akkuyu’daki manevraların bir ucu SİHA’lara uzanıyor olabilir.
UKRAYNA İLE TİCARET BÜYÜYOR
Ukrayna ile Türkiye arasındaki ticaret de gün geçtikçe değerleniyor. 2021’de
Ukrayna’ya ihracatımız 2,9 milyar dolara ulaşmıştı. İthalat ise daha fazla, 4,5
milyar dolar. Rusya’yla ticaret hacmimiz daha büyük, dolayısıyla verdiğimiz dış
ticaret açığı da. 2021 yılında Rusya’ya 5,7 milyar dolarlık ürün ihraç ederken
29 milyar dolara yakın ithalat yapmışız. İki ülkeyle yaptığımız ticarette
alınan ve satılan ürünler birbirine yakın. Rusya’dan hububat ile petrol, kömür
ve doğalgaz gibi fosil yakıtlar ithal ederken, yaş meyve, makina, otomotiv
ürünleri satıyoruz. Ukrayna’dan ise demir çelik başta olmak üzere hububat,
metal cevheri alıyor, makina, demir ve çelik satıyoruz. Silah satışı ise
savaşla birlikte 30 kat artış gösterdi, 2022’nin ilk üç ayında 60 milyon dolar
seviyesine çıktı. Kalan üç çeyrekte aynı rakamlar gerçekleşirse 2021
ihracatının yaklaşık 12’de biri kadar silah ihracatı yapılmış olacak.
RUSYA’YA 11 MİLYAR DOLAR ÖDEDİK
Türkiye’nin Rusya ile ticaretinin temelini oluşturan enerji ithalatı işgalden
bu yana artmaya devam ediyor; ihracatı ise azalıyor. Enerji ve Temiz Hava
Araştırma Merkezi’ne (CREA) göre Türkiye, AB ve Çin’in ardından 10,7 milyar
avroluk fosil yakıt ithalatıyla Rusya ekonomisine destek olan ülkeler
sıralamasında en başlarda yer alıyor. Rusya’ya enerjide bağımlılığımız savaş
öncesinde vardı ancak Temmuz-Ağustos 2022 ile Şubat-Mart 2022 dönemleri
karşılaştırıldığında (mevsimsel farklılıklar göz önüne alınarak) Türkiye’nin
ithalatını artıran beş ülkeden biri olduğu görülüyor. Özellikle de petrolde.
Hindistan, Çin, BAE, Mısır ve Türkiye’den oluşan beş ülkenin Rusya’dan aldığı petrol
miktarını arttırdığı görülüyor. Rusya’nın kömür ithalatı AB’nin yasağıyla yeni
bir darbe alıp daha da gerilese de, petrol ve Çin’e yönelen kömür ve LNG
satışları, yükselen fiyatların da etkisiyle Rusya’ya hâlâ fosil yakıt kaynaklı
gelir getirmeye devam ediyor. Türkiye’nin de bu gelirin oluşmasında payı büyük.
Buradan bakınca da Türkiye Rusya’nın yanında gibi okunuyor.
Vazgeçilmesi zor iki ülke arasında kalan Türkiye’nin ilişkileri sürdürme çabası “mecburi arabuluculuk” şeklinde de yorumlanabilir. Türkiye, ne enerjide bağımlı olduğu Rusya’ya sırtını çevirebilecek durumda ne de NATO, AB ve ABD’nin desteklediği, ticari ilişkilerini artırdığı Ukrayna’yla ipleri koparacak güce ve isteğe sahip. Vicdanen ya da etik değerlere göre karar verme yetimiz de dış politikadaki gelgitler ve ülkenin Suriye’den Akdeniz’e içinde bulunduğu karmaşık ilişkiler nedeniyle elimizden alınalı uzun bir zaman oldu.
ENERJİ DEVRİMİ ÇÖZÜMÜN ANAHTARI
20 yıldır sürdürülen yanlış enerji politikaları elimizi kolumuzu bağladı.
Petrol, kömür ve doğalgaz gibi hem dışa bağımlı hem de iklim krizini büyüten
fosil yakıtlara bağımlı enerji politikası Türkiye’yi bu üç kaynakta da Rusya’ya
bağımlı kıldı. Rusya’ya nükleer santral yapma izni vererek bu bağımlılığa
elektrik de eklendi. Fosil yakıtlara ve Rusya’ya bağımlılığı azaltmanın tek
ilacı enerji tüketimini azaltmak, enerjiyi verimli kullanmak ve yenilenebilir
enerji kaynaklarına yönelmek. Türkiye bunu yapmıyor çünkü enerji devrimi, hükümete
yakın enerji şirketleri başta olmak üzere, çıkar ilişkileriyle süslenmiş kara
ve hava yollarına esir olmuş taşımacılığı, vergi politikalarını, köprü ve
otoyol gelirlerini hatta dönüşüme ayak uydurma kapasitesi tartışılır bürokrasi
ve akademiyi bile tehdit ediyor. Rüzgar enerjisine gülen bürokratlar, hidrojen
enerjisiyle dalga geçen, elektrik depolanamaz diyen akademisyenler gördü bu
gözler. Türkiye’nin enerjide darboğaza sokan sorun artık tamamen politik,
önümüzde teknik bir engel yok. Güneş var, rüzgar var, enerji fazlası, tasarruf
potansiyeli var. Sorunu çözmek için zaten hepsinden çok “cesarete” ve “doğayı
korumayı önceliklendiren bir anlayışa” ihtiyacımız var. Dış politikadan
ekonomiye, bağımsızlıktan istihdama tüm sorunların çözümünde enerji devriminin rolü
çok önemli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder