Özgür Gürbüz-BirGün / 8 Temmuz 2022
Avrupa Parlamentosu’nda iki gün önce yapılan oylamada, AB Taksonomisi adı verilen bir sınıflandırma sistemine nükleer enerji ve gazın (doğalgaz) eklenmesi 278’e karşı 328 oyla kabul edildi. 50 oy farkla yeşile boyanan bu iki kirli enerji kaynağı, belirli koşulları karşılamak kaydıyla AB Taksonomi listesine alınabilir.
Alınabilir diyorum çünkü süreç bitmedi. 27 üye ülkeden 20’si bu kararı veto ederse tasarı iptal edilir. Fransa gibi nükleer endüstriye bel bağlamış ülkelerle, Rusya’dan gaz almakta sorun görmeyen Bulgaristan, Macaristan gibi ülkeler iki enerji türünden birini desteklediği için veto zor görünüyor. Ukrayna’nın işgaline kadar Almanya da nükleer ve kömürden vazgeçerken gazı kullanma derdindeydi; durum şimdi değişti. Parlamentodaki oylama aslında politik bir ders niteliğindeydi. Aşırı sağcı partilere üye milletvekillerinin neredeyse tamamı, liberal ve Hristiyan demokratların da çoğunluğu nükleer ve gaza yeşil ışık yaktı. İki kirletici enerji endüstrisinin arkasında sağ partilerin olması herhalde tesadüf değil. Yaşadığımız ekolojik yıkımın sağ siyasetle net bir bağı var.FİNANS KURULUŞLARI DA TEPKİLİ
Veto gerçekleşmezse de iş bitmiyor. Kararı mahkemeye taşıyacak uzun bir liste
oluşmaya başladı. Lüksemburg ve Avusturya’nın yanı sıra Greenpeace, Client
Earth gibi birçok sivil toplum örgütü de şimdiden mahkeme sırasına girdi.
Avrupa Adalet Divanı yolu göründü.
AB kararıyla nükleer yeşil de olmadı. AB’nin böyle bir otoritesi yok. Olmadığını da hemen görmeye başladık. Avrupa Yatırım Bankası, Financial Times’a kararı görmezden geleceklerini söyledi. Danimarka Emeklilik Fonu da nükleer enerjinin yenilenebilir enerji enerji gibi uygun finans araçlarına ulaşmasını kabul etmeyeceklerini açıkladı.
NÜKLEER ATIKLARA YER LAZIM
AB Taksonomi listesinde olmak özellikle finansman açısından önemli. Finans
kuruluşları kredi verdikleri projelerin AB Taksonomi listesinde olması halinde
sürdürülebilirlik raporlarını olumlu notlarla dolduracak. Bu durum gaz ve
nükleer enerjiye daha fazla finansman sağlayabilir ancak birçok kıstası da
yerine getirmek zorundalar. Örneğin, doğalgaz santralları için ürettikleri
kilovatsaat elektrik başına en fazla 270 gram karbondioksit eşdeğeri seragazı
salma sınırı ve 2035’te yenilenebilir enerjiye geçme şartı var. Bugün
gördüğümüz birçok doğalgaz santralı bunun bir buçuk katı emisyon değeriyle
çalışıyor. Taksonomi, nükleer santrallardan çıkan yüksek seviyeli radyoaktif
atıkların depolanacağı (bu atıklar binlerce yıl radyoaktif kalıyor) yerin
planlarını görmek istiyor ve en geç 2050’de çalışmaya başlamasını şart koşuyor.
Dünyada şu anda böyle bir depolama tesisi yok. Yerin altına nükleer atıkları
gömmeye orada yaşayan kimse sıcak bakmıyor haliyle.
KARAR BİLİMİ HİÇE SAYIYOR
Nükleer atıkların sürdürülebilir sayılması, politik, ekolojik ve bilimsel
açıdan kabul edilemez. Dört beş yıllığına seçtiğiniz bir hükümetin 240 bin yıl
radyoaktif kalacak atık üretmeye karar vermesi demokrasi kavramıyla çelişiyor. Nükleer
kazalar ve atıklar, taksonomi listesine girmek için gereken altı ana kıstastan
biri olan “biyoçeşitlilik ve ekosistemlerin korunması ve restorasyonunun
sağlanması” ilkesini alenen ihlal ediyor. Karar, bilimin ihtiyatlılık ilkesini de
hiçe sayıyor. Ortada dağ gibi kaza riski var. AB Ortak Araştırma Merkezi’nin
kaza riskini, atıklarla ilgili belirsizliği görmezden gelmesi gerçekten ilginç.
Dava süreçlerinde de bu merkezin hazırladığı rapor, itirazların odak noktasında
olacak.
NÜKLEER HÂLÂ PAHALI
AB’de olan biteni uzaktan izleyen Türkiye’deki atomseverlerin bu kararı nükleer
enerjiyi aklamak için kullanmaya çalışacağı ortada. Hatırlatalım. Nükleer
enerjinin gerilemesindeki tek neden onun kirli ve tehlikeli bir kaynak olması
değil; pahalı olması da bir başka etken. Dün İngiltere’de yapılan rüzgar
enerjisi ihalesinde ortaya çıkan fiyat nükleerden 4 kat daha ucuzdu. Türkiye’de
de durum aynı. Nükleer endüstri bu yüzden taksonominin peşine düştü, biraz olsun
ucuz finansman bulup, maliyetini düşürmeye çalışıyor yoksa güneşle, rüzgarla
rekabet şansı yok. Aradaki fark ucuz finansmanla kapanamayacak kadar yüksek. Endüstriyle
yakın ilişki içinde olan sağ partiler iktidarda değilse Avrupa’da ve Türkiye’de
nükleer lehine fazla bir şey değişmez. Verilecek teşvikler zaten nükleeri ucuzlatmıyor,
maliyeti yurttaşların sırtına yüklüyor. Türkiye’de olduğu gibi.
PUTİN’İN EKMEĞİNE YAĞ SÜRDÜ
Taksonomi listesine nükleer ve gazı ekleme çalışması Ukrayna konusunda da
AB içinde sorun yarattı. Gaz ve nükleere getirilecek ayrıcalıklar, nükleer
yakıt ve gaz tedarikçisi Rusya’nın da işine gelecek. The Guardian gazetesine
konuşan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli üyesi bilim insanı Svitlana
Krakovska, “Şoktayım, AB Parlamentosu Rusya’dan alınacak fosil gaza gidecek
milyarlık kaynağı onayladı” derken, Ukrayna Milletvekili Inna Sovsun, “Putin
bugün sevinçle ellerini ovuşturuyor. Gaz ve nükleerin taksonomiye eklenmesi
Rusya Devlet Başkanı’na büyük bir hediye oldu. Bu karara karşı çıkan 278 cesur
milletvekiline teşekkür ederim” açıklamasını yaptı.
Ukrayna’nın işgaliyle Avrupa’da işler iyice kontrolden çıkmışa benziyor; sapla saman birbirine karıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder