Çelişkiler Partisi

Özgür Gürbüz-BirGün/1 Aralık 2013

Hatırlayın, bundan 10 gün önce Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “HES’lerle ufak dereleri mahvediyoruz. 10 megavattan (MW) az enerji üretecek HES’lere kesinlikle (izin) vermeyeceğiz. Bundan sonra bunun hesabını sorarsınız” demişti. Soralım o zaman.

Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı Ahmetler Köyü’nde bir hidroelektrik santral (HES) yapılmak isteniyor. İnşaat çevrecileri ve tüm köyü ayağa kaldırdı. Köylüler neredeyse bir aydır çadırlarda yatıp kalkıyor, inşaatı engellemeye çalışıyor. Delta Yatırım Holding’e bağlı Seçenek Enerji çalışanlarıyla köylüler arasında ciddi çatışmalar yaşandı, yaralananlar oldu. Köylüler, silahla taciz ateşinde bulunulduğu iddiasıyla firma çalışanlarından şikayetçi oldu. Firma yetkilileri “Bakanlık dahil tüm izinleri aldık” diyor ama köylülerin yanıtı çok net: “Burada biz yaşıyoruz, bize sordunuz mu?” Tüm bunların üstüne Bakan Bayraktar’ın açıklaması geldi. Ahmetler’de yapılmak istenen HES’in büyüklüğü 9,96 MW, 10 MW’tan küçük. Buyurun o zaman, ‘kesinlikle izin vermeyin’ de bitsin şu Ahmetler’in çilesi.

Bu ne yaman çelişki demeyin dahası var. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği günden beri hep aynı şeyi söylüyor; “enerjide dışa bağımlılığı azaltacağız” diyor. Önerdikleri formül yerli ve yenilenebilir kaynakları kullanmak. Lafı uzatmaya gerek yok. 2004 yılında Türkiye elektrik üretiminin neredeyse yarısı yerli kaynaklardan sağlanıyordu. 2011’de bu oran yüzde 44’e geriledi. Artmadı, geriledi.

Yerli enerji meselesi zaten karışık. Kömür bu topraklardan çıkınca yerli kabul ediliyor. Santralin sahibi yabancı şirket de olsa kural değişmiyor. Bu kadar basit değil. Kanımca ‘yerli enerji tanımı’ özelleştirmeler ve yabancı sermayenin girişiyle tarih oldu. Önümüzde Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy termik santrallerinin özelleştirilme süreci var. Hepsi yerli kömürle çalışıyor ve sahibi devlet. İşçiler direniyor ama satış gerçekleşirse özel sektöre geçecek. Yerli ya da yabancı fark etmez, kâr kamunun değil özel sektörün cebine girecek. Biz bu santrallerin ürettiği elektriğe hâlâ ‘yerli elektrik’ mi diyeceğiz?

Bitmedi, hükümetin bir başka çelişkisi de cari açık enerji ithalatı söylemi. Cari açık ne zaman büyüse enerji ithalatından şikayet edilir. Suçlu da hep doğalgazdır. 2012 yılında Türkiye enerji ithalatına 60 milyar dolar ödedi. Bunun 4,6 milyar doları kömüre gitti. Petrol ihracatına 31,5, doğalgaza da 23,2 milyar dolar harcandı. Doğalgazla uğraşalım ama asıl kalem petrolü neden ihmal ediyoruz? Hükümetten petrol kullanımını azaltacak bir öneri, tedbir duydunuz mu? Aksine, yeni otoyollar, 3. Köprü ve İstanbul Boğazı’na yapılacak sadece araçların kullanacağı tüp geçit projesiyle araç kullanımı dolayısıyla petrol tüketiminin arttırılması amaçlanıyor. Mega kentler, toplu taşımanın ihmali, havayolu taşımacılığının desteklenmesi de cabası.

11 yıldır iktidardaki AKP’nin çelişkileri enerjiyle sınırlı değil. Kürt sorununun çözüm sürecini, “Bu ülkede kaç aydır kan dökülmüyor” diyerek tartışma ve eleştirilere tamamen kapatanlar, Suriye’de izlediği politikalarla ölümleri destekliyor. Kan dökülmemesi gerçekten de önemli ve hepimizin ilk önceliği olmalı ama bu ilke Türkiye’nin iç politikasıyla sınırlı kalmasın. Türkiye’nin içlerinde El Kaide gibi örgütlerin de bulunduğu güçleri desteklediği Suriye’de bugüne kadar 113 bin insan öldürüldü. Bunların 11 bin 420’si çocuk; 17 yaşın altında. Esad karşıtı güçlerden desteğinizi çekseniz, çözüm müzakere yoluyla bulunsa daha iyi olmaz mı? Türkiye’de olduğu gibi Suriye’de de kan dökülmese fena mı olur?

Adalet ve kalkınmayı geçtim. Cemaat, MGK ilişkileri de malumunuz. Eğitimden enerjiye kadar diğer alanlarda da sorunlar ortada. İzlediği politikalarla bir ‘çelişkiler partisi’ var karşımızda. İstikrar için oy vereceklere duyurulur. 

Hiç yorum yok: