Özgür Gürbüz-BirGün/3 Şubat 2013
Geçici her şey beni korkutur. Bir işe başlarsınız, size en düşük olanından bir “geçici” maaş verirler; daha sonra o para kalıcı maaşa dönüşür. Geçici işleriniz olur, tam alışıp hayatınızı yola koyacak gibi olursunuz; kovulursunuz. Diş hekiminin yaptığı geçici dolgu, bilin ki o koltuğa 3-4 hafta sonra tekrar oturmak demektir. Bir de geçici yasa maddeleri var. Onları da hiç sevmem. Genelde yangından mal kaçırmaya yarar.
 
 
 
 
 
 
 
Geçici her şey beni korkutur. Bir işe başlarsınız, size en düşük olanından bir “geçici” maaş verirler; daha sonra o para kalıcı maaşa dönüşür. Geçici işleriniz olur, tam alışıp hayatınızı yola koyacak gibi olursunuz; kovulursunuz. Diş hekiminin yaptığı geçici dolgu, bilin ki o koltuğa 3-4 hafta sonra tekrar oturmak demektir. Bir de geçici yasa maddeleri var. Onları da hiç sevmem. Genelde yangından mal kaçırmaya yarar.
|  | 
| Yatağan Termik Santrali Foto: O. Gurbuz | 
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı şu sıralarda TBMM Sanayi, 
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda 
görüşülüyor. Komisyonun adını söylemek görüşmeden zor olsa gerek. İlk 
iki madde geçti bile. Tasarı, genel hatlarıyla elektrik piyasasında özel
 sektörün payını artıracak düzenlemeler içeriyor. Ayrıca çevre 
katliamına davetiye çıkaran geçici bir maddesi var. Geçici Madde 8. Bir 
kenera not alın, ileride bu maddenin adını sıkça duyacaksınız.
Bugün Türkiye'de elektrik üretme kapasitesinin yüzde 40'ından 
fazlası bir kamu kuruluşu olan Elektrik Üretim A.Ş.'nin (EÜAŞ) elinde. 
EÜAŞ'ın 27 hidroelektrik ve 18 termik santrali özeleştirme kapsamına 
alınmıştı. Seyitömer Termik Santrali geçtiğimiz günlerde özelleştirildi,
 diğerleri de sırada. Hükümet yıllardır bu santralleri satmaya çalışıyor
 ancak satmakta zorlanıyor. Termik santrallerin çoğu eski. Aralarında 
Yatağan, Afşin-Elbistan gibi çevre karnesi kırıklarla dolu santraller de
 var. Böyle olunca alıcı bulmak ya da iyi paraya satmak zorlaşıyor. 
“Geçici Madde 8” bu sorunu çözebilir. Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı 
bu haliyle Meclis'ten geçerse, EÜAŞ'a bağlı santrallere, bunların 
özelleştirilmesi halinde ise onu alacak özel şirketlere 2019 yılına 
kadar çevresel yükümlülükler konusunda muafiyet getiriliyor. Sürenin 
uzatılması da Bakanlar Kurulu'nun elinde olacak. Geçici maddede, “çevre 
mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre 
mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31 Aralık 
2018’e kadar süre tanınır” deniyor. Devamı da var. Bu santraller, ister 
kamuda kalsın ister özelleştirilsin, çevre mevzuatına uymadıkları 
takdirde idari para cezası almayacak, elektrik üretim faaliyetleri 
durdurulamayacak.
ASİT YAĞMURLARI GELİYOR
Kömürle çalışan termik santrallerden çıkan kükürt dioksit ve azot 
oksitler asit yağmurlarına neden olur. Bölgedeki bitki örtüsünü, tarım 
ürünlerini olumsuz etkiler. Bu yasa geçerse söz konusu işletmeler asit 
yağmurlarına neden olan kükürt dioksiti tutan baca gazı arıtma 
(desülfürizasyon) tesisini kurmayabilecekler. Varsa da 
çalıştırmayabilirler. Ceza yok, kızan yok.
Termik santraller havayı, suyu ve toprağı kirletir. Dolayısıyla 
kirlilik besin zincirine yani gıdalara kadar yayılabilir. Kül dağları 
kontrol edilmeye çalışılsa bile sorundur. Rüzgarda uçuşur, 
kilometrelerce toprak küllerle kaplanır. Termik santral atıkları 
bölgedeki yeraltı ve özellikle yerüstü sularının asitlenmesine, kimyasal
 açıdan kirlenmesine neden olabilir. Bu da insan sağlığını uzun erimde 
olumsuz yönde etkiler . Bu yasa geçerse suları kirletmek altı yıl 
boyunca serbest. İklimi değiştirmenin cezası yok.
TEŞVİKİN DANİSKASI
Geçici Madde 8, Meclis'te kabul edilirse Yatağan'da olduğu gibi 
havayı solunamaz hale getirmek, insanları astım hastası yapmak, akciğer 
kanseriyle tanıştırmak devlet eliyle desteklenmiş olacak. Kömürcülere 
sorsanız hiç teşvik almadıklarını, rüzgar, güneş ve jeotermal gibi temiz
 enerji kaynaklarının ise hep teşvik beklediğini söylerler. Bundan daha 
büyük teşvik mi olur? Sırf özelleştirmeler gerçekleşsin, işletmeler kısa
 sürede kâr etsin diye canımızı, doğamızı size feda ediyoruz. Bu teşvik 
değil, teşvikin daniskasıdır.
Enerji Bakanı Taner Yıldız, termik özelleştirmelerinde çevre 
yatırımı için yatırımcıya süre verilmesi gerekir, kömüre çevreyi 
kirleten bir enerji kaynağı olarak bakılmamalı diyor ve ekliyor: “Tabii 
ki çevreyle beraber yapacağımız yatırımlar olacak. Ama yeni başlayan 
yatırımcının çevre şartlarına uyması için de bir zaman var. Onu da 
vermiş olacağız”. Anlamak mümkün değil. Güneşe, rüzgara yatırım yapan, 
santralin çalışmaya başladığı ilk günden itibaren çevreye verdiği zararı
 en aza indirmiş oluyor çünkü bu santraller zaten bu özellikleriyle 
tasarlanıyor. Bu yüzden diğerlerine göre daha maliyetli de 
olabiliyorlar. Temiz enerjiye yatırım yapan bunu ilk günden yapıyor da 
kömüre yatırım yapan neden yapamıyor? Bu mu serbest piyasa, bu mu ucuz 
dediğiniz, teşviksiz olduğunu iddia ettiğiniz kömür?
Yatırımcının zamana ihtiyacı var kısmı da hiç inandırıcı değil. 
Yatağan Termik Santrali'nin ilk ünitesi 1982 yılında devreye girdi. Kül 
barajı 10 yıl sonra 1992'de bitirilebildi. Santral, kükürt tutucu baca 
gazı arıtma tesisine 2007 yılında kavuştu. Yatağan 25 yıl inim inim 
inledi. Zeytinlikler, tarlalar zarar gördü. 30 yıldır çalışan santrallere
 hâlâ hangi zamanı tanımaktan bahsediyorsunuz? Yatırımcıyı bilmem ama 
insanların ve doğanın sabrı kalmadı. Termik santralleri satacağım diye, 
santral alana “bonus” niyetine yanında “doğa” verilir mi? Böyle 
promosyon mu olur? 
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder