Özgür Gürbüz-BirGün / 3 Temmuz 2011
İskoçya’da bulunan Torness nükleer santralindeki iki reaktör 29 Haziran günü kapatıldı. Nedeni ne teknik bir sorun, ne de işçilerin greviydi. İki reaktörün ihtiyacı olduğu soğutma suyunu çeken filtreler yüzlerce ‘denizanası’nın istilasına uğradı. Bilindiği gibi nükleer reaktörler, reaksiyonu kontrol altında tutmak için yakındaki bir su kaynağından ciddi miktarda soğutma suyu çekmek zorunda. Suyun alındığı kaynakta yaşayan canlıların boruları tıkamasını önlemek için de doğal olarak filtreler kullanılıyor. (Nükleer reaktörün kontrol odasından bir yunus çıkmasını kim ister?) Torness nükleer santralinin işte bu filtreleri denizanalarıyla dolduğu için santralın soğutulmasında problemler yaşanmış ve reaktörler tehlike büyümeden kapatılmış. Görevliler denizanalarını bölgeden uzaklaştırmaya çalışıyor. Biliminsanları, iklim değişikliği ve balık stoklarındaki azalma nedeniyle artan denizanası nüfusuna dikkat çekiyor. İskoçya’daki istilanın da deniz seviyesindeki bir derecelik artıştan kaynaklandığı belirtiliyor.
Fransız EDF firmasına ait bu iki reaktörün 5 ve 6 Temmuz tarihlerinde yeniden çalıştırılması planlanıyor. Bir haftaya varan gecikmenin denizanaları yüzünden mi, yoksa santralin kapatılmasını fırsat bilerek yapılan bakım çalışmaları nedeniyle mi olduğu henüz açıklanmadı. Daha önce Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde benzer bir soruna yosunlar neden olmuştu. Santraller elektrik üretimine ara vermek zorunda kalmıştı.
Nükleer santraller son günlerde doğa olaylarına karşı bir sınav veriyor. ABD’deki Fort Calhoun ve Cooper nükleer santralleri Missouri nehrinin taşması nedeniyle günlerdir sel sularıyla boğuşuyor. Tamamen suyla çevrilen Fort Callhoun nükleer santralinde geçen Pazar günü sular bariyerleri aşmış, koruyucu yapıların ve elektrik trafolarının
ABD’de ‘su bolluğundan’ çalışamayan nükleer reaktörler Fransa’da ise ‘su kıtlığından’ mustarip. 59 nükleer reaktöre sahip Fransa, elektriğinin yüzde 78’ini nükleerden sağlıyor ve Avrupa’daki birçok ülkeye elektrik satıyor. Son 35, hatta son 50 yılın en kötü kuraklığıyla karşı karşıya kalan Fransa’nın nükleer santrallerinin üretime devam edip etmeyeceği ise şüpheli. Çünkü bu 59 reaktörün 44’ü soğutma suyunu nehirlerden karşılıyor. Nehirlerin debisi düştükçe, üretim de düşüyor. Nükleer reaktörler, 2003 yılında binlerce insanın ölmesine neden olan sıcak dalgaları Fransa’yı vurduğunda da elektrik üretmekte zorlanmıştı. Yani, bu ilk kez olmuyor. Fransa hükümeti kuraklık koşulları ve elektrik üretimini kontrol etmek için bir komite kurdu. Komite yakında yağmur duasına çıkarsa şaşırmayın.
Japonya’daki Fukuşima nükleer santralinde radyoaktif suyu boşaltma çabaları ise hâlâ sürüyor. Salı günü (28 Haziran) 15 ton radyoaktif suyun toprağa sızdığı ortaya çıktı. Bu sızıntının kaynağı bulundu ve durduruldu ama dahası var. Tüm sızıntıların önlenmesinin temmuz ortasını bulacağı belirtiliyor. Reaktörün kalbindeki uranyum yakıtının suyu ısıtamadığı, ‘soğuk kapalı’ denen aşamaya gelinmesi içinse belirlenen en yakın tarih ocak. Sinop’a nükleer santral kurmaya heveslenen Tokyo Elektrik Şirketi’nin (Tepco) bir başka derdi de, santralde temizlenmeyi ve oradan taşınmayı bekleyen radyoaktif suyu ne yapacakları. Hâlihazırda 110 bin ton radyoaktif su (40 olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadar) santralin içerisinde temizlenmeyi bekliyor. Bu sudan radyoaktif maddelerin arıtılması ve arıtılmış suyun okyanusa bırakılması planlanıyor. Şirket, iş bitene kadar 235 bin ton suyun işlemden geçirileceğini hesaplıyor. Sadece bunun maliyeti 660 milyon doları bulacak. Nükleer için ‘sudan ucuz’ diye yazan meslektaşlarıma ithaf olunur.
Görüldüğü üzere, Fukuşima sonrası nükleer endüstrinin derdi bir değil. Çernobil kazası sonrası 25 yıl bekleyen, nükleerin artık güvenli ve ucuz olduğuna herkesi inandırmak için varını yoğunu ortaya koyan lobinin durumu feci. Ipsos adlı araştırma şirketinin 24 ülkede 18 bin 787 kişiyle yaptığı kamuoyu yoklaması, nükleer enerjiyi destekleyenlerin yüzde 38’e kadar gerilediğini gösteriyor. 16 puanlık bir düşüş söz konusu. Türkiye’de nükleere kesinlikle karşı çıkanların oranı yüzde 56, bir şekilde karşı olanların oranıysa yüzde 15. Toplayınca yüzde 71 yapıyor. Araştırmaya katılanların yüzde 95’i Fukuşima’daki kazadan sonra meydana gelen hasardan haberdar olduklarını söylüyor. Demek ki, bu 24 ülkede Fukuşima’nın sonuçlarını duymayan yüzde 5’lik bir kesim var. Büyük bir çoğunluğunun şu sıralar ‘Ankara’da olduğundan şüphe ediyorum. Bazıları hâlâ “tüpgaz” falan diyor…
Son söz: Deprem ve tsunami ile başlayan doğal felaketler nükleer santralleri hedef almaya devam ediyor. Çünkü doğa kendisine zarar vereni bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder