Yazıyı BirGün'den okumak için tıklayınız.
Rusya ile Türkiye arasında imzalanan “Akkuyu Sahasında Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliği”anlaşmasıyla Mersin'in Gülnar'a bağlı Büyükeceli Beldesi'nde kurulması düşünülen atom santralinin sahibi de belirlenmiş oldu. Anlaşmanın adının tesisi ve işletimi olduğuna bakmayın, kapalı kapılar açıldıkça ortaya saçılan bilgiler, santralin yüzde 100 Ruslara ait olacağını söylüyor. Anlaşma zaten devletler arası bir anlaşma. Ruslar, Türkiye'nin bakir kalmış nadir koylarından birine nükleer santrali konduracak, işletecek ve ömrü dolunca da bavullarını toplayıp gidecek. Meseleyi hafife aldığımı düşünmeyin, bence bu meseleyi hafife alan AKP hükümetinin ta kendisi!
Önce, Rusya Devlet Başkanı Medvedev ile Başbakan Erdoğan'ı aynı masaya getiren süreci anımsayalım. AKP hükümeti 2004 yılında, 40 yıldır dillendirilen “elektriksiz kalacağız” bahanesine sarılarak, ortada fol yok yumurta yokken nükleer santral kurmaktan bahsetmeye başladı. Elektrik açığı ve bunun sadece nükleerle karşılanabileceği masalı pek tutmayınca halk bu defa da korkutma yöntemiyle nükleere alıştırılmaya çalışıldı. Aba altından “dışa bağımlılık” sopası çıktı, Ukrayna'yla Rusya arasında yaşanan doğalgaz krizi halkın gözüne sokularak, doğalgaz ve petrolde Ruslara bağımlıyız, tek çare nükleer sloganları atıldı. Halbuki, Rusya'dan alınan doğalgaz sadece elektrik üretiminde kullanılmıyor, ısıtmada da kullanılıyor. Isıtma amaçlı kulanılan doğalgazın yalnız ve yalnız elektrik üretebilen nükleer santralle ikamesi teknik bir fiyaskoydu. Kaldı ki, atom santrali devreye girdiğinde Rusya'dan alınacak gazın azalması için eldeki doğalgaz santrallerinin kapatılması gerekir. Hükümetin kapatılacak santraller listesi diye bir listesi olduğunu hiç sanmıyorum. Çoğu, “al ya da öde” anlaşmalarıyla geleceğini garanti almış santralleri kapatmadıkça, Rusya'dan gelen doğalgaza bağımlılık kaçınılmazdır. Kısaca AKP hükümeti bu noktada halkı kandırmaktadır. Zaten AKP, santral inşasını doğalgazda yüzde 65, petrolde yüzde 30'lara varan oranda bağımlı olduğumuz Rusya'ya vererek bu konunun hiç de umurlarında olmadığını açık seçik itiraf etmiştir. Başbakanımız da anlasın diye İngilizce yazıyorum, yalan number one!*
Nükleer santrali halka sevimli gösterme çalışmaları sırasında nükleer enerji taraftarları ve hükümet sıkça teknoloji transferinden bahsetti. Kurulacak santral sayesinde Türkiye işi öğrenecek, ileride kendi santrallerini bile geliştirebilecekti. Rusya'dan alınan anahtar teslim santral, Türkiye'ye öğretse öğretse nasıl harç karılır onu öğretir. Santral yapıldıktan sonra nükleer mühendisler santral gezisi yapıp, cep telefonlarıyla çaktırmadan fotoğraf da çekebilirler tabii. Teknoloji transferiyle ilgili ne var bu anlaşmada? Türkiye yıllardır yabancı firmalardan onlarca termik santral aldı. Nükleer enerjinin de bir çeşit termik santral olduğunu akılda tutarak, Sayın Enerji Bakanı Taner Yıldız'dan rica edelim, bize yerli yapım bir termik santral göstersin. Göstersin ki, anahtar teslim santral alarak nasıl teknoloji transferi yapıldığını öğrenelim. Kaldı ki, transferini yapacağınız nükleer enerji geleceğin değil geçmişin teknolojisi. İspanya 10 yılda rüzgar ve güneşe verdiği destekle, dünya çapında hatırı sayılır pazar payına sahip yerli firmalar yarattı. Türkiye 60 yıl geriden gelip, nükleerde hangi seviyeye gelecek ve batıda Fransa'nın, doğuda Rusya'nın sınırlı pazar payına ortak olacak? Çin'in çok ucuza reaktör üretmeye başladığını da anımsatalım. Bugünün dünyasında satamadığınız, hiçbir teknoloji transferi uzun süreli olmaz. Yaptığınız yatırımın geri dönüşü olmazsa, yaptığınız zaten yatırım sayılmaz. Bunu da yazın kenara, iki numaralı yalan.
Tarih 4 Mart 2010, yer TBMM. Bakan Yıldız, yenilenebilir enerjilere verilecek destek konusunda şu açıklamayı yapıyor: "Güneş 24-28 euro/sent yerine bu ülkede 12 dolar/sente kazandırılsa daha iyi olmaz mı? Teknolojisini, know how'ını dışarıdan alacağız. Bizim neyi finanse ettiğimizi çok iyi bilmemiz lazım değerli arkadaşlar: Teknoloji sahibini mi, buraya yatırım yapan yatırımcıyı mı, vatandaşın kendisini mi?"**
Güler misin, ağlar mısın misali... Nükleerde, teknolojiyi de, teknik bilgiyi de ve hatta işletmecisini de dışarıdan almıyor musunuz Sayın Yıldız? Bize neyi kalıyor? Ruslardan santral alınca vatandaşı mı finanse etmiş olduk? Santralin ömrü dolduktan sonra ne yaplacağı belli olmayan posası, nükleer atık haline gelen kendisi. Tüm bu kandırmaca içerisinde gözden kaçan en önemli konu, santral çalışırken ortaya çıkacak ve binlerce yıl radyoaktif kalacak atıklarla, ömrünü tamamlayan santralin nükleer atk olan kendisinin ne olacağı. 5710 sayılı yasa, işletmeci firmaya üretilen kilovatsaat başı 0,15 cent katkı payı ödeme zorunluluğu getiriyor. İyi de, nükleer atık sorunu parayla çözülebilen bir sorun değil ki! Yüzlerce, binlerce yıl radyoaktif kalan bu atıklar nerede saklanacak? Büyükeceli köylülerine hatıra olarak mı dağıtılacak, hiçbir şey belli değil. AKP, önce atık sorunuyla ilgili planını açıklamalı, halkı ikna etmeli, sonra pazarlık masasına oturmalıydı. Nükleer atık sorunu halledildi savı palavradan ibaret; yalan üç!
Tam da Anayasa değişikliğiyle ilgili tartışmaların yapıldığı ve referandumdan bahsedildiği günlerde neden santral kondurulmak istenen Büyükeceli'de yapılan halk oylaması akla gelmiyor. Belli ki, ticaret ve halkın sağlığı söz konusu olunca sözde demokrat AKP, vatandaşın fikrini almaya yanaşmıyor. 1999'da Büyükeceli'de yapılan halk oylamasında nükleere yüzde 84'le hayır dendi. Sinop'a sandık koymaya cesaretiniz var mı? 12 Eylül'ün etkisinin yaşandığı dönemde bile nükleer enerji tartışmalarında atık sorunu, halkın ne düşündüğü gündeme gelirdi. Şimdi ise tepeden inme kararlarla, kendi düzenledikleri ihaleleri, yasaları da hiçe sayarak bir oldu bitti yapılmaya çalışılıyor. AKP'ye oy veren ve destek çıkan liberallere ayrıca selam olsun!
*Bir numaralı yalan.
**TBMM Genel Kurul Tutanağı, 23. Dönem, 4. Yasama Yılı, 69. Birleşim.