Bir bölümü Habertürk'te yayımlanan Gerd Leipold söyleşisi...
Greenpeace’in (Yeşilbarış) yeni başkanı Kumi Naidoo pazartesi göreve başlıyor. Naidoo, Güney Afrika’da ırkçılığa karşı yıllarca mücadele etmiş, 1986’da tutuklandıktan sonra Mandela hapisten çıkana kadar yurtdışında yaşamak zorunda kalmış. Naidoo’ya görevi devreden Leipold, yenilenebilir enerjinin Türkiye gibi ülkelerde büyük istihdam yaratma potansiyeli olduğuna inanıyordu.
Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 17 Kasım 2009 *
Dünyanın en büyük çevre kuruluşlarından Greenpeace Uluslararsı’nın yeni direktörü bugün göreve başlıyor. “Yoksulluğa Karşı Küresel Eylem Çağrısı” hareketinin kurucularından birisi olan Kumi Naidoo, çocukluğunda da Güney Afrika’daki ırkçılığa karşı mücadele etmiş. 1986 yılında tutuklandıktan sonra polis baskısından kurtulmak için bir yıl yeraltına çekilip ülke dışına çıkmak zorunda olan Naidoo, Nelson Mandela'nın hapisten çıkarılmasıyla Güney Afrika'ya dönebilmiş. Oxford Üniversitesi'nden politika doktorası bulunan Greenpeace’in yeni bir numarası Birleşmiş Milletler’e de birçok konuda danışmanlık yaptı. Naidoo’ya görevi devreden ve 2001 yılından beri Greenpeace Uluslararası’nın direktörlüğünü yapan fizikçi Gerd Leipold son İstanbul ziyaretinde Habertürk’ün sorularını yanıtlamıştı.
- Türkiye’de fizik mühendisleri odası dışında mühendis odalarının hepsi nükleere karşı. Bir fizikçi olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fizikle ilgili deneyimim çok çeşitli. Fizik öğrencisiyken, radyoaktiviteyle tanışmaya başlıyorsunuz. Radyoaktivite üzerine çalışırken seni öldürmediyse ona duygusal bakanları aşağılama duygusu içerisinde bile olabiliyorsun. Birçok fizikçi, nükleer enerji sorusunu fizik sorusuna indirgiyor. Toplumu ve teknolojileri dışarıda bırakıyor. Radyoaktiviteye kontrol edilmesi gereken ve kontrol edilebilir bir şey olarak görüyor. Onun 100 ya da 1000 yıl kontrol edilmesiyle ilgili sorularla, insanlık tarihinde hangi toplumun 500 yıl boyunca değişmeden durduğu sorusuyla ilgilenmiyorlar. Böyle çok az topluluk var. Topluluklardaki istikrar bozulduğunda, kontrol sistemleri ve uzmanlar olmadığında ne olacağı sorusuyla ilgilenmiyorlar. Sovyetler Birliği’nde sistem çöktüğünde nükleer tesislerin parası ödenmediği için güvenlik birimlerinden yoksun olduğunu gördüm. Nükleer denizaltıların parasızlık ve ordunun artık orada olmaması nedeniyle deniz kıyısında bırakıldığını gördüm. 1990-1991 yılları arasındaki deneyimimden bahsediyorum. Moskova’da içme suyu analizi yaptığınızda birçok içme suyunda dikkatsizce yönetilmesi yüzünden radyoaktiviteye rastlayabilirsiniz. Nükleer enerji tehlikeli bir teknoloji ve istikrarlı bir topluma ihtiyacı var. Nükleer fizikçiler çoğunlukla bu sorularla ilgilenmez. Bir de nükleer silah sorusu var ki bu benim için en önemlilerinden biri. Kuzey Kore ve İran’ın nükleer programlarına sivil program olarak başladığı söylendi ama sonunda nükleer silaha giden bir yolda ilerliyorlar. Tartışmasız, bugün nükleer enerji isteyen ülkelerin birçoğu nükleer silah istiyor en azından nükleer silahlara ilgili duyuyorlar.
- Türkiye’de mi nükleer silah istiyor?
Bunu değerlendiremem ama 10 yıl önce, İsveç, Almanya ve Hatta İsviçre’nin bile nükleer silahlarla ilgili çalıştığı ortaya çıktı. Barışçıl bir ülke olarak bilinen İsveç de bile. Nükleer teknolojiye sahip olmanın nükleer silah yapmayı kolaylaştırdığını unutamayız. Bir de kirli bomba olayı var. Teröristlerin bugün neler yapabildiğini gördük. Yüksek seviyeli nükleer atıkların bilinen bombalarla, nüfusun yoğun olduğu yerlerde patlatılma olasılığından bahsetmek korku ticareti yapmak değil. Ben nükleer teknolojinin kolaylıkla kontrol edilebilecek bir teknoloji olduğunu düşünmüyorum.
- Enerji (D)evrimi raporunuzda artan tüketime rağmen talebin yenilenebilir enerjiyle karşılanabileceğinizi söylüyorsunuz. Greenpeace tüketim sorunuyla ilgilenmiyor mu?
İklim değişikliğiyle mücadeleyi düşündüğümüzde ne kadar enerji kullanmalıyız sorusu yerine enerjiyi nasıl kullanmalıyız sorusuna odaklanmamız gerekiyor. Raporu hazırlarken zor bir karar vermek zorundaydık. Bugünkü teknoloji ve enerji tüketimindeki radikal olmayan tahminlere rağmen, talebi yenilenebilir enerjiyle karşılamak mümkün. Rapora endüstriyel ölçekte üretime geçmemiş olan yeni teknolojileri ekleseydik gerçekçi olmamakla suçlanabilirdik. Enerji verimliliği ve tasarrufu işin önemli bir parçası. Enerji tasarrufu ve verimliliği yaygınlaştıramazsak, zengin ülkelerde enerji tüketiminde düşüşü ve gelişmekte olan ülkelerde mütevazi artışı sağlamamız mümkün değil.
-Yenilenebilir enerji nasıl bir rol oynayacak?
20 yıl önce yenilenebilir enerji önemli bir oyuncu olabilir dendiğinde size gülerlerdi. 10 yıl önce talebin birazını yenilenebilir enerjiyle karşılayabilirsin denmeye başlandı. 5 yıl önce bile evet katkıda bulunabilir ama yavaşça büyüyecek diyorlardı. Bugün ülkelerin endüstriyel stratejilerine hatta enerji firmalarının planlarına bakınca yenilenebilire olan yönelişi görebiliyorsunuz. Yenilenebilir enerji anahtar ve enerji kaynakları içinde ana rolü üstlenebilir. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde hızla ilerleyen yenilenebilir enerji, akıllı iletim hatları, akıllı elektronik aletlerle beraber kullanılmaya başlanınca merkezi olmayan elektrik üretimi sorunlara çözüm olacak. İklim değişikliğiyle mücadele de en hızlı çözüm. Türkiye gibi ülkelerde iş yaratma potansiyeli de göz ardı edilemez.
-Tüketim ve iklim değişikliği arasında nasıl bir ilişki var?
Kuzey Amerika’daki ülkeler gibi kişi başına bir otomobili standart alsaydık dünyada 4 milyar otomobil olacaktı. Eğer herkes Japonlar gibi balık yeseydi, 10 kat daha fazla balık avlamak zorunda kalacaktık. Herkes ABD’deki gibi seragazı salsaydı, karbondioksit emisyonları 6 kat fazla olurdu. Fakir fakir kalsın demiyoruz ama gezegene zarar veren bu hayat tarzları gezegenin taşıyabileceği bir şey değil. Bu yaşam tarzları bazen iklim değişikliği bazen de okyanuslara zarar vererek hayatı tehdit ediyor.
- Melez (Hibrid) araba çözüm mü?
Melez(hibrid) otomobiller iyi ve kötü. Uzun bir zamandır tüketimi düşünmeyen, sadece en iyiyi yapmaya çalışan otomobil endüstrisini uyandırması açısından iyi oldu. Öte yandan birçok insan hala melez otomobillerin de bir yanmalı motora sahip olduğunu unutuyor. Tüketimi daha az ama sürdürülebilir bir model değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder