Hatasız nükleer olmaz!

Finlandiya’nın nükleer hatası ...

Özgür Gürbüz - Karga Mecmua / Haziran 2009

1978 yılında ABD’de meydana gelen Üç Mil Adası (Three Mile Island) kazası, ardından dünya tarihine adını gelmiş geçmiş en büyük teknoloji felaketi olarak yazdıran Çernobil. Bu iki kaza zaten nükleer atıklar ve yüksek elektrik üretim maliyetleriyle başı iyice dertte olan sektöre adeta öldürücü darbeyi vurmuştu. Çernobil’den bu yana gerileme dönemine giren nükleer enerji, doğalgaz krizlerini, yüksek petrol fiyatlarını bahane ederek yeniden atağa kalktı. Çernobil’i anımsamayan bir kuşak ve eski defterlerin karıştırılmaması tek dilekleriydi. Bu dilek bir ölçüde tuttu, bahsettikleri gibi bir “nükleer rönesans” gerçekleşemedi ama işsizlikten kırılan ve neredeyse Fransa ve birkaç Asya ülkesi dışında sipariş alamayan nükleer endüstri bu sayede iflastan dönmüş oldu.

“Huylu huyundan vazgeçmez” misali, nükleer enerjinin geri dönüşü de altın çağını yaşadığı yıllardaki gibi sorunlu oldu. Koparılan onca gürültüye rağmen Batı Avrupa’da sadece iki nükleer reaktörün inşası sürüyor. Biri, nükleerden yıllardır taviz vermeyen ve nükleer reaktör satmak için bizzat cumhurbaşkanları Sarkozy’yi bir pazarlamacı gibi görevlendiren Fransa. Fransa’daki reaktör inşaatının nasıl gittiği hakkında çok detaylı bilgi almak, yıllardır bu konuda gizliliğini sürdüren devlet kontrolündeki nükleer sektör yüzünden pek mümkün değil. Buna karşın, dünyanın nükleer teknoloji konusunda örnek gösterilen Fransız Areva şirketi tarafından Finlandiya’da inşa edilen 1600 MW kurulu güçteki reaktörü hakkında oldukça fazla bilgiye ulaşmak mümkün. Ülkemizde medyanın ticari ilişkiler nedeniyle neredeyse hiç değinmediği bu haberler, nükleer rönesans masalının, Finlandiya’da nasıl bir kabusa dönüştüğünü gösteriyor.

Elektrik üretemedi ama 4 milyar avro zarar etti
Olkiluoto’daki 3 numaralı reaktörün inşası 2005 yılında başladı. Bittiğinde Avrupa’nın ilk üçüncü kuşak nükleer reaktörü olması bekleniyor. Yalnız inşaatın ne zaman biteceği pek belli değil. Dört yıldır üzerinde çalışılmasına rağmen, Finlandiya otoritelerinin aradığı güvenlik standartları hala sağlanamadı. Bu nedenle inşaat birkaç kez gözden geçirildi, bazı bölümlerin yeniden yapılması istendi. Normal şartlarda reaktörün bu yaza bitmesi gerekiyordu, halbuki şu anda görünen en erken tarih 2012. Bu gecikmenin maliyeti, üretilemeyen elektrik enerjisiyle birlikte 4 milyar avroyu buluyor. Santralin maliyetinin firma tarafından inşaattan önce 3 milyar avro olarak açıklandığını da anımsatmakta fayda var. İşin komik tarafı, gecikme ve yapılan hatalardan dolayı ortaya çıkan 4 milyar avroluk (lütfen bu rakamı tekrar tekrar okuyun) ek maliyet yüzünden reaktörü tasarlayan ve inşa eden Areva-Siemens konsorsiyomu ile Finlandiya’daki reaktörü sipariş eden TVO’nun bu bedeli kimin ödeyeceği üzerine tahkimlik olması. Sonuçta faturanın Finlandiya vatandaşlarına pahalı elektrik yoluyla çıkacağıysa ortada.

Tasarım hatası
Bu işin komik tarafıydı. İşin daha komik tarafı ise dünyanın en iyi nükleer teknolojisine sahip olduğu iddia edilen firmanın, tasarımını yaptığı üçüncü jenerasyon nükleer reaktörlerin tam anlamasıyla çuvallaması. Bu teknolojinin her derde deva olduğunu söyleyen atom mühendislerinden ülkemizde de çok sayıda bulunduğunu anımsatmakta yarar var. Finlandiya Nükleer Güvenlik Otoritesi (STUK), en son yaptığı uyarıda, daha önce de dikkat çektiği ana soğutma borularındaki kaynaklarda yine hatalar tespit etti (Bu borulara daha önce de üç kez kaynak yapıldığı belirtiliyor). Finlandiya’da bir televizyon kanalı, STUK’tan Areva’ya yazılmış bir mektubu kamuoyuna açıkladı. Greenpeace tarafından Türkiye’deki medyaya da gönderilen bu mektupta, STUK, Areva’dan temel nükleer güvenlik ilkelerine uygun bir tasarım beklentisi içerisinde olduğunu söylüyor. Yani, bütün olan biten tasarım hatası diyor. Bu da, Türkiye gibi, nükleer enerjiyi gerçekten tartıp biçmeden baştacı yapmaya çalışan ülkelere önerilen “son model” reaktörlerin ne durumda olduğunu gösteren iyi bir örnek.

Bildiğiniz gibi Mersin’in Akkuyu beldesine yapılmak istenen bir nükleer reaktör var ve ihale tüm olumsuzluklara rağmen garip bir şekilde sonuçlandırılamıyor. İhalede verilen fiyatı pahalı bulan nükleerciler, yukarıdaki tabloyu nasıl yorumluyor bilmiyorum ama Finlandiya’da yaşanan bir istisna değil. Bugün, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın inşası süren santraller listesinde yer alan Attucha-2 reaktörünün 1981 yılından bu yana bitirilemediğini ve bu listede yer aldığını biliyor muydunuz? Arjantin’in zararı, on milyarlarca dolar olarak tahmin ediliyor. Hatalardan ders çıkarmak iyidir ama bazen çok pahalıya mal olabilir. Türkiye’nin ortada alınacak bu kadar ders varken “nükleer hata” yapmasına engel olmak hepimizin görevi olmalı. Eğer bu memlekette yaşamaya niyetliysek...

Hiç yorum yok: