II. petrolden kaçış seferberliği

Avrupa ve dünya yükselen petrol fiyatları, azalan rezervler ve dışa bağımlılık gibi etkenler yüzünden petrole olan bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyor. 1973'teki birinci petrolden kaçış seferberliğiyle bugünkü arasında farklar var.

ÖZGÜR GÜRBÜZ - Analiz / Nisan 2006

Dünyadaki sanayileşme süreci tarihte enerji kaynaklarıyla bağlantılı olarak belli dönemeçlerden geçti. Kömürün buhar makinalarında kullanılması bugünkü termik santrallerin temellerini attı. Petrol, kara taşımacılığına ivme kazandırdı. Ama aynı zamanda 1973'te yaşanan petrol kriziyle ülke ekonomileri büyük sıkıntı yaşadı. 1973'teki kriz, Arap-İsrail savaşı yüzünden, Suudi Arabistan, İran, Irak ve Kuveyt gibi ülkelerin üretimi azaltması ve fiyatları arttırmasıyla ortaya çıktı. Bugün yükselen petrol fiyatlarında Irak'ın işgalinin rolü olduğu kadar azalan rezervlerin de payı var. Analizler, iklim değişikliğinden enerji arz güvenliğine kadar uzanan daha çok faktörlü ama uzun dönemli bir başka petrol krizine işaret ediyor. Bilinen petrol rezervlerinin 40 yıl kadar dayanacağı da yüksek fiyatlara eklenince ülkeler başka çıkış yolları arıyor.

İsveç petrole tamamen elveda diyen ülkelerin başında geliyor. 2020 yılına gelindiğinde ulaşımda petrole olan bağımlılığı sıfıra indirmeyi amaçlayan İsveç biyoyakıtlar olarak adlandırılan etanol ve biyodizel üretmek için ormanlarını kullanmayı planlıyor. Etanol üretiminde dünya lideri Brezilya'da petrol bağımlılığını hızla azaltmak ve ulaşımda etanol kullanımını yüzde 80'e çıkarmak. Bunun için etanol üretimlerini de 2013'e kadar iki katına çıkarmayı isteyen Brezilya'nın ülkenin her tarafına yayılmış 30 bin yakıt istasyonu, şeker kamışlarından üretilen etanol satışı yapabiliyor. Günlük 204 bin varil petrole denk düşen etanol üretimi, yeni üretilen her 10 araçtan 7'sinin petrol veya etanol ya da her ikisinin karışımıyla çalışmasına olanak verecek şekilde üretiliyor. Bugünkü sonuç, Brezilya'nın 1976'da etanole vermeye başladığı sübvansiyonların bir sonucu aslında. 1980 yılında sübvansiyonlar kesildi ama bu etanol üreticilerini durdurmadı; aksine daha verimli yöntemler bulmaya itti. Bugün Brezilya sadece en büyük etanol üreticisi değil aynı zamanda en ucuza mal edeni. ABD'de, 3,785 litre etanolün üretim maliyeti 1,10-1,40 dolar arasında seyrederken Brezilya aynı miktarı 85 sent'e üretebiliyor. İzlanda'nın planı ise tüm arabalarını 2050'ye kadar hidrojenle çalıştırmak.

I. petrol krizinden sonra neler yaptılar

İsveç
1973 yılında İsveç'in toplam birincil enerji arzı içinde petrolün payı yüzde 72'ydi. 1983 yılında bu oranı yüzde 43'e, 1990 başlarında ise yüzde 28-30 oranına düşürmeyi başardılar. 1990 yılından sonra da bu oranı koruma konusunda başarılı oldular ve yıl 2002 olduğunda petrolün toplam enerji arzı içerisindeki payı yüzde 29'a sabitlenmişti. Bu düşüşteki ana aktör elektrik üretiminde petrolden vazgeçilmesiydi. 1973'te İsveç'te üretilen elektriğin yüzde 19'u petrolle çalışan santrallerden sağlanmıştı. bu oran yüzde 1'in altına indi. 2002 yılında petrolün yüzde 60'ı taşımacılık, yüzde 22'si sanayi, yüzde 6'sı konutlarda ve yine yüzde 6'sı enerji dışında alanlarda kullanıldı.

Fransa
Fransa'nın birincil enerji kaynakları içinde petrole olan bağımlılığı, diğer birçok gelişmiş ülke gibi 1973'teki petrol krizinden sonra özellikle elektrik üretiminde petrolün payını azaltmasıyla başladı. 1970'de yüzde 70 olan, Fransa'nın birincil enerji arzı içerisinde petrolün oranı, 2001 yılına gelindiğinde yüzde 35'e indi. Aynı yıl bu oran Avrupa'da ortalama olarak yüzde 40 seviyesinde seyretti. Fransa, 2001 yılında petrolün yüzde 57'sini ulaşım için kullanırken, aslan payını yüzde 85'le kara taşımacılığı kaptı. Petrolün yüzde 17'si sanayide yüzde 12'si ise konutlarda kullanıldı.

İtalya
İtalya'da petrole olan bağımlılık, birçok Avrupa ülkesinin aksine, çok büyük oranlarda bir düşüşle karşılaşmadı. Birincil enerji kaynakları arzı içinde, 1990'da yüzde 59 olan petrolün payı, 2001'de de fazla değişmedi ve yüzde 50'ye düştü. İtalya'da da elektrik üretiminde doğalgaz santrallerine geçiş petrolün etkisini hafifletse de ulaşım ve sanayinin de etkisiyle, 2001 yılında tüketilen enerjinin yüzde 80'i hala gaz ve petrol kaynaklı. İtalya'da dikkati çeken en büyük özellik ise enerji yoğunluğu konusunda Avrupa'nın lider ülkelerinden biri olması. Bunun arkasında enerji verimliliği konusunda yapılan çalışmalar ve pahalı enerji fiyatları yatıyor. Bu iki etken, İtalyanları enerjiyi daha etkin kullanmaya yarayan yöntem ve seçenekleri bulmaya itiyor.

Hiç yorum yok: