Avrupa'nın enerji güvenliği Türkiye'den geçiyor

Ukrayna krizinden bu yana rahat uyku uyuyamayan Orta Avrupa ülkeleri, Rus gazına olan bağımlılıklarının enerji güvenliklerini tehdit ettiğini düşünüyor. Gözler, Rusya'ya alternatif olabilecek Hazar ve Kafkasya kaynaklarını Avrupa'ya ulaştırabilecek olan Türkiye üzerinde.

Özgür Gürbüz / Ağustos 2006

Bugün dünyada herkesin en çok konuştuğu konulardan biri olan enerji belki de Orta ve Doğu Avrupa'da bugün tek konuşulan konu. Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan doğalgaz krizinden sonra enerji güvenlikleri konusunda adeta panik yaşayan bu ülkeler, kaynak çeşitliliği için gözlerini şimdi Türkiye'ye çevirdi. Avrupa'daki doğalgaz rezervlerinin sınırlı olması, Kafkasya ve Hazar bölgesindeki kaynakları Rusya'nın kontrolü dışında olan bir ülkeden Avrupa'ya ulaştırmada Türkiye'yi öne çıkarıyor.

Türkiye'nin kendisini bir enerji transfer noktası olarak konuşlandırdığını ve Avrupa Birliği'nin (AB) Orta Asya ve Hazar bölgeleriyle arasında bir bağlantı sağlamak istediği düşünüldüğünde herşey yolunda gibi görünüyor. Ancak, Ljublijana Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Direktörü Borut Grgic, Türkiye'nin son zamanlarda statükonun değişmesinden çok Rusya ile birlikte korunması için çalıştığını söylüyor. "Türkiye, şu andaki koşullara bakıldığında imkansız gibi görünen kendi bağımsız enerji güvenliğini oluşturmayı denemektense, büyük Avrupa'daki enerji birliğine bağlanarak Rusya'ya olan bağımlılığı çözecek kökten bir çözüm için çalışmalı" tezini savunan Grgic, "Eğer Türkiye bunu yaparsa Rusya'yı göğüsleyen ülke olmayacak, bunu AB yapacak" diyor.

Grgic'e göre Türkiye bu adımı atarsa, Türkiye'nin AB üyeliğine çok sıcak bakmayan Doğu Avrupa ülkelerinin güvenini de kazanacak. "Doğu Avrupa'da bir başka enerji krizi olduğunda, emin olabilirsiniz ki gözler Rusya'nın monopolizasyon politikalarına yardım eden ülkelere çevrilecek" diyor. Yine Grgic'e göre, AB'nin stratejik düşünme yeteneği şu anda oldukça düşük. AB, enerji güvenliğini hala enerji kaynaklarıyla ilgili bir sorun olarak düşünüyor ve jeoplotiği, enerji güvenliğiyle ilişkilendiremiyor. Rusya ve ABD ise enerji konusuna tamamen jeopolitik bir sorun olarak yaklaşıyor.

Borut Grgiç, Orta Avrupa'nın Türkiye’nin değerini anlayabilmesi için Türkiye'nin yapabileceği üç şeyin şunlar olduğunu söylüyor: "İlk olarak, Güney Kafkasya ile stratejik diyaloğu geliştirerek, yönetimde teknik bilgiyle(know-how) politik ve ekonomik reformları transfer ederek, AB çerçevesi içinde bölgenin başpehlivanı olmak. İkinci olarak kendi rotasını çözülmemiş sorunların çözümüne yardım etmeye çevirmek ki bu bölgeye yeni bir istikrar getirecek. Ermenistan’la ilişkileri ilerletmek de açıkça bir önkoşul. Ve son olarak Türkiye, Karadeniz ve Güney Kafkasya bölgesinin uluslararası enerji alanı olmasını sağlamalı".

AB’nin gaz bağımlılığını azaltmanın gerçekçi olamdığını düşünen enerji uzmanı, AB içinde halihazırda güçlü olan gaz lobisi yüzünden alternatif enerji kaynaklarına ani bir kayışın da olası olmadığı görüşünde. Grgiç, AB gaz firmalarının çoğunun talebi karşılamak için uzun dönemli kontratlara sahip olmasını bir dezavantaj olarak görüyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının ise AB için en iyi sonucu uzun dönemde vereceğini düşünüyor.


AB'nin enerji bağımlılığı

Petrol
AB'de kullanılan petrolün yüzde 45'i Ortadoğu kaynaklı.
2030 yılında AB petrol tüketiminin yüzde 90' ithal edilecek

Gaz
Avrupa'da kullanılan gazın yüzde 40'ı Rusya, yüzde 30'u Cezayir ve yüzde 25'i Norveç'ten sağlanıyor. 2030 yılında, AB dışından gelen gazın oranı yüzde 80'leri bulacak. Bunun yüzde 60'ı ise Rusya'dan sağlanacak.

Kömür
2030 yılında AB'ye gerekli olan kömürün yüzde 66'sı ithal edilmek zorunda kalacak
Kaynak: AB Komisyonu, Yeşil Belge 2000

Rus enerjisinin, ne olursa olsun, bir politik bedeli var.

Borut Grgic
Ljublijana Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Direktörü


Moskova enerji planlarını saklamıyor, enerjiyi politik bir araç olarak kullanma konusunda bir vicdani kaygısı da yok. Tersine, Avrupa’daki enerji egemenliğine jeostratejik yaklaşım ve politik ajanda işin içinde. Rusya’nın enerji stratejisinin temellerini anlamak için Ukrayna, Gürcistan, Romanya ve Bulgaristan örneklerine bakmak yeterli.

Orta Avrupa ülkeleri Rusya’nın enerji kaynaklarına daha az bağımlı bir ortam yaratmak istiyor. Bu nedenden ötürü, Schröder-Putin gaz anlaşması, Doğu Avrupa ülkelerinin güvenlik çıkarlarını ve Avrupa’nın ortak enerji stratejisini destekleyen değil tamamen dışlayan bir tokat gibi. Rusya’nın pazar payını düşürmek için AB, korkunç bir şekilde Rusya ve Kuzey Afrika dışında bir arz kaynağı bulmak zorunda. Dikkatler, Karadeniz-Güney Kafkasya koridoruna ve bununla birlikte Hazar bölgesine çekiliyor. AB içinde, bölgeyle ilgili stratejik vizyon ve sistematik yaklaşım eksikliği, bölgesel istikrarsızlığı nasıl yöneteceğini bilen Rusya’ya yarıyor. Rusya’nın Güney Kafkasya’daki stratejisi statükoyu koruma yönünde. Eğer Moskova, Güney Kafkasya’da istediğini yaparsa, Rusya harici ikinci bir gaz koridorunu Avrupa’ya ulaştırma planlarına son nokta koyulacak.

Halbuki Türkiye, son zamanlarda statükonun değişmesinden çok Rusya ile çalışıp, korunması yönünde çalışıyor gibi gözüküyor. Bugünkü statükonun korunması, Rusya’nın enerji stratejisi için yukarıda belirtilen tüm uygulamalarını hayata geçirmesine yardım ediyor ki, bu Orta Avrupa’nın politik bağımsızlığına yönelik tehlikeler içinde yer alıyor. Öyle ki, Ankara’nın Moskova’yla yakınlaşması Avrupa’da kuşkuyla izlenirken, Orta Avrupa’da tasvip edilmiyor.

Türkiye'nin Avrupa'ya gaz taşıma projeleri

Boru Hattı -- Kapasite (milyar m3) -- Durum
Türkiye-Yunanistan* -- 0.75 -- 2006'da bitecek
Türkmenistan-Türkiye-Avrupa -- 14 -- Belirsiz
Azerbaycan-Türkiye (Şahdeniz) -- 6,6 -- İhale aşaması
Irak-Türkiye -- 10 -- Belirsiz
Mısır-Türkiye -- 4 -- 2007'de bitecek
Türkiye-Avusturya (Nabucco) -- ? -- Fizibilite aşaması

*Bu hattın, 2012'de İtalya'ya kadar uzatılıp, 8'i İtalya, 3'ü Yunanistan'a olmak üzere 11 milyar m3 kapasiteye ulaşması hedefleniyor.

Hiç yorum yok: