Kıbrıs'ta ekoloji forumu başlıyor

Yeni Kıbrıs Partisi’nin (YKP) katkılarıyla düzenlenen II. Ekoloji Forumu 20-22 Eylül tarihleri arasında Limnidi’de Vouni King Otel’de düzenlenecek. Kapitalizmin yarattığı doğa katliamlarının ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi için mücadeleyi güçlendirmeyi amaçlayan forum aynı zamanda yeni kampanya önerilerini de gündemine alacak.

PROGRAM
20 Eylül, Cuma
19:00 - Tanışma toplantısı
20:00 - Akşam yemeği
21:00 - Müzik dinletisi
 
21 Eylül, Cumartesi
ATÖLYE ÇALIŞMALARI
10:00 – 13.00 - Atölye çalışmaları
I. Tarımda alternatif üretim metodları
Moderatör: Yena Hacışevki ve Nükhet Irkad
II. Alternatif üretimde arıcılığın önemi
Moderatör: Hasan Çağda
II. Eko-feminizm çalıştayı
Moderatör: YKPfem aktivistleri
13:00 - Öğle yemeği
 
EKOLOJİK YIKIMA KARŞI TEORİK VE PRATİK MÜCADELE
15:00-18:00 – teorik ve pratik ekoloji mücadelelerin sunumları
15:00 - Ekososyalizm - Tasos Hovardas
Moderatör: Tegiye Birey
16:00 - Kent Hareketleri ve Ekoloji - Özlem Yeniay
Moderatör: Mehveş Beyidoğlu Önen

Ara (30 dakika)
17:30 – GDO’ların gıda, tarım ve ekoloji üzerindeki riskleri ve tehlikeleri - Arca Atay
Moderatör: Murat Kanatlı
18:30 - Katkı-soru-cevap
20:00 - Akşam yemeği
21:30 - Film gösterimi
 
22 Eylül, Pazar
9:30 – Doğa yürüyüşü
11:00 - Sivil toplum örgütü ve bağımsız aktivistlerin katılımına da açık olarak Kıbrıs’ta çevresinde ekoloji sorunları ve çözümleri için pratik mücadele şekilleri üzerine forum
13:00 - Öğle yemeği
 
II. Ekoloji Forumu'yla ilgili daha fazla bilgi almak ve kayıt olmak için ykp@ykp.org.cy adresine bir e-posta atabilirsiniz. 

Japonya güneşte 10 bin MW'ı geçti

Mini Yorum/18 Eylül 2013

Almanya, İtalya, Çin ve ABD'den sonra Japonya da güneş kurulu gücünde 10 bin MW'ı geçti. Fukuşima öncesi bu rakam 4 binin altındaydı. Japonya'daki güneş fotovoltaik gücün 4'te 3'ünün çatılarda kurulan ticari olmayan sistemler olması ise daha ilginç. Birçoğunun sahibi vatandaşlar, kendi elektriklerini üretiyorlar.

Nükleer enerji elektriği şirketlerin tekeline, güneş ise halka bırakıyor. Güneşin daha temiz ve güvenli olmasının yanısıra nükleere karşı en önemli üstünlüğü bu. Bizim hükümetimizin güneşin önüne engeller koyup, nükleere olmadık sübvansiyonları vermesinin asıl nedeninin de bu olduğunu düşünüyorum. Halkın değil, şirketlerin çıkarı için çalışmak. Daha uzun cümleler kurmaya gerek yok.

Başka bir dünya

Özgür Gürbüz-BirGün/15 Eylül 2013

Gezi direnişi ve dünyadaki benzer örnekler gösteriyor ki mevcut politik modeller işlemiyor. Ekonomik krizin atlatıldığını söylemek zor, ‘pansuman tedbirlerin’ bizi ne kadar uzağa götüreceğini hep birlikte göreceğiz. Krizin açtığı sosyal yaralar ise derinleşerek artıyor. Bu yüzden birçok ülkede insanlar sokakta. Kapitalizm piyasadaki sıcak para akışını düzenlemeyi, üretim ve tüketimi canlandırmayı başarsa da yine tökezleyecek. Çünkü önünde  bir de kaynak sorunu var. Dünyanın sınırlı kaynaklarıyla sınırsız tüketimi öngören bir modeli sürdürmek mümkün değil. Bu yüzden de yeni bir sisteme ihtiyacımız var.

Solun ‘yeni bir dünya’ söylemi çok yeni değil ama içeriği değişerek zenginleşiyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri de ekolojinin eskisine oranla daha çok konuşulması. Önümüzde sadece bir paylaşım sorunu yok. Ne üreteceğimizi, ne kadar üreteceğimizi ve nasıl üreteceğimizi de sorgulayan bir paylaşım sorunu var. Herkesin otomobili olmayacak; bu kesin. Herkesin otomobilini üretecek hammaddeleri çıkarmak ve imal etmek için doğaya verilecek ekolojik zararı hayal etmek bile zor. Tüm bu otomobillere yetecek petrolü bulsanız da, küresel iklim değişikliğini geri dönülemeyecek noktaya getirmeyi göze almadıkça yakamazsınız. Elinizde yeterli kaynak olması sorunu çözmüyor. Devir ‘hesap devri’ anlayacağınız.

Yeni sistemin bütününü hayal etmek zor ama üretimde kararların daha kolektif bir biçimde alınacağını söylemek yanlış olmaz. Bir maden, bir fabrika için muhatabınızın hükümet olduğu günler geçti. Dört yılda bir seçilmiş olmak yeterli değil. Halka soracaksınız ve hatta bazı temel ihtiyaçların kullanımını, mülkiyetinin özelleştirilmesini olabildiğince sınırlayacaksınız. Müştereklerimizin dünyadaki insanlar tarafından adil bir şekilde kullanıldığından, paylaşıldığından emin olmak zorundayız. Nedir bu müşterekler? Yaşam kaynağımız su, temiz hava, temel gıda ürünleri, onların yetiştiği topraklar ve ortak kullandığımız alanlardan bahsediyoruz; Gezi Parkı gibi. Okulumu, hastanemi bana sormadan kapatamazsınız, parkıma AVM dikemezsiniz.

Üretim kararlarının adil bir süreçte alındığı, üretilen mal ve hizmetlerin eşitçe paylaşıldığı ve tüm süreç boyunca doğanın sınırlarının zorlanmadığı yeni bir anlayışı sistemin temeline yerleştirmeliyiz. Hayatımızı zenginleştiren pratik gelişmeler de olabilir. Çalışma saatleri azaltılabilir ve böylece üretim hızı yavaşlatılarak insanların kendilerine ve sevdiklerine daha fazla zaman ayırması sağlanabilir. “Hayattaki her şeyim” diye anlattıkları çocuklarını fazla çalışmaktan haftada sadece birkaç saat görebilen anne ve babalar, en büyük aşklarıyla parklarda dolaşmaya fırsat bulamayan sevgililer, büyükleriyle daha çok vakit geçirmek isteyen vefalı çocuklar sanırım bu fikre karşı çıkmaz. Haftada altı değil beş, beş değil dört gün çalışarak sınırlı kaynakların tükenişini yavaşlatabilir, doğanın kendini yenilemesine fırsat verebiliriz. Bu fikrin önünde şirketlerin kar hırsı dışında hiçbir şey durmuyor. Sahip olduğumuz teknolojik seviye ihtiyaçlarımızı karşılamak için beş gün çalışmamızı gerektirmiyor. Haftada 2-3 gün bile temel ihtiyaçlarımızı karşılamaya yeter. Fazla çalışıyorsak bilin ki, birilerinin evindeki ikinci televizyon, daha lüks bir otomobil, keyfi uçak seyahatleri, savaş makinaları için çalışıyoruz. Kısa ömrünüzü gerçekten de böyle geçirmek istiyor musunuz?

Başka bir dünya mümkün ve başarmanın anahtarı birlikte olmak. Unutmayın, doğanın en zayıf olduğu an, biyoçeşitliliğin azaldığı zamandır. Tarlada tek ürün varsa, hasat garanti değildir. O ürüne zarar veren bir hastalık sizi aç bırakabilir. Farklı ürünlerin olduğu tarlalar ise zor günlerde daha dayanıklıdır. Gezi direnişinin bugüne kadar sürmesi farklı grupların bir araya gelmesinden kaynaklanıyor. Dindarlar, ateistler, sosyalistler, çevreciler, eşcinseller, sosyal demokratlar… Bu çok renkli tarlalar çoğaldıkça hasat zamanı da yaklaşacak.