Çin’deki gerginlik cemaat azalttı

Çinli yetkililer, Sincan - Uygur Özerk Bölgesi’nde geçtiğimiz günde çıkan olaylar yüzünden ölenlerin sayısının 197’ye çıktığını söyledi. Cuma namazına katılım azaldı ancak güvenlik önlemlerinin alındığı camilerde olay çıkmadı.

Özgür Gürbüz /18 Temmuz 2009

Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde 5 Temmuz’da patlak veren olaylar sonrasında hayatını kaybedenlerin sayısı 197 oldu. Yön Radyo ve Çin Uluslararası Radyosu’nun ortak yayınına katılan Çin Uluslararası Radyosu Türkçe Bölümü şefi Yongmin Şia, olaylar sırasında ağır yaralanan beş kişinin daha hayatını kaybettiğini böylece son iki haftada ölenlerin sayısının 197’ye ulaştığını belirtti. Canlı yayına katılan, Sincan’daki iki büyük cami imamı, gerilimin azaldığını, cuma namazı sırasında sorun yaşanmadığını ancak katılımın geçmiş cumalara göre azaldığını söyledi.

Camilerdeki hasarlar onarılmış
Yön Radyo’nun bir saatlik canlı yayınında konuşan ve Sincan’da Ortaköprü Cami’nde imamlık yapan Nur Muhammed Hafız, olaylar sırasında camilere bir saldırı olmadığını bazı camilerde meydana gelen hasarların da kısa sürede onarıldığını söyledi. Programa katılan Han Tengri Cami Baş İmam Yardımcısı Abdülgaffur Abdülrahim ise, “Bizim camide eskisine oranla daha az insan vardı. İyilik hakkında bir konuşma yaptık. Olaysız eve döndük” dedi. Programda dinleyicilerin sorularına da yanıt veren iki imam, Çin’de nasıl imam olunduğu ve hac konularında bilgi verdi. Önce ailelerinden din eğitimi aldıklarını, daha sonra ise cemaatin tavsiye etmesi sonucu devletin kendilerini imam olarak atadığını belirten Abdülrahim, imam olunmadan önce Çin’deki Yüksek İslam Enstitüleri’nde de eğitim alındığını belirtti.

Fettullah Gülen'in okulu var mı?
Programa mesajlarla sorulan sorulardan biri de, Fettullah Gülen’in Sincan’da okulu olup olmadığı sorusuydu. Çin Uluslararası Radyosu Türkçe Bölümü şefi Yongmin Şia, Çin’de devlet okullarının yanı sıra vakıf okullarının da olduğunu ancak Gülen’e ait bölgede bir okulun bulunduğundan haberi olmadığını söyledi. Bölgedeki cami sayısı hakkında da bilgi veren Şia, 1980 yılında 9 bin olan cami sayısının bugün 25 bine ulaştığını belirtti.

***
Hacca gitmek engelleniyor mu?
Yon Radyo'daki canlı yayında dinleyicilerden gelen Hac ile ilgili soruyu yanıtlayan İmam Hafız, 2005 yılına kadar Hac’ca Kazakistan ve Özbakistan yoluyla gidildiğini, 2006 yılında bir kısıtlama yaşandığını söyledi. 2006 yılından sonra Çin Hükümeti’nin Türkiye benzeri bir düzenlemeyle Hac organizasyonları yapmaya başladığını belirten Hafız, imamların masraflarının devlet tarafından karşılandığını belirtti. Programda İmam Hafız’ın 1995 yılında Hac’ca gittiği, diğer imam Abdülgafur’un ise sıra beklediği ortaya çıktı. Abdülgafur, bu yıl olmazsa en geç gelecek yıl devlet tarafından Hac’ca gönderilmeyi umuyor.

"Arjantin'in haberi var bizim yok!"

GDO'ların Türkiye'de üretiminin önünü açacak olan Ulusal Biyogüvenlik Yasası, tepki topluyor. Genetiği değişmiş bitkilerin üretimi ve tüketimine karşı çıkan oda ve sivil toplum kuruluşları, Başbakanlık'a gönderilen taslağın kendilerine gösterilmediğini ancak dünyanın en büyük ikinci üreticisi Arjantin'den 78 sayfalık görüş alındığını söylüyor.

Özgür Gürbüz / 17 Temmuz 2009

Tüm dünyada tartışmalara yol açan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar'ın (GDO) Türkiye'de ekimine izin verecek olan Ulusal Biyogüvenlik Yasası'na sivil toplum kuruluşlarından ciddi tepki var. Bitkilerin genleriyle oynayarak onların istenilen şekil ve özelliklerde üretimine olanak sağlayan teknolojilerin sağlık üzerinde onlarca zararlı etkisi olduğunu söyleyen GDO'ya Hayır Platformu yetkilileri, yasa tasarısının tüm ısrarlarına rağmen kendilerine gösterilmemesinden de şikayetçi. Başbakanlık'a gönderildiği belirtilen söz konusu yasa tasarısını, bilgilendirme hakkını da kullanarak, görmek için talep ettiklerini belirten Platform yetkilileri, "Tasarıya dünyanın ikinci en büyük GDO üreticisi Arjantin'den 78 sayfalık görüş geldi ancak ne bizden, ne de Ziraat ve Tabip odalarından görüş alındı" diyor.

"DDT'ye de iyi demişlerdi"
57 farklı kuruluştan oluşan GDO'ya Hayır Platformu adına yapılan basın açıklamasında konuşan Türk Tabipler Birliği temsilcisi Prof. Dr. Kenan Demirkol, "Tarım ilacı DDT'ler de ilk piyasaya çıktığında insanlara hiç zarar vermeyeceği söylendi hatta kaşifine Nobel ödülü verildi. Ama binlerce insan (DDT yüzünden) ölünce yasaklandı" dedi ve GDO'ların sağlık sakıncaları üzerine onlarca raporun bulunduğunu belirterek Türkiye'nin bu ürünlerden uzak durmasını istedi.

Avrupa'da vazgeçiliyor
Toplantıda söz alan Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık da, son bir yıl içerisinde daha önce GDO'ya izin veren üç Avrupa ülkesinde GDO'ların yasaklandığını vurguladı. GDO'lu tohumu yasaklayan Almanya, Fransa, Macaristan, Avusturya ve Yunanistan'ı örnek gösteren Atalık, "GDO'lu tohum üretimi dünyada 4-5 şirketin elinde. Bunlardan Amerikan şirketi olan Monsanto pazarın yüzde 90'ına sahip. Şirketler, devlet gibi değil, ülke gözetmezler" diyerek lobi faaliyetlerine dikkat çekti. Yapılan açıklamada yasanın ABD kökenli tohum şirketleri lehine çıkartılacağı da öne sürüldü.

***
"Hükümet olup iktidar olamadılar"
Prof. Dr. Kenan Demirkol -Türk Tabipler Birliği

Ülkemizde, genetiği değiştirilmiş bitkilerin ekimine izin verileceğini Hükümet Sözcüsü Sayın Cemil Çiçek'in 1 Haziran 2009 tarihli basın açıklamasından öğrendik. Sayın bakan bu açıklamada GDO'ların ithalat yoluyla zaten ülkemize girdiğini o yüzden ülkemizde üretilmesinin bir sorun oluşturmayacağını dile getirdi. Bizler, insanımızın sağlığı için son derece sakıncalı olan bu ürünlerin ithalini önlemek için tedbirler alıyoruz denmesini beklerken, zaten ülkemize bu zehirler giriyor o halde ülkemizde üretilmesinde de zarar yok gibi bir yönetim zaafı örneği gösteriliyor; yasaklayamazsan yasalaştır! Bu tavır hükümet olup iktidar olamamaktır!

200 bin kişiye 15 zabıta

Özellikle yaz aylarında turist akınına uğrayan İstanbulluların nefes aldığı Adalar, ciddi çevre sorunlarıyla karşı karşıya. Bütçesi personeli kış nüfusuna göre düzenlenen dokuz adanın belediye başkanı, Habertürk’e verdiği özel röportajda, merkezi hükümetten özel bir yasal değişiklik istediklerini söylüyor.

Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 6 Temmuz 2009

Dünyada çok az kişi dokuz ayrı kara parçasının belediye başkanlığını yapıyordur. Dr. Mustafa Farsakoğlu beşi insan yerleşimine açık İstanbul’daki dokuz adanın belediye başkanı. Adalar’ın yerleşik nüfusu 15 bin, yazın bu 80 bine kadar çıkıyor. Havaların ısınmasıyla artan günübirlik ziyaretler nüfusu 200-250 binlere kadar çıkarıyor; beraberinde çevre sorunlarını da...

Deniz kirliliğinden piknikçilerin bıraktığı pet şişelere kadar onlarca farklı çevre sorunu Adaların güzel doğasını tehdit ediyor. Buna karşın adalarda bulunan, zabıta sayısı sadece 15. Belediye Başkanı Farsakoğlu, “Her türlü denetimi zabıtayla yaparsınız. Denize atılan çöpten, sigara yasağının uygulanmasına, işletmelerin ruhsat kontrolüne kadar her şey zabıtanın işi. Bizim 4 zabıta karakolu ve Sakız Adası’nda bir zabıta noktamız var. Diğer adalara da tekneyle zabıta personeli gönderiyoruz. Bir zabıta amiri, iki zabıta komiseri ve 12 zabıta memuruyla 200-250 bin nüfuslu, birbirinden kopuk büyük bir alanda hizmet vermeye çalışıyoruz” diyerek sorunlarını dile getiriyor. Belediye ayrıca tamamen gönüllülerden oluşan “Çevre ve Temizlik” adı verilen bir birim kurmuş. 200 civarında gönüllüden oluşan birim, çevreyi kirleten işletme ve kişileri belediyeye bildiriyor, bilinçlendirme çalışmaları yapıyor.

Belediyenin tüm kadrosu 102 kişi
Sorun sadece zabıta da değil. Belediyenin sahip olduğu kadro 68 memur ve 34 işçiden oluşuyor. Belediye’ye ait iki tekne var. Bunlar aynı zamanda ambulans olarak da kullanılıyor. Bir tanesi kısa zamanda hastaların nakil ve acil durumlarına ayrılmış ambulansa dönüştürülecek ve geriye sadece bir tekne kalacak. Tüm bu olumsuz şartlara rağmen 250 binleri bulan nüfusa hizmet vermek zorunda olduklarını belirten “Bunu neyle yapacaksınız? Personelle yapacaksınız” diyen Farsakoğlu, “Yasal düzenleme lazım. Adalar Belediyesi’ni tek bir coğrafyada yerleşmiş bir belde olarak görmemek gerekiyor. O yüzden de özel bir düzenleme gerekiyor” şeklinde konuşuyor. Belediye Meclisi’nin bu yönde alacağı kararın merkez yönetim tarafından kabul edilmesi gerektiğini söylüyor.

Emlak vergisi toplanamıyor
Adalar Belediyesi’nin bir başka sorunu da gelirlerle ilgili. Adalar’ın SİT alanı olması yapılaşmaya sınırlama getiriyor. Adalar’da bulunan 8 bin civarında konutun 2 bine yakını tescilli tarihi eser. Tescilli eserlerden emlak vergisi alınamadığını, yaşlıların oturduğu yerler için de indirim uygulandığını belirten Farsakoğlu, kış nüfusuna göre İller Bankası kanalıyla aldıkları aylık paranın 40 bin, aylık personel giderlerinin ise 220 bin olduğunu söylüyor. “Belediye’nin 5 milyon gerçek geliri var ve 25 milyon borçla devraldık” diyor. Son söz olarak da vatandaşları daha duyarlı olmaya çağırıyor. İnsanlarımız geliyor yiyip, içip çöplerini doğaya bırakıyor diyen Adalar Belediye Başkanı, “Vapurlardan da çok şey atılıyor. Denizleri koruma açısından hiç titiz değiliz, zannediyoruz ki denizler kirlenmez. Marmara Denizi’nin dibi inanılmaz oranda kirlenmiş durumda” diyor.

***
Özel tekneleri, Adalar’a bağlamak paralı olacak
Adalar Belediyesi, bütçe sorununu çözmek için Adalar’ı ziyarete gelen yüzlerce tekneden “palamar” parası almaya hazırlanıyor. İlk meclis toplantısında görüşülecek olan bu konu karara bağlanırsa gelecek yıldan itibaren adalara gelen teknelerden “bağlama ücreti” adı altında para alınacak.