14 Mart Tıp Haftası çerçevesinde düzenlelen Basında Sağlık Ödülleri sahiplerini buldu. İnternet Gazeteciliği dalında e-günlüğüm (blogum) ödüle değer bulundu.
Bu anlamlı ödülü kazanmaktan onur duyduğumu belirtir, İstanbul Tabip Odası'na şükranlarımı sunarım. Ödül töreninde yaptığım kısa konuşmada söylediklerimi burada da, aklımda kaldığı kadarıyla, tekrarlamak istiyorum.
"Böyle anlamlı bir ödülü almaktan dolayı onur duydum, teşekkür ederim. Mesleğim gereği oldukça fazla dolaşıyorum. Gördüğüm kadarıyla, memleketin nehirleri, çiçekleri, böcekleri, denizleri ve insanları hep hasta. Bu nedenle, siz hekimlerin desteğine çok ihtiyacımız var. Tekrar teşekkür ederim".
Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
UNESCO-IHP Forum’a geri döndü ama kriz bitmedi
Pazartesi günü İstanbul’da başlayacak olan Dünya Su Forumu’nda skandal önlendi ama hava hala gergin. Resmi forumdan çekilmesi gündeme gelen UNESCO-IHP, yerel grupların “farklı yaklaşımları” olmasına rağmen forumda yer alacaklarını açıkladı ancak tematik toplantıların organizasyonundan ismini çekti.
Özgür Gürbüz - Gazete habertürk / 13 Mart 2009 *
5. Dünya Su Forumu içerisinde yer alacak “Su ve Kültür” başlıklı oturumda yaşadığı sorunlar nedeniyle resmi foruma katılmama kararı alan ve yerine muhaliflerin düzenlediği alternatif foruma yönelen UNESCO-IHP (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu - Uluslararası Hidrolojik Programı) kararını değiştirdi. Gazete Habertürk’ün sorularını yanıtlayan IHP'nin ekohidroloji konusunda program uzman yardımcısı olarak görev yapan Lisa Hiwasaki, resmi foruma katılacaklarını ancak “Su ve Kültür” başlık altında düzenlenecek iki oturumun koordinatörlüklerinden çekildiklerini açıkladı. Hiwasaki, "6.5 numaralı konu (Su ve Kültür) hakkında, yerel çalışma arkadaşlarımızla (İSKİ ve TÜRKKAD) kıyaslandığında, farklı bir yaklaşımımız oldu. Bu nedenle, onların bu konuyu koordine etmeleri ve bu tema altındaki iki oturumu kendi başlarına organize etmeleri konusunda kendilerini yüreklendirdik" açıklamasını yaptı.
“Uzlaşmaz ve tehditkar bir tavır”
IHP yetkilisinin isim vermeden eleştirdiği kuruluşlar, resmi programda IHP ile birlikte tema koordinatörü olarak gözüken TÜRKKAD (Türk Kadınları Kültür Derneği) ve İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi). Konuyla ilgili Gazete Habertürk’e açıklama yapan 5. Dünya Su Forumu Program Komitesi Eş Başkanı Prof. Dr. Necati Ağıralioğlu, 10 Mart’ta Gazete Habertürk’ün ortaya çıkardığı krizi doğruluyor. Ağıralioğlu, “Başlık koordinatörlerinden birinin süreç tamamlandıktan günler sonra içerik konusunda bir uzlaşmazlık iddiasıyla ortaya çıkmasını hayretle karşılıyoruz” diyor. UNESCO-IHP’nin toplantının içeriğini tek başına yapılandırmakla ve başlığı tek başına yönetmek için çalışmakla suçlayan Ağıralioğlu, IHP’nin TÜRKKAD ve İSKİ’nin ortak koordinatörlük yetkisini reddettiğini söylüyor. Konuyla ilgili şikayetlerinin Program Komitesi tarafından haklı bulunmasına rağmen IHP’nin başlığı tek başına yönetebilmek için 6.5 numaralı başlığın koordinatörler arasında ikiye bölünmesini önerdiğini ve önerisinin kabul edilmemesi durumunda başlıktan ismini çekeceğini belirttiğini söylüyor.
Ağıralioğlu, “UNESCO-IHP’nin forum ruhuyla bağdaşmayan bu yaklaşımı, 5. Dünya Sekreteryası tarafından uzlaşmaz ve tehditkar bir tavır olarak görülmüş, bu başlıktan ismini çektiğini bildirmesi de talihsiz bir tercih olarak değerlendirilmiştir” diyor. IHP ile iki kurum arasında görüş ayrılığı, su ile kültürel çeşitlilik konuları arasındaki karşılıklı ilişkinin toplantılarda tartışılmasının kabul edilmemesi nedeniyle çıkmıştı. UNESCO-IHP, su ve kültür arasında bilimsel bir ilişki olduğunu ve sürdürülebilir su yönetimi açısından konunun tartışılmasının önemli olduğunu düşündüğünü, bu nedenle de oturumun olası sonuçlarını paylaşmamak amacıyla çekilme kararı aldıklarını belirtmişti.
*Tam metin
Özgür Gürbüz - Gazete habertürk / 13 Mart 2009 *
5. Dünya Su Forumu içerisinde yer alacak “Su ve Kültür” başlıklı oturumda yaşadığı sorunlar nedeniyle resmi foruma katılmama kararı alan ve yerine muhaliflerin düzenlediği alternatif foruma yönelen UNESCO-IHP (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu - Uluslararası Hidrolojik Programı) kararını değiştirdi. Gazete Habertürk’ün sorularını yanıtlayan IHP'nin ekohidroloji konusunda program uzman yardımcısı olarak görev yapan Lisa Hiwasaki, resmi foruma katılacaklarını ancak “Su ve Kültür” başlık altında düzenlenecek iki oturumun koordinatörlüklerinden çekildiklerini açıkladı. Hiwasaki, "6.5 numaralı konu (Su ve Kültür) hakkında, yerel çalışma arkadaşlarımızla (İSKİ ve TÜRKKAD) kıyaslandığında, farklı bir yaklaşımımız oldu. Bu nedenle, onların bu konuyu koordine etmeleri ve bu tema altındaki iki oturumu kendi başlarına organize etmeleri konusunda kendilerini yüreklendirdik" açıklamasını yaptı.
“Uzlaşmaz ve tehditkar bir tavır”
IHP yetkilisinin isim vermeden eleştirdiği kuruluşlar, resmi programda IHP ile birlikte tema koordinatörü olarak gözüken TÜRKKAD (Türk Kadınları Kültür Derneği) ve İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi). Konuyla ilgili Gazete Habertürk’e açıklama yapan 5. Dünya Su Forumu Program Komitesi Eş Başkanı Prof. Dr. Necati Ağıralioğlu, 10 Mart’ta Gazete Habertürk’ün ortaya çıkardığı krizi doğruluyor. Ağıralioğlu, “Başlık koordinatörlerinden birinin süreç tamamlandıktan günler sonra içerik konusunda bir uzlaşmazlık iddiasıyla ortaya çıkmasını hayretle karşılıyoruz” diyor. UNESCO-IHP’nin toplantının içeriğini tek başına yapılandırmakla ve başlığı tek başına yönetmek için çalışmakla suçlayan Ağıralioğlu, IHP’nin TÜRKKAD ve İSKİ’nin ortak koordinatörlük yetkisini reddettiğini söylüyor. Konuyla ilgili şikayetlerinin Program Komitesi tarafından haklı bulunmasına rağmen IHP’nin başlığı tek başına yönetebilmek için 6.5 numaralı başlığın koordinatörler arasında ikiye bölünmesini önerdiğini ve önerisinin kabul edilmemesi durumunda başlıktan ismini çekeceğini belirttiğini söylüyor.
Ağıralioğlu, “UNESCO-IHP’nin forum ruhuyla bağdaşmayan bu yaklaşımı, 5. Dünya Sekreteryası tarafından uzlaşmaz ve tehditkar bir tavır olarak görülmüş, bu başlıktan ismini çektiğini bildirmesi de talihsiz bir tercih olarak değerlendirilmiştir” diyor. IHP ile iki kurum arasında görüş ayrılığı, su ile kültürel çeşitlilik konuları arasındaki karşılıklı ilişkinin toplantılarda tartışılmasının kabul edilmemesi nedeniyle çıkmıştı. UNESCO-IHP, su ve kültür arasında bilimsel bir ilişki olduğunu ve sürdürülebilir su yönetimi açısından konunun tartışılmasının önemli olduğunu düşündüğünü, bu nedenle de oturumun olası sonuçlarını paylaşmamak amacıyla çekilme kararı aldıklarını belirtmişti.
*Tam metin
1 saniye 5 salisede, 3 kez kıta değiştirdi (!)
Bir saniye beş salise içerisinde İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nden iki kez kaçak geçiş yaptığı öne sürülen eczacı isyanlarda.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 13 Mart 2009
Köprüden ücretsiz geçtiği iddiasıyla Eczacı Oktay Yüksel'e gelen trafik cezası akıllara durgunluk veriyor. Yüksel’e gelen ceza tebliğinde ilk kaçak geçişin 27 Şubat 2000 tarihinde, akşam saat beşi 17 dakika ve 26 saniye geçe olduğu yazılı. OGS gişesinden Yüksel’in yaptığı ikinci kaçak geçiş ise ilkinden tam 1 saniye 5 salise sonra yapılmış. Bu durumda Avrupa'dan Asya'ya kaçak geçen Yüksel'in, 1 saniye 5 salise içinde Asya'dan Avrupa'ya dönmesi ve tekrar Asya'ya geçmesi gerekiyor. İşin ilginç yanı, Oktay Yüksel’e 2000 yılındaki iki cezanın yanısıra 2003 ve 2008 yıllarında da yine kaçak geçiş nedeniyle cezalar kesilmiş.
Yüksel, 2000 yılında aracını elden çıkardığını söyleyerek diğer cezalarında kendisiyle bir ilgisi olmadığını söylüyor. Tebligatta belirtilen telefon numaralarının devamlı meşgul olması nedeniyle yetkililere ulaşamadığını belirten Oktay Yüksel, “Bu kadar sürede ancak bir ‘UFO’ böyle bir geçiş yapabilir. Verilen telefonlar devamlı meşgul çalıyor. 2000 yılında aracı zaten satmıştım. Araç bana ait olmadığı gibi, kesilen ceza da akla ve mantığa aykırı. İşlerimin yoğunluğu ve telefon numaralarının cevap vermemesi nedeniyle, mağdur olmaktan korkuyorum” diyor.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 13 Mart 2009
Köprüden ücretsiz geçtiği iddiasıyla Eczacı Oktay Yüksel'e gelen trafik cezası akıllara durgunluk veriyor. Yüksel’e gelen ceza tebliğinde ilk kaçak geçişin 27 Şubat 2000 tarihinde, akşam saat beşi 17 dakika ve 26 saniye geçe olduğu yazılı. OGS gişesinden Yüksel’in yaptığı ikinci kaçak geçiş ise ilkinden tam 1 saniye 5 salise sonra yapılmış. Bu durumda Avrupa'dan Asya'ya kaçak geçen Yüksel'in, 1 saniye 5 salise içinde Asya'dan Avrupa'ya dönmesi ve tekrar Asya'ya geçmesi gerekiyor. İşin ilginç yanı, Oktay Yüksel’e 2000 yılındaki iki cezanın yanısıra 2003 ve 2008 yıllarında da yine kaçak geçiş nedeniyle cezalar kesilmiş.
Yüksel, 2000 yılında aracını elden çıkardığını söyleyerek diğer cezalarında kendisiyle bir ilgisi olmadığını söylüyor. Tebligatta belirtilen telefon numaralarının devamlı meşgul olması nedeniyle yetkililere ulaşamadığını belirten Oktay Yüksel, “Bu kadar sürede ancak bir ‘UFO’ böyle bir geçiş yapabilir. Verilen telefonlar devamlı meşgul çalıyor. 2000 yılında aracı zaten satmıştım. Araç bana ait olmadığı gibi, kesilen ceza da akla ve mantığa aykırı. İşlerimin yoğunluğu ve telefon numaralarının cevap vermemesi nedeniyle, mağdur olmaktan korkuyorum” diyor.
Dünya Su Forumu’nda skandal!
Birleşmiş Milletler’e bağlı çalışan UNESCO-IHP, resmi forumdan çekilip, muhalifler tarafından hazırlanan alternatif foruma girmek için başvuruda bulundu.
Özgür Gürbüz- Gazete Habertürk / 11 Mart 2009 *
Beş gün sonra İstanbul’da yapılacak olan Dünya Su Forumu’nda dün büyük bir skandal yaşandı. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’nun (UNESCO) – Uluslararası Hidrolojik Programı (IHP), Dünya Su Forumu içerisinde, İSKİ ve TÜRKKAD (Türk Kadınları Kültür Derneği) ile organize ettikleri oturumdan çekilip, Alternatif Su Forumu’na katılmak için başvuruda bulundu.’nin Su ve Kültür başlıklı oturumdan çekilme nedeni ise, su ile kültürel çeşitlilik konuları arasındaki karşılıklı ilişkinin tartışılmasını, İSKİ ve TÜRKKAD’ın kabul etmemesi. Gazete Habertürk’ün ele geçirdiği yazışmalarda, UNESCO-IHP sorumlusunun, bu itirazlara, “Tam tersine, su ve kültür arasında bilimsel bir ilişki olduğu ve sürdürülebilir su yönetimi açısından önemli olduğu” yanıtı veriliyor. Yetkili, itirazların kabul edilmesinin, IHP’ni temel değerleriyle çeliştiğini, bu nedenle de oturumun olası sonuçlarını paylaşmamak amacıyla çekilme kararı aldıklarını belirtiyor. TÜRKKAD yetkilisi Ümit Ceylan konuyla ilgili bugün (11 Mart 2009) açıklama yapacaklarını söylerken, konuştuğumuz UNESCO-IHP yetkilisi bir açıklama yapamayacağını belirtti.
“Resmi forum” olarak da adlandırılan, Dünya Su Forumu’nun düzenleyicileri arasında Dünya Su Konseyi, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi bulunuyor. Kulislerde, özellikle DSİ’nin tartışmalı projeler arasında yer alan Allianoi ve Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı projelerinde karşısına çıkan suyla ilişkili kültürel konuları, uluslararası konferansta gündeme getirmekten kaçındığı konuşuluyor.
* Haber, teknik bir arızadan ötürü gazetede isimsiz yayımlanmıştır.
Özgür Gürbüz- Gazete Habertürk / 11 Mart 2009 *
Beş gün sonra İstanbul’da yapılacak olan Dünya Su Forumu’nda dün büyük bir skandal yaşandı. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’nun (UNESCO) – Uluslararası Hidrolojik Programı (IHP), Dünya Su Forumu içerisinde, İSKİ ve TÜRKKAD (Türk Kadınları Kültür Derneği) ile organize ettikleri oturumdan çekilip, Alternatif Su Forumu’na katılmak için başvuruda bulundu.’nin Su ve Kültür başlıklı oturumdan çekilme nedeni ise, su ile kültürel çeşitlilik konuları arasındaki karşılıklı ilişkinin tartışılmasını, İSKİ ve TÜRKKAD’ın kabul etmemesi. Gazete Habertürk’ün ele geçirdiği yazışmalarda, UNESCO-IHP sorumlusunun, bu itirazlara, “Tam tersine, su ve kültür arasında bilimsel bir ilişki olduğu ve sürdürülebilir su yönetimi açısından önemli olduğu” yanıtı veriliyor. Yetkili, itirazların kabul edilmesinin, IHP’ni temel değerleriyle çeliştiğini, bu nedenle de oturumun olası sonuçlarını paylaşmamak amacıyla çekilme kararı aldıklarını belirtiyor. TÜRKKAD yetkilisi Ümit Ceylan konuyla ilgili bugün (11 Mart 2009) açıklama yapacaklarını söylerken, konuştuğumuz UNESCO-IHP yetkilisi bir açıklama yapamayacağını belirtti.
“Resmi forum” olarak da adlandırılan, Dünya Su Forumu’nun düzenleyicileri arasında Dünya Su Konseyi, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi bulunuyor. Kulislerde, özellikle DSİ’nin tartışmalı projeler arasında yer alan Allianoi ve Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı projelerinde karşısına çıkan suyla ilişkili kültürel konuları, uluslararası konferansta gündeme getirmekten kaçındığı konuşuluyor.
* Haber, teknik bir arızadan ötürü gazetede isimsiz yayımlanmıştır.
Resmi makamlar ilk celsede yok
İstanbul’da düzenlenecek 5. Dünya Su Forumu öncesi, tartışmalı su projelerini masaya yatıran ve uluslararası uzmanlardan oluşan mahkeme heyeti davaları görmeye başladı. İlk gün, Munzur Nehri ve Amazonlardaki Maderia Nehri üzerindeki barajların duruşması yapıldı, davalı konumundaki resmi makamlardan katılım olmadı.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 11 Mart 2009 *
David Barkin, daha önce 5 ayrı ülkede kurulan su mahkemelerinin amacını, gezegen ve insanlar için sivil toplumun soru sorma ve inceleme hakkını, bir insan hakkı olarak kabul edilmesini sağlamak olarak tanımlıyor. Barkin, İstanbul'da kurulan mahkemenin jüri heyetine başkan yardımcılığı yapıyor. Yale Üniversitesi'nde doktorasını yapmış bir profesör. Kendisiyle birlikte yedi kişiden oluşan jüriyle diğer 4 davayı da dinleyip kimin haklı olduğuna karar verecek. Jüri, dün görüşülen ilk celsede, Tuncelilerin Munzur Nehri üzerine yapılan sekiz barajla ilgili şikayetlerini dinledi, notlarını aldı. Uluslararası hukuk, çevre ve ekoloji,su hakkı, kültürel değerler, zorunlu göç gibi onlarca konu değerlendirme kapsamında.
"Söyleyecek bir şeyleri yok"
İlk gün duruşma salonu olarak düzenlenen İstanbul Tophane'deki eski Tütün deposu'nda görünmeyen davalılar arasında Başbakan Tayyip Erdoğan, Enerji balanı Hilmi Güler ve Çevre Bakanı Veysel Eroğlu da var. Eğer gelirlerse, davalılara da söz hakkı var. Resmi makamlardan temsilci olmamasını değerlendiren Jüri Heyeti'nin Başkanı Pelin Batu, diğer ülkelerde yapılan mahkemelerin birçoğunda da hükümetlerin olmadığını söyleyerek, bu durumun sürpriz olmadığını söyledi. Batu, "Burada olmamaları onlar için daha kötü. Bu hükümetin sorumluluk alamadığı ve kendisini savunma gereği duymadığını gösteriyor. Bu da söyleyecek bir şey olmadığının kanıtı" dedi.
Mahkeme ile forum arasında gidip gelen ilk duruşmada, Munzur Nehri üzerindeki barajlara karşı dava açan avukatlar Meral Hanbayat ile Öznur Bayol, neden şikayetçi olduklarını anlattılar. Politik ve akademik çevrelerden tanıkların dinlenmesinden sonra jüri, davacılara sorular sordular. Davacıların, bazı sorular karşısında oldukça zorlandığı görüldü. Duruşmadan sonra aralarında toplanan jüri heyeti, kararlarını 14 Mart'ta açıklayacak. Su Mahkemesi'nde Türkiye'den Yusufeli, Ilısu ile Brezilya ve Meksika'dan da birer dava konusu masaya yatırılacak.
***
Sanıklar
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, T.C. Başbakanlık, DSİ Genel Müdürlüğü, Çevre Ve Orman Bakanlığı, İsviçre Başbakanı Micheline Calmy-Rey, Avusturya Başbakanı / Werner Faymann.
Jüri
Pelin Batu- Oyuncu; Dilek Kurban- uluslararası hukuk uzmanı (TESEV); Emel Kurma- uluslararası hukuk uzmanı- (Helsinki Yurttaşlar Derneği); David Barkin- (Fransa) Meksika ve kalkınma uzmanı; Maurits Groen- (Hollanda) su uzmanı ve 1983 yılında Rotterdam'daki ilk su mahkemesinin düzenleyicilerinden; Silke Helfrich- (Almanya) su uzmanı ve 2006 yılında Mexico'da yapılan Su Mahkemesi'nin düzenleyicilerinden; Alexandro Comanho- (Brezilya) savcı.
* Kısaltılmamış hali
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 11 Mart 2009 *
David Barkin, daha önce 5 ayrı ülkede kurulan su mahkemelerinin amacını, gezegen ve insanlar için sivil toplumun soru sorma ve inceleme hakkını, bir insan hakkı olarak kabul edilmesini sağlamak olarak tanımlıyor. Barkin, İstanbul'da kurulan mahkemenin jüri heyetine başkan yardımcılığı yapıyor. Yale Üniversitesi'nde doktorasını yapmış bir profesör. Kendisiyle birlikte yedi kişiden oluşan jüriyle diğer 4 davayı da dinleyip kimin haklı olduğuna karar verecek. Jüri, dün görüşülen ilk celsede, Tuncelilerin Munzur Nehri üzerine yapılan sekiz barajla ilgili şikayetlerini dinledi, notlarını aldı. Uluslararası hukuk, çevre ve ekoloji,su hakkı, kültürel değerler, zorunlu göç gibi onlarca konu değerlendirme kapsamında.
"Söyleyecek bir şeyleri yok"
İlk gün duruşma salonu olarak düzenlenen İstanbul Tophane'deki eski Tütün deposu'nda görünmeyen davalılar arasında Başbakan Tayyip Erdoğan, Enerji balanı Hilmi Güler ve Çevre Bakanı Veysel Eroğlu da var. Eğer gelirlerse, davalılara da söz hakkı var. Resmi makamlardan temsilci olmamasını değerlendiren Jüri Heyeti'nin Başkanı Pelin Batu, diğer ülkelerde yapılan mahkemelerin birçoğunda da hükümetlerin olmadığını söyleyerek, bu durumun sürpriz olmadığını söyledi. Batu, "Burada olmamaları onlar için daha kötü. Bu hükümetin sorumluluk alamadığı ve kendisini savunma gereği duymadığını gösteriyor. Bu da söyleyecek bir şey olmadığının kanıtı" dedi.
Mahkeme ile forum arasında gidip gelen ilk duruşmada, Munzur Nehri üzerindeki barajlara karşı dava açan avukatlar Meral Hanbayat ile Öznur Bayol, neden şikayetçi olduklarını anlattılar. Politik ve akademik çevrelerden tanıkların dinlenmesinden sonra jüri, davacılara sorular sordular. Davacıların, bazı sorular karşısında oldukça zorlandığı görüldü. Duruşmadan sonra aralarında toplanan jüri heyeti, kararlarını 14 Mart'ta açıklayacak. Su Mahkemesi'nde Türkiye'den Yusufeli, Ilısu ile Brezilya ve Meksika'dan da birer dava konusu masaya yatırılacak.
***
Sanıklar
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, T.C. Başbakanlık, DSİ Genel Müdürlüğü, Çevre Ve Orman Bakanlığı, İsviçre Başbakanı Micheline Calmy-Rey, Avusturya Başbakanı / Werner Faymann.
Jüri
Pelin Batu- Oyuncu; Dilek Kurban- uluslararası hukuk uzmanı (TESEV); Emel Kurma- uluslararası hukuk uzmanı- (Helsinki Yurttaşlar Derneği); David Barkin- (Fransa) Meksika ve kalkınma uzmanı; Maurits Groen- (Hollanda) su uzmanı ve 1983 yılında Rotterdam'daki ilk su mahkemesinin düzenleyicilerinden; Silke Helfrich- (Almanya) su uzmanı ve 2006 yılında Mexico'da yapılan Su Mahkemesi'nin düzenleyicilerinden; Alexandro Comanho- (Brezilya) savcı.
* Kısaltılmamış hali
Milli Eğitim'den "skoool" açılımı
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), resmi internet sitesi üzerinden "Skoool.meb.gov.tr" adlı sayfa ile ilköğretim çocukları ve öğretmenlere fen ve matematik öğretmeye başladı. Dil Derneği, ‘Bakanlığın internet sayfasına bakınca içimiz acıyor’ diyor.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 9 Mart 2009
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Intel’in desteğiyle ilköğretim öğrencilerine hazırladığı fen ve matematik konularında bilgi veren “skoool.tr” bilgisunar (web) sayfaları adından dolayı tepki topluyor. “Yenilikçi, etkileşimli ve heyecan verici öğrenme metotlarını en ileri teknolojiler ve cihazlar kullanarak sunan yeni bir yöntem” olarak tanımlanan ve ‘skoool.meb.gov.tr’ adresinden erişilen programın adı ve içeriği tartışma konusu oldu.
“MEB uzmanlarının İngilizceden önce Türkçeyi iyi öğrenmelerini; bütün bakanlıklara öncülük etmesini beklerdik” diyen Dil Derneği, “Skoool” hangi dilin sözcüğüdür; hangi üstün zekânın ürünüdür? MEB’nin etkinliklerini anlatan tüm sayfalar dil ve yazım yanlışıyla doludur” açıklamasını yapıyor. Dil Derneği Yönetim Kurulu adına yapılan açıklamada “skoool.tr”nin içeriği de eleştiriliyor ve bilgilerin karma ve bozuk bir dille aktarıldığı öne sürülüyor. Dernek, “Bunca dil yanlışı, ‘Okullar olmasa…’ diyen anlayışın, bugün ‘Şu okullar skoool’ olsa biçimine dönüştüğünü” söylüyor. Dil Derneği, MEB başta olmak üzere, dil kullanımında bu denli özensiz olan, yabancı sözcük hayranlığını saçmalığa vardıran, özel ve resmi kurumları kınıyor.
***
Dil Derneği’nin Türkçe konusundaki diğer şikayetleri
* Türk Hava Yolları’nın yıllardır “Sky Life” adlı İngilizce adlı bir dergi çıkarması.
* Devlet Demiryolları’nın yine “Rail Life” adlı dergi çıkarması
* THY’nın 1. sınıf uçuş yerine “business class"ı kullanması ve “first class” servise başlaması.
* Havalanı adlarının “Atatürk Havaalanı” yerine “Atatürk Airport”, “Esenboğa Airport” olarak yazılması.
* MEB’nın “think.com” adlı bilgisunar sayfasından İngilizce öğretmesi.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 9 Mart 2009
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Intel’in desteğiyle ilköğretim öğrencilerine hazırladığı fen ve matematik konularında bilgi veren “skoool.tr” bilgisunar (web) sayfaları adından dolayı tepki topluyor. “Yenilikçi, etkileşimli ve heyecan verici öğrenme metotlarını en ileri teknolojiler ve cihazlar kullanarak sunan yeni bir yöntem” olarak tanımlanan ve ‘skoool.meb.gov.tr’ adresinden erişilen programın adı ve içeriği tartışma konusu oldu.
“MEB uzmanlarının İngilizceden önce Türkçeyi iyi öğrenmelerini; bütün bakanlıklara öncülük etmesini beklerdik” diyen Dil Derneği, “Skoool” hangi dilin sözcüğüdür; hangi üstün zekânın ürünüdür? MEB’nin etkinliklerini anlatan tüm sayfalar dil ve yazım yanlışıyla doludur” açıklamasını yapıyor. Dil Derneği Yönetim Kurulu adına yapılan açıklamada “skoool.tr”nin içeriği de eleştiriliyor ve bilgilerin karma ve bozuk bir dille aktarıldığı öne sürülüyor. Dernek, “Bunca dil yanlışı, ‘Okullar olmasa…’ diyen anlayışın, bugün ‘Şu okullar skoool’ olsa biçimine dönüştüğünü” söylüyor. Dil Derneği, MEB başta olmak üzere, dil kullanımında bu denli özensiz olan, yabancı sözcük hayranlığını saçmalığa vardıran, özel ve resmi kurumları kınıyor.
***
Dil Derneği’nin Türkçe konusundaki diğer şikayetleri
* Türk Hava Yolları’nın yıllardır “Sky Life” adlı İngilizce adlı bir dergi çıkarması.
* Devlet Demiryolları’nın yine “Rail Life” adlı dergi çıkarması
* THY’nın 1. sınıf uçuş yerine “business class"ı kullanması ve “first class” servise başlaması.
* Havalanı adlarının “Atatürk Havaalanı” yerine “Atatürk Airport”, “Esenboğa Airport” olarak yazılması.
* MEB’nın “think.com” adlı bilgisunar sayfasından İngilizce öğretmesi.
Kartal'ın müzesi yola gitti
Beşiktaş'ın sezon sonunda inşaatına başlamayı düşündüğü yeni stad projesinin bir bölümü, Dolmabahçe – Kağıthane tüneli inşaatı nedeniyle açılan yeni bağlantı yollarına gitti. Projede mecburi değişiklik yapılacak.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 9 Mart 2009
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın ardından mevcut 32 binlik İnönü Stadı’nın kapasitesini arttırmak ve modern bir stada kavuşmak isteyen Beşiktaş’a kötü haber var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Yedi Tepeye Yedi Tünel” başlığıyla kamuoyuna duyurduğu tünel projelerinden Dolmabahçe – Kasımpaşa tüneli, yeni stad projesinde müze için ayrılan kısmın yola gitmesine neden oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 19 Mart’a kadar açılışını yapacağı tünelin Dolmabahçe’deki yol bağlantıları, yeni stadın “kuyruk” olarak adlandırılan ve Maçka’ya doğru uzanan bölümüyle çakışıyor. Beşiktaş kulübü, projede 300 metrekarelik bir bölümün bağlantı yolları nedeniyle yapılamayacağını, bu bölümün “Beşiktaş Müzesi” için düşünülen yer olduğunu belirtiyor.
Projeye henüz onay çıkmadı
Beşiktaş’ın bu sezon inşaasına başlamayı planladığı ancak gerekli izinleri alamadığı için geciken 42 binlik stad projesi için gerekli izinler hala tamamlanamadı. Kulüp yetkililerinden alınan bilgilere göre izinlerin alınması için bazı yöneticiler İstanbul – Ankara arasında mekik dokuyor. İzin sorununun üstüne gelen bu değişiklik ise yeni projenin üstüne tuz-biber ekmiş gibi görünüyor. Beşiktaş Kulübü, yeni stad projesini İngiltere’nin meşhur stadı Wembley’i yenileyen, Arsenal'in Emirates ve Benfica’nın stadlarını yapan firmaya vermiş ve ünlü Avustralyalı mimar Damon Lavelle projeyi hazırlamıştı. Tamamlanması beklenen projenin kulübe katkısının yılda 13-14 milyon dolar olacağı tahmin ediliyor ve projenin içinde 5 bin kişilik Kültür ve Kongre Merkezi’nin de olması bekleniyor. Tünel inşaatıyla ilgili son gelişmeden sonra projenin Maçka’ya uzanan bölümünde yeniden bir değişiklik yapılması gerekiyor.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 9 Mart 2009
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın ardından mevcut 32 binlik İnönü Stadı’nın kapasitesini arttırmak ve modern bir stada kavuşmak isteyen Beşiktaş’a kötü haber var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Yedi Tepeye Yedi Tünel” başlığıyla kamuoyuna duyurduğu tünel projelerinden Dolmabahçe – Kasımpaşa tüneli, yeni stad projesinde müze için ayrılan kısmın yola gitmesine neden oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 19 Mart’a kadar açılışını yapacağı tünelin Dolmabahçe’deki yol bağlantıları, yeni stadın “kuyruk” olarak adlandırılan ve Maçka’ya doğru uzanan bölümüyle çakışıyor. Beşiktaş kulübü, projede 300 metrekarelik bir bölümün bağlantı yolları nedeniyle yapılamayacağını, bu bölümün “Beşiktaş Müzesi” için düşünülen yer olduğunu belirtiyor.
Projeye henüz onay çıkmadı
Beşiktaş’ın bu sezon inşaasına başlamayı planladığı ancak gerekli izinleri alamadığı için geciken 42 binlik stad projesi için gerekli izinler hala tamamlanamadı. Kulüp yetkililerinden alınan bilgilere göre izinlerin alınması için bazı yöneticiler İstanbul – Ankara arasında mekik dokuyor. İzin sorununun üstüne gelen bu değişiklik ise yeni projenin üstüne tuz-biber ekmiş gibi görünüyor. Beşiktaş Kulübü, yeni stad projesini İngiltere’nin meşhur stadı Wembley’i yenileyen, Arsenal'in Emirates ve Benfica’nın stadlarını yapan firmaya vermiş ve ünlü Avustralyalı mimar Damon Lavelle projeyi hazırlamıştı. Tamamlanması beklenen projenin kulübe katkısının yılda 13-14 milyon dolar olacağı tahmin ediliyor ve projenin içinde 5 bin kişilik Kültür ve Kongre Merkezi’nin de olması bekleniyor. Tünel inşaatıyla ilgili son gelişmeden sonra projenin Maçka’ya uzanan bölümünde yeniden bir değişiklik yapılması gerekiyor.
Kot kumlama işçilerine destek konseri
Türkiye’de sayıları 5 bini bulan slikozis hastaları yararına yapılan konserde, Sezen Aksu, Cahit Berkay, Arif Sağ, Mor ve Ötesi ve Kardeş Türküler gibi sevilen isimler şarkılarını söyleyecek. Kot Taşlama İşçileri Dayanışma Komitesi tarafından düzenlenen konserin geliri hastaların tedavi ve dava giderlerine harcanacak. Konser, 11 Mart saat 19:00'da
Özgür Gürbüz / 8 Mart 2009
Haci Ünal, 24 yaşında ve hayatını sürdürebilmesi için oksijen makinesine ihtiyacı var. O da Türkiye’de kot taşlama işinde çalışan ve ‘slikozis’ hastalığına yakalanan binlerce kişiden biri. Bilinen slikozis hastalığı daha çok yol, maden, seramik ve dökümhanelerde çalışan işçilerin, silika tozunu (granit taş-kum tozu) 15-20 yıl boyunca solumasıyla ortaya çıkıyor. Türkiye’de ise kot kumlama(taşlama), teflon kaplama ve kablo işçilerinde de bu ölümcül hastalık görülüyor. Kot kumlama işçilerinin hastalığa yakalanması için kimi zaman altı aylık kısa bir süre bile yetiyor.
Türkiye’de kot kumlama kaynaklı 5 bin hasta var
Türkiye’de sadece kot kumlama yüzünden tedavisi olmayan slikozis hastalığına yakalanan yaklaşık 5 bin kişi olduğu tahmin ediliyor. Kot Taşlama İşçileri Dayanışma Komitesi Sekreteri, Fulya Ayata, “Tedavisi olmayan bu hastalıktan korunmanın tek yolu, işyeri koşullarının aslında var olan standart ve düzenlemelere uygun hale getirilmesi ve denetlenmesi” diyor. Çalışma Bakanlığı müfettişleri, belediye ekipleri ve işverenlerin bu konuda sorumluluk sahibi olduğunu belirten komite, konserden elde edilecek gelirin bir bölümüyle de hukuki süreci genişletmek istiyor. Görevini yapmayan memurların yargılanması için ‘lüzumu mahkeme’ kararı gerekli diyen Avukat Tanzer Güven, “Çalışma Bakanlığı’nın bu işyerlerini çoktan denetlemesi ve mühürlemesi gerekirdi. Gelirin bir kısmıyla idare ve sorumlular aleyhine tazminat davası açılacak” diyor. Gelirin bir kısmı da hastaların tedavisi için ayrılacak.
11 Mart günü İstanbul Akatlar’daki Mustafa Kemal Merkezi’nde düzenlenecek olan konserin açılışını danslarıyla Anadolu Ateşi yapacak. Dayanışma konserine destek veren ve yarın Akatlar’da sahne alacak sanatçılar arasında Arif Sağ, Cahit Berkay - Emrah Karaca, Mor ve Ötesi, Kardeş Türküler, Yasemin Göksu, Şebnem Sönmez, Zeynep Tanbay, İclal Aydın ve “Elvada Rumeli” dizisinin oyuncuları var.
***
“Tozdan nefes alamıyorsun”
Mehmet Bekir Başak,
(36 yaşında, 3 yıl önce silikozis teşhisi kondu, o günden bu yana çalışamıyor).
Malı yere atıp, üzerine kum püskürtüyorduk. Sonra malı ayağımızla çevirip öteki yüzünü eskitiyorduk. Sonra yeni mala geçiyorduk. Çalıştığımız ortamı anlatamam. Gidip görmeniz lazım. Ama yabancı sokmazlar oraya. 3-4 adımlık bir oda. Hücre gibi. Kompresör çalıştığı zaman tozdan nefes alamıyorsun. Hatta, kum püskürttüğün malı bile göremiyorsun. Ben deseni düzgün yapabilmek için kumlama yaparken, gözümü kapatıp içimden sayardım. Mola verildiğinde birbirimizi tanıyamazdık. Herkes tepeden tırnağa bembeyaz toza bulanırdı. Geceleri bile gözlerimizden, kulaklarımızdan kum çıkardı, öksürdüğümüzde ciğerlerimizden kum gelirdi.
***
* Hastalığın bilinen bir tedavisi yok. Çok zor da olsa akciğer nakli yapılabiliyor ama buna rağmen hastalık nüksedebiliyor.
* Hastalık 1930’lardan beri biliniyor. Tekstil sektöründeki ilk teşhis 2004 yılında Türkiye’de kondu. Klasik slikozis hastalığı 50-60’lı yaşlarda başlıyor. Kot kumlama işçilerinde ise 20 yaşlarında bu hastalığa yakalananlar var.
* 2008’in ilk altı ayında sadece İstanbul’da slikozis yüzünden hastaneye yatanların sayısı 100’e yakın. Son bir yılda İstanbul’da hastalık yüzünden ölenlerin sayısı ise 20.
Özgür Gürbüz / 8 Mart 2009
Haci Ünal, 24 yaşında ve hayatını sürdürebilmesi için oksijen makinesine ihtiyacı var. O da Türkiye’de kot taşlama işinde çalışan ve ‘slikozis’ hastalığına yakalanan binlerce kişiden biri. Bilinen slikozis hastalığı daha çok yol, maden, seramik ve dökümhanelerde çalışan işçilerin, silika tozunu (granit taş-kum tozu) 15-20 yıl boyunca solumasıyla ortaya çıkıyor. Türkiye’de ise kot kumlama(taşlama), teflon kaplama ve kablo işçilerinde de bu ölümcül hastalık görülüyor. Kot kumlama işçilerinin hastalığa yakalanması için kimi zaman altı aylık kısa bir süre bile yetiyor.
Türkiye’de kot kumlama kaynaklı 5 bin hasta var
Türkiye’de sadece kot kumlama yüzünden tedavisi olmayan slikozis hastalığına yakalanan yaklaşık 5 bin kişi olduğu tahmin ediliyor. Kot Taşlama İşçileri Dayanışma Komitesi Sekreteri, Fulya Ayata, “Tedavisi olmayan bu hastalıktan korunmanın tek yolu, işyeri koşullarının aslında var olan standart ve düzenlemelere uygun hale getirilmesi ve denetlenmesi” diyor. Çalışma Bakanlığı müfettişleri, belediye ekipleri ve işverenlerin bu konuda sorumluluk sahibi olduğunu belirten komite, konserden elde edilecek gelirin bir bölümüyle de hukuki süreci genişletmek istiyor. Görevini yapmayan memurların yargılanması için ‘lüzumu mahkeme’ kararı gerekli diyen Avukat Tanzer Güven, “Çalışma Bakanlığı’nın bu işyerlerini çoktan denetlemesi ve mühürlemesi gerekirdi. Gelirin bir kısmıyla idare ve sorumlular aleyhine tazminat davası açılacak” diyor. Gelirin bir kısmı da hastaların tedavisi için ayrılacak.
11 Mart günü İstanbul Akatlar’daki Mustafa Kemal Merkezi’nde düzenlenecek olan konserin açılışını danslarıyla Anadolu Ateşi yapacak. Dayanışma konserine destek veren ve yarın Akatlar’da sahne alacak sanatçılar arasında Arif Sağ, Cahit Berkay - Emrah Karaca, Mor ve Ötesi, Kardeş Türküler, Yasemin Göksu, Şebnem Sönmez, Zeynep Tanbay, İclal Aydın ve “Elvada Rumeli” dizisinin oyuncuları var.
***
“Tozdan nefes alamıyorsun”
Mehmet Bekir Başak,
(36 yaşında, 3 yıl önce silikozis teşhisi kondu, o günden bu yana çalışamıyor).
Malı yere atıp, üzerine kum püskürtüyorduk. Sonra malı ayağımızla çevirip öteki yüzünü eskitiyorduk. Sonra yeni mala geçiyorduk. Çalıştığımız ortamı anlatamam. Gidip görmeniz lazım. Ama yabancı sokmazlar oraya. 3-4 adımlık bir oda. Hücre gibi. Kompresör çalıştığı zaman tozdan nefes alamıyorsun. Hatta, kum püskürttüğün malı bile göremiyorsun. Ben deseni düzgün yapabilmek için kumlama yaparken, gözümü kapatıp içimden sayardım. Mola verildiğinde birbirimizi tanıyamazdık. Herkes tepeden tırnağa bembeyaz toza bulanırdı. Geceleri bile gözlerimizden, kulaklarımızdan kum çıkardı, öksürdüğümüzde ciğerlerimizden kum gelirdi.
***
* Hastalığın bilinen bir tedavisi yok. Çok zor da olsa akciğer nakli yapılabiliyor ama buna rağmen hastalık nüksedebiliyor.
* Hastalık 1930’lardan beri biliniyor. Tekstil sektöründeki ilk teşhis 2004 yılında Türkiye’de kondu. Klasik slikozis hastalığı 50-60’lı yaşlarda başlıyor. Kot kumlama işçilerinde ise 20 yaşlarında bu hastalığa yakalananlar var.
* 2008’in ilk altı ayında sadece İstanbul’da slikozis yüzünden hastaneye yatanların sayısı 100’e yakın. Son bir yılda İstanbul’da hastalık yüzünden ölenlerin sayısı ise 20.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)