İklim eylemcilerinden madenci şarkısı: Shosholoza

Durban'daki iklim konferansının son gününe eylemcilerin konferans merkezinin içinde yaptığı eylem damgasını vurdu. Eylemin en can alıcı kısmı ise herkesin tüylerini diken diken eden Shosholoza şarkısıydı. "Afrika sağlam dur" veya "dayan Afrika" şeklinde çevirebileceğimiz bu şarkı iklim eylemcileri tarafından uzun yıllar söyleneceğe benziyor. Güney Afrika'da bu şarkıyı daha önce maden işçileri söylüyormuş. İşte şarkının konferans merkezinin salonlarında yankılandığı anlardan bir video.

Shosholoza şarkısının sözleri şöyle:
Shosoloza, ku lezontaba (Afrika için güçlü, güçlü dur) Wen u ya baleka, ku lezontaba (Güçlü dur, seni destekliyoruz Afrika)

Durban'da büyük protesto

Özgür Gürbüz-Durban Postası / 9 Aralık 2011
Fotoğraflar: Özgür Gürbüz

Şu satırları yazdığım sırada Durban'da bakanların katıldığı "Indaba" toplantısı başlamıştı. Toplantı merkezinde (ICC) adeta güne yeniden başlıyor gibiyiz çünkü öğleden sonra görüşmelere uzun bir ara verilmek zorunda kaldı. Nedeni ise müzakerelerin gidişatından mutlu olmayan eylemcilerin konferans merkezinde düzenledikleri eylemdi.

Eylem, saat 15'de başlaması planlanan Uzun Dönemli İşbirliği Geçici Çalışma Grubu'nun toplantısını hedef almıştı. Toplantı salonu Baobab'a yaklaşık 100 metre uzaklıktaki giriş kapısında yavaş yavaş toplanan eylemciler, yerel dil Zuluca şarkılar söyleyerek Baobab'a yürümeye başladılar.
Kısa bir süre sonra eylemcilerin önü BM polisi tarafından kesildi. Göstericiler buna rağmen şarkı ve sloganlarına ara vermediler. "Afrika'yla omuz omuz", "Halkı değil kirletenleri cezalandır", "İklim katilleri" sloganları toplantı merkezinde yankılandı. Polis bu sırada göstericileri arkadan da çevirdi ve çembere aldı.

Göstericiler hem slogan hem de şarkılarla tam iki saat, bir saniye bile nefes almadan sloganlarına devam ettiler. Zaman zaman eylemcilerin bazıları, ülkelerinde iklim değişikliğinin etkilerini sloganlarla anlattılar. Ada Devletleri delegasyonundan temsilciler de eylemcilere destek verdi. Maldivler delegasyonundan bir kişi söz aldı ve slogan attırdı. 

Eylemciler iki saat sonra polisin kontrolünde konferans alanını terk etti ve giriş kartlarına el konuldu. Dışarı çıkartılan 50 kişi arasında Türkiye'den Mehveş Evin ve Ömer Madra da vardı. 

Durban'da masadaki seçenekler

Durban’da toplantının son günü oldukça hareketli başladı. Görüşmelerin bugün geç saatlere kadar süreceği hatta 10 Aralık 2011 tarihine sarkabileceği konuşuluyor. Dün (8 Aralık) yapılan üst düzey toplantıda bakanların konuşmaları akşam saatlerinde tamamlandı. Akşam 9 sularında buraya, Güney Afrika’ya özgü bir toplantı yapıldı; Indaba. Indaba, sorunun muhatabı herkesin bir araya gelip açıkça konuştuğu bir toplantı. Durban’da dün akşam yapılan Indaba toplantısı bakanlar içindi. Resmi dili bir kenera bırakıp, üzerinde anlaşılması umut edilen metinleri tek tek ele aldılar. Sonuçta beş seçenek ortaya çıktı. Bu seçeneklere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Aşağıda, bu seçenekleri sizler için kısaca özetlemeye çalıştım.

Seçenek 1:
Amaç: Kyoto veya İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında yeni bir anlaşma.
Araç: Yeni bir Uzun Dönemli İşbirliği Geçici Çalışma Grubu’nun burada ya da bir başka COP toplantısında kabulü.
Zaman: Yeni veya devam niteliğindeki protokolün 2012 veya en geç 2015'te kabulü.

Seçenek 2a:
Amaç: Kyoto veya İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında yeni bir anlaşma.
Araç: Yenilenmiş bir amaçla/emirle yapılandırılan Uzun Dönemli İşbirliği Geçici Çalışma Grubu
Zaman: Yeni veya devam niteliğindeki protokolün 2012 veya en geç 20152te kabulü.

Seçenek 2b:
Amaç: Yasal bir çıktı (Bali temelli)
Araç: Uzun Dönemli İşbirliği Geçici Çalışma Grubu
Zaman: Yasal çıktının 2012,2013 veya 2015’te kabulü.

Seçenek 2c:
Amaç: Bali temelli bir dizi karar alınması.
Araç: Uzun Dönemli İşbirliği Geçici Çalışma Grubu
Zaman: Kararların 2012,2013 veya 2015’te kabulü.

Seçenek 3:
Amaç: Bali’de elde edilen çıktıları COP’larda (Taraflar Toplantısı) alınacak bir dizi kararla hayata geçirmek ve 2020 sonrası süreci başlatmak.
Araç: Bali kararları Uzun Dönemli İşbirliği Geçici Çalışma Grubu’yla tamamlanacak ve 2020 sonrası yeni bir Uzun Dönemli İşbirliği Geçici Çalışma Grubu kurulacak.
Zaman: Yok.

Durban’da sona yaklaşırken

Özgür Gürbüz-Birgün / 9 Aralık 2011
 
Durban’da iklim görüşmelerinde bugün son gün. İki haftadır süren görüşmeler bugün noktalanacak. Dünyanın zengin ülkelerinin buraya gezegeni kurtarmaya mı yoksa batırmaya mı gelmiş oldukları belli olacak. Kanada ve ABD’nin başını çektiği, Suudi Arabistan, Rusya, Yeni Zelanda ve Japonya’nın destek verdiği grup bugüne kadar Kyoto’nun ikinci dönemine geçilmemesi için ellerinden geleni yaptı. Bildiğiniz gibi insan kaynaklı iklim değişikliğini durdurmak için elimizde yasal bağlayıcılığı olan ve 200’e yakın ülkenin üzerinde anlaştığı tek metin Kyoto Protokolü.

Protokol, 2012’ye kadar gelişmiş ülkelerin emisyonlarını 1990 rakamlarının yüzde 5,2 aşağısına çekmesini öngörüyor. Bir yıl 20 gün sonra Kyoto’nun ilk dönemi bitiyor. İkinci dönemin olup olmayacağı, daha doğrusu bu dönemde yüzde 5,2’lik azaltım hedefinin ne kadar yükseltileceği belli değil. Kanada ve ABD, Kyoto iyi değil yerine başka bir şey koyalım diyorlar ama dünyanın bu kadar zamanı yok. Bilim, küresel seragazı salımı 2050 yılında 1990’a göre yüzde 80 hatta daha üstünde azaltılmazsa felaket senaryoları gerçek olacak diyor. Şu ana kadar olanlar, gördükleriniz hiçbir şey.

Kyoto’nun azaltılmasından yana olanlar çoğunlukta ama ekonomik ve politik güçleri sınırlı. Toprakları sular altında kalacak ada devletleri bağırıyor, Bangladeş gibi milyonlarca vatandaşı sel tehlikesiyle karşı karşıya kalacak Asya’daki devletler hiddetli. Afrika kuraklık ve gıda sorununun iklim değişikliği nedeniyle daha da büyüyeceğini biliyor. İklim değişikliğini durdurmak birçoğu için ölüm kalım meselesi. Avrupa Birliği Kyoto’nun uzatılmasından yana ama sesi gür değil. Karşı duran birkaç zengin ülke aslında. Ne garip bir dünyadayız. İklim müzakerelerinin önünü tıkayanlar Libya’da, Mısır’da, Irak’ta veya Latin Amerika’da yeri gelince demokrasi nutukları atıyorlar. Yazıklar olsun demek yetmiyor, hesap sormak da gerekli.

Almanya örneği
Durban’da bir gün önce Almanya Çevre Bakanı Norbert Röttgen ülkesinin enerji ve iklim politikasını anlattı. Almanya bir endüstri ülkesi. Otomotivden, demir çelik ve kimya sektörüne kadar birçok alanda çok güçlü bir ekonomileri var. Enerji ihtiyacı çok, petrol ve doğalgaz kaynakları sınırlı, ellerinde bir tek kömür yatakları var. Biraz Türkiye’ye benziyor denebilir. Ama Almanya’nın gelecek planları bizden çok ama çok farklı. Nükleer santraller bir bir kapatılıyor, rüzgar, biyokütle, biyogaz, güneş ve jeotermalin payı giderek artıyor. Enerji verimliliği olmazsa olmaz. Bakan Röttgen, 2018’den itibaren Almanya’nın kömüre teşvik vermeyeceğini söyledi. İklim değişikliğini durdurmak için para yok diyenler gizlice fosil yakıtları sübvansiyonlarla destekliyorlar. Bu sübvansiyonlar temiz enerji projelerine harcansa dünyanın geleceği değişebilir. Almanya’nın bu adımı o yüzden önemli.

Almanya 2050 yılına gelindiğinde kişi başına düşen yıllık seragazı salımını 3 tona düşüreceğini de açıkladı. Yani ülkenin toplam seragazı salımı ciddi bir şekilde düşürülecek. Türkiye’de bu rakam şu anda 5,2 ton civarında. Almanya’da ise 10 ton. Biz arttırmaya onlar ise düşürmeye çalışıyor. Bundan 10 yıl önce Almanya elektriğinin sadece yüzde 6’sını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlıyordu. Bugün bu rakam yüzde 20’yi geçti.

Bütün bunları şunun için yazıyorum. Almanya gibi dünyanın en büyük ekonomilerinden bir tanesi daha düşük karbonlu, daha az seragazı salımı yapan bir ekonomik modele geçebiliyor. Almanya yapabiliyorsa ABD, Kanada veya Türkiye neden yapamasın? Bakan Röttgen bu değişimi gerçekleştirirken Almanya’nın rekabet gücünü kaybetmeyeceğini de söylüyor. Röttgen muhafazakar partiden. Almanya’da Yeşiller bundan daha fazlasının bile mümkün olduğunu söylüyor. Şimdi sormak lazım. Ey küçük dünyanın “büyük” liderleri. Barrack Obama ve diğerleri. Dünyayı kurtarmak için sizi kim engelliyor? Şirketlere hizmet etmek için mi yoksa halka hizmet etmek için mi varsınız?  

Görülüyor ki dünyayı bu düzenin politikacıları değil bu dünyanın halkları kurtaracak. O zaman, ırkçılığa karşı mücadelede Mandela ve arkadaşlarının bağırdığı gibi bağıralım. Amandla Awethu! Yani, güç halka, halkın iktidarına. Çünkü başka çözüm yok.