Küresel ısınmayı durdurmak için hala bir antlaşmaya varılamaması, müzakerelerin sürdüğü “Bella Center”ın etrafında ciddi protestolar yapılmasına neden oluyor. İçeride ise ülke liderlerinin de katıldığı toplantılar başladı. Küresel ısınmayı durdurmak için tarihi karar ya bu 48 saat içinde alınacak ya da küresel ısınma kaderine terk edilecek
Özgür Gürbüz -Gzt. Haberturk /17 Aralik 2009
Kopenhag’da yaklaşık iki haftadır süren İklim Zirvesi’nde son 48 saate girildi. Aralarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de bulunduğu yaklaşık 115 ülke liderinin de katılacağı yüksek düzeyli görüşmeler de resmi olarak başladı. Cumhurbaşkanı Gül’ün de Türkiye adına bugün konuşma yapması bekleniyor.
Yüksek düzeyli görüşmeler kapsamında dün söz alan liderlerden en çok alkış alanlarından biri Venezuella Başkanı Hugo Chavez oldu. Konuşmasında sık sık kapitalizme eleştiriler yönelten ve Marks’tan örnekler veren Chavez, “İklim değişikliği kapitalist bir banka olsaydı çoktan kurtarmış olurlardı. Sistemi değiştirirsek iklimi de değiştirir ve dünyayı kurtarırız” dedi.
Kopenhag’da müzakereleri özellikle gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkelerin hedefler ve finansal mekanizmalar üzerinde anlaşamaması neden oluyor. Seragazı emisyonlarını 2025 yılına kadar 1990 seviyesinin yüzde 20 aşağısına çekmeyi kabul eden ve bu konuda Avrupa Parlamentosu’nda karar alan Avrupa Birliği (AB) iki ülkeyi de daha aktif olmaya çağırıyor. AB, diğer ülkelerin de güçlü hedefler alması halinde yüzde 30’a kadar indirime gideceklerini de söylüyor. Buna karşın ABD 1990 yılını temel almayı reddediyor ve 2025’e kadar 205 yılını temel alarak yüzde 17 indirim yapabileceğini söylüyor. Eleştiriler bu rakamın Kyoto hedefinin bile altında kaldığı görüşünde.
Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
İş dünyasının Kopenhag çıkarması
Kopenhag’daki 15. iklim zirvesine Türkiye’den birçok işadamı da katıldı. Görüşmeleri izleyen TÜSİAD heyeti, Türkiye’nin tarihsel sorumluluğuna dikkat çekerken, bir yandan da düşük karbon ekonomisine geçişe hazırlanması görüşünde.
Özgür Gürbüz / 16 Aralık 2009
Kopenhag’da sona yaklaşan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 15. Taraflar Toplantısı, Türkiye’den bugüne kadar görülmemiş bir ilgi gördü. Resmi heyete kayıt yaptıran katılımcı sayısı 110’un üzerine çıktı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de katıldığı toplantıya Çevre, Tarım, Dışişleri, Enerji, Ulaşım, Sanayi bakanlığı gibi birçok bakanlık bürokratları dışında iş dünyasından da çok sayıda kişi katıldı. Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü, Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Sungur Bursa, Otomotiv Sanayi Derneği Genel Sekreteri Ercan Tezer, İskenderun Enerji Genel Direktörü Sırrı Uyanık, Koç Holding’den Stratejik Planlama Başkanı Tamer Haşimoğlu ile Teknoloji Direktörü Stratejik Planlama Grubu Teknoloji ve Çevre Koordinatörü Orhan Behiç Alankuş, TÜSİAD’dan Sanayi Hizmetleri ve Tarım Uzmanı Hande Baloğlu ve İSTAÇ’tan Sistem Geliştirme Müdürü Oğuz Can toplantıları izleyenler arasındaydı.
Türkiye’nin tarihsel sorumluluğu yok
Toplantıları TÜSİAD adına izleyen Sanayi Hizmetleri ve Tarım Uzmanı Hande Baloğlu gelinen noktayı, “AB adına İsveç çok ciddi mesajlar verdi ve ABD ile Çin’i çok ciddi adımlar atmaya çağırdı. ABD ve Çin olmazsa bu kadar yıldır yapılan işlerin boşa gideceğini söyledi. ABD’nin hedefi 1990’lara göre baktığınızda yüzde 3 indirime denk düşüyor ve bu hedef Senato’dan henüz geçmedi. Çin ise ulusal önlem alırım ama uluslararası yaptırım içeren anlaşamaya yanaşmam diyor” şeklinde özetliyor. Baloğlu, 15 bin kapasitelik Bella Center’a 42 bin kişinin kayıt yaptırdığını ve son üç gündür sivil toplumun büyük bir bölümünün içeri giremediğine de dikkat çekiyor ve organizasyonun demokrasi ve şeffaflık sorununa dikkat çekiyor. Baloğlu “Buradan bir anlaşma çıkmasa bile şöyle bir umut var. Siyasi iradenin ortaya konması önemli. Kesin karar çıkmasa bile siyasi karar gelecek yıl Meksika’da hukuki bir karara dönüşebilir. Teknik çalışmalar tamamlandı bundan sonra ki süreç siyasetçilerin ellerinde” diyor. TÜSİAD’ın Bölgesel Çevre Merkezi (REC) ile bir iklim platformu kurduğunu ve özel sektörü sürece katmaya çalıştığına da değinen Baloğlu, “Emisyonları son yıllarda artışa geçen Türkiye’nin tarihsel sorumluluğunun yok. 1990 yılında sanayileşme oranı, Gayri Safi Mili Hasıla belli. Türkiye’nin çok ciddi yükümlülük alması beklenemez ama yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyeli var. Düşük karbon ekonomisine hazırlanılması gerekiyor” yorumunu yapıyor.
Özgür Gürbüz / 16 Aralık 2009
Kopenhag’da sona yaklaşan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 15. Taraflar Toplantısı, Türkiye’den bugüne kadar görülmemiş bir ilgi gördü. Resmi heyete kayıt yaptıran katılımcı sayısı 110’un üzerine çıktı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de katıldığı toplantıya Çevre, Tarım, Dışişleri, Enerji, Ulaşım, Sanayi bakanlığı gibi birçok bakanlık bürokratları dışında iş dünyasından da çok sayıda kişi katıldı. Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü, Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Sungur Bursa, Otomotiv Sanayi Derneği Genel Sekreteri Ercan Tezer, İskenderun Enerji Genel Direktörü Sırrı Uyanık, Koç Holding’den Stratejik Planlama Başkanı Tamer Haşimoğlu ile Teknoloji Direktörü Stratejik Planlama Grubu Teknoloji ve Çevre Koordinatörü Orhan Behiç Alankuş, TÜSİAD’dan Sanayi Hizmetleri ve Tarım Uzmanı Hande Baloğlu ve İSTAÇ’tan Sistem Geliştirme Müdürü Oğuz Can toplantıları izleyenler arasındaydı.
Türkiye’nin tarihsel sorumluluğu yok
Toplantıları TÜSİAD adına izleyen Sanayi Hizmetleri ve Tarım Uzmanı Hande Baloğlu gelinen noktayı, “AB adına İsveç çok ciddi mesajlar verdi ve ABD ile Çin’i çok ciddi adımlar atmaya çağırdı. ABD ve Çin olmazsa bu kadar yıldır yapılan işlerin boşa gideceğini söyledi. ABD’nin hedefi 1990’lara göre baktığınızda yüzde 3 indirime denk düşüyor ve bu hedef Senato’dan henüz geçmedi. Çin ise ulusal önlem alırım ama uluslararası yaptırım içeren anlaşamaya yanaşmam diyor” şeklinde özetliyor. Baloğlu, 15 bin kapasitelik Bella Center’a 42 bin kişinin kayıt yaptırdığını ve son üç gündür sivil toplumun büyük bir bölümünün içeri giremediğine de dikkat çekiyor ve organizasyonun demokrasi ve şeffaflık sorununa dikkat çekiyor. Baloğlu “Buradan bir anlaşma çıkmasa bile şöyle bir umut var. Siyasi iradenin ortaya konması önemli. Kesin karar çıkmasa bile siyasi karar gelecek yıl Meksika’da hukuki bir karara dönüşebilir. Teknik çalışmalar tamamlandı bundan sonra ki süreç siyasetçilerin ellerinde” diyor. TÜSİAD’ın Bölgesel Çevre Merkezi (REC) ile bir iklim platformu kurduğunu ve özel sektörü sürece katmaya çalıştığına da değinen Baloğlu, “Emisyonları son yıllarda artışa geçen Türkiye’nin tarihsel sorumluluğunun yok. 1990 yılında sanayileşme oranı, Gayri Safi Mili Hasıla belli. Türkiye’nin çok ciddi yükümlülük alması beklenemez ama yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyeli var. Düşük karbon ekonomisine hazırlanılması gerekiyor” yorumunu yapıyor.
Dünya Meteoroloji Örgütü'nün 2009 yılı değerlendirmesi
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) Genel Sekreteri Michel Jarraud 21. yüzyılın ilk 10 yılının kayıtlardaki en sıcak 10 yıl olduğunu açıkladığı basın toplantısı. (İngilizce)
Ekoloji değil, ekonomi önemli
Kopenhag’daki iklim zirvesinde pazarlık masasına oturan Türkiye’nin stratejisi ortaya çıktı. Türkiye, ekonomisine yük getireceği düşüncesiyle 2012 sonrası yükümlülük almamaya yönelik her türlü çabayı gösterecek.
Özgür Gürbüz-Gazete Haberturk /9 Aralık 2009
Türkiye, Kopenhag'daki İklim Zirvesi'ne cebinde bir strateji belgesiyle gidecek. Kyoto’ya taraf olan ancak EK-B adı verilen ve yükümlülük alan ülkelerin yer aldığı listede bulunmadığı için seragazı indirim hedefi almayan Türkiye’nin ana stratejisi bu konumunu korumak. Ulusla tutumumuz başlıklı bölümde, “2012 yılı sonrasında herhangi bir sera gazı emisyonu sayısal azaltım yükümlülüğünün alınmasının ülkemiz ekonomisine getireceği ilave yük ve sorumluluklar dikkate alınarak, Protokol’ün Ek-B listesinde ülkemizin isminin bulunmaması yönünde her türlü girişimde bulunulacaktır” maddesi dikkat çekiyor.
Türkiye’nin özel konumuna dikkat çekilen strateji belgesinde, 1990’dan bu yana yapılan rekor yüzde 119’luk artışa rağmen kişi başına düşen yıllık emisyon değerinin 5,3 ton CO2 eşdeğeriyle OECD ve Avrupa ülkelerinden düşük olduğuna dikkat çekiliyor. OECD ülkeleri ortalaması 15, Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkede ise bu rakam 10,2 ton. Belgede yine kişi başına enerji tüketiminin gelişmiş ülkelere göre azlığına dikkat çekiliyor ve Türkiye’nin 2001 yılında Marakeş toplantısında kabul edilen özel durumunun korunmasının isteneceği anlaşılıyor.
Strateji belgesine göre Kopenhag’da mevcut durumu korumak için mücadele edecek olan Türkiye’nin bir yandan da finansal desteklere ulaşarak beş ana sektörde seragazı salımlarını azaltmaya yönelik kısa (1 yıl), orta (1-3 yıl) ve uzun (3-10) vadeli planlar yaptığı da görülüyor. Enerji, Ulaştırma, Sanayi, Atık ve Arazi kullanımı ile Tarım ve Ormancılık başlığı altındaki beş ana sektörde göze çarpan maddeler şunlar:
Özgür Gürbüz-Gazete Haberturk /9 Aralık 2009
Türkiye, Kopenhag'daki İklim Zirvesi'ne cebinde bir strateji belgesiyle gidecek. Kyoto’ya taraf olan ancak EK-B adı verilen ve yükümlülük alan ülkelerin yer aldığı listede bulunmadığı için seragazı indirim hedefi almayan Türkiye’nin ana stratejisi bu konumunu korumak. Ulusla tutumumuz başlıklı bölümde, “2012 yılı sonrasında herhangi bir sera gazı emisyonu sayısal azaltım yükümlülüğünün alınmasının ülkemiz ekonomisine getireceği ilave yük ve sorumluluklar dikkate alınarak, Protokol’ün Ek-B listesinde ülkemizin isminin bulunmaması yönünde her türlü girişimde bulunulacaktır” maddesi dikkat çekiyor.
Türkiye’nin özel konumuna dikkat çekilen strateji belgesinde, 1990’dan bu yana yapılan rekor yüzde 119’luk artışa rağmen kişi başına düşen yıllık emisyon değerinin 5,3 ton CO2 eşdeğeriyle OECD ve Avrupa ülkelerinden düşük olduğuna dikkat çekiliyor. OECD ülkeleri ortalaması 15, Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkede ise bu rakam 10,2 ton. Belgede yine kişi başına enerji tüketiminin gelişmiş ülkelere göre azlığına dikkat çekiliyor ve Türkiye’nin 2001 yılında Marakeş toplantısında kabul edilen özel durumunun korunmasının isteneceği anlaşılıyor.
Strateji belgesine göre Kopenhag’da mevcut durumu korumak için mücadele edecek olan Türkiye’nin bir yandan da finansal desteklere ulaşarak beş ana sektörde seragazı salımlarını azaltmaya yönelik kısa (1 yıl), orta (1-3 yıl) ve uzun (3-10) vadeli planlar yaptığı da görülüyor. Enerji, Ulaştırma, Sanayi, Atık ve Arazi kullanımı ile Tarım ve Ormancılık başlığı altındaki beş ana sektörde göze çarpan maddeler şunlar:
- Yeni binalarda enerji verimliliği ve merkezi ısıtma ön plana çıkacak. Sıcak su, elektrik üretimi ve tüketimi bölgeselleştirilecek. (Kısa)
- Yenilenebilir ve nükleer enerji kullanımı teşvik edilecek (Orta)
- Termik santrallerde rehabilitasyon, alternatif yakıt için Ar-Ge. (Orta)
- Enerji yoğunluğu 2020’de 2004’e göre daha düşük seviyeye çekilecek (Uzun)
- 2020 yılında toplam elektrik üretiminin yüzde 25’i yenilenebilir enerjiden sağlanacak.(Uzun)
- Enerji sektöründe 2020 yılına kadar referans senaryoya göre yüzde 7 karbondioksit emisyon sınırlaması hedeflenecek. (Uzun)
- Yük ve yolcu taşımacılığında demiryolunun payı artacak. (Kısa)
- Büyük kentlerde metro ve hafif raylı sistem. (Orta)
- Gönüllü karbon piyasaları oluşturulacak. Seragazı indirimi yapan gelir elde edecek. (Orta)
- Kojenerasyon ve ısı kazanım sistemleri teşvik edilecek. (Orta)
- Belediye atıklarının yüzde 70’i 2012 itibariyle düzenli depolamaya geçecek. (Orta)
- Kompost, geri dönüşüm ve atıklardan enerji üretimi yaygınlaşacak. (Uzun)
- Gübre ve ilaçlamada modern tekniklerle karbon salımı azaltılacak.(Kısa)
- Ormansızlaşmanın önlenmesi için strateji belirlenecek. (Kısa)
- 2008–2012 yılları arası 2,3 milyon hektar alan ağaçlandırılacak ve rehabilite edilecek. Bu sayede 2020 yılına kadar toplam 181,4 milyon ton karbon ormanlar tarafından tutulacak. (Uzun)
- Kentsel alanlarda açık ve yeşil alan sistemlerinin artırılması teşvik edilecek. (Uzun)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)