Danıştay fren koydu GDO serbest kaldı

Danştay GDO Yönetmeliği’nin iki maddesinde yürütmeyi durdurdu. Konunun yönetmelik yerine yasayla düzenlenmesi gerektiğini belirten Danıştay’ın bu kararı firmaların işine yaradı, GDO ithalatının önü açıldı. GDO karşıtları, bir an önce yasayla durumun kontrol altına alınmasını istiyor. Açılan dört davadan birinin ithalatçı firmalarla ilişkisi olup olmadığı da tartışma konusu.

Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 4 Aralık 2009*

26 Ekim’de yayınlanan “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik” iki maddesi hakkında Danıştay 10. ve 13. dairesinde açılan dört ayrı davadan yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Davalardan üçü çeşitli sendika ve sivil toplum kuruluşları bir tanesi ise bir vatandaş tarafından açılmıştı.

Yönetmelik değil yasa lazım
Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma kararı, söz konusu yönetmeliğin GDO’lu ürünlerin ithalatını düzenleyen 11. ve yürürlüğe gireceği tarihi belirleyen 20. maddesi hakkında alındı. Danıştay ayrıca sivil toplum kuruluşlarının itirazlarında önemli bir yer tutan, yönetmelikten önce Biyogüvenlik Yasa Tasarısı çıkarılmalıydı eleştirisine de destek vererek, GDO’lu ürünlerle ilgili konuların yönetmelik değil yasayla belirlenmesi gerektiğine dikkat çekti.

Yeniden başa dönüldü
Davacı kurumlardan Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, iki önemli gerekçe üzere davayı açtıklarını, yönetmeliğin kanuni dayanaktan yoksun olmasına ve GDO’lu ürünlerin Türkiye’ye girmesinin sakıncaları nedeniyle Danıştay’a itirazda bulunduklarını belirtiyor. Danıştay başvuruyu haklı bulsa da ortaya çıkan fiili durum aslında GDO’lu ürün ithalatında 26 Ekim 2009 tarihinde çıkarılan yönetmeliğin öncesine dönüş anlamına da geliyor. Danıştay kararı öncesinde yönetmelikte yapılan değişiklik, kontrol belgesi olan ithalatçı firmalara Mart 2010 tarihine kadar GDO’lu ürünleri getirme izni veriyor ve yönetmeliğin diğer hükümlerinden etkilenmiyorlardı. Yürütmeyi durdurma kararıyla bu değişikliğin de Danıştay’ın nihai kararına kadar bir anlamı kalmadı. İthalatçı firmaların GDO’lu ürün ithalatı beyana dayalı sisteme döndü. Kısacası, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in de yakındığı, GDO’lu ürünlerin yıllardır elinin kolunu sallaya sallaya girdiği döneme geri dönüldü. Kahveci, bu durumun ancak Bakanlığın acilen ilgili tarafları bir araya toplayarak yeni bir kanun hazırlamasıyla çözüleceğine inanıyor. “Tarım Bakanlığı’nın koruyamadığı insan ve toplum sağlığını Danıştay korudu” diyen Kahveci, GDO’lu ürünlerin ithalat ve ekiminin önünü açacak bir kanuna da kesinlikle evet demeyeceklerinin altını çiziyor.

“Binlerce ton GDO’lu ürün gelecek”
Böyle bir karardan çekindikleri için dava açmadıklarını söyleyen Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, “Danıştay bir yerde çok haklı, bu konu yasa olmadan düzenlenemez. Danıştay bir yasa çıkar ve hemen düzenle diyor. 2003 yılında eski Bakan Sami Güçlü bir biyogüvenlik yasası çıkaracağız demişti, 2009 sonu oldu hala bekliyoruz. Tarım Bakanlığı bu kararın arkasına sığınıp yasa çıkarmayacak ve binlerce ton GDO’lu ürün gelecek. Danıştay’ın kararı buna yol açtı biz bunu bas bas bağırdık. Bunu yönetmelikle yapamazsınız dedik” açıklamasını yapıyor. Günaydın, açılan dört davadan birinin şahıs adına açıldığını ve bu kişinin ithalatçı firmalar tarafından yönlendirilen bir kişi olmasından da şüphelendiklerini belirtiyor.

Acil bir yasal düzenleme şart
Danıştay’ın nihai kararının önemli olduğunu belirten GDO'ya Hayır Platformu Hukuk Komisyonu üyesi Ilgın Özkaya Özlüer, hukuken bir boşluk yaratıldığına ve nihai karar verilinceye kadar kontrol belgesi olan ya da olmayan tüm ürünlerin limanlardan rahatlıkla geçebileceğine dikkat çekiyor. Özlüer, hükümetin acilen yeni bir yasal düzenlemeyle hukuki boşluğu doldurması gerektiğini söylüyor.

*ilk metin

Cumartesi akşamı Hayat Tv'deyiz

Merhabalar,

5 Aralık 2009 Cumartesi akşamı Hayat TV'deki "Karaborsa" programında hem Kopenhag'daki iklim zirvesini konuşuyor hem de Taner Öngür, Serap Yağız ve Suların Uğultusu'ndan güneş şarkıları dinliyoruz.

Kanal: Hayat TV
Tarih: 5 Aralık 2009
Program: Karaborsa
Saat: 22:00 - 01:00

Hepinizi tartışmayı izlemeye ve katılmaya çağırıyoruz. Hayat TV'yi uydudan ve internetten izleyebilirsiniz.

Enerji Bakanı Greenpeace’i ziyaret etti, çayını içti

Greenpeace: “Nükleerle yaşamaya hazır mısınız?”
Bakan Yıldız: “Biz hazırız!”

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, kendisi Libya’dayken Bakanlık önünde eylem yapan Greenpeace üyelerini İstanbul’daki ofislerinde ziyaret ederek bir ilke imza attı.

Özgür Gürbüz / 2 Aralık 2009

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kurban Bayramı öncesi Ankara’daki bakanlık binası önünde eylem yapan Greenpeace (Yeşilbarış) örgütüne iade-i ziyarette bulundu. Hükümetin nükleer enerji politikalarını protesto eden Greenpeace örgütünün İstanbul’daki ofisine gelen Taner Yıldız, önce Greenpeace Akdeniz Ofisi Genel Direktörü Uygar Özesmi ile 15 dakika süren özel bir görüşme yaptı. Görüşmeden sonra çevrecilerin ofisinde kısa bir tur atan Yıldız, Özesmi ile basının karşısına geçti ve nükleer enerjiyle ilgili soruları yanıtladı.

“Nükleerle yaşamaya hazırız!”
Basın toplantısı sırasında Greenpeace üyelerinin getirdiği çayı içen Enerji Bakanı, kendisine hediye edilen ve üzerinde “Nükleerle yaşamaya hazır mısınız” yazılı “t-shirt”ü üzerine tuttu ve soruya, “Evet, hazırız” yanıtını verdi. Gazeteciler bakana içtiği çayın radyasyonlu olup olmadığını da sordu. Bu soruya Özesmi, “Garantili çay” yanıtını verdi. 1986 yılındaki Çernobil kazasından sonra dönemin bakan ve Başbakanı çayda radyasyon olup olmadığı tartışmalarına televizyonlarda çay içerek yanıt vermişti.

Bakan Yıldız, enerji konusunda tüm sivil toplum örgütlerini dinlemeye hazır olduklarını ve Greenpeace tarafından hazırlanan Enerji (D)evrimi raporunu da dikkatle incelediğini belirterek, “Bir kısmına katılıyor, bir kısmına katılmıyorum. Dikkatlice inceledim, güncellenmesi gereken bazı rakamlar var. Bu konuda ortak bir heyet oluşturulacak ve belki buradan çıkan çalışmalar kamuoyuna açıklanacak” dedi. Şeffaflığın gücüne inanan bir hükümet olduklarını söyleyen Yıldız, “Hem yenilenebilir enerji kaynaklarını harekete geçirmek hem de arz güvenliğiyle ile ilgili tedbirleri almak zorundayım” açıklamasını yaptı. Nükleer santrallerin işletim sırasında atmosfere en az seragazı salan güç santrallerinden biri olduğunu ve iklim değişikliğini durdurma konusundaki önemine dikkat çeken Yıldız, 2023 yılına kadar tüm yenilenebilir enerji kaynaklarını harekete geçirsek bile ondan sonraki yıllarda meydana gelecek açığın kapatılamayacağına işaret etti.

Bakan’a “radyoaktivist” olun çağırısı
Basın toplantısında söz alan ve Yıldız’ın ziyaretinde çok memnun olduklarını söyleyen Özesmi ise, 20 bin destekçisi ve 200 bine yakın siber aktivisti bulunan Greenpeace’in, “I love nuclear” adı verdikleri kampanyayla, nükleer enerjiye hayır diyen 1 milyon imzacıyı hedeflediklerini belirterek, “1 milyon kişiye ulaşınca Bakanlık’ta bu nükleer masala hayır diyecektir” dedi ve Bakan Yıldız’ı da “radyoaktivist” olmaya davet etti. Türkiye’nin nükleer macerasının dört kez hüsranla sonuçlandığını belirten Özesmi, “Yenilenebilir enerji kaynaklarından daha çok istihdam ve enerji sağlamanın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Biz diyaloga açığız, bu diyalog devam etsin ama bir sonuç getirsin” şeklinde konuştu.

Toplantıda gazetecilerin de sorularını yanıtlayan Yıldız, sık sık, esprilerle karışık olarak nükleer enerji konusunda Greenpeace’in argümanları karşısında ikna olmadığı mesajını verdi ve “İkna edemiyorsanız ikna olmalısınız” dedi. “Nükleer santrallerin maliyetleri nedeniyle devlet desteği olmadan kurulamayacağı, bunun da 1983’ten beri süren liberalleşme politikalarına ters bir durum ortaya çıkarıp çıkarmadığı” sorumuza ise Yıldız, “Güzel bir soru. Enerji sektörü serbestleşecek. Finans modelinde alım garantilerinin verilmiş olması ayrı bir finans modelinin farklı bir tarzıdır. Sizin oradan üretilen elektriği alacak olmanız finansörler için yeterli bir sebeptir. Aynı zamanda kamu ağırlığı olmayacak bir nükleer modeli düşündüğümüz için serbestleşmede herhangi bir engel teşkil etmeyecektir” yanıtını verdi.

Soruma Sayın Yıldız'ın verdiği bu yanıt beni pek tatmin etmedi açıkçası...

Yatak odasında çevreci tedbirler

(Biz sevişirken ne hayvanlar ne işçiler acı çeksin!)

Bugün artık her şeyin daha çevrecisi yapılıyor. Arabanın melezi (hibrid), oyuncakların tahtadan yapılmışı tercih ediliyor. Ne o kadar az plastik o kadar iyi misali, çevreciler şimdi de gözlerini yatak odasına çevirdi. Raflarda doğada tamamen yok olabilen, adil ticaret kapsamında üretilmiş prezervatifler ve elle çevirmeli vibratörler artık piyasada.

Özgür Gürbüz-Gazete Haberturk / 30 Kasım 2009

Kedi sevmekle çevreci olunan günler artık geride kaldı. Alışverişte naylon poşet kullanmamak, illa arabaya binecekseniz melezine (hibrid) binmek iyi ama dahası var. Aslan yattığı yerden, çevreci kullandığı prezervatifinden belli oluyor artık. Tek kullanımlık ürünler her ne kadar çevreciler tarafından pek sevilmese de prezervatif söz konusu olduğunda durum farklı. Seçim yaparken ilk bakılacak kriter prezervatiflerin doğada yok olup olamadığı. Lateksden yapılmış olanlar uzun sürse de doğaya bırakıldığında yok olabiliyor. Spermlerin zaten doğada yok olma sorunu yok. Koyun derisinden yapılanlar daha kolay yok oluyor ama HIV gibi hastalıklara karşı önlem teşkil etmediği için ciddi sağlık tehlikesi var. Açıkçası prezervatiflerin atası sayılan bu türü piyasada bulma şansınız da pek yok. Lateks yerine plastikten yapılmış prezervatif kullanmak ise kesinlikle çevreci değil.

Vegan prezervatif
En çevreci prezervatif listesinin başında lateksten yapılan, vegan prezervatifler geliyor. Prezervatif vegan olur mu demeyin; oluyor. Lateks olanların üretiminde süt proteini kullanıldığı için gıdalarında sadece eti değil hayvan ürünlerini de dışlayan veganlar için bu kaputları kullanmak da mübah değil. Condomi, Glyde gibi tanınmış marka prezervatif üreticileri bu sorunu süt proteini yerine kakao tozu kullanarak çözmüşler. Bu ürünler hayvanlar üzerinde yapılan testleri de reddediyor. Çevrecilerin istekleri bunlarla sınırlı değil. Bir de giderek yaygınlaşan “Adil ticaret” kriteri var. Prezervatiflerin üretimini yapan işçilerin çalıştığı koşullar, ödenen ücretler kısacası sömürüye olanak vermeyen üretim biçimleri adil ticaret kapsamında değerlendiriliyor. Ne hayvanlar ne de işçiler biz sevişirken acı çekmesin diyor ve adil bir seks istiyorsanız bu kriterlere uyan “French Letter” gibi markaları seçebilirsiniz. “Adil Ticaret-Fair Trade” sertifikaları bugün Avrupa’da çikolatadan, muza birçok ürün üzerinde görülebiliyor.

Geri dönüştürülmüş kırbaç
Eczaneye prezervatif almaya giden bir çevrecinin işi bu kadarla da bitmiyor. Alınan prezervatiflerin ambalaj kağıtlarının geri dönüşümlü olup olmadığı, kesilen ağaçların sürdürülebilir bir ormandan gelip gelmediği dikkat edilmesi gereken noktalar arasında. Lateks olanların bile suda çözülmediğini anımsatmakta fayda var. Klozete en çevreci maddelerden üretilmiş olan kaputu bile atmak doğru değil. Çevreci bir ilişki, kullanılmış prezervatifin kağıt torbalara konarak atıkların gömüldüğü bir çöplüğe gönderilmesiyle son bulmalı. Fantezi düzeyi yüksek ilişkilerde kullanılan yağlar, seks oyuncakları, kırbaç ve kelepçelerin dahi çevreci olanlarını bulmak mümkün. Deri yerine geri dönüştürülmüş plastikten yapılmış kırbaçlar daha çevreci ama aynı işi görebiliyor.

Kurmalı vibratörler
Vibratörlerde ise geriye dönüş söz konusu. Piller, kadmiyum, cıva, çinko, lityum gibi metaller içeriyor. Bitmiş piller gelişigüzel bir şekilde doğaya bırakılırsa bu metaller toprağa, suya geçip çevre açısından tehlike yaratıyor. Bu nedenle kullanılıp atılan pillerle çalışan vibratörlerden vazgeçen çevreciler, elden kurmalı yeni nesil vibratörlerle pil tüketimine son veriyor. Dört dakika kurduğunuz bu vibratör 30 dakika çalışıyor. Vibratörlerde de ilk icad edilenlere bir geri dönüş söz konusu. Yatak odalarında kısık ışıklar görürseniz bu da romantizmden çok çevreciliğin bir işareti olabilir. Elektrik tasarrufu çevrecilerin yatak odasından başlıyor. Verimli ve düşük kuvvetteki ampuller tercih ediliyor. Geri dönüştürülmüş plastikleri bazılarımız romantik bulmayabilir ancak loş bir atmosferi savunan çevrecilerin bu konuda daha çok taraftar toplayacağını söylemek sanırım yanlış olmaz. Sevişmenin soğuk kış aylarında vücud ısısını da arttıracağı düşünülürse bu, evi ısıtmak için küresel ısınmaya yol açan doğalgazın daha az yakılmasına da neden olabilir. Çevrecilerin yeni sloganını bulduk galiba, küresel ısınmayı değil kendini azdır!

***
Ürünü çevreci yapan kıstaslar

* Yapımında kullanılan malzemeler, özellikle poliüretan gibi maddelerden yapılmış seks oyuncakları ya da prezervatifler çevreci kabul edilmiyor.
* Ambalajında geri dönüşümlü kağıt kullanılması ve plastikten kaçınılması şart.
* Ürünü üreten firmanın işçilere karşı etik davranıp davranmadığı da sorgulanıyor, adil ticaret sertifikası aranıyor.
* Kullanılan ürünün doğaya bırakıldığında kısa sürede yok olması isteniyor.
* Üretimden ürünün kullanımına elektrik kullanımından kaçınmak gerekiyor. Elektrikli oyuncaklar (!) değil mekanik olanları tercih edilmeli.