Bu yıl dördüncüsü yapılacak olan Rize’deki Yeşil Yayla Festivali’ne Fransa’nın türkü söylemekte ısrar eden âşıkları da konuk olacak.
Özgür Gürbüz-Habertürk İnternet / 29 Temmuz 2009
Yeterince şarap ve peynir stoğuyla başbaşa bırakılan aşık bir Fransız ne yapar dersiniz? Tahmin etmesi zor ama o da bizim âşıklarımız gibi yanık bir türkü söylemeye başlar. İnanmıyorsanız görmek için 6-13 Ağustos arasında Rize’de gerçekleşecek 4.Yeşil Yayla Festivali’ne gitmeniz yeterli. Fransa’nın Britanya bölgesinden gelen, beşi 60’ını aşmış tam 19 bağrı yanık delikanlı, romantik türkülerini gaydalar eşliğinde söyleyecek. Türkiye’nin dört bir yanından festivale gelenler de kendilerine eşlik edecek.
Kemençe ve piyano yanyana
Gallo-Roman hatta Galyalı diyebileceğimiz konuk Fransızlar, yıllar sonra göçler yüzünden unutulmuş geleneklerini ve türkülerinin peşlerine düşmüş bir grup aslında. Onların bu türkü sevdası, derlemeci yapıları, Karadeniz’in dostlarının benzer sevdalarıyla örtüşünce anlamlı bir birliktelik ortaya çıkmış. Amaç, eski geleneklerin, türkülerin unutulmaması ve farklı dillerde de olsa, doğa için, aşk için kısaca yaşam için titreyen gırtlaktaki tellerin sayısının artması. Bu arada eller de boş durmayacak gibi gözüküyor. Birol Topaloğlu tulumu, Dikkaya Köyü’nün yukarısında bulunan Handağı Zenimosi düzlüğünde, Richard Laniepce’nin gaydası ile buluşacak. Karadeniz Kadın Sahnesi’nde Ayşe Tütüncü’nün piyano, İlknur Yakupoğlu’nun kemençesiyle katılacağı konser ilginç tınılara yer vereceğe benzer.
Bu yıl ana tema bitkiler
Yeşil yayla Festivali’nin en büyük özelliklerinden biri de konser alanlarının özenle seçilmesi ve tek bir noktaya sabitlenmemesi. Müzik dinlerken arkasındaki tarihi yapıyı ya da doğal güzelliği atlamanız zor. Organizasyonu üstlenen Gola ve Biryaşam dernekleri bu konuya özel bir hassasiyet gösteriyor. Her festivalin bir teması oluyor, etkinlik mekanlarının temayla uyumlu olmasına çalışılıyor. Bu yıl sıra bitkilerde. Festival boyunca bitkilerle ilgili bilgiler alabilecek Dr. Şaduman Karaca eşliğinde yürüyüşe çıkıp bitkileri de tanıyabileceksiniz. Kısaca özetlemek gerekirse, Yeşil Yayla sadece bir müzik festivali değil. 6 Ağustos’ta Rize-Fındıklı’da başlayan festivalin son 4 günü Hopa ve Artvin’deki Kafkas filmlerine ayrılmış. Bitkilerle başlayan yayladaki yolculuk, Fransızca, Türkçe ve Lazca türküler eşliğinde kente iniyor ve orada beyaz perdeyle buluşuyor sizin anlayacağınız...
***
İletişim için:
www.yaylafest.org
www.golader.org
www.biryasam.com.tr
Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Ya trafiğe açık olsaydı!
Burası İstanbul'un parlayan yıldızı talimhane. Otellerin ve restoranların bulunduğu alan trafiğe kapalı. Açıkolsaydı herhalde daha az araç olurdu. Yasak tanımayıp park edenler, girip çıkmayan dev otobüsler ve taksiler yüzünden keşmekeş yaşanıyor.
Özgür Gürbüz-Habertürk İstanbul / 26 Temmuz 2009
Bundan beş yıl önce hayata geçirildiğinde, Talimhane’yi restoran ve otelleriyle çok özel bir turistik bölge yapmayı amaçlayan plan sınıfta kaldı. Günümüz parasıyla 15 milyon TL harcanan, tüm altyapı çalışmaları tamamlanan alana araç girişinin kontrol noktalarından belirlenen saatlerde yapılması planlanmıştı. Sadece sabah 06:00 ile 10:00 saatleri arasında taşıtlara açık olan alan gün boyunca birçok sivil aracın dolaştığı bir yer haline geldi. Belediye yetkililerinden aldığımız bilgiye göre, belirtilen saatler dışında Talimhane’ye giriş ancak belirli araçlara veriliyor ve kısa süre içerisinde çıkış yapmaları isteniyor. Pratikte ise bu kurallar denetimsizlik yüzünden pek uygulanmıyor.
İstiklal de böyle olmasın
Otellerin yanında gün boyu park eden araçlara rastlamak mümkün. Yaya yollarının da bölgedeki otel ve restoranların çiçek, saksı gibi engellemeleriyle kapanması nedeniyle Talimhane, araçlara değil yayalara kapalı bir hal almış durumda. Sorun bu kadarla da bitmiyor. Abdülhak Hamit caddesi’ne verilen trafik akışı da yaya yollarının bu caddeye açıldığı yerlerde park eden araçlar sayesinde sık sık sekteye uğruyor. Taksiler, özellikle yabancı turistleri yakalamak için bu caddenin hemen her yerine park ediyor.
Cadde boyunca park yasağının ihlal edildiğini de belirtmekte fayda var. Araç trafiğine kapanan Talimhane’ye bakanlar, dün araç trafiğine kapatılma kararı alan İstiklal Caddesi’nin de bu duruma düşmesinden korkuyor.
Özgür Gürbüz-Habertürk İstanbul / 26 Temmuz 2009
Bundan beş yıl önce hayata geçirildiğinde, Talimhane’yi restoran ve otelleriyle çok özel bir turistik bölge yapmayı amaçlayan plan sınıfta kaldı. Günümüz parasıyla 15 milyon TL harcanan, tüm altyapı çalışmaları tamamlanan alana araç girişinin kontrol noktalarından belirlenen saatlerde yapılması planlanmıştı. Sadece sabah 06:00 ile 10:00 saatleri arasında taşıtlara açık olan alan gün boyunca birçok sivil aracın dolaştığı bir yer haline geldi. Belediye yetkililerinden aldığımız bilgiye göre, belirtilen saatler dışında Talimhane’ye giriş ancak belirli araçlara veriliyor ve kısa süre içerisinde çıkış yapmaları isteniyor. Pratikte ise bu kurallar denetimsizlik yüzünden pek uygulanmıyor.
İstiklal de böyle olmasın
Otellerin yanında gün boyu park eden araçlara rastlamak mümkün. Yaya yollarının da bölgedeki otel ve restoranların çiçek, saksı gibi engellemeleriyle kapanması nedeniyle Talimhane, araçlara değil yayalara kapalı bir hal almış durumda. Sorun bu kadarla da bitmiyor. Abdülhak Hamit caddesi’ne verilen trafik akışı da yaya yollarının bu caddeye açıldığı yerlerde park eden araçlar sayesinde sık sık sekteye uğruyor. Taksiler, özellikle yabancı turistleri yakalamak için bu caddenin hemen her yerine park ediyor.
Cadde boyunca park yasağının ihlal edildiğini de belirtmekte fayda var. Araç trafiğine kapanan Talimhane’ye bakanlar, dün araç trafiğine kapatılma kararı alan İstiklal Caddesi’nin de bu duruma düşmesinden korkuyor.
Palovit Vadisi’nde dozerlere tepki!
Rize il sınırları içerisindeki Palovit Vadisi’ndeki yol çalışması çevrecileri ayağa kaldırdı. Yayları birbirine bağlama projesinde mevcut patika yolların genişletilmesi için yapılan çalışmanın, bölgedeki ekolojik dengeyi bozduğuna değinen çevreciler 10 Ağustos’ta Palovit Şelalesi önünde basın açıklaması yapacaklar. Bölge, yerli ve yabancı turistlerin sıkça ziyaret ettiği, vahşi hayatın hala yaşamaya devam ettiği nadir alanlardan biri olarak biliniyor.
Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 25 Temmuz 2009 *
Türkiye’de vahşi hayatın sığınmaya çalıştığı ender coğrafyalardan biri olan Palovit Vadisi de dozerlerle tanıştı. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Palovit Şelalesi’ne giden patika yol, dozerlerle genişletilmeye çalışılıyor. Yayların birbirine bağlanma projesi kapsamında başlatıldığı öne sürülen yol çalışmasına çevreciler tepki gösteriyor. Mevcut çalışmanın, Palovit Şelalesi ötesindeki 7-8 kilometrelik alana da (Amlakit Yaylası) uzayacağından endişe eden çevreciler Türkiye çapında bir kampanya başlatarak yol çalışmalarının biran önce durdurulmasını istiyor. Çevrecilerin endişeleri çok da yersiz değil. 15 Ocak 2009 tarihinde Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından alınan 1934 sayılı kararda, Şenköy’den başlayan, Palovit’ten geçen yolun Amlakit Yaylası’na ulaşacağı yazılı. “Onarım ve yapım” şeklinde verilen izinde bölgenin 1. dereceden doğal SİT Alanı ve Milli Park olduğu ve yolun genişliğinin en fazla beş metre olabileceği de belirtilmiş.
Kampanyanın yürütücülerinden ve aynı zamanda Doğa Karadeniz Dergisi Yayın Koordinatörü olan Uğur Biryol, benzer bir girişimin önceki yıllarda da yaşandığını ancak eski Rize Valisi Kasım Esen’in çalışmaları durdurduğunu belirtiyor. Biryol, mevcut 5-6 kilometrelik yolu düzeltme adı altında başlayan çalışmaların, Palovit Şelale’sinden sonraki bölümde de devam etmesi halinde buradaki vahşi hayatın zarar göreceğini öne sürüyor. Bu bölge, bozayılardan, kırmızı benekli alabalığa kadar birçok canlıya ev sahipliği yapıyor. “Trabzon Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu ve Rize Valiliğine başvurduk ama henüz bir yanıt alamadık” diyen Biryol, “Bölge, SİT alanı ve Milli Park içerisinde. Köylüler yol için baskı yapıyor. Tüm yıl içerisinde 10-15 gün kullanacakları bir yol için köylüler bastırıyor. Yazın toplam nüfus 100’ü geçmiyor. 100 kişi için yol yapılır mı?” diye soruyor. 10 Ağustos’ta, kampanyaya öncülük eden kişi ve kuruluşlar, Şelale başında kitlesel bir basın açıklaması yapmaya da hazırlanıyorlar.
***
Palovit Vadisi
Bölgede, alüviyal akarsu ormanları (kızılağaç), geniş yapraklı ılıman ormanlar (doğu kayını), iğne yapraklı doğu ladini ormanları, yapraklı ve karışık ormanlar, geniş alpin çayırlıklar ve kayalık habitatlar, nadir şimşir ormanları gibi Doğu Karadeniz'e özgü bütün habitatları bulmak mümkün.
*Orjinal metin
Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 25 Temmuz 2009 *
Türkiye’de vahşi hayatın sığınmaya çalıştığı ender coğrafyalardan biri olan Palovit Vadisi de dozerlerle tanıştı. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Palovit Şelalesi’ne giden patika yol, dozerlerle genişletilmeye çalışılıyor. Yayların birbirine bağlanma projesi kapsamında başlatıldığı öne sürülen yol çalışmasına çevreciler tepki gösteriyor. Mevcut çalışmanın, Palovit Şelalesi ötesindeki 7-8 kilometrelik alana da (Amlakit Yaylası) uzayacağından endişe eden çevreciler Türkiye çapında bir kampanya başlatarak yol çalışmalarının biran önce durdurulmasını istiyor. Çevrecilerin endişeleri çok da yersiz değil. 15 Ocak 2009 tarihinde Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından alınan 1934 sayılı kararda, Şenköy’den başlayan, Palovit’ten geçen yolun Amlakit Yaylası’na ulaşacağı yazılı. “Onarım ve yapım” şeklinde verilen izinde bölgenin 1. dereceden doğal SİT Alanı ve Milli Park olduğu ve yolun genişliğinin en fazla beş metre olabileceği de belirtilmiş.
Kampanyanın yürütücülerinden ve aynı zamanda Doğa Karadeniz Dergisi Yayın Koordinatörü olan Uğur Biryol, benzer bir girişimin önceki yıllarda da yaşandığını ancak eski Rize Valisi Kasım Esen’in çalışmaları durdurduğunu belirtiyor. Biryol, mevcut 5-6 kilometrelik yolu düzeltme adı altında başlayan çalışmaların, Palovit Şelale’sinden sonraki bölümde de devam etmesi halinde buradaki vahşi hayatın zarar göreceğini öne sürüyor. Bu bölge, bozayılardan, kırmızı benekli alabalığa kadar birçok canlıya ev sahipliği yapıyor. “Trabzon Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu ve Rize Valiliğine başvurduk ama henüz bir yanıt alamadık” diyen Biryol, “Bölge, SİT alanı ve Milli Park içerisinde. Köylüler yol için baskı yapıyor. Tüm yıl içerisinde 10-15 gün kullanacakları bir yol için köylüler bastırıyor. Yazın toplam nüfus 100’ü geçmiyor. 100 kişi için yol yapılır mı?” diye soruyor. 10 Ağustos’ta, kampanyaya öncülük eden kişi ve kuruluşlar, Şelale başında kitlesel bir basın açıklaması yapmaya da hazırlanıyorlar.
***
Palovit Vadisi
Bölgede, alüviyal akarsu ormanları (kızılağaç), geniş yapraklı ılıman ormanlar (doğu kayını), iğne yapraklı doğu ladini ormanları, yapraklı ve karışık ormanlar, geniş alpin çayırlıklar ve kayalık habitatlar, nadir şimşir ormanları gibi Doğu Karadeniz'e özgü bütün habitatları bulmak mümkün.
*Orjinal metin
Yangın, Bodrum'un çöp sorununu ortaya çıkardı
Bodrum çöplüğünden başlayan ve 15 hektar ormanlık alanın yok olmasına neden olan yangın, Bodrum’un çöp sorununu ortaya çıkardı. Belediye, bertaraf tesisi için çalışmaları hızlandırdı; Tesisin Mumcular’a kurulması gündemde.
Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk/25 Temmuz 2009 *
Önceki gece başlayan ve dün sabah saatlerinde kontrol altına alınan yangın, Bodrum’un bir başka sorununu gün yüzüne çıkardı. Bodrum Çöplüğü olarak bilinen Gökçeler Bölgesi, 1985’den beri vahşi çöp depolama alanı olarak kullanılıyor. Bodrum’da bu bölge dışında Turgutreis, Yalıkavak ve Mumcular’da da vahşi çöp depolama alanları bulunuyor. Yaz yalarında günde 170 tona varan çöp çıkan belediyenin bir tek düzenli depolama alanı ve çöp bertaraf tesisi ise bulunmuyor. Kış aylarında ise Bodrum’dan günde 60 ton civarı çöp çıkıyor.
Atık tesisi Mumcular'a
Yangının, çöp alanındaki evsel atıklardan değil ama alana bırakılan kesilmiş dallardan çıktığını belirten belediye yetkilileri, Çevre ve Orman Bakanlığı önderliğinde bir proje çalışması için çalışmalara başladıkları bir sırada yangının çıkmasının talihsizlik olduğunu söylüyor. Belediye yetkililerinden aldığımız bilgilere göre, Bodrum’un çöplerinin düzenli depolanacağı ve bertaraf edileceği tesisin Mumcular’da kurulması düşünülüyor. Bertaraf tesisinin kurulmasıyla eski çöp alanları da islah edilecek. Yeni tesis için Avrupa Birliği kaynaklı fonların da kullanılması gündemde.
Metan gazı tehlikesi yok
Yangın çıkan çöpte soğutma çalışmalarının devam ettiğini belirten yetkililer, metan gazı kaynaklı yangın tehlikesinin olmadığını ve güvenlik tedbirlerinin alındığını söyledi. Bölgede atık tesisi için Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan yetkililerin de incelemelerde bulunduğu öğrenildi. Uzmanlardan aldığımız bilgilere göre, hiç bir itiraz gelmemesi ve her şeyin yolunda gittiği bir durumda bile, atık tesisinin faaliyete geçmesinin 2 yılı bulacağı belirtiliyor.
20-30 yıl sonra eski haline gelir
Bu arada bir yazılı açıklama yapan Yeşil Bilgi Platformu, yanan yerlerin eski haline gelmesi için 20-30 yıla ihtiyaç duyulduğu, bunun da büyük bir zaman, enerji ve maddi kayıba yo açtığı belirtildi. Orman yangınlarının yüzde 94 oranında insan hatasından kaynaklandığını belirten platform, yüzde 48’inin de direkt olarak dikkatsizlikten kaynaklandığını söyleyerek kamuoyunu daha dikkatli olmaya çağırdı.
***
Mimarlar Odası'nın uyarısı
Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği, 23 Mart 2007 yılında, “Bodrum Yarımadası Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni İlave ve Revizyon Planı Çalışmaları”na görüş belirtmiş. Oda’nın yazdığı yazıda çöp depolama alanı ile ilgili olarak, “Çöp toplama ve imha arıtma tesisleri ile ilgili olarak yer belirlemeden önce, yarımadadaki evsel ve diğer katı atıkların niteliği ile ilgili bir araştırma yapılmalı, elde edilecek bulgu ve bilgilerle, nasıl bir katı atık yönetim sitemi kullanılacağı belirlenmeli ve ancak bu bulgulara ulaşıldıktan sonra yer tespiti plana işlenmelidir. Hangi teknoloji ve sistemin kullanılacağı belirlenmeden plana işlenecek yerlerin amaca hizmet edememe olasılığı göz ardı edilmemelidir” uyarısı yer alıyor.
* Orjinal metin
Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk/25 Temmuz 2009 *
Önceki gece başlayan ve dün sabah saatlerinde kontrol altına alınan yangın, Bodrum’un bir başka sorununu gün yüzüne çıkardı. Bodrum Çöplüğü olarak bilinen Gökçeler Bölgesi, 1985’den beri vahşi çöp depolama alanı olarak kullanılıyor. Bodrum’da bu bölge dışında Turgutreis, Yalıkavak ve Mumcular’da da vahşi çöp depolama alanları bulunuyor. Yaz yalarında günde 170 tona varan çöp çıkan belediyenin bir tek düzenli depolama alanı ve çöp bertaraf tesisi ise bulunmuyor. Kış aylarında ise Bodrum’dan günde 60 ton civarı çöp çıkıyor.
Atık tesisi Mumcular'a
Yangının, çöp alanındaki evsel atıklardan değil ama alana bırakılan kesilmiş dallardan çıktığını belirten belediye yetkilileri, Çevre ve Orman Bakanlığı önderliğinde bir proje çalışması için çalışmalara başladıkları bir sırada yangının çıkmasının talihsizlik olduğunu söylüyor. Belediye yetkililerinden aldığımız bilgilere göre, Bodrum’un çöplerinin düzenli depolanacağı ve bertaraf edileceği tesisin Mumcular’da kurulması düşünülüyor. Bertaraf tesisinin kurulmasıyla eski çöp alanları da islah edilecek. Yeni tesis için Avrupa Birliği kaynaklı fonların da kullanılması gündemde.
Metan gazı tehlikesi yok
Yangın çıkan çöpte soğutma çalışmalarının devam ettiğini belirten yetkililer, metan gazı kaynaklı yangın tehlikesinin olmadığını ve güvenlik tedbirlerinin alındığını söyledi. Bölgede atık tesisi için Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan yetkililerin de incelemelerde bulunduğu öğrenildi. Uzmanlardan aldığımız bilgilere göre, hiç bir itiraz gelmemesi ve her şeyin yolunda gittiği bir durumda bile, atık tesisinin faaliyete geçmesinin 2 yılı bulacağı belirtiliyor.
20-30 yıl sonra eski haline gelir
Bu arada bir yazılı açıklama yapan Yeşil Bilgi Platformu, yanan yerlerin eski haline gelmesi için 20-30 yıla ihtiyaç duyulduğu, bunun da büyük bir zaman, enerji ve maddi kayıba yo açtığı belirtildi. Orman yangınlarının yüzde 94 oranında insan hatasından kaynaklandığını belirten platform, yüzde 48’inin de direkt olarak dikkatsizlikten kaynaklandığını söyleyerek kamuoyunu daha dikkatli olmaya çağırdı.
***
Mimarlar Odası'nın uyarısı
Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği, 23 Mart 2007 yılında, “Bodrum Yarımadası Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni İlave ve Revizyon Planı Çalışmaları”na görüş belirtmiş. Oda’nın yazdığı yazıda çöp depolama alanı ile ilgili olarak, “Çöp toplama ve imha arıtma tesisleri ile ilgili olarak yer belirlemeden önce, yarımadadaki evsel ve diğer katı atıkların niteliği ile ilgili bir araştırma yapılmalı, elde edilecek bulgu ve bilgilerle, nasıl bir katı atık yönetim sitemi kullanılacağı belirlenmeli ve ancak bu bulgulara ulaşıldıktan sonra yer tespiti plana işlenmelidir. Hangi teknoloji ve sistemin kullanılacağı belirlenmeden plana işlenecek yerlerin amaca hizmet edememe olasılığı göz ardı edilmemelidir” uyarısı yer alıyor.
* Orjinal metin
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)