İşçileri aylardır grevde olan Türk-İş’e bağlı Deri-İş sendikasına önce işveren “Ergenekon” suçlaması yaptı ardından sendikanın merkezine hırsız girdi. Hırsız, sendikanın tüm bilgilerinin olduğu bilgisayarı çaldı.
Özgür Gürbüz / 1 Nisan 2009
Tek başına çıktığı grevde 272. gününe giren Emine Arslan’ın üye olduğu Deri-İş sendikasına Ergenekon’un gizli ortağı suçlaması yapıldı. DESA adlı şirketin sahibi Melih Çelet tarafından, Samanyolu TV’de yayınlanan programda yapılan iddialarda, Ergenekon örgütünün taşeronu olduğu iddia edilen Devrimci Karargah Örgütü’nün bazı sendikaları kullanarak işçileri sokağa dökeceği ve kargaşa çıkaracağı söylendi. 22 Mart tarihinde yayınlanan programın sonlarında ise DESA’nın sahibi Çelet söz aldı ve sendikal süreçte anlaşamadığı işçilerin yaptıkları eylemleri bir senaryo olarak tanımladı. Programdan sonra önce sendikanın web sayfası saldırıya uğradı. 30 Mart günü ise sendika genel merkezine hırsız girdi ve sendikayla ilgili bilgilerin olduğu iki bilgisayar çalındı.
Konu hakkında, Samanyolu TV binası önünde bugün (1 Nisan 2009) bir basın açıklaması yapacak olan sendika yetkilileri, “Ulusal ve uluslararası boyutta sendikamıza olan desteğin artması ile bize yönelik çirkin saldırıların şekli ve rengi giderek değişmektedir. Sendikamız ciddi bir komplo ile karşı karşıyadır” açıklamasını yapıyor.
Patrondan garip açıklama
DESA grevi kamuoyunda özellikle türbanlı işçi Emine Arslan'ın tek başına Sefaköy'deki fabrika önünde yaptığı direnişle Türkiye'de duyulmuştu. Samanyolu'nun 22 Mart tarihli haberi, Emine Arslan'ın Avrupa'da satılan DESA ürünlerini boykot için İtalya, İspanya ve Fransa’da yabancı mağazaların önünde açıklamalar yapıp uluslararası konfederasyonlarla işbirliğine gitmesinden hemen sonra yayınlandı. Çelet’in televizyonda yaptığı açıklamada, “Hiç algılamadığımız veya beklemediğimiz bir şekilde Avrupa’da, Avrupa sendikaları tarafından dünyadaki hizmet vermeye devam ettiğimiz dünya markalarına anında bir naskı uygulamaya başladılar” sözlerine yer veriliyor. Halbuki Deri-İş’in, sendikaya üye olmaları nedeniyle işten atılan işçiler için sürdürdüğü mücadeleyi büyüteceği ve bunu uluslararası arenalara taşıyarak firmaya boykot çağrısı yapacağı biliniyordu. Çelet’in açıklamaları bu nedenle çok inandırıcı gözükmüyor daha çok sendika ve işçilere yönelik bir karalama kampanyasına benziyor.
Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Büyük düşün Türkiye!
Özgür Gürbüz / 27 Mart 2009
Helikoptere biniyorsunuz düşüyor.
Günlerce nereye düştüğünü bulamıyorsunuz.
Uçağa biniyorsunuz çakılıyor, Avrupa’nın göbeğiyle iletişim kurup kaç kişi kaybettik öğrenemiyorsunuz.
Trene biniyorsunuz; hızlısı raydan çıkıyor, yavaşı vince tosluyor.
Otobüse, otomobile besmeleyle biniyorsunuz çünkü Türkiye trafik kazalarında dünya ikincisi. Yürüyecek kaldırım bulursanız, üzerinize ya kamyon çıkıyor ya kafanıza bir blok cam düşüyor. Feribota binseniz yanıyor, vapura ulaşamadan iskele batıyor.
Baraj yapıyorsunuz kapak tutmuyor.
Memleket sapır sapır dökülüyor deseniz adınız “köktenci muhalif” oluyor.
Beyoğlu’nun kaldırımlarını iki yılda yapamayanlar 5 yılda nükleer reaktör yapmaya hazırlanıyor.
Ya yaparlarsa?
Allah korusun!
Kriz hep “teğet geçiyor”.
Haklı Başbakan, krizler bile bize bulaşmaktan korkuyor.
Bir gelse sağlam çıkamaz bu ülkeden.
Kolunu bacağını bırakır gider.
Bir yerden bir yere gitmenin mümkün olmadığı bir memlekette yaşıyoruz. Tek güvenli ulaşım aracımız eşekler. Uçak uçuramayan, helikopter indiremeyen, otobüs süremeyen, baraj yapamayan bir memlekette yaşıyoruz ve birileri bana büyük düşün diyor.
Büyük düşün Türkiye, bin eşeğe sür Niğde’ye…
Helikoptere biniyorsunuz düşüyor.
Günlerce nereye düştüğünü bulamıyorsunuz.
Uçağa biniyorsunuz çakılıyor, Avrupa’nın göbeğiyle iletişim kurup kaç kişi kaybettik öğrenemiyorsunuz.
Trene biniyorsunuz; hızlısı raydan çıkıyor, yavaşı vince tosluyor.
Otobüse, otomobile besmeleyle biniyorsunuz çünkü Türkiye trafik kazalarında dünya ikincisi. Yürüyecek kaldırım bulursanız, üzerinize ya kamyon çıkıyor ya kafanıza bir blok cam düşüyor. Feribota binseniz yanıyor, vapura ulaşamadan iskele batıyor.
Baraj yapıyorsunuz kapak tutmuyor.
Memleket sapır sapır dökülüyor deseniz adınız “köktenci muhalif” oluyor.
Beyoğlu’nun kaldırımlarını iki yılda yapamayanlar 5 yılda nükleer reaktör yapmaya hazırlanıyor.
Ya yaparlarsa?
Allah korusun!
Kriz hep “teğet geçiyor”.
Haklı Başbakan, krizler bile bize bulaşmaktan korkuyor.
Bir gelse sağlam çıkamaz bu ülkeden.
Kolunu bacağını bırakır gider.
Bir yerden bir yere gitmenin mümkün olmadığı bir memlekette yaşıyoruz. Tek güvenli ulaşım aracımız eşekler. Uçak uçuramayan, helikopter indiremeyen, otobüs süremeyen, baraj yapamayan bir memlekette yaşıyoruz ve birileri bana büyük düşün diyor.
Büyük düşün Türkiye, bin eşeğe sür Niğde’ye…
Krediler çevreci projelere
Çevre sorunlarının ciddi boyutlara ulaşması, tüketicinin bu konuda bilinçlenmesi giderek tüm sektörleri bu konuda harekete geçiriyor. Bankalar arasında da bu konuda rekabet artıyor. İki hafta önce TSKB, Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi’ne Türkiye’den üye olan ilk banka oldu. Banka kredi başvurularını projelerin çevreci olup olmamasına göre değerlendiriyor.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 27 Mart 2009
Kimilerine göre bir göz boyama, kimilerine göreyse duyarlı, “hiç yoktan iyidir” cinsinden olumlu adımlar. Hayatımızın yeşerdiği şu günlerde paralarımızın rengi de hafiften yeşile çalmaya başladı. Garanti Bankası’nın çevreci ‘bonus’ kartıyla yaptığınız alışverişten kazandığınız puanlar Doğal hayatı Koruma Vakfı’na (WWF) bağış oluyor. İş Bankası’nın TEMA Çevre Fonu ile hem yatırım yapıyor hem de paranızın bir anlamda “yabancıya” gitmemesini sağlıyorsunuz. Türkiye Sanayi ve Kalkınma Bankası’nın (TSKB) yıllık yüzde 10 gelir garantili ‘Temiz Enerji Fonu’da çevreci yatırımcılar için başka bir seçenek. Bu fonun bir başka özelliği ise TSKB’nin elde ettiği gelirle fon yatırımcılarının karbon ayak izlerini silmesi. TSKB Genel Müdürü Halil Eroğlu ile bankacılık sektöründeki “yeşermeyi” ve bankanın çevreci vizyonunu konuştuk.
Krediler Çevreci Projelere
Çevre ve sürdürülebilir bankacılık konularında Türkiye için bir model olmak istediklerini söyleyen Eroğlu, “Yenilenebilir enerji, enerji verimliliği gibi her türlü çevresel etkileri azaltan ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen yatırımları finanse ediyoruz” diyor. Eroğlu tüm bu çevreci faaliyetleri, bankanın kendisi için belirlediği “Sürdürülebilir Bankacılık” vizyonuna bağlıyor. “Türkiye’de ilk çevre kriterli kredi çalışmalarını biz başlattık” diyen Eroğlu, “Yatırım projelerini sürdürülebilir kalkınma kriterlerini dikkate alarak değerlendiriyoruz ve verdiğimiz kredilerle doğaya olumsuz bir izdüşüm bırakmamak için çalışıyoruz. TSKB olarak gösterdiğimiz duyarlılıkla, finanse ettiğimiz yatırım projelerinin doğal kaynaklara zarar vermediğinden, çıkan her türlü atığın bertaraf edilebilir sınırlarda olduğundan, yatırımcının bu konudaki gerekli önlem, karar ve onayları almış olduğundan emin olmak istiyoruz” diyor. TSKB, geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi’ne (UNEP FI) üye olarak Türkiye’nin programa kayıtlı tek bankası oldu. 2008 yılında da Financial Times Sürdürülebilir Bankacılık Ödülleri” kapsamında “Gelişmekte Olan Ülkeler” kategorisinde Doğu Avrupa’da “Yılın Sürdürülebilir Bankacılık” ödülünü almıştı.
Karbon ayak izlerini siliyorlar
İster birey ister şirket olun, yapılan tüm faaliyetler sonunda başta enerji olmak üzere tüketilen çevresel değerler sonucu atmosfere seragazları salınıyor ve küresel ısınmayı hızlandırıyor. Herkesin hayatı farklı olduğu için de saldığı seragazı miktarı ya da “karbon ayak izi” farklı oluyor. TSKB, Temiz Enerji Fonu’ndan elde edilen yönetim ücretinin bir bölümünü, yatırımcıların ayak izlerini silecek bir projeye aktarıyor. Eroğlu, “Ayak izlerini telafi etmek üzere yatırımcıların adına, tercihen Türkiye’de gerçekleştirilen yenilenebilir enerji projelerinden sağlanan gönüllü karbon kredilerinden alacağız. Mayıs ayında gönüllü karbon kredilerini düzenleyeceğimiz bir toplantı ile yatırımcılarımıza takdim edeceğiz” diyor.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 27 Mart 2009
Kimilerine göre bir göz boyama, kimilerine göreyse duyarlı, “hiç yoktan iyidir” cinsinden olumlu adımlar. Hayatımızın yeşerdiği şu günlerde paralarımızın rengi de hafiften yeşile çalmaya başladı. Garanti Bankası’nın çevreci ‘bonus’ kartıyla yaptığınız alışverişten kazandığınız puanlar Doğal hayatı Koruma Vakfı’na (WWF) bağış oluyor. İş Bankası’nın TEMA Çevre Fonu ile hem yatırım yapıyor hem de paranızın bir anlamda “yabancıya” gitmemesini sağlıyorsunuz. Türkiye Sanayi ve Kalkınma Bankası’nın (TSKB) yıllık yüzde 10 gelir garantili ‘Temiz Enerji Fonu’da çevreci yatırımcılar için başka bir seçenek. Bu fonun bir başka özelliği ise TSKB’nin elde ettiği gelirle fon yatırımcılarının karbon ayak izlerini silmesi. TSKB Genel Müdürü Halil Eroğlu ile bankacılık sektöründeki “yeşermeyi” ve bankanın çevreci vizyonunu konuştuk.
Krediler Çevreci Projelere
Çevre ve sürdürülebilir bankacılık konularında Türkiye için bir model olmak istediklerini söyleyen Eroğlu, “Yenilenebilir enerji, enerji verimliliği gibi her türlü çevresel etkileri azaltan ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen yatırımları finanse ediyoruz” diyor. Eroğlu tüm bu çevreci faaliyetleri, bankanın kendisi için belirlediği “Sürdürülebilir Bankacılık” vizyonuna bağlıyor. “Türkiye’de ilk çevre kriterli kredi çalışmalarını biz başlattık” diyen Eroğlu, “Yatırım projelerini sürdürülebilir kalkınma kriterlerini dikkate alarak değerlendiriyoruz ve verdiğimiz kredilerle doğaya olumsuz bir izdüşüm bırakmamak için çalışıyoruz. TSKB olarak gösterdiğimiz duyarlılıkla, finanse ettiğimiz yatırım projelerinin doğal kaynaklara zarar vermediğinden, çıkan her türlü atığın bertaraf edilebilir sınırlarda olduğundan, yatırımcının bu konudaki gerekli önlem, karar ve onayları almış olduğundan emin olmak istiyoruz” diyor. TSKB, geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi’ne (UNEP FI) üye olarak Türkiye’nin programa kayıtlı tek bankası oldu. 2008 yılında da Financial Times Sürdürülebilir Bankacılık Ödülleri” kapsamında “Gelişmekte Olan Ülkeler” kategorisinde Doğu Avrupa’da “Yılın Sürdürülebilir Bankacılık” ödülünü almıştı.
Karbon ayak izlerini siliyorlar
İster birey ister şirket olun, yapılan tüm faaliyetler sonunda başta enerji olmak üzere tüketilen çevresel değerler sonucu atmosfere seragazları salınıyor ve küresel ısınmayı hızlandırıyor. Herkesin hayatı farklı olduğu için de saldığı seragazı miktarı ya da “karbon ayak izi” farklı oluyor. TSKB, Temiz Enerji Fonu’ndan elde edilen yönetim ücretinin bir bölümünü, yatırımcıların ayak izlerini silecek bir projeye aktarıyor. Eroğlu, “Ayak izlerini telafi etmek üzere yatırımcıların adına, tercihen Türkiye’de gerçekleştirilen yenilenebilir enerji projelerinden sağlanan gönüllü karbon kredilerinden alacağız. Mayıs ayında gönüllü karbon kredilerini düzenleyeceğimiz bir toplantı ile yatırımcılarımıza takdim edeceğiz” diyor.
Gökçek’e karşı şarkılı kampanya
Belediye seçimlerine az bir süre kala, çevreci bir belediye başkanı isteyen Ankaralılar, Gökçek’e karşı şarkılı kampanya başlattı. “Ankara Sola Çek” adlı kampanyanın şarkıları web sayfasından erişime açılacak.
Özgür Gürbüz / 17 Şubat 2009
Yerel seçim heyecanının arttığı şu günlerde bazı Ankaralılar, Ankara’nın yolları taştan” türküsünü farklı sözlerle söylemeye başladı. “Gökçek Gitçek, Sola Çek” başlıklı bir kampanya başlatan bir grup Ankaralı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in icraatlarını klasik şarkı ve türkülere yazdıkları yeni sözlerle eleştiriyor. Yayınladıkları manifestoda, iklim dostu bir kent, yaygınlaştırılmış bir toplu taşıma ağı, temiz su gibi çevreci temalara yer veren “Sola Çek” kampanyası gönüllüleri, Ankara’nın Melih Gökçek’ten kurtulmadan yaşanabilir bir kent olamayacağını öne sürüyor. Son 15 yıldır belediye başkanlığı görevini yapan Melih Gökçek’in geçmiş seçimlerden sol oyların bölünmesi sonucu galip çıktığını belirten aktivistler, bu defa sol oyların tek adreste toplandığını ve bu nedenle kazanma şansının yüksek olduğuna inanıyor.
Kendilerini “Sola Çek Gurubu” olarak tanımlayan grup yaklaşık 60 kişiyle işe başlamış ama gruba hızla yeni aktivistler katılıyor. İsminin açıklanmasını istemeyen grup sözcüsü, bu kampanyanın CHP’den bağımsız yürütüldüğüne ve grup içerisinde CHP taraftarı olan aktivist sayısının yok denecek kadar az olduğuna dikkat çekiyor. Eski seçimlere bakarak bir hesap yaptıklarını söyleyen aktivistler, “Sol tek aday çıkarsa, Gökçek 1994’te 135 bin oyla, 1999’da ise 140 bin oyla kaybedecekti. 2004’te sol tek adayla çıksa, sandığa gitmeyen 560 bin seçmen solda umut görecek, sandığa gidecek ve Gökçek yine 120 bin oyla kaybedecekti” diyor.
Karayalçın’ın adaylığının sol oylarını birleştirdiğine dikkat çeken grup üyeleri, manifestoları hakkında konuışmak üzere Karayalçın’dan da davet aldıklarını söylüyor. Renkli bir kampanyaya başlayan grubun hazırladığı “Gökçek gitçek” temalı çıkartmalar şimdiden Ankara’nın kafelerinde yerlerini almaya başladı. Grup seçim kampanyalarına 28 Mart'ta Sakarya Caddesi'nde düzenleyecekleri şarkılı bir törenle son verecek.
İşte kampanyanın şarkı sözlerinden bazıları:
Ankara’nın yolları b.....
Zehirlendik akan sudan
Gökçek gidecek, haydi sol’a çek
Kavşaklardan geçemedik,
Zamlarına yetemedik
Gökçek gidecek, haydi sol’a çek
***
Hüsran bitecek Kavşaklar gidecek
Ağaçlar dikilecek Melih buna üzülecek
Gökçek gidecek Temiz hava gelecek
Ankara gülecek Haydi gel sola çek!
Şarkıları dinlemek için: http://gokcekgitcek.org/
Özgür Gürbüz / 17 Şubat 2009
Yerel seçim heyecanının arttığı şu günlerde bazı Ankaralılar, Ankara’nın yolları taştan” türküsünü farklı sözlerle söylemeye başladı. “Gökçek Gitçek, Sola Çek” başlıklı bir kampanya başlatan bir grup Ankaralı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in icraatlarını klasik şarkı ve türkülere yazdıkları yeni sözlerle eleştiriyor. Yayınladıkları manifestoda, iklim dostu bir kent, yaygınlaştırılmış bir toplu taşıma ağı, temiz su gibi çevreci temalara yer veren “Sola Çek” kampanyası gönüllüleri, Ankara’nın Melih Gökçek’ten kurtulmadan yaşanabilir bir kent olamayacağını öne sürüyor. Son 15 yıldır belediye başkanlığı görevini yapan Melih Gökçek’in geçmiş seçimlerden sol oyların bölünmesi sonucu galip çıktığını belirten aktivistler, bu defa sol oyların tek adreste toplandığını ve bu nedenle kazanma şansının yüksek olduğuna inanıyor.
Kendilerini “Sola Çek Gurubu” olarak tanımlayan grup yaklaşık 60 kişiyle işe başlamış ama gruba hızla yeni aktivistler katılıyor. İsminin açıklanmasını istemeyen grup sözcüsü, bu kampanyanın CHP’den bağımsız yürütüldüğüne ve grup içerisinde CHP taraftarı olan aktivist sayısının yok denecek kadar az olduğuna dikkat çekiyor. Eski seçimlere bakarak bir hesap yaptıklarını söyleyen aktivistler, “Sol tek aday çıkarsa, Gökçek 1994’te 135 bin oyla, 1999’da ise 140 bin oyla kaybedecekti. 2004’te sol tek adayla çıksa, sandığa gitmeyen 560 bin seçmen solda umut görecek, sandığa gidecek ve Gökçek yine 120 bin oyla kaybedecekti” diyor.
Karayalçın’ın adaylığının sol oylarını birleştirdiğine dikkat çeken grup üyeleri, manifestoları hakkında konuışmak üzere Karayalçın’dan da davet aldıklarını söylüyor. Renkli bir kampanyaya başlayan grubun hazırladığı “Gökçek gitçek” temalı çıkartmalar şimdiden Ankara’nın kafelerinde yerlerini almaya başladı. Grup seçim kampanyalarına 28 Mart'ta Sakarya Caddesi'nde düzenleyecekleri şarkılı bir törenle son verecek.
İşte kampanyanın şarkı sözlerinden bazıları:
Ankara’nın yolları b.....
Zehirlendik akan sudan
Gökçek gidecek, haydi sol’a çek
Kavşaklardan geçemedik,
Zamlarına yetemedik
Gökçek gidecek, haydi sol’a çek
***
Hüsran bitecek Kavşaklar gidecek
Ağaçlar dikilecek Melih buna üzülecek
Gökçek gidecek Temiz hava gelecek
Ankara gülecek Haydi gel sola çek!
Şarkıları dinlemek için: http://gokcekgitcek.org/
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)