Bisiklet yollarının hali içler acısı

İstanbul’da resmi rakamlara göre 23 km. bisiklet yolu var. 1000 kilometrelik yeni yolun yapılması da gündemde ancak mevcut yollarda bisikletten çok otomobil, bank ve çukur var.

Özgür Gürbüz - Sabah / 8 Şubat 2008

Dünyanın büyük metropollerinde bisiklet kullanımı teşvik edilirken, İstanbul’un trafik ve hava kirliliği sorununa çözüm olabilecek yeni bisiklet yolları devreye sokulamadığı gibi olanlar da kullanılmaz halde. Bisikletliler Derneği Başkanı Murat Suyabatmaz, kayıtlarda 23 km uzunlukta görünen bisiklet yollarının aslında daha fazla olduğunu ama yetkililerin bile bazı yeni yollardan haberdar olmadığını söylüyor. Suyabatmaz, başta Beylikdüzü olmak üzere yapılmış onlarca bisiklet yolunun işaretlenmediği ve korunmadığı için kullanılamaz halde olduğundan yakınıyor. Bisikleti bir ulaşım aracı olarak kullanmak isteyenlerin en büyük sorunları arasında, bisiklet yolları üzerine park eden araçlar, yollarda yürüyen yayalar ve bakımsız yollar geliyor. Yeni yapılan yollarda bile çukurlara rastlanıldığını belirten Suyabatmaz, “Toplu ulaşım duraklarına, okullara bisikletle gitmek mümkün olsa, 3 ila 5 km’lik mesafelerde bisiklet kullanımı çok artacak. Elimizde bir sürü anket var. Şartlar uygun olsa bisikleti ulaşım aracı olarak kullanmak isteyenlerin oranı yüzde 80’lere çıkıyor” açıklamasını yapıyor.

Destek değil köstek
Bisikletseverler, Türkiye’de bisiklete destekten çok köstek olunduğundan yakınıyor. Motorlu araçların giremediği Büyükada’da caddeler bisiklet trafiğine kapatılıyor. İstanbul Deniz Otobüsleri bisikletleri taşımayı reddediyor. Feribotlar bisiklet için yük parası alıyor. İskele ve metro çıkışlarında bisiklet parkları yok. Metrolarda özürlü asansörlerini bisikletçilerin kullanılmasına izin verilmiyor. Tüm bu sorunların bir bisiklet kültürü olmamasından kaynaklandığını belirten Suyabatmaz, “Türkiye’nin ÇEKÜL, TEMA, AKUT gibi büyük sivil toplum örgütleriyle beraber “Bisikletine sahip çık” kampanyası hazırlığı içerisinde olduklarını belirtiyor. Suyabatmaz, “Tüm bunlara rağmen büyük kentlerde ve Anadolu’da bisiklet kullanan esnafa rastlamak mümkün. Kamil Koç firması bisikletlerden ücret almıyor. Küresel ısınma gibi nedenlerden dolayı bir talep patlaması yaşanıyor. Bisikletçiler yedek parça yetiştirmekte zorlanıyor. Bisiklet yollarını toplu taşımaya entegre etsek mucizeler yaratılır ama vizyon eksik” diyor.

Davutpaşa'daki bina yol üstüne yapılmış

Özgür GÜRBÜZ - Sabah / 8 Şubat 2008

İstanbul Davutpaşa’da meydana gelen patlamayla ilgili olay yerinde inceleme yapan Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, hem binanın sanayi yerleşimine uygun olmadığını hem de binada bulunan kazanların doğru yerleştirilmediğini tespit etti. İlk 2 gün olay yerinde inceleme yapmalarına izin verilmeyen oda yetkilileri, kaçak imalat yapılan binanın Prestij İş Merkezi’nden 1-1,5 metre uzaklıkta, yol güzergahına inşa edilmiş olduğunu, bu nedenle de sanayi yerleşimine uygun olmadığını belirledi. Ayrıca, binada bulunan basınçlı kapların doğru yerleştirilmediği de oda tarafından hazırlanan raporda yer aldı.

Patlamamış maddeler Belediye'ye teslim edildi
Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube başkanı İlter Çelik, “Parlayıcı ve Patlayıcı Maddeler Tüzüğüne göre; bu ve benzeri işyerlerinde kimyasal malzemelerin niteliğine ve miktarına bağlı olarak 1 km.’ye varan emniyet mesafelerinde yerleşim yeri bulunmaması gerekir” diyor. Buna rağmen, bir bodrum, 4 normal ve bir teras kattan oluşan binanın üst katında izinsiz çalıştığı daha önceden tespit edilen maytap atölyesinin yanı sıra kot yıkama atölyeleri de ve daha birçok atölye daha bulunuyordu. Kot yıkama işlemi yapılan yerlerde patlama ile ilgili unsur bulunmadığını belirten Çelik, basınçlı kapların uygun olmayan bir şekilde yerleştirilmiş olduğunun tespit edildiğini belirtiyor. Çelik, “22 kişinin öldüğü ve 100 den fazla kişinin yaralandığı olayda, olay yerinde patlamamış halde bulunan sıvı ve kuru kimyevi maddeler, Zeytinburnu Belediyesine ait mühimmat deposuna aktarılmıştır. Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı tarafından kimyasal maddelerin envanterinin tarafımıza bildirileceği söylenmiştir” açıklamasını yapıyor.

Sendika, bakanlığı 2.5 yıl önce uyardı

Terazidere’de meydana gelen facianın ortaya çıkardığı kötü çalışma koşullarının, 2,5 yıl önce Tekstil-Sen tarafından Çalışma Bakanlığı’na şikayet edildiği ortaya çıktı. Şikayet edilen işletmeler arasında patlamanın olduğu Çifte Havuzlar Caddesi’nde yer alan bir şirket de var. Bakanlığın 2005 sonunda verdiği yanıt ise “Genel teftişlerde dikkate alacağız”dan ibaret.

Özgür GÜRBÜZ - Sabah / 3 Şubat 2008

Bundan yaklaşık 2,5 yıl önce Tekstil-Sen Sendikası yaklaşık 5 ay süren bir çalışma yaparak 600’e yakın işyerinde sigortasız ya da zorla fazla mesai yaptırılan işçiler olduğunu tespit etti. Tekstil-Sen Genel Başkanı Ayşe Yumli Yeter, işçilerin kayıt altına alınması ve çalışma koşullarının düzeltilmesi için önce Nişantası SSK’nin kapısını çaldıklarını belirtiyor. Sigortasız işçi çalıştıran şirketlerin ad ve adreslerini içeren listeleri kuruma teslim ettiklerini belirten sendika yetkilileri, buradan sonuç alamayınca işçilerin çalışma koşullarıyla ilgilenen Unkapanı’daki şubeye de başvurduklarını anlatıyor.

Çay molaları da iptal edilmiş
Yeter, “İşçilerin sağlıksız, ilkel koşullarda, sigortasız, düşük ücretlerle ve uzun saatler boyunca çalıştırıldığını belirttik. Çay saatlerinin kaldırıldığı işyerleri vardı” diyor. Buradan da tatmin edici bir yanıt alamayan sendika temsilcileri, 26 Ağustos 2005 tarihinde 3 ayrı dilekçe ve listeyle durumu Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı’na iletiyor. Başvurularını kabul eden bakanlık, 26 Eylül 2005 tarihinde sendikaya şu yanıtı gönderiyor: “İlgi yazınızda belirtilen işyerleri ile ilgili denetim yapılabilmesi için evrağınız İş Teftiş İstanbul Grup Başkanlığı’na intikal ettirilmiş olup, adı geçen başkanlıktan alınan cevabi yazıda ‘dilekçedeki iddiaların işyerlerinde işin yürütümü yönünden yapılacak genel teftişlerde dikkate alınacağı’ belirtilmiştir.”

Şikayet edilenler arasında patlamanın olduğu yer de var
Bakanlığa denetlenme talebiyle verilen, Bayrampaşa, Kağıthane, Terazidere, Merter, Şirinevler, Çağlayan gibi semtlerde faaliyet gösteren işyerlerinin bulunduğu listelerde, geçtiğimiz perşembe patlamanın yaşandığı Çifte Havuzlar Caddesi’nde faliyet gösteren bir işletmenin de adı geçiyor. Ayşe Yumli Yeter, bakanlığın yanıtından sonra Ankara’ya da gittiklerini ve birçok kuruma dilekçe vererek tek tek başvurduklarını buna karşın işçilerin durumunda bir iyileşme gerçekleşmediğini de sözlerine ekliyor.

100 YTL'yi zor yolladım

Havva Çöl sigortasız çalışıyor ve haftada 135 YTL kazanıyor. Üniversitedeki oğlu için 100 YTL'yi borç bulmuş..

Özgür Gürbüz - Sabah / 2 Şubat 2008

Davutpaşa'da patlamanın üzerinden iki gün geçti. Sosyal patlamaya ise dakikalar var. Gün ışığı görmeyen hücrevari atölyelere sabahın ilk ışıklarıyla giren işçiler gece çıkıyor. Sigortanız varsa kralsınız. Yoksa gelecek planlarınız bir haftalık. Maaşınız da, işinizin süresi de hafta üzerinden hesaplanıyor. 1959 doğumlu Havva Çöl, yaklaşık bir buçuk yıldır tekstil işinde. Bobin takıp çıkarıyor, getir götür işlerine bakıyor. Bu çalışmanın haftalık karşılığı 135 YTL. Üç çocuğu var. Kocası da tekstil atölyelerinde çalışıyor ve haftada 170 YTL kazanıyor. Aylık kiraları 500 YTL. Varın siz yapın geçim hesabını. Geçenlerde İskenderun'da yüksekokulda okuyan oğlu 100 lira para istemiş. "Oğluma zar zor toplayıp gönderdik parayı" derken gözlerinden akan yaşlara engel olamıyor Havva Hanım. Sigortasız çalışıyor, hasta olmak adeta korkulu rüya onlar için.

150-200 bin çalışan var
Eski Deri-İş Sendikası Genel Başkan Vekili Munzur Pekgüleç bugün Hava-İş Eğitim Örgütlenme Uzmanı olarak çalışıyor. Havva Çöl'ü doğrulayan Pekgüleç, özellikle Bağcılar, Merter, Davutpaşa, Güngören gibi bölgelerde çok sayıda deri, tekstil, plastik, metal atölyeleri olduğunu, burada çalışanların çoğunun da sendikasız, sigortasız çalıştığını söylüyor. Pekgüleç, "Bu bölgede 150-200 bin kadar çalışan var. Büyük çoğunluğu sigortasız.

Yasaya uyulmuyor
4857 sayılı İş Kanunu ile gelen esnek çalışma kavramıyla beraber buradaki bütün işyerlerinde yasal zorunlulukmuş gibi 12 saat çalıştırılıyor. Haftada 6 günden 12 saat çalışıyorlar. Yasa, günde en fazla 11 saate izin veriyor. Fazla mesa i de almıyorlar. Haftalık alırlar, böylece iş olmazsa gelecek hafta işçilere para ödenmez" diyor. Bu binaların hiçbiri ısınma, güvenlik anlamında çalışmaya uygun değil diyen Pekgüleç, "Yasada 50 işçiden fazla çalıştırılan her işyerinde bir hekim bulundurma, yılda bir kez genel sağlık taraması yapma zorunluluğu var. Bu atölyelerde hatta büyük fabrikalarda bu uygulanmıyor. Buralar ruhsatlı bile değil. İddia ediyorum bu bölgedeki atölyelerin çoğunda işletme ruhsatı bile yoktur. Olanların da ruhsatı tekstil için verilmiştir ama plastik üretiyorlardır. Bugün nasıl 5 kata izin verilen bölgede 6 katlı bina yapılıyorsa buradaki uygulamada ondan farklı değil. Bellidir onun rayici" diyor.