Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Yuvacık Barajı'nın borcu bitmeden suyu bitti
Ayşegül Sakarya-Özgür Gürbüz - Referans / 2 Aralık 2006
Yapım aşamasında Hazine'yi 4-4.5 milyar dolarlık zarara soktuğu iddiasıyla yıllardır tartışılan Yuvacık Barajı'nda borç bitmeden su bitti. İstanbul'un da suyunun karşılanacağı kadar büyük kapasiteye sahip olduğu iddia edilen ve 860 milyon dolarlık yatırım değeriyle dünyanın özel sektörce finans edilen en büyük su projesi olarak lanse edilen Yuvacık Barajı'nda 7'nci yılda suyun tükenmesi işletmeci firma Thames Waters ile Kocaeli Belediyesi arasında tartışma yarattı. Thames Waters suyun bitme nedenini küresel ısınma ve kayıp kaçak olarak açıklarken belediye ise barajın yanlış hesap kurbanı olduğunu belirtti.
1987 yılında İzmit ve İstanbul'un su ihtiyacının karşılanması için yap-işlet-devret (YİD) modeliyle gündeme gelen Yuvacık Barajı, Devlet Su İşleri'nin karşı raporlarına rağmen 8. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 'sınıf arkadaşları' olan Erol Üçer ve İdris Yamantürk'ün müteahhitlik şirketlerine verildi. Halen CHP milletvekili olan Sefa Sirmen'in başkanlığı döneminde ise İzmit Belediyesi projeyle ilgili uygulama ve su satış anlaşması imzaladı. İnşaat bitmeden su bedeli ödeme garantisi verilen baraj 9 yılda bitirildi. Yatırım maliyeti ise 942 milyon dolara çıktı. Bu arada Hazine de sözleşmeye dayanarak 4 yıl boyunca kullanılmayan suya toplam 738 milyon dolar ödedi. Belediye, barajın kalan 4-4.5 milyar dolar borcunu ödemeye devam ederken şimdi de barajdaki suyun yetersiz olduğu gündeme geldi.
Barajın inşaatını gerçekleştiren İSAŞ şirketinde yüzde 35 paya sahip olan ve aynı zamanda işletim ve bakımı üstlenen İngiliz Thames Waters, barajda suyun tükenmesini küresel ısınmaya bağladı. Şirketin Türkiye Ülke Direktörü Evren Köprülü, İzmit'te kuraklık sorununun baş gösterdiğini açıklayarak diğer su kaynaklarının devreye alınmasını istedi. Köprülü, şunları söyledi: "Küresel ısınma nedeniyle su azalıyor. Ayrıca havza içinde belediyenin ve askeriyenin kullandığı eski hatlar var. Hatlar eski olduğu için büyük kaçaklar var ve suyun çoğu ziyan oluyor. Bunlar bizim kontrolümüz dışında kullanılıyor. Bunlar mümkün mertebe baraj havzasına bırakılırsa bizim sistemimizde sıfır kaçak olduğu için sular daha verimli kullanılabilir." Thames Waters tarafından öne sürülen gerekçelerden küresel ısınma Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre gerçekçi değil. Meteoroloji'ye göre Kocaeli Bölgesi'nde 2006 yılı 2005 yılına göre daha yağışlı geçti. Türkiye'nin 1980-2000 yılı kuraklık haritasıyla 2005 yılı haritaları karşılaştırıldığında da Kocaeli'nin ikinci en iyi yağış alan, yani "nemli" olarak tabir edilen bölgede olduğu görülüyor.
Bu arada uzmanlara göre bu dev proje içinde bir de Kuraklık Yönetim Planı yer alıyor. Proje Thames Water'ın öncülüğünde, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, DSİ 15. Şube Müdürlüğü, Devlet Meteoroloji İşleri Müdürlüğü, İSU Genel Müdürlüğü ve Kocaeli Sanayi Odası tarafından hazırlandı ve kuraklık olasılığının gerçekleşmesi halinde, su temininde oluşabilecek sıkıntıların halka en az şekilde hissettirilerek halk sağlığının korunması amaçlanıyor.
Kocaeli Belediye Başkanvekili İlyas Şeker de kuraklık iddialarını yalanlıyor. "Eğer kuraklık olsaydı bunu devletin tespit etmesi gerekirdi. Bu barajdan yıllık 142 milyon metreküp su temin etmenin mümkün olmadığı DSİ'nin ilk raporunda yer alıyor. Şimdi ise daha önce kabul etmedikleri bu raporu gerekçe göstererek 'Bunu biliyordunuz' diyorlar. Oysa ki dönemin büyükşehir belediye başkanı ve yönetimi hem de yabancı firmalar barajı her yıl 142 milyon metreküp su parası ödenme şartı ile yaptı. Belediyeyi 5 milyar dolarlık borcun altına soktular. Her ay 15 trilyon ödüyoruz. 80 yıl daha ödeyeceğiz. Ayrıca kaçakları engelliyoruz. Oran yüzde 47'lere düştü" dedi. Şehrin ihtiyacını karşılamak için Yalova'da bulunan Gökçedere Barajı'ndan su almaya başladıklarını aktaran Şeker, İSKİ ile anlaştıklarını, Gebze bölgesi için su alacaklarını vurguladı. Aralık ayı içinde yağmurların başlamasını beklediklerini ifade eden Şeker, "Bu baraj Kocaeli'nin en az 20-30 yıllık su ihtiyacını karşılayacak iddiası ile yapıldı. Ancak 7. yılında bitmiş durumda" dedi.
Belediye'nin Yuvacık'tan aldığı suyun yıllara göre dağılımı
Tarih Miktar (milyon metreküp)
1999 55
2000 96
2001 101
2002 107
2003 110
2004 111
2005 122
2006 128
Barajın suyu az ama kaçaktan kaynaklanıyor iddialar ise siyasi
Barajın yapım döneminde İzmit Belediye Başkanı olan CHP Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen ise belediyenin barajdaki kaçakları ve arızaları onarmadığını söyleyerek belediyeyi suçladı. Yağışların azlığından dolayı su seviyesinin düştüğünü ve küresel ısınmanın da etkilediğini söyleyen Sirmen, şunları söyledi: "Barajdan bu yıl 130 milyon metreküp su alınmış. Faturaya yansıyan kısmı 65 milyon metreküp. Gerisi kaçak gözüküyor. Bunu belediye yönetimi bilinçli yapıyor. Kaçakları onarmıyor, arızaları gidermiyorlar. Barajdaki suyu bitmiş gibi göstermek istiyorlar. Şu anda belediyenin istediği suyu zaten baraj karşıladı. Seviye düşük, kaynaklar yeterli değil. Ama aralık ayı yağışlı geçer 5-10 gün sonra bir sıkıntı yaşanmaz. 3 aydır su sıkıntısı olabilir diye kıyamet koparıyorlar bu tamamen siyasi."
Rüzgar enerjisi sektörü 13 milyar euroluk ciroya ulaştı
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / Ekim 2006
Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi ve Greenpeace tarafından açıklanan "Küresel Rüzgar Enerjisi Görünümü 2006 raporuna göre, rüzgar enerjisi 2050 yılına kadar dünya elektrik ihtiyacının yüzde 34'ünü karşılayabilecek potansiyele sahip. Bu hedefe ulaşıldığı takdirde yine 2050 yılına kadar toplam 113 milyar ton CO2'in atmosfere salınmasını da engellenmiş olacak. Uluslararası Enerji Ajansı'nın tahminlerini baz alarak hazırlanmış raporun en büyük dayanağı da hızla büyüyen rüzgar enerjisi sektörü.
1995'te 4 bin 500 megavat (MW) olan dünyadaki toplam kurulu güç bugün 59 bin MW. Rüzgar enerjisi sektörünün yıllık cirosu ise 13 miyar euro ve dünya çapında 150 bin kişiye iş sağlamış durumda. Raporun hazırlayıcılarından Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi Başkanı Arthouros Zervos, elektrik talebindeki artışı karşılamaya yetecek kadar rüzgarın estiğini ve bu raporun rüzgar enerjisinin gelecek için bir rüya olmadığını ispatladığını belirtiyor. Zervos, "Önümüzdeki yıllarda alınacak politik kararlar dünyanın ekonomik ve çevresel durumunu belirleyecek" yorumunu yapıyor. Raporun hazırlayan iki kuruluştan biri olan Greenpeace'in Yenilenebilir Enerji Direktörü Sven Teske, "Rüzgar enerjisi küresel ısınmayla olan savaşta anahtar olan CO2 emisyonlarını hissedilir derecede indirir. 2020 yılına kadar 1990 rakamlarının üçte biri, 2050 yılına kadar da yarısı kadar olan gerekli emisyon indirimi ancak rüzgar enerjisinin enerji sektöründe önemli bir rol oynamasıyla sağlanabilir" diyor. Teske, rüzgar enerjisinin bu rolü dünyanın ortalama sıcaklığının 2 dereceyi geçmesinden önce oynamasının önemli olduğunun da altını çiziyor.
Yılda yüzde 28 büyüme
2005 yılı rüzgar enerjisi için yine bir rekor yılı oldu. 60 bin MW sınırına dayanan kurulu güç sadece 2005'te bir önceki yıla göre yüzde 28 arttı. Kümülatif artış hızı ise yüzde 24'lerde. Aşırı talep yüzünden türbin bulmakta zorlanan ve fiyat artışıyla karşılaşan yatırımcılar buna neden olarak ABD'de artan talebi gösteriyor. 2005 yılını 9 bin 149 MW'ı bulan kurulu güçle ABD, Almanya (18428 MW) ve İspanya'nın (10027 MW) ardından üçüncü bitirdi. Aşırı talepten doğan fiyat artışına rağmen rüzgar enerjisinin büyümesinin ardında 20 yıl öncesine göre üretilen her kilovatsaat elektriğin yarı yarıya ucuzlamış olması yatıyor. Kürese Rüzgar Enerjisi Raporu, tüm bu rakamlar, ülkelerin hedefleri ve gerekli politikaların hayata geçirilmesi durumunda 2050 yılında dünya elektriğinin üçte birinin rüzgardan sağlanabileceğini ileri sürüyor. Raporda referans senaryonun yanısıra orta ve yüksek olmak üzere 3 ayrı senaryo üzerinden tahminler yapılıyor. Referans senaryoya göre 2020'de 11 bin megavatın üstünde yeni rüzgar gücü ilave edilirken, orta dereceli senaryoda bu rakam 73 bin, yüksek senaryoda ise 186 bini buluyor.
Referans senaryoya göre rüzgar enerjisi yatırımları ve istihdam
2007 2008 2010 2015 2020
Eklenen kapasite(MW) 10.371 10.713 11.506 11.784 11.784
İlk yatırım maliyeti (Kw) 968 955 933 900 879
Yıllık yatırım (milyon euro) 10.041 10.232 10.732 10.610 10.355
Toplam istihdam 197.208 234.698 241.484 280.866 322.729
Doğa dostu kumaşa ilgi Yeşim Tekstil'i organik ürüne yöneltti
Özgür Gürbüz-Referans Gazetesi / 14 Ekim 2006
Doğa dostu ürünlere olan talebin giderek artması
Organik pamuk üretimi artıyor
Demiralay, son yıllarda müşterilerin talepleri doğrultusunda organik pamuktan yapılmış ipliklerden kumaş üretimi yaptıklarını belirterek “Organik pamuk üretimi her geçen gün daha fazla artıyor ve Türkiye şu an dünyanın en büyük üreticisi durumunda. Organik pamuk elyafı, doğal ortamda, hiçbir kimyasal kullanılmadan yetiştirilen pamuklardan üretiliyor" dedi.
Organik pamukta Türkiye en büyük üretici olurken bambu ve soya elyafı Asya’da yetişiyor, Türkiye'de iplik haline getiriliyor. Demiralay, "Bambu ağacından çekilen liflerden oluşan iplik, pamuktan daha parlak, dökümlü, su emiciliği yüksek ve doğal anti-bakteriyel özelliğe sahip kumaşa dönüşüyor. Soya da bitkinin liflerinden elde ediliyor. Bu bitkiden oluşan iplikle örülen kumaş, kaşmire ve yünlü kumaşa benzeyen, yumuşak, dökümlü, ultraviyole ışınlarına karşı dayanıklı, vücut ısısını regüle eden ve doğal anti-bakteriyel özellik taşıyor” açıklamasını yapıyor.
Sinop'a yer lisansı için uluslararası heyet gidiyor
Sinop'a kurulması düşünülen nükleer santral için alınması zorunlu olan yer lisansının ön araştırmalarını yapmak için Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan bir heyet önümüzdeki hafta Sinop'a gidecek.
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / Ekim 2006
AKP Hükümeti'nin tekrar gündeme getirdiği nükleer santral projesi için adı ön plana çıkan Sinop'a yer lisansı alınması için çalışmalar başlatılıyor. Önümüzdeki hafta içinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (UAEA) bağlı bir heyet Sinop'a giderek ön çalışmalara başlayacak. Ankara'da Türkiye Atom Enerjisi Ajansı (TAEK) ve ilgili kuruluşlarla da temaslarda bulunacağı beliritlen heyet, öncelikle Sinop'a yer lisansı verilmesi konusundaki kriterleri değerlendirecek.
Sinop'a nükleer santral kurulması için en temel kriterlerden biri Birleşmiş Milletler'e bağlı olarak çalışan UAEA'nın onayladığı yer lisansına sahip olmak. Türkiye adına başvuruyu TAEK yapmakla yükümlü. UAEA, başvuruya olumlu yanıt verirse Sinop'a nükleer santral kurulması yönündeki çalışmalar daha da netlik kazanacak. Mersin il sınırları içerisinde yer alan Gülnar ilçesine bağlı Akkuyu beldesi, şu an için Türkiye'de nükleer santral kurmak için yer lisansına sahip olan tek alana sahip. Buna rağmen AKP hükümeti, Akkuyu'nun Akdeniz gibi önemli bir turizm bölgesinde olması, soğutma suyu olarak kullanılacak deniz suyunun Karadeniz'e göre daha sıcak olması ve stratejik kaygılar nedeniyle lisans işlemleri tamamlanmış Akkuyu'dan vazgeçip nükleer santral için Sinop'a yöneldi. Son zamanlarda Enerji Bakanı Hilmi Güler'in açıklamalarında Akkuyu'nun tekrar gözden geçirildiği ima edilse de yer lisansı çalışmalarının başlaması, Sinop için çalışmaların devam ettiğini gösteriyor.
Öte yandan nükleer karşıtları, 1976'da Akkuyu için alınan yer lisansının eski olduğunu öne sürerek geçerli sayılamayacağını öne sürüyor. 1976'da Çevre ve Orman Bakanlığı'nın dahi olmaması ve santrale 25 kilometre öteden geçtiği öne sürülen Ecemiş fayı ile ilgili tartışmalar bu konudaki temel argümanlar olarak göze çarpıyor.