Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler önceki gün yaptığı açıklamada* daha önce "satacağız" dediği nükleer atıkların başka ülkelere verilmesinin planlandığı sinyalini verdi. Güler, "Dünyadaki gelişmeleri yakından izliyoruz. Atıkları da bize bırakmayacaklar. Atığın kendisi de bir değer. Aynı zamanda yakıt özelliği olan ve başka amaçlarla kullanılabilecek maddeler" diyor. AK Parti'nin tabanındaki büyük bir kitle de dahil olmak üzere Türkiye'de hiç azımsanamayacak sayıda kişi nükleer enerjiye bölgede yaşanan gelişmelerden dolayı nükleer silah yapımına olanak sağlayacağından dolayı "şartlı" evet diyor. Bunun bir örneği de nükleer karşıtı hareketin ilk imzacılarından olan Doğu Perinçek'in İşçi Partisi. Bakanın açıklamaları ise zaten nükleer silahsızlanma anlaşmasına imza atmış Türkiye'nin nükleer atıklarla "haşır neşir" olmasına pek müsade edilmeyeceğinin sinyallerini veriyor. Güler, "Atıkları da bize bırakmayacaklar" diyor ve yakıtın yeniden değerlendirilmesi (reprocessing) dışındaki "başka amaçlar" kelimesiyle de bu konunun altını çiziyor.
Bilindiği gibi nükleer silah yapmak için ya İran gibi zenginleştirme tesisi kurarak ya da nükleer atıklar içinde yer alan Plutonyum'u kullanarak nükleer bomba yapabiliyorsunuz. AKP hükümetinin İsrail ve ABD ile yaşadığı gerginlik uluslararası arenada nükleer enerji uzmanlarına ister istemez Türkiye bir başka İran olur mu sorusunu sorduruyor. Geçtiğimiz aylarda yürürlüğe giren "Nükleer Enerjinin Barışçıl Kullanımına İlişkin İşbirliği Anlaşması" ve Hilmi Güler'in Amerika'da yaptığı gezide bu konu gündeme gelmiş olmalı. Güler'in dün gazetecilere yaptığı açıklama bu konunun mutabakata varan çözümü olabilir. Bu bir zamanlar, "Nükleer silah yapalım, Yahudinin kafasına atalım" diyen kesimler tarafından nasıl karşılanacak, o ise soru işareti. Çünkü bu kesimlerin çoğu silah söz konusu olmadığında yerli enerjiden yana net tavır koyuyor.
Özgür Gürbüz - Yorum / Ekim 2006
* Bakan Hilmi Güler'in açıklaması için:
http://www.emdistanbul.org/?hn=156
Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Nükleer santralde ihale olmayacak
Enerji Bakanı Hilmi Güler, kurulması düşünülen nükleer santral için ihale olmayacağını, en kısa zamanda işi en ucuza mal edecek firmanın santrali yapacağını söyledi.
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi /5 Ekim 2006
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Hilmi Güler, nükleer enerji santrali için ihale yapılmayacağını ve en kısa zamanda en düşük fiyatla inşaatı yapacak firmaya işin verileceğini söyledi. Önceki akşam İstanbul'de Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin davetlisi olarak katıldığı toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Güler, nükleer enerji yasasını ihale yapılmayacak şekilde hazırladıklarını ve bir hafta içerisinde yatırımcılarla yapacakları toplantıda özel sektörden görüş alıp yasada son değişiklikleri yapacaklarını belirtti.
Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Güler, akaryakıt dağıtım şirketlerine verilen cezalar konusunda konu yargıda olduğu için konuşmaktan kaçındı ancak af çıkması için 330 milletvekilinin imzasına gerek olduğunu belirterek sektörün beklediği affın zor olduğu mesajını verdi. Konunun EPDK'yi ilgilendirdiğini belirten Güler, "bu konunun ilgilisi yetkilisi EPDK'dir. Onlar bu çalışmayı sürdürüyorlar. Biz yasayı çıkarttık. Yasayı çıkarırken de herkes bu toplantılara katıldı, görüşlerini belirttiler. Dolayısıyla, yargıya intikal eden bu noktada görüş bildirmek istemiyorum" dedi.
Dargelirliye 4 milyon ton kömür dağıtıldı
Doğalgazda bu yıl problem beklemediklerini ve üç ayrı fiyattan alınan doğalgazı tek fiyat yaparak fiyatı indirdiklerini belirten Güler, elektrik zamında tek yetkili olmadıklarını ve piyasa koşullarının önemli bir faktör olduğunu söyledi. Gazetecilerin soruları öncesinde bakanlığın çalışmaları hakkında da bilgi veren Güler, "Kömürde yaptıklarımız gözükmüyor. Terkedilmiş maden sahaları zarar edilmiş diye kapatılmıştı. Buraları tekrar üretime açtık. 14 bin kişiye istihdam sağladık. Hatta çıkardığımız 4 milyon kömürü yıkayıp, paketleyip evlere kadar götürüyoruz. Böylece dargelirli vatandaşlar soğuk kış günlerini sıcak geçiriyor" dedi. Kömürde Türk tipi bir model geliştirildiğini belirten Enerji Bakanı, "Gel, yatırımını yap, elektriğini üret ve bize karşılığında pay ver diyoruz. Petrol ve doğalgaz daki fiyatlar yüzünden kömür yok satıyor. Zonguldak'ta denizin altından kömür çıkarıyoruz". şeklinde konuştu.
Türkiye'nin "enerji koridoru" ülke konumundan "enerji terminali" olma yolunda ilerlediğini belirten Güler, "İthalatçı pozisyonumuza ihracatçı pozisyonumuzu katmayı düşünüyoruz. Ceyhan bölgesinde rafineriler, petrokimya tesisleri LNG terminalleri ve belki de gemilerin bakımı için tersaneler olacak. BTC yüzyıllık projelerden bir tanesi. Kazakistan'ın petrolü de buraya akacak. 4 milyar dolarlık projenin üçte ikisi Türkiye'deydi ve 1,4 milyar dolara bitirdik" açıklamasını yaptı. 300 milyon dolarlık bir meblağnın da kullanma izni verildiği halde kullanılmayarak hazineye aktarıldığını belirten Güler inşaat sırasında 10 bin kişinin çalıştığını belirtti.
Özel sektör parayı nereden bulacak?
Türkiye'nin elektrik ihtiyacına da değinen Güler, yüzde 8.2'lik büyümeyi esas alan yüksek senaryoya göre 2020 yılına kadar toplam enerji talebi yaklaşık 2,5 kat; elektrik enerjisi talebinin 3 kat, kömür talebinin 4 kat ve doğalgaz tüketiminin 2,2 kat artacağını belirtti. Güler, "Yeni kanun bize enerji yatırımlarını özel sektör yapsın diyor. Senaryolarımıza göre yıllık ortalama 4-5 milyar dolarlık yatırım gerekiyor. Yatırım kabilyeti 1 milyar dolar olan (geçmiş yılların ortalaması) bir özel sektör bu yatırımı nasıl yapacak? Bu soru önemli. 2020 yılına kadar elektrikte 105 milyar, tüm enerji yatırımlarında 128 milyar dolarlık bir kaynak lazım" açıklamasını yaptı.
Toplantıda "bor" konusuna da değinen Güler, boru çimentoda dayanıklılığı arttıran bir ürün olarak kullanacaklarını bunun da maliyeti düşüreceğini belirtirken tarımda da "mikro besleyici" olarak kullanılacak borun sarımsak, buğday, yonca, çilek ve fındıkta verimi arttıracağını söyledi. Bu oran sarımsak için yüzde 22.
İtalya'nın topuğundan gidecek
Enerji Bakanı Hilmi Güler gazetecilerin soruları öncesinde özellikle boru hatlarıyla ilgili projeler hakkında bilgi verdi. Projeler arasında Rusya'dan gelen doğalgazı taşıyan Mavi Akım'ın Ceyhan'a uzatılması, Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan üzerinden Avusturya'ya uzanacak 4 bin kilometrelik NABUCCO projesi de bulunuyor. Bakan Güler, Avrupa Birliği'nin Cezayir, Norveç ve Rusya'dan ibaret olan üç doğalgaz kaynağını bu projeyle 4'e çıkarmak istediğini ve 30 milyar metreküple başlayacak projenin 100 milyara kadar çıkacağını belirtiyor. Güler'in bahsettiği bir diğer projede "Şahdeniz projesi" olarak da adlandırılan Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı BTC'nin kardeşi. Güler bu yıl içerisinde bitirilmesi planlanan projeyi şöyle açıklıyor: "Bu bu hattan gelen gaz, Türkiye'de kullandıktan sonra Yunanistan'a ve oradan da İtalya'ya gönderilecek. Meriç Nehri'nin 700 metre altından geçecek. Yunanistan üzerinden de bu boru hattı Adriyatik Denizi'ni geçecek ve İtalya'nın topuğundan İtalya'ya gidecek. Burası Fatih Sultan Mehmet'in Gedik Ahmet paşa zamanında bir süre için fethettiği bir yer".
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi /5 Ekim 2006
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr. Hilmi Güler, nükleer enerji santrali için ihale yapılmayacağını ve en kısa zamanda en düşük fiyatla inşaatı yapacak firmaya işin verileceğini söyledi. Önceki akşam İstanbul'de Ekonomi Muhabirleri Derneği'nin davetlisi olarak katıldığı toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Güler, nükleer enerji yasasını ihale yapılmayacak şekilde hazırladıklarını ve bir hafta içerisinde yatırımcılarla yapacakları toplantıda özel sektörden görüş alıp yasada son değişiklikleri yapacaklarını belirtti.
Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Güler, akaryakıt dağıtım şirketlerine verilen cezalar konusunda konu yargıda olduğu için konuşmaktan kaçındı ancak af çıkması için 330 milletvekilinin imzasına gerek olduğunu belirterek sektörün beklediği affın zor olduğu mesajını verdi. Konunun EPDK'yi ilgilendirdiğini belirten Güler, "bu konunun ilgilisi yetkilisi EPDK'dir. Onlar bu çalışmayı sürdürüyorlar. Biz yasayı çıkarttık. Yasayı çıkarırken de herkes bu toplantılara katıldı, görüşlerini belirttiler. Dolayısıyla, yargıya intikal eden bu noktada görüş bildirmek istemiyorum" dedi.
Dargelirliye 4 milyon ton kömür dağıtıldı
Doğalgazda bu yıl problem beklemediklerini ve üç ayrı fiyattan alınan doğalgazı tek fiyat yaparak fiyatı indirdiklerini belirten Güler, elektrik zamında tek yetkili olmadıklarını ve piyasa koşullarının önemli bir faktör olduğunu söyledi. Gazetecilerin soruları öncesinde bakanlığın çalışmaları hakkında da bilgi veren Güler, "Kömürde yaptıklarımız gözükmüyor. Terkedilmiş maden sahaları zarar edilmiş diye kapatılmıştı. Buraları tekrar üretime açtık. 14 bin kişiye istihdam sağladık. Hatta çıkardığımız 4 milyon kömürü yıkayıp, paketleyip evlere kadar götürüyoruz. Böylece dargelirli vatandaşlar soğuk kış günlerini sıcak geçiriyor" dedi. Kömürde Türk tipi bir model geliştirildiğini belirten Enerji Bakanı, "Gel, yatırımını yap, elektriğini üret ve bize karşılığında pay ver diyoruz. Petrol ve doğalgaz daki fiyatlar yüzünden kömür yok satıyor. Zonguldak'ta denizin altından kömür çıkarıyoruz". şeklinde konuştu.
Türkiye'nin "enerji koridoru" ülke konumundan "enerji terminali" olma yolunda ilerlediğini belirten Güler, "İthalatçı pozisyonumuza ihracatçı pozisyonumuzu katmayı düşünüyoruz. Ceyhan bölgesinde rafineriler, petrokimya tesisleri LNG terminalleri ve belki de gemilerin bakımı için tersaneler olacak. BTC yüzyıllık projelerden bir tanesi. Kazakistan'ın petrolü de buraya akacak. 4 milyar dolarlık projenin üçte ikisi Türkiye'deydi ve 1,4 milyar dolara bitirdik" açıklamasını yaptı. 300 milyon dolarlık bir meblağnın da kullanma izni verildiği halde kullanılmayarak hazineye aktarıldığını belirten Güler inşaat sırasında 10 bin kişinin çalıştığını belirtti.
Özel sektör parayı nereden bulacak?
Türkiye'nin elektrik ihtiyacına da değinen Güler, yüzde 8.2'lik büyümeyi esas alan yüksek senaryoya göre 2020 yılına kadar toplam enerji talebi yaklaşık 2,5 kat; elektrik enerjisi talebinin 3 kat, kömür talebinin 4 kat ve doğalgaz tüketiminin 2,2 kat artacağını belirtti. Güler, "Yeni kanun bize enerji yatırımlarını özel sektör yapsın diyor. Senaryolarımıza göre yıllık ortalama 4-5 milyar dolarlık yatırım gerekiyor. Yatırım kabilyeti 1 milyar dolar olan (geçmiş yılların ortalaması) bir özel sektör bu yatırımı nasıl yapacak? Bu soru önemli. 2020 yılına kadar elektrikte 105 milyar, tüm enerji yatırımlarında 128 milyar dolarlık bir kaynak lazım" açıklamasını yaptı.
Toplantıda "bor" konusuna da değinen Güler, boru çimentoda dayanıklılığı arttıran bir ürün olarak kullanacaklarını bunun da maliyeti düşüreceğini belirtirken tarımda da "mikro besleyici" olarak kullanılacak borun sarımsak, buğday, yonca, çilek ve fındıkta verimi arttıracağını söyledi. Bu oran sarımsak için yüzde 22.
İtalya'nın topuğundan gidecek
Enerji Bakanı Hilmi Güler gazetecilerin soruları öncesinde özellikle boru hatlarıyla ilgili projeler hakkında bilgi verdi. Projeler arasında Rusya'dan gelen doğalgazı taşıyan Mavi Akım'ın Ceyhan'a uzatılması, Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan üzerinden Avusturya'ya uzanacak 4 bin kilometrelik NABUCCO projesi de bulunuyor. Bakan Güler, Avrupa Birliği'nin Cezayir, Norveç ve Rusya'dan ibaret olan üç doğalgaz kaynağını bu projeyle 4'e çıkarmak istediğini ve 30 milyar metreküple başlayacak projenin 100 milyara kadar çıkacağını belirtiyor. Güler'in bahsettiği bir diğer projede "Şahdeniz projesi" olarak da adlandırılan Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı BTC'nin kardeşi. Güler bu yıl içerisinde bitirilmesi planlanan projeyi şöyle açıklıyor: "Bu bu hattan gelen gaz, Türkiye'de kullandıktan sonra Yunanistan'a ve oradan da İtalya'ya gönderilecek. Meriç Nehri'nin 700 metre altından geçecek. Yunanistan üzerinden de bu boru hattı Adriyatik Denizi'ni geçecek ve İtalya'nın topuğundan İtalya'ya gidecek. Burası Fatih Sultan Mehmet'in Gedik Ahmet paşa zamanında bir süre için fethettiği bir yer".
Türkiye ile Almanya'dan enerjide ortaklığa gidiyor
Türkiye ile Almanya enerji yatırımlarında işbirliği yapacak. Ortak çalışma metni hazırlandığını belirten Alman Çevre Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanı Sigmar Gabriel, "Bu yatırımları sadece Türkiye olarak düşünmeyin, bölgeyi de kapsayan bir proje olacak. Jeotermal ve güneşte çok avantajlısınız. Almanya da bu konuda uzmanlara sahip. Stratejik ortaklıkta bunları Türkiye'nin gündemine sunacağız" dedi
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 4 Ekim 2006
Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası İstanbul Şubesi tarafından dün İstanbul'da düzenlenen toplantıda konuşan Enerji Bakanı Dr. Hilmi Güler, Alman firmalarını yenilenebilir enerji konusunda Türkiye'de yatırım yapmaya çağırdı. Sürdürülebilir enerji sistemi dahilinde yenilenebilir enerji konusunda düzenlenen Alman-Türk konferansında Alman Çevre Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanı Sigmar Gabriel ile bir araya gelen Güler, "Size evlilik teklif ediyorum. Ben Almanları seviyorum. Tüm anlaşmalarda iki sıfır öndesiniz" diye konuştu.
Rüzgar haritası çıkarılıyor
Konuşmasında Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyeline dikkat çeken Bakan Güler, Türkiye'de birçok barajın inşa aşamasında olduğunu söyledi. Türkiye'de barajların çözüm beklediğini belirten Güler, "Temsan adlı bir fabrikamız da var. Birlikte üretip ihraç edebiliriz. Burada bir evlilik yapabiliriz" dedi. Toplantının Türkiye ve Almanya için dönüm noktası olabileceğini vurgulayan Güler, Almanya'nın teknolojisiyle Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyeli birleştirildiği takdirde önemli bir stratejik kazanım sağlanabileceğini söyledi. Türkiye'nin yenilenebilir enerji konusunda bir cennet olduğunu söyleyen Güler, "Yaklaşık 10 bin megawatlık ispatlanmış rüzgar enerjisi kaynağı var. Bu rakamın 7-8 kat daha fazla olduğunu söyleyenler de var. Elektrik işleri etüd idaresi kasım ayında rüzgar haritasını ilan edecek. Biz rüzgardan çok şey bekliyoruz" dedi ve rüzgar enerjisi konusunda Almanlarla işbirliği yapmaya hazır olduklarınının mesajını verdi.
"Türkiye'nin potansiyelini değerlendirin"
Jeotermal enerji konusunda Türkiye'nin potansiyel açısından Avrupa birincisi olduğunu söyleyen Güler, 21 jeotermal sahasının sondajının yapıldığını ve altyapısının hazır olduğunu belirtti. Projeler için 'kılçıkları ayıklanmış bir balık' tabirini kullanan Enerji Bakanı, bu projelerde ortak çalışılabileceğini dile getirdi. Güneş enerjisi, biyodizel, biyokütle konularında da tek tek Türkiye'nin potansiyeline değinen Hilmi Güler, tüm bu potansiyelin değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Alman Çevre Bakanı Sigmar Gabriel ise konuşmasında dünyadaki enerji sorununa ve küresel ısınmaya değindi. Bugün 1.8 milyar insanın enerji erişimi olmadan yaşadığını anımsatan Gabriel, önümüzdeki onyıllarda ise nüfusun 6.5 milyardan 9 milyara çıkacağını, tüm bu insanların enerjiye ihtiyacı olacağını ve gaz ve petrol kaynakları kısıtlı olduğuna işaret etti. İklim değişikliğinin çok korkunç sorunlara neden olduğunu belirten Gabriel, geçen yıl meydana gelen Katrina Kasırgasını örnek verdi. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre savaşlardan daha çok insanın iklim yüzünden göç ettiğini değinen Çevre Bakanı, "Alman yenilenebilir enerji bir başarı hikayesidir. Almanya'da elektrik enerji üretetiminin yüzde 10-11'i yenilinebilir enerjiden kaynaklanıyor. 2020'de hedefimiz bu oranı yüzde 20'ye çıkarmak ve bu hedefin dörtte üçü rüzgar enerjisi olaca" diye konuştu.
Almanya'nın açık denizde 5 megawattlık rüzgar türbinleri kurmayı planladığını belirten Gabriel, denizin 40 metre altında kurulacak türbinlerle de enerji üretimine hazırlandıklarını söyledi. Yenilenebilir enerji kaynaklarının istihdam yaratması nedeniyle ekonomik gelişmeyle çatışmadığını dile getiren Gabriel, Almanya'da şu anda 170 bin kişinin yenilenibilir enerji sektöründe çalıştığına dikkat çekti. Almanya'nın tarihinde bu kadar kısa sürede böyle bir istihdam alanı açılmadığını vurgulayan Gabriel, "Biz daha işin başındayız" ifadesini kullandı.Gabriel, Almanya'da yenilenebilir enerjiye destek veren hükümetin bu desteğinin 3 kişilik aile için ayda 1.60 cent olduğunu ve çocukların geleceği için bu rakamın çok olmadığını söyledi.
Nükleer enerji iki bakanı ayırdı
Sinop Bizim Grubu adına iki bakana da soru yönelten Oya Koca, nükleere karşı 25 bin imza topladıklarını, 29 Nisan'da Sinop'ta miting yaptıklarını hatırlatarak, kamuoyunun bütün tepkilerine karşı Enerji Bakanı Hilmi Güler'den bir yanıt beklediklerini söyledi. Bu soru, tüm toplantı boyunca aynı görüşleri açıklayan iki bakanı ayrı düşürdü. "Nükleer enerjii konusunda kararlıyız. Ben de Karadenizliyim, Sinop için nükleer bir şans" diyen Güler, "Türkiye'nin tüm yenilenebilir enerji kaynaklarını kullansanız bile ihtiyacı karşılamıyor. Dünyada da nükleer rönesans başladı. İngiltere Başbakanı Tony Blair ve ABD Başkanı Bush nükleer ile ilgili yeni stratejiler belirledi" dedi. Bunun üzerine Almanya'dan örnek veren Gabriel, 2020 yılına kadar Almanya'nın tüm nükleer santrallarini kapatacağını ve nükleer rönesans konusunda da Hilmi Güler'e katılmadığını söyledi.
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 4 Ekim 2006
Türkiye Almanya Başbakanı Angela Merkel'i ağırlamaya hazırlanırken ilk işbirliği imkanlar enerjide ortaya çıktı. Almanya ve Türkiye yenilenebilir enerji konusunda stratejik ortaklığa gidiyor. Her iki ülkenin bakanı iki ülkenin de önemli avantajları olduğunu, bu ortaklıkla avantajların projelere dönüştürüleceğini söyledi. Bu ortaklığa göre Türkiye'nin enerji potansiyeli, Almanya'nın teknolojisi kullanılacak. Alman Çevre Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanı Sigmar Gabriel, bir heyetin stratejik ortaklık üzerinde çalışarak bir anlaşma metni hazırlayacağını, sonra da bu anlaşmanın imzalanacağını belirterek, "Bu yatırımları sadece Türkiye olarak düşünmeyin, bölgeyi de kapsayan bir proje olacak. Jeotermal ve güneşte çok avantajlısınız. Almanya da bu konuda uzmanlara sahip. Stratejik ortaklıkta bunları Türkiye'nin gündemine sunacağız" dedi.
Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası İstanbul Şubesi tarafından dün İstanbul'da düzenlenen toplantıda konuşan Enerji Bakanı Dr. Hilmi Güler, Alman firmalarını yenilenebilir enerji konusunda Türkiye'de yatırım yapmaya çağırdı. Sürdürülebilir enerji sistemi dahilinde yenilenebilir enerji konusunda düzenlenen Alman-Türk konferansında Alman Çevre Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanı Sigmar Gabriel ile bir araya gelen Güler, "Size evlilik teklif ediyorum. Ben Almanları seviyorum. Tüm anlaşmalarda iki sıfır öndesiniz" diye konuştu.
Rüzgar haritası çıkarılıyor
Konuşmasında Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyeline dikkat çeken Bakan Güler, Türkiye'de birçok barajın inşa aşamasında olduğunu söyledi. Türkiye'de barajların çözüm beklediğini belirten Güler, "Temsan adlı bir fabrikamız da var. Birlikte üretip ihraç edebiliriz. Burada bir evlilik yapabiliriz" dedi. Toplantının Türkiye ve Almanya için dönüm noktası olabileceğini vurgulayan Güler, Almanya'nın teknolojisiyle Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyeli birleştirildiği takdirde önemli bir stratejik kazanım sağlanabileceğini söyledi. Türkiye'nin yenilenebilir enerji konusunda bir cennet olduğunu söyleyen Güler, "Yaklaşık 10 bin megawatlık ispatlanmış rüzgar enerjisi kaynağı var. Bu rakamın 7-8 kat daha fazla olduğunu söyleyenler de var. Elektrik işleri etüd idaresi kasım ayında rüzgar haritasını ilan edecek. Biz rüzgardan çok şey bekliyoruz" dedi ve rüzgar enerjisi konusunda Almanlarla işbirliği yapmaya hazır olduklarınının mesajını verdi.
"Türkiye'nin potansiyelini değerlendirin"
Jeotermal enerji konusunda Türkiye'nin potansiyel açısından Avrupa birincisi olduğunu söyleyen Güler, 21 jeotermal sahasının sondajının yapıldığını ve altyapısının hazır olduğunu belirtti. Projeler için 'kılçıkları ayıklanmış bir balık' tabirini kullanan Enerji Bakanı, bu projelerde ortak çalışılabileceğini dile getirdi. Güneş enerjisi, biyodizel, biyokütle konularında da tek tek Türkiye'nin potansiyeline değinen Hilmi Güler, tüm bu potansiyelin değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Alman Çevre Bakanı Sigmar Gabriel ise konuşmasında dünyadaki enerji sorununa ve küresel ısınmaya değindi. Bugün 1.8 milyar insanın enerji erişimi olmadan yaşadığını anımsatan Gabriel, önümüzdeki onyıllarda ise nüfusun 6.5 milyardan 9 milyara çıkacağını, tüm bu insanların enerjiye ihtiyacı olacağını ve gaz ve petrol kaynakları kısıtlı olduğuna işaret etti. İklim değişikliğinin çok korkunç sorunlara neden olduğunu belirten Gabriel, geçen yıl meydana gelen Katrina Kasırgasını örnek verdi. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre savaşlardan daha çok insanın iklim yüzünden göç ettiğini değinen Çevre Bakanı, "Alman yenilenebilir enerji bir başarı hikayesidir. Almanya'da elektrik enerji üretetiminin yüzde 10-11'i yenilinebilir enerjiden kaynaklanıyor. 2020'de hedefimiz bu oranı yüzde 20'ye çıkarmak ve bu hedefin dörtte üçü rüzgar enerjisi olaca" diye konuştu.
Almanya'nın açık denizde 5 megawattlık rüzgar türbinleri kurmayı planladığını belirten Gabriel, denizin 40 metre altında kurulacak türbinlerle de enerji üretimine hazırlandıklarını söyledi. Yenilenebilir enerji kaynaklarının istihdam yaratması nedeniyle ekonomik gelişmeyle çatışmadığını dile getiren Gabriel, Almanya'da şu anda 170 bin kişinin yenilenibilir enerji sektöründe çalıştığına dikkat çekti. Almanya'nın tarihinde bu kadar kısa sürede böyle bir istihdam alanı açılmadığını vurgulayan Gabriel, "Biz daha işin başındayız" ifadesini kullandı.Gabriel, Almanya'da yenilenebilir enerjiye destek veren hükümetin bu desteğinin 3 kişilik aile için ayda 1.60 cent olduğunu ve çocukların geleceği için bu rakamın çok olmadığını söyledi.
Nükleer enerji iki bakanı ayırdı
Sinop Bizim Grubu adına iki bakana da soru yönelten Oya Koca, nükleere karşı 25 bin imza topladıklarını, 29 Nisan'da Sinop'ta miting yaptıklarını hatırlatarak, kamuoyunun bütün tepkilerine karşı Enerji Bakanı Hilmi Güler'den bir yanıt beklediklerini söyledi. Bu soru, tüm toplantı boyunca aynı görüşleri açıklayan iki bakanı ayrı düşürdü. "Nükleer enerjii konusunda kararlıyız. Ben de Karadenizliyim, Sinop için nükleer bir şans" diyen Güler, "Türkiye'nin tüm yenilenebilir enerji kaynaklarını kullansanız bile ihtiyacı karşılamıyor. Dünyada da nükleer rönesans başladı. İngiltere Başbakanı Tony Blair ve ABD Başkanı Bush nükleer ile ilgili yeni stratejiler belirledi" dedi. Bunun üzerine Almanya'dan örnek veren Gabriel, 2020 yılına kadar Almanya'nın tüm nükleer santrallarini kapatacağını ve nükleer rönesans konusunda da Hilmi Güler'e katılmadığını söyledi.
Enerji yoğunluğu düşürülmeden enerji sorunu çözülemez
Enerjide sorunların sadece yeni santral kurularak çözülemeyeceği bir çağa giriyoruz. Sınırlı ve giderek pahalanan kaynaklar, enerjiyi etkin kullanan ülkelere avantaj sağlıyor.
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 4 Ekim 2006
Türkiye ne zaman yüksek büyüme rakamlarını yakalasa enerji talebinde ne kadar artış olacağıyla ilgili rakamlar sahneye çıkar. Daha sonra da hangi yılda enerji açığının yaşanacağı, hangi tip santrallerin gerektiği tartışılır. Tartışmalar gecikirse hızlıca kurulan doğalgaz santralleri sayesinde kriz önlenir ya da bir ekonomik kriz gelir ve bütün bu talep tahminlerini altüst eder. Hal böyle olunca, enerji sektörü ulusal bir plandan yoksun olarak kapanın elinde kalır.
Enerji savaşlarının yaşandığı ve üç ayrı kavramın; güvenlik, strateji ve çevrenin enerjiden ayrı düşünülmediği günümüzde ise durum daha da karmaşık. Herşeyden önce sınırlı kaynaklara dayalı planların ömrünün ne kadar olacağı belli değil. Ayrıca petrol, doğalgaz, kömür, uranyum gibi sınırlı kaynakların belirli bölgelerde ve ülkelerde olması güvenlik, fiyat ve stratejik sorunları da beraberinde getiriyor. Fiyat artışları ve güvenlik tehditlerine karşı yapılacak en akıllı yatırım ise "enerji yoğunluğu" dediğimiz, gayrı safi yurtiçi hasıla başına tüketilen birincil enerji miktarının azaltılması. Gelişmişlik artık ülkelerin ne kadar çok enerji tükettiğiyle değil, ne kadar az enerji harcayarak ne kadar çok ürettiğiyle ölçülmekte. Kimi hocalarımız hala Türkiye'nin gelişmiş ülkeler kadar tüketmediğine bakarak yorum yapsa da, tüm lambaların gece gündüz açık bırakılmasının tüketimi Avrupa seviyesine çekeceği ama ülkeyi bir adım öteye götürmeyeceği açık.
Türkiye yerinde sayıyor
Enflasyonun hesapları şaşırtmaması için 1995 fiyatları baz alınarak yapılan hesaplamalara göre, 1993 yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYİH) 1000 euroluk katkı yapmak için 452,50 kilogram eşdeğeri petrol (KEP) harcayan Türkiye, 2004 yılında neredeyse aynı oranda, 452,45 kilogram enerji harcamakta. Kuşkusuz bunca teknolojik gelişmeye kayıtsız kalınması ve enerji yoğun teknolojilerin ülkeye girişinin sorgulanmaması büyük bir hata. Petrol ve doğalgaz gibi fiyatı hergün artan ithal kaynaklara bağımlı olunması ve enerji kaynakları içinde ithal kaynakların payının yüzde 70'leri bulması da enerji yoğunluğunun Türkiye için önemini arttıran bir başka etken. Bu durumda az enerjiyle çok iş yapmayı öğrenmek şart.
Türkiye'nin enerji yoğunluğu
YIL (1000 euro için KEP)
1993 452,50
1995 478,74
1997 476,49
1999 484,96
2001 494,18
2003 477,31
2004 452,45
Enerjide asıl iş talebi kontrol etmekte arzı değil
Bugünlerde yenilenebilir enerji alanında yaptıkları yatırımlarla gündeme gelen gelişmiş ülkelerin asıl başarısı enerji yoğunluğunu düşürmek oldu. Enerjiyi etkin kullanan ülkelerin başında dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip Japonya geliyor. Japonya'nın 1993 yılında ulaştığı 117,11 KEP'lik değere hala yaklaşmış başka bir ülke yok. Bugün Japonya 118,61 KEP ile başarısını sürdürürken en yakın değer Danimarka'nın 120,32 KEP değeri. Danimarka 1993 yılında 1000 euroluk ürün/hizmet yaratmak için 153,71 KEP harcıyordu ama istikrarlı politikalar onu dünya ikincisi yaptı. Belli bir noktdan sonra enerji yoğunluğunu düşürmek daha zorlaşıyor. 1993'te 146,44 KEP harcayan ve 2004'te 146,08 KEP'e ulaşan Avusturya son 10 yılda fazla ilerleme kaydetemese de enerjiyi en verimli kullanan ülkelerden biri. Türkiye gibi ülkelerin önünde ise çok basit önlemlerle alınaca büyük yollar var. Örneğin, tüm kamu kuruluşlarında veya okullarda verimli ampul kullanımını teşvik etmek ya da zorunlu kılmak gibi. Son yıllarda daha çok enerjiyi verimli kullanan beyaz eşyanın hayatımıza girdiği doğru ancak rakamların pek değişmediği ortada. Türkiye inşaat sektöründe, sanayide henüz istenilen yerde değil. Çimento, demir-çelik gibi enerji yoğun sektörlerin yaygınlaşması da işimizi zorlaştırıyor.
Enerjiyi etkin kullanan belli başlı ülkeler (KEP)
Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 4 Ekim 2006
Türkiye ne zaman yüksek büyüme rakamlarını yakalasa enerji talebinde ne kadar artış olacağıyla ilgili rakamlar sahneye çıkar. Daha sonra da hangi yılda enerji açığının yaşanacağı, hangi tip santrallerin gerektiği tartışılır. Tartışmalar gecikirse hızlıca kurulan doğalgaz santralleri sayesinde kriz önlenir ya da bir ekonomik kriz gelir ve bütün bu talep tahminlerini altüst eder. Hal böyle olunca, enerji sektörü ulusal bir plandan yoksun olarak kapanın elinde kalır.
Enerji savaşlarının yaşandığı ve üç ayrı kavramın; güvenlik, strateji ve çevrenin enerjiden ayrı düşünülmediği günümüzde ise durum daha da karmaşık. Herşeyden önce sınırlı kaynaklara dayalı planların ömrünün ne kadar olacağı belli değil. Ayrıca petrol, doğalgaz, kömür, uranyum gibi sınırlı kaynakların belirli bölgelerde ve ülkelerde olması güvenlik, fiyat ve stratejik sorunları da beraberinde getiriyor. Fiyat artışları ve güvenlik tehditlerine karşı yapılacak en akıllı yatırım ise "enerji yoğunluğu" dediğimiz, gayrı safi yurtiçi hasıla başına tüketilen birincil enerji miktarının azaltılması. Gelişmişlik artık ülkelerin ne kadar çok enerji tükettiğiyle değil, ne kadar az enerji harcayarak ne kadar çok ürettiğiyle ölçülmekte. Kimi hocalarımız hala Türkiye'nin gelişmiş ülkeler kadar tüketmediğine bakarak yorum yapsa da, tüm lambaların gece gündüz açık bırakılmasının tüketimi Avrupa seviyesine çekeceği ama ülkeyi bir adım öteye götürmeyeceği açık.
Türkiye yerinde sayıyor
Enflasyonun hesapları şaşırtmaması için 1995 fiyatları baz alınarak yapılan hesaplamalara göre, 1993 yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYİH) 1000 euroluk katkı yapmak için 452,50 kilogram eşdeğeri petrol (KEP) harcayan Türkiye, 2004 yılında neredeyse aynı oranda, 452,45 kilogram enerji harcamakta. Kuşkusuz bunca teknolojik gelişmeye kayıtsız kalınması ve enerji yoğun teknolojilerin ülkeye girişinin sorgulanmaması büyük bir hata. Petrol ve doğalgaz gibi fiyatı hergün artan ithal kaynaklara bağımlı olunması ve enerji kaynakları içinde ithal kaynakların payının yüzde 70'leri bulması da enerji yoğunluğunun Türkiye için önemini arttıran bir başka etken. Bu durumda az enerjiyle çok iş yapmayı öğrenmek şart.
Türkiye'nin enerji yoğunluğu
YIL (1000 euro için KEP)
1993 452,50
1995 478,74
1997 476,49
1999 484,96
2001 494,18
2003 477,31
2004 452,45
Enerjide asıl iş talebi kontrol etmekte arzı değil
Bugünlerde yenilenebilir enerji alanında yaptıkları yatırımlarla gündeme gelen gelişmiş ülkelerin asıl başarısı enerji yoğunluğunu düşürmek oldu. Enerjiyi etkin kullanan ülkelerin başında dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip Japonya geliyor. Japonya'nın 1993 yılında ulaştığı 117,11 KEP'lik değere hala yaklaşmış başka bir ülke yok. Bugün Japonya 118,61 KEP ile başarısını sürdürürken en yakın değer Danimarka'nın 120,32 KEP değeri. Danimarka 1993 yılında 1000 euroluk ürün/hizmet yaratmak için 153,71 KEP harcıyordu ama istikrarlı politikalar onu dünya ikincisi yaptı. Belli bir noktdan sonra enerji yoğunluğunu düşürmek daha zorlaşıyor. 1993'te 146,44 KEP harcayan ve 2004'te 146,08 KEP'e ulaşan Avusturya son 10 yılda fazla ilerleme kaydetemese de enerjiyi en verimli kullanan ülkelerden biri. Türkiye gibi ülkelerin önünde ise çok basit önlemlerle alınaca büyük yollar var. Örneğin, tüm kamu kuruluşlarında veya okullarda verimli ampul kullanımını teşvik etmek ya da zorunlu kılmak gibi. Son yıllarda daha çok enerjiyi verimli kullanan beyaz eşyanın hayatımıza girdiği doğru ancak rakamların pek değişmediği ortada. Türkiye inşaat sektöründe, sanayide henüz istenilen yerde değil. Çimento, demir-çelik gibi enerji yoğun sektörlerin yaygınlaşması da işimizi zorlaştırıyor.
Enerjiyi etkin kullanan belli başlı ülkeler (KEP)
Ülke 1993 1996 1999 2002 2004
Japonya 117,11 121,33 122,01 119,00 ----
Danimarka 153,71 161,67 132,14 123,75 120,32
Almanya 183,36 179,15 163,90 158,74 158,80
İrlanda 239,02 213,37 187,73 166,14 156,88
Avusturya 146,44 150,99 139,60 139,87 146,08
Norveç 231,00 194,92 203,44 187,68 189,12
Fransa 209,05 209,25 191,03 186,05 185,48
İtalya 193,92 190,11 190,87 184,12 189,11
"En iyiler" grubunda yer alan ülkeler içinde İrlanda, Danimarka ve Almanya düşük değerlerine rağmen hala aşama katetmelerine rağmen diğer dört ülkenin iyi olan enerji yoğunluğu değerlerini sadece koruduklarının altını çizmekte yarar var. Lider japonya ise adeta sınırları zorluyor gibi. Bu grubu birinci lig kabul edersek ikinci lige İngiltere, Belçika, Yunanistan, İspanya, Kıbrıs Rum Kesimi, Hollanda, Portekiz ve İsveç'i, biraz zorlarsak Finlandiya, Malta ile ABD'yi de katabiliriz.
İkinci en iyiler (KEP)
Japonya 117,11 121,33 122,01 119,00 ----
Danimarka 153,71 161,67 132,14 123,75 120,32
Almanya 183,36 179,15 163,90 158,74 158,80
İrlanda 239,02 213,37 187,73 166,14 156,88
Avusturya 146,44 150,99 139,60 139,87 146,08
Norveç 231,00 194,92 203,44 187,68 189,12
Fransa 209,05 209,25 191,03 186,05 185,48
İtalya 193,92 190,11 190,87 184,12 189,11
"En iyiler" grubunda yer alan ülkeler içinde İrlanda, Danimarka ve Almanya düşük değerlerine rağmen hala aşama katetmelerine rağmen diğer dört ülkenin iyi olan enerji yoğunluğu değerlerini sadece koruduklarının altını çizmekte yarar var. Lider japonya ise adeta sınırları zorluyor gibi. Bu grubu birinci lig kabul edersek ikinci lige İngiltere, Belçika, Yunanistan, İspanya, Kıbrıs Rum Kesimi, Hollanda, Portekiz ve İsveç'i, biraz zorlarsak Finlandiya, Malta ile ABD'yi de katabiliriz.
İkinci en iyiler (KEP)
Ülke 1993 2004
Belçika 244,29 208,20
İngiltere 269,94 207,19
Hollanda 236,42 203,20
Yunanistan 261,89 240,41
İspanya 215,16 222,54
İsveç 266,35 217,52
Finlandiya 312,73 272,07
Malta 337,04 292,35
ABD 381,52 313,83*(2003 rakamı)
En kötüler listesinde ise eski doğu bloku ülkeleri korkunç ortalamalarıyla ilk sıraları kimseye kaptırmıyor. Bu analizde ilginç bir başka nokta ise enerji kaynağının seçiminin enerji yoğunluğuna etkisi. Nordik ülkeler içinde ve Avrupa 15'te tek nükleer santral inşa eden Finlandiya enerjiyi en kötü kullanan kuzey ülkesi olarak göze çarpıyor. Büyük güç santrallerinin getirdiği alışkanlık olan fazla tüketme, sorgusuz harcama öğretisi Litvanya, Macaristan, Bulgaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde de kendini gösteriyor. Avrupa Birliği'ne giren ülkelerde belirgin bir iyileşme olduğunu belirtmekte yarar var. Nükleer enerjiden vazgeçen Belçika, İtalya, Almanya ve İsveç gibi ülkelerde karara paralel olarak enerjinin daha akıllı kullanıldığı da göze çarpıyor. Japonya ve Fransa enerjiyi etkin kullanan ve nükleer enerjiden vazgeçmeyen iki ülke olarak göze çarpıyor. Japonya'nın sınırlı kaynakları, Fransa'nın petrol ve doğalgaz bağımlılığıyla AB yönetmelikleri bu konuda etkili oluyor. Dünyada tüketim deyince akla gelen Amerika da bu konuda yoğun çaba harcıyor. 1993'te 381,52 KEP olan değer 2003'te 313,83 KEP'e kadar düşürülmüş.
Enerjiyi kötü kullananlar
Belçika 244,29 208,20
İngiltere 269,94 207,19
Hollanda 236,42 203,20
Yunanistan 261,89 240,41
İspanya 215,16 222,54
İsveç 266,35 217,52
Finlandiya 312,73 272,07
Malta 337,04 292,35
ABD 381,52 313,83*(2003 rakamı)
En kötüler listesinde ise eski doğu bloku ülkeleri korkunç ortalamalarıyla ilk sıraları kimseye kaptırmıyor. Bu analizde ilginç bir başka nokta ise enerji kaynağının seçiminin enerji yoğunluğuna etkisi. Nordik ülkeler içinde ve Avrupa 15'te tek nükleer santral inşa eden Finlandiya enerjiyi en kötü kullanan kuzey ülkesi olarak göze çarpıyor. Büyük güç santrallerinin getirdiği alışkanlık olan fazla tüketme, sorgusuz harcama öğretisi Litvanya, Macaristan, Bulgaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde de kendini gösteriyor. Avrupa Birliği'ne giren ülkelerde belirgin bir iyileşme olduğunu belirtmekte yarar var. Nükleer enerjiden vazgeçen Belçika, İtalya, Almanya ve İsveç gibi ülkelerde karara paralel olarak enerjinin daha akıllı kullanıldığı da göze çarpıyor. Japonya ve Fransa enerjiyi etkin kullanan ve nükleer enerjiden vazgeçmeyen iki ülke olarak göze çarpıyor. Japonya'nın sınırlı kaynakları, Fransa'nın petrol ve doğalgaz bağımlılığıyla AB yönetmelikleri bu konuda etkili oluyor. Dünyada tüketim deyince akla gelen Amerika da bu konuda yoğun çaba harcıyor. 1993'te 381,52 KEP olan değer 2003'te 313,83 KEP'e kadar düşürülmüş.
Enerjiyi kötü kullananlar
Ülke 1993 2004
Bulgaristan 2305,57 1628,16
Romanya 1896,47 1226,95
Letonya 1217,49 696,29
Litvanya 1641,75 1135,57
Polanya 1615,21 596,59
Slovakya 1289,74 854,32
Çek Cumhuriyeti 1134,12 851,83
Macaristan 758,84 534,05
Tüm bu istatistikler ülkelerin gelişmişliği ve enerji ilişkisi hakkında size en doğru bilgiyi veriyor. Artık tüm dünyada gelişmişliğin tanımı az enerji kullanarak çok ekonomik değer yaratabilmek olarak ölçümleniyor. Türkiye enerji verimliliği kanunu ile geç kaldığı bu lige girmeye hazırlansa öncelikle enerjideki yeni yönetim trendi olan arzı değil talebi yönetmeyi kavramak şart. İşin mali boyutu hakkında şu ana kadar konuşmadık. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya, sadece binaların yalıtımıyla yılda 3 milyar dolar tasarruf sağlanabileceğini söylüyor. Kısaca sadece inşaat sektörünün bakış açısını değiştirsek yılda 3 milyar dolar cepte kalacak. Tüm Türkiye'nin bakış açısını değiştirirsek ne kadar paranın cepte kalacağını da varın siz hesaplayın. Alışkanlıklarımızı değiştirmenin değil değiştirmemenin daha pahalıya patladığını göreceksiniz.
Bulgaristan 2305,57 1628,16
Romanya 1896,47 1226,95
Letonya 1217,49 696,29
Litvanya 1641,75 1135,57
Polanya 1615,21 596,59
Slovakya 1289,74 854,32
Çek Cumhuriyeti 1134,12 851,83
Macaristan 758,84 534,05
Tüm bu istatistikler ülkelerin gelişmişliği ve enerji ilişkisi hakkında size en doğru bilgiyi veriyor. Artık tüm dünyada gelişmişliğin tanımı az enerji kullanarak çok ekonomik değer yaratabilmek olarak ölçümleniyor. Türkiye enerji verimliliği kanunu ile geç kaldığı bu lige girmeye hazırlansa öncelikle enerjideki yeni yönetim trendi olan arzı değil talebi yönetmeyi kavramak şart. İşin mali boyutu hakkında şu ana kadar konuşmadık. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya, sadece binaların yalıtımıyla yılda 3 milyar dolar tasarruf sağlanabileceğini söylüyor. Kısaca sadece inşaat sektörünün bakış açısını değiştirsek yılda 3 milyar dolar cepte kalacak. Tüm Türkiye'nin bakış açısını değiştirirsek ne kadar paranın cepte kalacağını da varın siz hesaplayın. Alışkanlıklarımızı değiştirmenin değil değiştirmemenin daha pahalıya patladığını göreceksiniz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)