Özgür Gürbüz-Birgün/8 Temmuz 2012
Son yıllardaki yerli dizi
salgını Behzat Ç. 'yi saymazsak beni teyet geçti. Bu yüzden yaz gelince
dizilere ara verildiğini Behzat Ç. sayesinde öğrendim. Sezon finali denen bir
şey varmış. Sezon finali olunca
oyuncular ve peşlerinde koşturan magazin muhabirleri, cümbür cemaat tatile
çıkıyormuş. Milletin ayılıp bayıldığı dizi oyuncularını bu süre boyunca ekranlardan
değil magazin haberlerinden takip ederek hasret gidriyorsunuz. Bizim komiser ve
arkadaşlarının böyle bir lüksü yok, hepsi devlet memuru olduğu için tahminen
magazin muhabirlerinin ana vatanı Bodrum’a pek gidemiyorlar. O yüzden içimdeki
hasret büyüdükçe büyüdü ve kalemime vurdu.
Star TV'nin sitesinden alınmıştır. |
RTÜK bununla da yetinmemiş, “Dizide ana karakterler birbirine ‘Lan’ diye
hitap etmekte, argo ve küfürlerden bazıları biplenmekte geç kalındığı için açık
olarak anlaşılmaktadır. Toplumda belli bir saygınlığı olan komiserlik, savcılık
ve polislik görevindeki ana karakterlerin alkol kullanma, kaba ve küfürlü
konuşma gibi çocuklar ve gençler açısından olumsuz örnek oluşturabilecek
nitelikteki davranışları, özensizce ekrana taşınmaktadır” demiş. Söz konusu
kanalın Mart ayı gelirinin yüzde 1’i oranında ceza kesilmiş. Bu ilk ceza değil…
Vallahi ben Behzat Ç.’yi
seviyorum. Bunda yazar Emrah Serbes'in payı çok büyük. Behzat'ın dili
Ahmet'in, Hüseyin'in dili. Serbes, Bant Dergisi'nde yayımlanan söyleşisinde
Barış Kaya'nın “iyi diyalogların sırrı nedir” sorusuna, “Beş sene boyunca
çeşitli gazete ve dergilere röportajlar yaptım. O süreçte Türkçenin yazıldığı
gibi konuşulan bir dil olmadığını öğrendim. Yani konuşma dili diye bir şey var.
Bu da insanların insan gibi konuştuğu, dertlerini en pratik şekilde
anlattıkları, edebiyat paralamadıkları bir dildir” yanıtını veriyor.
Gerçeğe bu kadar yakın bir dile RTÜK kızıyor, uygun bulmuyorsa bence cezayı
Milli Eğitim'e kesmeli. Bu dili öğreten onlar. Bu saçma durum canımı sıktığı
için Behzat ve arkadaşlarına RTÜK’ten kurtulmaları için yardım etmeye, bazı
önerilerde bulunmaya karar verdim. Dizinin toplumda kabul gören gelenek ve
göreneklere biraz uyum sağlaması halinde RTÜK peşlerini bırakacaktır.
Öncelikle şu “lan”
kelimesinden kurtulmak lazım, belli ki RTÜK bu kelimeyi sevmiyor. Türkçe’de
alternatif çok. “Lan” kelimesi yerine, “Oğlum bak git” denilebilir; “bi takla
at” veya “ananı da al git” kullanılabilir. Bunlar toplumun saygın kişileri
tarafından da telaffuz edilen kelimeler olduğu için RTÜK Behzat’a ceza kesemez.
Behzat ve arkadaşları
toplumun genel ahlak kurallarına uyum sağlamak ve polislik mesleğine gölge
düşürecek hareketlerden kaçınmak için arada bir yoldan geçen vatandaşları darp
edebilirler. Sonra da darp ettikleri kişiye dava açarak ondan şikayetçi
olabilirler. Böylece dizi gerçek hayata daha fazla yaklaşmış olur.
Behzat Ç.’de malum bazı arkadaşlar
evlilik öncesi flört ederek toplumun ahlakını derinden etkileyebilecek
davranışlarda bulunuyorlar. RTÜK de haliyle kızıyor. Dizideki arkadaşlar
muhtemel hayat arkadaşlarını tanımak için fört etmek yerine en sevdikleri
kişiyi resmi nikahla kendilerine eş alabilir, uygun başlık parasını faizsiz kar
payı veren bir kuruma yatırarak gelinin babasına günahsız yüksek kazanç ylu
açabilirler. Daha az sevdiklerini ise imam nikahı yoluyla hayatlarına
katabilirler. Hoş bir şey değil ama 'RTÜK baskısından' kurtulmak için
işe yarayabilir. Ne de olsa memlekette böyle örnekler var ve kimse bir şey
demiyor. Halkın kızmadığına RTÜK kızacak değil ya!
Behzat Ç. ve arakadaşlarını
hep işte görüyoruz. Ercüment’in peşinde, mafyanın izinde ve derin devletin
karşısında. Dolayısıyla RTÜK sıkılıyor. Biraz hayır işi hem diziye iyi gelir
hem de RTÜK’ün gözüne girmenizi sağlar. Behzat ve arkadaşları Pakistan ve
müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu diğer ülkelerdeki insanlara yardım etmek
amacıyla emniyette bir bağış kampanyası düzenleyebilir. Hatta bunun için
Almanya gibi ülkelerde şubeleri olan bir dernek kurabilirler. Gelen paranın bir
bölümünü de kırışırlar; Harun'un kredi kartı borcu ödenir. İçimden bir ses, bu
tip bağış kampanyalarının televizyon aracılığıyla desteklenmesine RTÜK'ün sıcak
bakacağını söylüyor. Behzat Ç. ye bakış açıları değişir, kim bilir belki
kendisine iş bile verirler.
RTÜK’ü rahatsız eden bir
başka nokta ise Behzat ve arkadaşlarının sık sık Ankara havası çalan, pavyon
gibi yerlere gitmesi. Bunun da kolayı var. Televizyonlarda çok sayıda pavyon
tadı veren program var. Ankara havası ve daha birçok hava eşliğinde göbek
atanlar, dansözler, izleyicilerden piste inenler her akşam televizyonlarda boy
gösteriyor. Pavyonda her gece kavga çıkmaz, televizyonlardaki tartışma
programlarında, Meclis'te çıkıyor. Behzat ve arkadaşları dışarı çıkmasın zaten
kışın Ankara soğuk. Evde televizyon başında aynı ortam yakalanabilir. Çalan
hava aynı, mekân ev ortamı olduğu sürece de RTÜK Behzat’a kızmaz, ceza
yağdırmaz. Türkiye'de işin sırrı budur. Ne yaparsan yap ama kapalı kapılar
ardında yap.
İçki meselesi ise en kolayı.
İçki reklamı zaten yasak, RTÜK’ün ekrandan koku alma becerisi yoksa içilenin
alkol olduğunu aslında tahmin ediyor olmalı. Yapılması gereken her içki
sahnesine kısa bir diyalog yazmak. Örnek vereyim: Behzat ile Harun parkta
otururlar. Behzat bira şişesine benzeyen şişeden bir yudum alır. Harun sorar,
“Amirim nedir o?” Behzat yanıtlar: “Portakal suyu”. Harun, “haa” der ve iş
biter. Artık içilen portakal suyudur. Bütün ülke öyle yapmıyor
mu, kime sorsan içkiyi ağzına koymuyor ama üfleyince iki promil alkollü
çıkıyor.
Uzun lafın kısası Behzat
Ç.'nin biraz takiye yapması, oportünizmi esas alması şart. Memleketin karakteri
böyle. Karakter kolay kolay değişmez Behzat komiserim, daha çok sezon
lazım.