Özgür Gürbüz-BirGün/6 Mart 2017
Türkiye’de
asbest üretimi, kullanımı ve satışı 31 Aralık 2010’dan beri yasak. Avrupa
Birliği ile uyum sürecinde getirilen bu yasakla, kansere ve akciğer
hastalıklarına yol açan asbestin hayatımızdan çıkış süreci başlamıştı.
Asbestin
kaynağı doğa. Türkiye’nin bazı bölgelerindeki toprakta asbest var. Badanaya
karıştırılıyor, ısıya dayanıklı olduğu için ocakların yalıtımında kullanılıyor.
Asbest karışımlı ‘aktoprak’ kullanımının özellikle Kütahya, Diyarbakır, Eskişehir,
Elazığ ve Sivas’ta hastalıklara yol açtığı biliniyor. Asbestli gemileri de
yaşanan çevre skandallarından biliyoruz. Bu gemilerin Türkiye’ye getirilip,
kontrolsüz sökümü hem çevreyi hem de çalışan işçilerin hayatını riske atıyordu.
Çevreciler duyurdu, önlemler arttı. Tüm bunlar, gemi sökümcülerden idarecilere
kadar herkesin asbest konusunda bilinçlenmesine yol açtı. 2010’daki yasakla,
fren balatası ve çimento üretimi gibi birçok alandan asbest çıkarıldı. Geriye
asbestin kullanılmış olduğu eski yapılar ve sanayi ürünleri /tesisler kaldı. Ankara’daki
Maltepe Havagazı Fabrikası da onlardan biri.
Asbest
sorununu 7 yıl önceki yasakla hallettik derken, bu fabrikanın yıkılmasıyla eski
bela yeniden karşımıza çıktı. Fabrikada 350 ton asbest olduğu ihalenin idari
şartnamesinde yazıyor. Zaten, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek dahil
herkes, “asbest var” diyor. Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) ise şartnamede yazan
rakamın esas alınmamasını, asbest miktarının söküm öncesi yapılan incelemeyle
belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden varsa, bu
analizi yaptıklarını gösteren raporu açıklamasını istiyorlar.
Havagazı fabrikasının
önlem alınmadan yıkımına başlanması üzerine Mimarlar Odası ve Tabip Odası’nın
Ankara şubeleri yürütmenin durdurulması için itirazda bulunuyor. Ankara Bölge
İdare Mahkemesi de, örnek bir hızla, sabah yapılan başvuruyu öğleden sonra
karara bağlayarak yıkımı durduruyor. Yıkım duruyor ama yanıt bekleyen bir sürü
soru var. Hakkında suç duyurusunda bulunulan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek ise bu soruları belgeleriyle yanıtlamak yerine şikayette bulunan
grupların ideolojik saplantı içinde bulunduğunu söylüyor.
İşin ideolojik
olduğu konusunda Gökçek haklı olabilir. Havagazı fabrikasının yıkımını yapanla,
bu yıkımı kuralına uygun yapılmasını isteyenler arasında bir ideoloji farkı
olduğu kesin. Yaşananlar aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu politik durumun
bir özeti gibi. Halkın sağlığını tehdit eden bir konuda, yönetmeliklere
uymadığı iddia edilen belediye başkanı, “hayır her şey kuralına uygun işte
belgeler, analizler” diyeceğine, “ideolojik” deyip geçiştiriyor. Biliyor ki
hesap vermeyecek. 16 Nisan’da sandıktan tek adamı isteyenler galip çıkarsa,
denetlenme, yargılanma korkusu olmayan tek adam ve yanındaki tek adamlar,
itirazları aynen böyle “ideolojik” diyerek ciddiye almayacak. Ölen ölecek,
hesap verilmeyecek. İşte bu yüzden, Ankara’nın asbestle imtihanı aslında
Türkiye’nin demokrasiyle imtihanına benziyor.
***
İşçilerin sağlığı tehlikede mi?
Yıkımı
gerçekleştirilen işçilerin sağlığı nasıl etkilendi; bu bilinmiyor. Halbuki, 25
Ocak 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve
Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik’ bu konuda net. Sökümü yapacak kişinin
özel eğitim alması, işin başında yine özel eğitimli bir Asbest Söküm Uzmanı
bulunması şart (Madde 4). İşe başlamadan önce bir iş planı hazırlanması (Madde
9) ve söküm sırasında düzenli numune alınması (Madde 10) gerekiyor. Çalışanların
sağlık gözetiminin nasıl yapılacağı da Madde 16 da açıkça belirtilmiş. 2016
yılında Türkiye’de 1970 işçi hayatını kaybetmişti. Başkentin göbeğinde olanlar neden
bu ölümlere ‘kader’ değil ‘cinayet’ dendiğini açıklıyor.
Hava numunesi alınmalı
Mimarlar Odası
ile Kimya Mühendisleri Odası yıkım alanından ve yıkımı yapan kepçelerden numune
alarak analize gönderiyor. Alınan sonuçlar gösteriyor ki sahada asbestin en
tehlikesi diye tabir edilen ‘amphibole’ var. Bu yüzden de Mimarlar Odası Ankara
Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, bölgenin karantinaya alınmasını istiyor. ÇMO
ise bunun yeterli olmayacağını asbest liflerinin havadaki yoğunluğunun
belirlenmesi için hava numunesi alınması gerektiğini söylüyor. Odalar uyarıyor
ama asıl sorumlu Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin şu ana kadar böyle bir analiz
yaptığına dair bilgi yok. Yıkımdaki işçiler de bölgede yaşayanlar da neyle
karşı karşıya kaldıklarını bilmiyor.
Atıklar ne olacak?
Asbest içeren
inşaat malzemeleri tehlikeli atık sınıfında yer alıyor ve 1. sınıf düzenli
depolama alanına gömülmeleri gerekiyor. Üstü kapalı, tehlikeli atık taşıma
lisansına sahip araçlarla taşınmaları da gerekiyor. Çevre Mühendisleri Odası,
atıkları taşıyan araçların lisanslarıyla, asbestli hafriyatın 1. sınıf depolama
sahasına iletildiğine dair belgelerin kamuoyuyla paylaşılmasını istiyor.