Memlekette bir “ecdat” merakıdır gidiyor. Kimi
ecdadı gibi ata binmek istiyor kimi yedi cihanı fethetmek. Türk Dil Kurumu
sözlüğüne göre ecdat dediğiniz kişiler geçmişteki büyükleriniz, atalarınız.
Böyle olunca benim hesabıma göre Neandertallere kadar yolumuz var. Yolumuz uzun
ama hafızamız kısa ve seçici. Öyle olunca Kanuni'yi hatırlıyor, akıl hastası
padişahları “es” geçiyoruz. Ne de olsa biz ecdadın da “aklı yerinde” olanını
severiz. Halbuki, her şeyi olduğu gibi, doğrusu ve eğrisiyle kabul etmeyi bir
öğrensek, yani iyileşsek ne güzel olacak şu memleket.
Son ecdat vurgusu Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'dan geldi. Erdoğan, geçen perşembe günü Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı'nın Ankara'daki bir törenine katıldı. Törende belediyelere temizlik
araçları, çöp kamyonları dağıtıldı. Anahtarlar elde fotoğrafçılara poz verildi,
Erdoğan çöp kamyonu kullandı. Kimse alınmasın ama bir başbakanın çöp kamyonu
anahtarı dağıtmaktan daha önemli işleri olması gerektiğini düşünenlerdenim. Bir
ülke hayatında ilk kez çöp kamyonu görüyorsa o zaman başka. Çöp kamyonu
dağıtmak zaten hükümetin, yerel yönetimlerin görevleri arasında. İnsan işini
törenle yapar mı? O zaman herkes her gün işe giderken evinin kapısının önünde
tören düzenlesin, bir de üzerine komşulara nutuk atsın. Tasarruf tedbirleri
arasına bu temel atma, kapı açma ve benzeri törenlerin de alınmasını talep
ediyorum. Ey Ankara duy sesimi, devir tasarruf devri.
BAŞBAKANA MÜJDE
Erdoğan törendeki konuşmasında, “Güçlü şehirleri
sağlam taşlar inşa etmez. Güçlü şehirleri güçlü insanlar inşa eder. Biz işte
böyle şehirlerin hayalini kuruyoruz. Selçuklu'da, Osmanlı'da inşa ettiğimiz
böyle şehirlerin hayaliyle yaşıyoruz. Ecdadımızın inşa ettiği, ilham aldığı o
güçlü şehirleri biz, bugün aynı şekilde imar etmek için mücadele ediyoruz”
dedi. Sayın başbakanım müjde! Ben böyle bir kent biliyorum. Adı Hasankeyf.
TÜBİTAK kızar korkusuyla ecdadı Neandertallerde arayamayanlar için Hasankeyf
müthiş bir başlangıç noktası olabilir.
Ecdadınız Greklerse, Hasankeyf'in de içinde
olduğu bu topraklara “iki nehir arası” anlamına gelen Mezopotamya diyen
onlardır. Ecdadınız Araplarsa, o topraklara “ada” anlamına gelen El-Cezire
diyen ecdadımız Araplardır.
2009-2011 yılları arasında Hasankeyf'teki
höyük alanında yapılan kazılarda kentin bilinen tarihin 10 bin yıl öncesine
uzandığı görüldü. Kanuni bugün yaşasaydı 518 yaşında olacaktı. Hasankeyf hâlâ
hayatta ve 10 bin yaşında. Ecdadın en yaşlısı Hasankeyf'tir. Ecdadın kenti
örnek alınacaksa Hasankeyf yaşatılmalı, baraj sularına bırakılmamalıdır.
Ecdadımız Artuklulara dayanıyor diyorsanız
Artukluların ilk başkenti Hasankeyf'tir.
Ecdadımız Eyyubilerse, Hasankeyf Eyyubi
hanedanına uzun süre ev sahipliği yapmıştır. Eyyubilere ait sayısız eser
Hasankeyf'te korunmayı beklememktedir.
Başbakan Erdoğan gibi hayaliniz ecdadın
yaptığı gibi köprüler, camiler ve kentler yapmaksa Hasankeyf sizin
başkentinizdir. Artukluların zamanında yapılan köprü ortaçağın en güzel mimari
örneklerinden biridir. Akkoyunlular ecdadınızsa onların kente armağan etiği
Zeynel Bey Türbesi sizin en önemli ibadethanenizdir. Eyyubi Sultanı Süleyman'ın
mezarına da ev sahipliği yapan Sultan Süleyman Cami ve külliyesi ecdadın eseri
değil midir? İmam Abdullah Türbesi, Koç Cami, Roma dönemine ait eserler,
Er-Rızk Cami ve daha onlarcası kimin ecdadının eserleri acaba? Robotik ilminin
kurucusu kabul edilen İslam alimi ve mühendisi Cezeri Hasankeyf'te yaşamadı mı?
Yoksa, otomatik sulama makinelerini geliştiren Cezeri'yi ecdat kabul etmiyor
muyuz?
Başbakan'ın hayal ettiği şehir yaşıyor.
Erdoğan henüz görmemiş olsa da, işaret ettiği Selçuklu ve Osmanlı gibi onlarca
medeniyetin tarihini paylaşan Hasankeyf hâlâ neden sular altında bırakılmak
istendiğini anlamaya çalışıyor?
Hasankeyf'te yaşayan 34 yaşındaki İzzet Yılmaz
hayatını boyacılık yaparak kazanıyor. İzzet'e “burası sular altında kalırsa ne
yaparsın” diye sordum. TOKİ'nin kentin kuzeyinde yaptığı evlere gitmeyeceğini,
mecburen Batman'a göç edeceğini söyledi. TOKİ'nin evlerinin bedelini ödemek parayla.
Hasankeyf su altında kalınca iş-güç olacak mı şüpheli. O yüzden herkes İzzet
gibi göçe hazırlanıyor. “Batman'da tanıdığın var mı” sorusunun yanıtı ise
“yok”. İki çocuğuna nasıl bakacağını da bilmiyor. Tek umudu, suların evinin
olduğu yere kadar ulaşmaması.
Mehmet Ali Bulat'a çarşıda rastladım. 36
yaşında, şoför ve dört çocuk babası. “Göç edecek misin” diye sorduğumda, “Göç
edip nereye gideceğiz” diye soruyor. İzzet kadar umutlu değil, daha kızgın.
Bulat, “Evleri onarmamıza SİT alanı diye izin vermiyorlar. Arsam var, otel
yapabilirim ama izin yok. Kazı İşleri binası yeni yapıldı, onlara izin verildi.
Çifte standart var. Şu anda Hasankeyfliler olarak yoğun bakımdayız. Komadan
çıkar mıyız belli değil. Hiç kimse bizi bilgilendirmiyor, kaymakam dahi ne
olacağını bilmiyor” diyor.
Ilısu Barajı'nın dev baraj gövdesinde inşaat
hukuka rağmen sürüyor. Ecdatla konuşma,
söyleşi yapma şansım yok ama onun yaşadığı yerleri görme şansım var; şimdilik.
Baraj biterse o şansım da kalmayacak. Ecdadın yaşadığı kentlere övgüler dizilen
ülkemde, o kentlerde yaşayan insanların gelecek umudu yok.
1 yorum:
Ben yazıyı gazetede okurken en çok "dileği suların evine kadar ulaşmaması olan aileden" den etkilendim.
Yorum Gönder