Özgür Gürbüz / 8 Temmuz 2007
Küresel ısınmaya yol açan seragazları artışında geçtiğimiz yıl başı çeken Türkiye, bu yıl da hız kesmedi. 1990-2004 arasında seregazı salımında yüzde 72,6 artış gerçekleştiren Türkiye, 2005 sonunda bu rakamı yüzde 84'e çıkardı. 1990 yılından bu yana toplam seragazı artışı da böylece 296 milyon tondan 312,4 milyon tona çıktı. İklim Değişikliği Çerçeve Anlaşması gereği ilk kez geçen yıl verilen seragazı envanteri Türkiye'nin en hızlı artış yapan ülke olduğunu ortaya çıkarmış ve tehlike çanlarını çalmıştı. Yeni veriler, Türkiye'nin durumunun değişmediği sinyalini veriyor.
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan veriler, Türkiye'nin seragazları içerisindeki aslan payının yüzde 77 ile enerji sektöründe olduğunu gösteriyor. Türkiye'nin atmosfere saldığı karbondioksit emisyonlarının geri kalanı ise katı atık bertarafı, endüstriyel proses gibi kalemlerden kaynaklanıyor. Türkiye'nin 1990-2005 yılları arasındaki seragazı artışında en hızlı silahşörlerin başında ise çevrim ve enerji sektörü var. Bu sektörde son 15 yılda meydana gelen artış yüzde 160'ı buluyor. Bilindiği gibi Türkiye elektriğinin büyük bir bölümünü doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtlarla çalışan termik santrallerden elde ediyor. Termik santraller bu yüksek artışın arkasındaki en önemli etken. Aynı dönemde imalat sanayinde meydana gelen artış yüzde 79, yine bir başka fosil yakıt olan petrole bağımlı ulaştırmada ise bu oran yüzde 56.
AB'ye girişte Kyoto engeli
Tüm bu yüksek artış hızları hem Türkiye'nin küresel ısınma içerisindeki payını arttırıyor hem de özellikle Avrupa Birliği sürecinde karşısına çıkacak olan Kyoto Protokolü'ne taraf olmasını zorlaştırıyor. Türkiye henüz Kyoto konusunda net bir tavır belirlemiş olmasa da 2004-2005 yılları arasındaki yüzde 12 puanlık artış tehlike sinyalleri veriyor. Bu bir yıllık artış, protokole taraf olmuş birçok ülkenin 2012'nin sonuna kadar yapması gereken indirim oranlarının bile çok üstünde. Örneğin Japonya 2012 sonunda 1990 yılındaki emisyonlarını sadece yüzde 5 azaltmakla yükümlü. Protokole taraf olmadığı için eleştirilen Amerika'da taraf olursa yüzde 5 indirim zorunluluğu alacak.
Türkiye'nin Kyoto için müzakerelere oturulması halinde elindeki en büyük kozu kişi başına düşen emisyon miktarı olacak. Bu rakam toplam emisyonun nüfusa bölünmesiyle bulunuyor. Amerika'da 20 tona yaklaşan bu rakam, Türkiye'de nüfusun 70 milyon olduğu varsayılırsa 4,5 tona yaklaşıyor. İlk aşamada protokole taraf olmasına rağmen yükümlülük almayan Çin'de ise 3 tonla bizden daha aşağıda. Dünya ortalaması 4, üyesi olmaya çalıştığımız AB'nin en gelişmiş 15 ülkesinde ise 8,7 ton. Türkiye bu hızla seragazı salımını arttırırsa, üyeliğe kabul edileceği yıllarda AB ortalamasını yakalayacak ve pazarlık için bu kozunu da yitirmiş olacak. Bütün bu verilere rağmen biz masumuz diyip koltuklarında rahat rahat otıracaklarını sanan politikacılara duyurulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder