Nükleer Hala Tehlikeli, En Son Nesil de Olsa!

Bianet'te yayımlanan söyleşiyi iletiyorum...

Haber:   Nilay Vardar / 14 Mart 2011
İstanbul BİA Haber Merkezi

Japonya'daki depremin ardından oluşan nükleer santrallerdeki kazalar, tüm dünyada tartışılan nükleer enerji meselesini yine gündeme getirdi.Bakan Yıldız, "Bizimkiler 3.nesil" derken, yazar Gürbüz, "3.nesil santraller deprem testinden geçmiş değil" dedi.
Geçtiğimiz günlerde Japonya'da  gerçekleşen 9 büyüklüğündeki depremin ardından, nükleer santrallerdeki kazalar, "yeni bir Çernobil faciası mı" sorusunu gündeme taşırken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Japonya'daki santraller 1.nesil, bizimkiler 3.nesil" dedi.

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), Mersin Akkuyu'da kurulmak istenen santralin, 6-7 büyüklüğünde deprem üretebilecek Ecemiş Fay Hattı'na 25-30 km mesafede olduğunu söyleyerek uyardı.

Bianet'e konuşan çevre ve enerji konusunda yazılar yazan, aktivist gazeteci Özgür Gürbüz, Japonya'daki santralleri Türkiye'ye örnek gösteren Enerji Bakanı Yıldız'ın, "1. nesil, 3. nesil karşılaştırmasıyla" kafaları karıştırmak istediğini, 3. nesil santrallerin güvenliliğine dair bir kanıt olmadığını söyledi.

"Tecrübe edilmemiş bir şey yaşanıyor"
Nükleer Santral Deprem İlişkisi: Santraller en ufak bir sarsıntıdan etkilenirler. Her ne kadar acil durum için kendi kendini kapatma sistemi olsa da Japonya örneğinde de gördüğümüz gibi, bu sistem bir süre sonra çalışamaz hale geldi. Japonya'dan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na (UAEK)  gelen bilgiler net ve bilgilendirici değil. Şu anda Japonya daha önce hiç tecrübe edilmemiş, olağanüstü bir durum yaşadığı için, uzmanlar farklı yöntemler deniyor. Sonuçlarını da yaşayarak göreceğiz.

"3.Nesil Santral, depremden etkilenmez diye bir kanıt yok"
3. Nesil Nükleer Santral: 1.nesil, 3. nesil karşılaştırmasını, 1. nesil olan bakanımız kafaları karıştırmak için yapıyor. 3. nesil santral demek, 1950- 60'lı yıllarda yapılan dizaynın teknik donanım ve güvenlik açısından daha iyileştirilmiş olmasıdır. Ama bu depremden etkilenmeme riskinin ortadan kalktığını göstermez. Yıldız, daha düne kadar Japonya'yı bize örnek gösteriyordu. Depremden sonra, oradaki santraller 1. nesil oluverdi.

"Hala 1976 Yer Lisansı kullanılıyor"
Fay Hattı Üzerinde Nükleer Santral: Türkiye'nin en büyük sorunu 1976'da alınan yer lisansına dayanarak santral yapmak istemesi. O zaman Çevre Bakanlığı bile yoktu. Bu kadar yıl geçtikten sonra tekrar jeolojik araştırma yapılmadan, alalacele santral yapmak istemek, bir şeylerden korkulduğunu da gösteriyor. Akkuyu'da Ruslarla anlaşma yapıldı, madem Japonya örnek gösteriliyordu neden Ruslara verildi bu iş. Sadece Rusya'da olan bu santraller hangi şiddetteki depremi atlatmış, hangi deprem testinden geçmiş. Akkuyu'daki ihaleye en düşük fiyatı Rusya verdi, acaba Rusya hangi güvenlik önlemlerinden taviz verip bu fiyatı verdi. Çünkü nükleer santral çok pahalı bir enerji aracıdır ve tüm dünyadaki fiyat aralığı bellidir.
Ucuz Değil, Güvenli Değil, Neden Bu Israr?
Neden Nükleer Santral: Nükleer santral ucuz ve güvenli değil, hala insan hatası söz konusu. Güvenlik, deprem, kaza, terörist saldırı gibi riskler barındıran bir enerji türü neden tercih ediliyor? Bakan bu soruyu, 'bizim başka enerji kaynağımız yok' diyerek yanıtlamamalı. Rüzgar, güneş enerjisi varken neden hala nükleer enerji.

Nükleer rönesans masalının sonu

Yeşil Gazete / 13 Mart 2011
Söyleşi: Savaş Çömlek


Japonya’da yaşanan depremin ardından ortaya çıkan nükleer santrallerdeki kazalar tüm gezegeni etkileyen bir nükleer felakete de dönüşüyor. Tarihin en büyük beşinci depremiyle sarsılan Japonya’da elektrik enerjisi üretiminin %28’ini karşılayan 55 nükleer reaktör var. Bu reaktörlerden en az üçünün, Fukuşima 1 ve 2 ile Oganawa’nın depremde zarar gördüğü bildiriliyor. Ayrıca iki santral daha devre dışı kaldı.

Bir yandan da Japonya hükümetinin güvenlik çemberini artırıp tüm dünyadan yardım talebinde bulunduğu haberleri geliyor. Böyle büyük bir nükleer felaketin orta yerinde, bir yandan Dünya Nükleer Enerji Birliği, bir yandan da Türkiye’nin kerameti kendinden menkul nükleerci profesörleri ortaya çıkıp Japonya’da yaşanan kazayı küçümsemeye, bizi endişe verici bir şey olmadığına inandırmaya, geleceği kalmayan nükleer enerjiyi bir kez daha aklamaya çalışıyorlar.

Yeşil Gazete okurları için, konuyu yakından takip eden, enerji, çevre, ekonomi alanında bağımsız çalışmaları olan, hem gazeteci hem de aktivist olarak tanıdığımız Özgür Gürbüz’le bir söyleşi yaptık. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın, tüm bu olan bitene rağmen, “Japonya depreminden çıkarılacak sonuçlar var” demekle yetinmesini eleştiren Özgür Gürbüz, bu vahim olaydan çıkarılacak tek sonucun, ‘’bu nükleer sevdadan derhal vazgeçilmesi’’ olduğunu ifade etti. Bakanın da Türkiye’deki milyonlarca insanın hayatını hiçe sayan bir plana önderlik ettiği için özür dileyip görevini bırakması gerektiğini söyleyen Gürbüz “sorumlu ve onurlu bir davranış kanımca bunu gerektirir’’ dedi.

-Nükleer santral kazası nasıl bir şey? Çekirdek erimesi nedir? Neden bu kadar korkuyoruz?
Nükleer santrallerde gerçekleşen kazaların tek bir çeşidi yok ancak en çok korkulan 25 yıl önce Çernobil’de olduğu gibi reaktör kalbinin erimesine kadar varan kazalar. Reaktörün kalbi, adı üstünde nükleer yakıttan, kontrol çubuklarına kadar tüm hayati donanımın olduğu yer. Kalbin erimesi dediğimiz şey ise, bu merkezin aşırı ısınma dolayısıyla da kullanılamaz hale gelmesi. Teoride, yakıt çubuklarıyla kalbe indirilen yakıtta (zenginleştirilmiş uranyum) başlatılan nükleer reaksiyon sonucu ısı elde edilir ve su buharlaştırılarak türbinler çalıştırılır ve elektrik üretilir. Bu reaksiyon kontrol edilemezse aşırı ısınma ve radyoaktif yakıt kaynaklı radyasyon sızıntısı kaçınılmazdır.

Acil durumlarda reaksiyonu kontrol etmek için açığa çıkan nötronları emen (absorbe eden) kontrol çubukları kullanılır. Santrallerde farklı yavaşlatıcılar kullanılsa da Japonya’daki kaynar su reaktöründe olduğu gibi su da bunlardan biridir. Soğutma sistemleri işte bu nedenle çok önemlidir. Reaksiyonun ve ısının kontrol altına alınmasında büyük önem arz ederler. Eğer reaksiyon kontrolden çıkarsa, adeta, bir çelik fanus içinde birden fazla atom bombası patlatmış olursunuz. Bu miktardaki bir radyasyonun doğaya yayılması da aynı Çernobil’de olduğu gibi korkunç sonuçlar doğurur.

Nükleer kazalardan çok korkulması da doğal. Japonya’da petrol rafinerisinde de yangın çıktı ama yangın durduğunda tehlike büyük ölçüde geçti. Nükleerde ise durum çok farklı. Doğaya yayılan radyoaktif maddeler yüzyıllarca etkisini yitirmiyor. Radyasyon gözle görülür değil, tutulamıyor, kontrol edilemiyor. Adeta bir hayalet gibi sizi yakalıyor ve ölümcül sonuçlar doğuruyor. Japonya’da kısmi bir çekirdek erimesi yaşandığına dair bilgiler geliyor. Bu da şu anda tek güvence olarak görülen reaktörü kalbini çevreleyen çelik kabın içinde çok ciddi miktarda radyasyon depolandığına işaret ediyor. Daha önce ABD’deki Üç Mil Adası ve Çernobil’de meydana gelen kazalar çekirdek erimesi dediğimiz kazalar iyi birer örnek.

-Japonya'daki nükleer santralde neler oluyor? Nükleer santraller tehlike aninda kapattık denince kapanıyor mu? Japonya da geçmişte de kaza olmuş muydu?
Japonya’daki Fukuşima’daki santralin 1 numaralı reaktörü depremden sonra hemen otomatik olarak kapatılmaya çalışıldı. Yalnız bir nükleer santrali kapatmak, doğalgaz santralini kapatmaya benzemez. Reaksiyon hemen durdurulamaz, bu nedenle de yakıt çubuklarının kontrol altında tutulması, soğutulması gerekiyor. Kapattık denince kapatılmıyor yani, aynı nükleer atıkların 10-15 yıl soğutma havuzlarında kontrol altında tutulması gibi.

Öğrendiğimiz kadarıyla deprem sonrası her santralde acil durumlarda devreye giren dizel jeneratörlerle çalışan soğutma sistemi bir saat sonra devre dışı kalmış. Japon yetkililer çareyi reaktörde giderek artan ısı ve basıncı azaltmak için doğaya radyasyon bırakmakta buldu ancak bu da anlaşılan yeterli olmadı. Şu anda gelen bilgiler deniz suyuyla reaktörün kalbinin doldurularak reaksiyonun yavaşlatılmasına çalışıldığı yönünde. Umarım başarırlar yoksa tarihi bir felaketle karşı karşıyayız demektir.

Japonya benim yılladır dikkatle izlediğim bir ülke. Çok sık kazalar meydana geliyordu. Bundan önce de deprem sonrası bir kaza olmuştu örneğin. 16 Temmuz 2007 yılında Japonya’da meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki deprem sonucunda, Kashiwazaki-Kariwa nükleer santralinde hasar meydana geldi. Japonya’nın en büyük nükleer reaktörü olan Kashiwazaki-Kariwa’da depremden sonra 63 farklı problem ortaya çıktığı, Fukuşima’nın da işletmecisi olan TEPCO (Tokyo Electric Power Company) firması yetkilileri tarafından açıklanmıştı. Santralde deprem sonrası çıkan yangın dört saatte söndürülmüş, denize de radyasyon sızmıştı. Sadece Japonya değil, yine 2007 yılında dünyanın en iyi güvenlik kayıtlarına sahip İsveç’in Forsmark santralinde de Çernobil tipi bir kazanın kıyısından dönüldü. Türkiye’de medya nükleer ihaleyle o kadar iç içe ki, bu kazayı da diğerlerini de hep “es” geçtiler. Japonya’da olan biteni bile halka tam olarak
anlatmıyorlar. Akkuyu’da kurulması düşünülen santral fay hattının burnunun dibinde!

-Deprem ve santral kazaları arasında nasıl bir ilişki var? Yani yüksek teknoloji kullanılması nükleer santral kazalarını önler mi?
Bu son deprem gösterdi ki, doğal afetlerin sınırı, ölçeği yok. Şimdi onlarca mühendis televizyonlarda açıklama yapacak, diyecekler ki, 9 şiddetinde bir depreme karşı duracak santralde yaparız. Uçak düşer bir şey olmaz. Bunun bir garantisi olmadığı ortaya çıktı. Böyle bir felakette olasılıklar sınırsız. Kimse bu depremlere Japonya kadar hazırlıklı değil dünyada ama onlar bile devasa bir faciayla karşı karşıya. Kaldı ki, siz daha fazla çelik, çimento koyarsanız maliyet de o kadar artar. Nükleer santraller zaten ateş pahası! Sonuçta rüzgar da, güneş de, doğalgaz da elektrik üretiyor. Kim aynı elektriği iki-üç katına ve bunca riske rağmen nükleerden üretmek ister ki? Aklı başında olan ya da bu işten çıkarı olmayan herkes bu olaydan sonra nükleerden vazgeçecektir. Japonya’dan olup biten nükleer rönesans masalının sonu olmuştur.

-Ülkemizde yapımı planlanan nükleer santrallerin fay hatları üzerinde olduğunu biliyoruz? Özelikle Ecemis fay hattı. Bu konuda bize bilgi verir misin?
Türkiye neredeyse baştan aşağıya ciddi deprem riski altında. Mersin Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santralin de Ecemis Fay Hattı’na çok yakın olduğu yönünde araştırmalar var ancak hükümet bu araştırmaları bırakın değerlendirmeye almayı, gündeme bile getirmek istemiyor. Zaten santralin fay hattına uzak olması tehlikenin geçtiği anlamına da gelmiyor. Deprem olduğunda santralde başlayacak bir yangına personelin vereceği yanlış bir tepkiden, inşaatta ihmal edilebilecek ufak bir hatanın depremde ortaya çıkmasına kadar onlarca olasılık bu işin riskini arttırıyor.

Burada hayret edilecek olan aslında Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın, tüm bu olan bitene rağmen, “Japonya depreminden çıkarılacak sonuçlar var” demekle yetinmesi. Bu vahim olaydan çıkarılacak bir tek sonuç var Sayın Bakan. Bu nükleer sevdadan derhal vazgeçilmesi. Bakanın da Türkiye’deki milyonlarca insanın hayatını hiçe sayan bir plana önderlik ettiği için özür dileyip görevini bırakması gerekir. Sorumlu ve onurlu bir davranış kanımca bunu gerektirir.

Onagawa'da yangın söndü, Tokai'de yeni deprem oldu

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), Japonya'daki dev deprem ve onu izleyen tsunaminin, ülkedeki nükleer santrallar üzerindeki etkisiyle ilgili bir açıklama yaptı. Ajansın Japon yetkililerden aldığı bilgilere göre Onagawa'daki yangın söndürüldü, Tokai yakınında ise 6,5 şiddetinde yeni bir deprem oldu

Özgür Gürbüz / 11 Mart 2011

Richter ölçeğine göre 8,9 büyüklüğündeki depremden sonra Japonya tsunami ve artçı şoklarla boğuşuyor. Japonya'nın kuzeybatısındaki nükleer santrallerden de az ve net olmayan haberler geliyor. UAEA'nın bugünkü (11 Mart) açıklamasında resmi nitelikte ve daha önemli bilgiler var. Japonya Nükleer ve Endüstriyel Güvenlik Ajansı'ndan aldığı bilgilere göre, “Fukuşima-Daiçi” nükleer santrlinde ileri düzeyde alarm verildi. Santral kapatıldı ve herhangi bir radyasyon sızıntısı gerçeleşmedi. Daha kuzeydeki ve deprem merkezine en yakın durumdaki Onagawa santralinde çıkan yangın ise söndürüldü. Bu iki santral dışında, Japonya'nın kuzeybatısında yer alan Fukuşima-Daini ve daha güneydeki Tokai santralleri de otomatik olarak devre dışı kaldı.

Tokai'de yeni deprem
UAEA'nın açıklamasında yeni bir bilgi de yer alıyor. İki reaktöre sahip Tokai santralinin yakınlarında 6,5 şiddetinde yeni bir deprem meydana geldiği belirtiliyor ancak konu hakkında daha fazla bir açıklama yapılmıyor. Japonya'daki nükleer santraller konusunda UAEA'ı da henüz fazla bir bilgiye ulaşamamışa benziyor. UAEA daha fazla bilgi aradığını da açıkça belirtmiş. Açıklamada aynen şöyle yazıyor: “UAEA, santral sahasındaki elektrik kaynakları, soğutma sistemi ve reaktör binalarının hali de dahil olmak üzere Fukuşima-Daiçi ve diğer nükleer santrallerle araştırma reaktörlerindeki durum hakkında daha fazla bilgi istiyor. Nükleer yakıtlar, santraller kapatıldıktan sonra da kontrollü bir soğutma işlemi gerektirir”.

Japonya'nın çalışır durumda 54 adet nükleer reaktörü bulunuyor. Bunlardan 15'ine ev sahipliği yapan dört nükleer santral, depremden sonra devre dışı bırakıldı.

Japonya'da nükleer santralde yangın

Özgür Gürbüz / 11 Mart 2011
Onagawa NS - Kaynak:INSC

Japonya'da meydana gelen, Richter ölçeğine göre 8,9 büyüklüğündeki depremden sonra Japonya'nın Onagawa Nükleer Santrali'nde yangın çıktığı belirtildi. Kyodo Haber Ajansı'nın bu haberi, santrali işleten firma tarafından doğrulanmadı. Daha önce de santralin soğutma sisteminin çalışmadığı yönündeki haberler yalanlanmıştı. İlginç olan, Japon medyasına göre, hükümetin “nükleer enerji acil durum”unu ilan etmesi oldu. Reuters'in haberine göre bu sadece radyasyon sızıntısı olduğunda hayata geçirilen bir önlem.

Onagawa Santrali'nde üç nükleer reaktör bulunuyor. Bir numaralı reaktör, Toshiba firması tarafından yapılmış, 497 megavatlık (Mwe) kurulu güce sahip. İkinci reaktöre ise yine Toshiba tarafından sağlanmış, 796 Mwe gücünde bir reaktör. Üçüncüsü de aynı güçte ancak daha yeni, 2001'de devreye alınmış. Reaktörlerin ilki 1984, ikincisi ise 1995 yılında ticari faaliyete başlamış.

Bilindiği gibi Enerji Bakanı Taner Yıldız kısa bir süre önce Japonya'ya bir ziyaret yapmış, Türkiye'de bir nükleer santral inşaatı için mutabakat zaptı imzalanmıştı. Yıldız, Japonya'yı seçme konusunda depreme dayanaklılığın öne çıktığını söylemişti.

Yıldız'ın daha önce Rusya ile anlaşma imzalarken depremden bahsetmemesinin nedenleri ve deprem konusu bu kadar önemliyse, daha önce neden Rusya'yı seçtikleri gibi aklımıza takılan sorular ise her zaman olduğu gibi Enerji Bakanı'na sorul(a)mamıştı. Akkuyu'da kurulması düşünülen santralın Ecemiş Fay Hattı'na yakınlığı şimdi daha da tartışmalı bir konu haline geldi. 

Japonya'yla ilgili gelişmeleri izlemeye ve bilgi vermeye devam edeceğim...